top of page

Atalarımız ve Dil

Dil Ne Zaman GeliÅŸti?

Günümüz antrapologları arasındaki yaygın kanıya göre dil, tarihöncesi dönemde bugünkü insanın kökeniyle eÅŸzamanlı yakın bir geliÅŸmedir. [1]

 

Özellikle son 50.000 yıl içinde, insan kültürünün çok geliÅŸmiÅŸ olduÄŸunu gösteren arkeolojik bulgulara sahibiz. Bazı bilim adamları modern insan dilinin kökenini bu kültürel geliÅŸme içinde aradılar ve bunu "Sapien'in patlaması" olarak adlandırdılar. Bu görüÅŸe göre geliÅŸmiÅŸ bir dile sahip olmak, Sapienlere yerlerini aldıkları Neânderthaller üzerinde önemli bir avantaj saÄŸlamıştı.[2]

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Homo Sapien’lerin, Neanderthaller ile yan yana yaÅŸamış oldukları on binlerce yıl boyunca, daha önce sadece Neanderthallerle iliÅŸkilendirilen aynı cins aletleri yapmış oldukları artık biliniyor. Avrupa’nın dışında, özellikle de Levent’ta, 60.000-40.000 yıl kadar önce Homo Sapiens grupları çok daha önemli bir dizi ilerleme gerçekleÅŸtirmiÅŸti. Bunun niye bu sırada meydana geldiÄŸi açık deÄŸildir, ancak olasılıkla, kültürün ve teknolojinin aktarılmasında temel araç olan dilin geliÅŸmesiyle bir baÄŸlantısı vardır. Bu dönem, yeni birçok ayırt edici insan özelliÄŸinin ilk defa görülmesini sergiler; … Ayrıca, bedenin süslenmesiyle ilk ilkel "sanat" …söz konusudur. Kilit konumdaki bir geliÅŸme, taÅŸ bıçakların hem ebadında önemli bir küçülmeyi hem de tiplerinde önemli oranda ayrıntıya inmeyi saÄŸlamak için "mikrobıçak" teknolojisinin kullanılmasıydı. Bu çok daha geliÅŸmiÅŸ teknolojiler ve daha karmaşık sosyal örgütlenme seviyeleri, 50.000 yıldan biraz daha önce ilk defa Levant'ta görüldü.[3]

 

Dil ile Kültür Arasında Nasıl Bir Ä°liÅŸki Var?

Dil düÅŸüncenin sembolleÅŸtirilmesi anlamına geldiÄŸi için ve semboller de kültürün temel bileÅŸenleri olduÄŸu için, konuÅŸma, uygarlık olarak adlandırdığımız ÅŸeyin vazgeçilmezidir.[4]

 

Dil, bir kültürün oluÅŸmasında en baÅŸta gelen araçtır. Biyolojik evrendeki bu en güçlü iletiÅŸim aracı, birbirlerinden kültürel engellerle ayrılan pek çok dünyayı yaratıp biçimlendirir. Bu kültürlerin her birinin kendine özgü bir mitolojisi, geleneÄŸi, göreneÄŸi, ahlaki deÄŸerleri, tarihi, kısacası ortak bir bilinci vardır.[5]

 

Binford, Orta Paleolitik toplumlarda ileriye dönük planlamalara iliÅŸkin herhangi bir kanıt bulunmadığını; bunların, gelecekteki olayları, etkinlikleri kestirip planlayabilmede Üst Paleolitik toplumların çok gerisinde kaldığını belirttikten sonra ÅŸunları söylüyor: " 'bu [deÄŸiÅŸim] nereden kaynaklanıyor?' diye sorulursa 'zekâ' diyeceksiniz, evet, ama ondan da önemlisi, soyutlamayı olanaklı kılan, dil ve özellikle, simgeleÅŸtirmedir. Özünde, saÄŸlıklı ve biyolojik bir temele dayalı bir iletiÅŸim dizgesinin dışında, bu denli hızlı bir deÄŸiÅŸimin gerçekleÅŸmesini saÄŸlayan baÅŸka bir anlatım aracı düÅŸünemiyorum". [6]

 

Dil Aileleri ile Genler Arasında Nasıl Bir İlişki Var?

Genler bir kiÅŸinin hangi dili konuÅŸacak olduÄŸunu belirleyebilir mi? Hayır, bunu belirleyemezler. Ä°nsan yavrusunun kendini çevreleyen kültürün dilini konuÅŸacağı zaten uzun zamandan beri biliniyor. Atalar, Çinli olan bir çocuk Fransa da doÄŸup büyümüÅŸse Fransızca konuÅŸur…[7]

 

EÄŸer kiÅŸinin genleriyle hangi dili konuÅŸtuÄŸu arasında bir baÄŸ yoksa, dil aileleriyle insan toplulukları arasında mevcut yüksek dereceli iliÅŸkiyi nasıl açıklayacağız? Bunu cevabı ÅŸudur: Dil aileleri ve biyolojik olarak farklı insan toplulukları belli tarihi olayların sonucudur. ÖrneÄŸin Avustralya'da 40.000 yıl önce insanlar tarafından ilk yerleÅŸim gerçekleÅŸtirildiÄŸinde, bu insanlar belli bir dili ve belli bir gen havuzunu kıtaya beraberlerinde getirmiÅŸ oldular. Avustralya'daki bütün diller, Avustralya kıtası dışındaki bir dile deÄŸil, birbirlerine benzerler. Aynı ÅŸekilde Avustralya'daki bütün aborijinler de (Avustralya yerlileri), genetik olarak dünyanın baÅŸka bir yerindeki halka deÄŸil birbirlerine yakındırlar. Ä°ÅŸte Avustralya dilleriyle genleri arasındaki iliÅŸkiyi kuran tarihi olay, burada, Avustralya'ya yapılan ilk yerleÅŸme olmaktadır.[7]

 

Ä°nsan KonuÅŸma Sisteminin Özel OluÅŸu

 

​

 

 

 

 

 

 

 

 

​

​

 

 

 

 

 

 

[8]

Beyin, kuÅŸkusuz, konuÅŸma (dil) olgusunun gerçekleÅŸmesinden sorumlu anatomik aygıtın öÄŸelerinden yalnızca biridir. Beyindeki dil merkezleri, larinks, farinks, sestelleri, dil, dudaklar, altçene ve üstçeneden oluÅŸan ses donanımının çeÅŸitli öÄŸelerinin iÅŸlevlerini düzenleyip denetler. [9]

 

Ä°nsan dışında, tüm memelilerde, larinks, boynun yukarısında yüksek bir konumda yer almaktadır. Bu durum iki ayrı sonuç doÄŸurmaktadır: Birincisi, larinksin, nazofarinks (burun boÅŸluÄŸunun "arka kapısı" yanındaki havalandırma boÅŸluÄŸu) içine kilitlenmesini, böylelikle de, su içerken hayvanın soluk alabilmesini saÄŸlamak gibi önemli bir iÅŸlev görür. Ä°kincisi, larinksin yüksek konumda yer alışının doÄŸal sonucu olarak, farinks boÅŸluÄŸunun (ses kutusunun) küçük oluÅŸu yüzünden, hayvanın çıkarabileceÄŸi sesler çok sınırlıdır.[10]

 

Ä°nsanlarda larinks, boynun çok aÅŸağısında yer aldığı için eÅŸzamanlı yutkunma ve soluma olanaksızdır; dolayısıyla besinleri ve sıvıları yutarken boÄŸulma tehlikesiyle yüz yüze gelebilirler. Bu çapta tehlikeye karşılık, larinksin aÅŸağı konumunun kimi yararlar saÄŸlaması gerekir. Bu yarar da, en belirgin olarak, ses tellerinin yukarısında daha çeÅŸitli niteliklerde seslerin oluÅŸmasına olanak saÄŸlayan çok daha geniÅŸ bir fariks boÅŸluÄŸu biçiminde kendini gösterir. New York, Mount Sinai Tıp Fakültesi'nden Laitman. "Gerçek anlamıyla söz üretebilmemizin anahtarı geniÅŸlemiÅŸ farinkstir" demektedir.[11]

 

Laitman ve arkadaÅŸları, bebeklerdeki bedensel geliÅŸmenin bu baÄŸlamda insanın evrimsel geliÅŸimini özetleyerek yinelediÄŸini ortaya koymuÅŸlardır: Bebek doÄŸduÄŸunda tıpkı memelilerde olduÄŸu gibi, larinks, boynun yukarı kesimindedir; bu, onların meme emme sırasında boÄŸulmalarını önler. AÅŸağı yukarı bir buçuk yıl içinde, larinks aÅŸağıya doÄŸru kayarak yaklaşık 14 yıl sonra, eriÅŸkin insanınki düzeyine varır; konuÅŸma yeteneÄŸinin geliÅŸimi, bu kayma süresine denk düÅŸer. [12]

 

BeÅŸeri dil içgüdüsü

Sayıları hiç de az olmayan Chomsyk gibi birtakım yazarlara göre dil, evrensel bir gramere dayanan doÄŸuÅŸtan gelen bir sinirsel aygıtın varlığına baÄŸlıdır ve bu iÅŸlevi yalnızca insan kazanmıştır. Söz konusu yazarlar, bu aygıtın ortaya çıkışı, meselesini ele almazlar; ÅŸu saptamada bulunurlar. Homo sapiens dillerinin hepsi evrensel bir gramer içerir ve dillerin hiçbiri, bir diÄŸerinden daha az karmaşık deÄŸildir. Bundan, evrensel gramer'in Homo sapiens'te ortak olduÄŸu ve bu durumda da türümüzün en az elli bin yıl önce yeryüzüne dağılmadan önceki biliÅŸsel daÄŸarcığında zaten bulunduÄŸu sonucunu çıkarırlar. Chomsky'nin öÄŸrencisi olan Steven Pinker örneÄŸinde olduÄŸu gibi, dilin kökeniyle ve dil­lerle ilgilenen araÅŸtırmacılann hepsi, bu akıl yürütme üzerin­de hemfikirdir.[13]

 

Steven Pinker Homo sapiens'teki bu "dil içgüdüsü"nü ÅŸöyle tasvir eder:[14]

  • Bütün bireyler bir dili öÄŸrenme kapasitesiyle dünyaya gelir;

  • Dünyada konuÅŸulan beÅŸ-altı bin civarında dil arasında hiçbiri, ne diÄŸerlerinden daha az ya da fazla evrim geçir­miÅŸtir, ne de diÄŸerlerinden daha karmaşık diye deÄŸerlendirilmeye imkân verecek bir kelime hazinesine ve gramere sahiptir;

  • Bir dilin kullanımı, grameri ve kültürel baÄŸlamı arasında hiçbir bağıntı yoktur;

  • Dil, çocuklar tarafından, eÄŸitimleri ne olursa olsun, ken­diliÄŸinden öÄŸrenilir;

  • Gramer kendiliÄŸinden edinilir ve gramer kuralları gereÄŸi çok da mantığa aykırı olmayan hatalar kullanıma göre kendiliÄŸinden düzeltilir;

  • Dilin edinilmesi ve kullanımı, iki-üç yaÅŸ civarında patlayıverir;

  • Beynin boyutuyla dilin kullanımı arasında bağıntı yoktur.

 

Dil yetisi tarafından edinilen farklı durumların (yani farklı dillerin), yalnızca yüzeysel anlamda birbirinden farklı olduÄŸu ve bunların ortak bir dil yetisi tarafından belirlendiÄŸi konusunda kendimizden emin olabiliriz. [16]

 

Diller, dilbilgisi bağıntılarını, sözgelimi, büküm ya da sözcük sırasıyla yansıtmaları bakımından birbirlerinden ayrılsalar bile, dilbilgisi bağıntıları ve ulamlarla ilgili temel bir yapı vardır; insanın düÅŸüncesinin ve zihin yapısının birtakım yanları da temelde dilden dile deÄŸiÅŸmez.[17]

 

Her dilbilimci, "ilkel..." bir yapıda ya­ÅŸayan avcı-toplayıcıların, astronotlar ya da nükleer fizikçiler kadar zengin ve karmaşık bir dil konuÅŸabileceÄŸini bilir. Her antropolog, avcı-toplayıcıların, astronotlarla ve nükleer fizikçilerle aynı kültürel dışavurum melekelerini barındırdığını bilmeli.[18]

 

Anladığımız kadarıyla, insan diline sahip olmak özel bir zihinsel yapılanmayla baÄŸlantılıdır, salt daha üst düzeyde bir zekâyla baÄŸlantılı deÄŸildir. Ä°nsan dilinin, hayvan dünyasının baÅŸka bir yerinde karşılaşılacak bir ÅŸeyin yalnızca daha karmaşık bir örneÄŸi olduÄŸunu görüÅŸünün hiçbir dayanağı yok gibi görünüyor.[19]

 

Dil Nasıl Ortaya Çıktı?

“Nasıl oldu da sözcükler birer iÅŸaret olarak kabul edilme noktasına geldi?” ÇaÄŸdaÅŸ dilbilimciler bu konuyu "hiçbir çıkış yolu bırakmayacak ölçüde kiÅŸiyi çaresiz bırakan son derece ciddi bir sorun" olarak deÄŸerlendirmektedir. Dilin kökeni üzerine yapılan on bini aÅŸkın çalışma arasındaki en güncel çalışmalarda bile, bu konudaki teorik çeliÅŸkilerin insanı afallatan bir düzeyde olduÄŸu itiraf edilmektedir. [20]

 

'Dil edinimi'ne bazen 'öÄŸrenme' de deniyor; ama bu 'öÄŸrenme' diye adlandırılabilecek ÅŸeylerden daha çok bir 'geliÅŸim' süreci olduÄŸu için, bu terimi kullanmak olduk­ça yanıltıcıdır. DoÄŸru uyartıların bulunduÄŸu bir çevreye çocuÄŸu koyuyorsunuz; dil edinimi çocuÄŸa olan bir ÅŸey. Çocuk hiçbir ÅŸey yapmıyor; bu yemek yedikçe büyümeni­ze benziyor. Bu sistemin geliÅŸimi, deneyime baÄŸlı olarak farklı durumlara girebilen görme sisteminin geliÅŸimine benziyor.[21]

​

 

 

 

 

 

 

​

​

 

 

 

 

 

Memelilerin görme sisteminin genetik olarak belirlenmiÅŸ ayrıntılı bir biçime sahip olduÄŸunu ar­tık bugün biliyoruz. Ancak, bebekliÄŸin ilk dönemlerinde doÄŸru türde bir uyartı (temelde örüntülü-uyartı) veril­mezse, sistem bozulmaya baÅŸlıyor çalışmıyor. Çalışmak için uyartıya ihtiyacı var.[22]

 

Ä°nsan doÄŸası ile yeteneklerinin incelenmesine ilgi duyan herkes, sıradan her insanın dili edindiÄŸi, buna karşılık dilin en basit esaslarının ediniminin bile baÅŸka bir biçimde zeki olan bir insansı-maymununun yeteneklerinin çok ötesinde olduÄŸu olgusuyla bir biçimde hesaplaÅŸmak zorundadır. Yaygın bir biçimde, hayvan iletiÅŸimi konusunda yapılan çok sayıdaki çaÄŸdaÅŸ çalışmanın bu klasik görüÅŸü sarstığı düÅŸünülmekte ve ortada insan dilinin hayvan iletiÅŸimi dizgelerinden "evrimleÅŸerek" geliÅŸmesini açıklamak gibi bir sorun bulunduÄŸu neredeyse herkesçe baÅŸtan kabul edilmektedir. Çalışmalar, tam tersine, insan dilinin, hayvan dünyasında dikkat çekecek ölçüde bir benzeri olmayan, eÅŸsiz bir görüngü olarak belirdiÄŸini çok daha açık bir biçimde ortaya koymaktan baÅŸka bir ÅŸey yapmıyor. Durum buysa, insan dilinin, zihinsel yetenek bakımından daha alt düzeylerde görünen çok ilkel iletiÅŸim dizgelerinden evrimini açıklamak gibi bir sorunu ortaya atmak çok saçmadır.[23]

 

...mesele lisanın eÅŸsiz olması deÄŸil, ona yakın bir benzeri­nin dahi bulunmayışıdır... EvrimleÅŸen her eÅŸsiz­lik için, o özelliÄŸin öncülünün ne olduÄŸunu, bunu üretmek için evrimin nasıl bir çaba sarf ettiÄŸini görebilirsiniz, fakat lisanda böyle bir öncüle rastlayamazsınız.[24]

 

Hayvanlar dünyasında, dil yetisinin özellikleriyle benzerlikler bulmak isterseniz çok uzak da olsa bulabilir­siniz. Ancak, en benzer sistemlerin, dil bakımından hiçbir evrimsel tarihi paylaÅŸmadığımız böceklerde ve kuÅŸlarda bulunması ilginçtir. Görece daha yakın bir evrimsel geç­miÅŸi paylaÅŸtığımız canlılara, örneÄŸin primatlara baktığınızda ise ilginç benzerlikler taşıyan neredeyse hiçbir ÅŸey bulamazsınız. Bu da dil yetisinin ÅŸaşırtıcı ve beklenmedik bir ÅŸekilde biyolojik olarak yalıtılmış olduÄŸunu gösterir.[25]

 

Herhangi bir geliÅŸim sürecini ele alalım; bir embriyoda kanatların deÄŸil de kolların ge­liÅŸmesi ya da insanların belli bir yaÅŸta ergenlik geçirmeleri gibi. Biri bunun, deneyimlerin bir sonucu olduÄŸunu iddia etse, in­sanlar ona güler ya da biri çıkıp bir çocuÄŸun akran bas­kısı ('onlar yapıyorsa ben de yaparım!') gibi bir sebepten ötürü ergenlik yaÅŸadığını iddia etse, insanlar bunu gülünç bulur. Ama bu, dilin geliÅŸiminin deneyimlerin bir sonucu olduÄŸu inancından daha gülünç deÄŸildir.[26]

 

Bunu bir masal gibi anlatacaksak, güya çok uzun zaman önce ortalıkta dolaÅŸan bir primat vardı ve belki de bir kozmik ışın banyosundan sonra bu canlıda rast­lantısal bir mutasyon meydana geldi. Bu mutasyon beyni tekrar düzenledi ve aslında bir primat beyni olan nesneye bir dil organı ekledi. Bu, kelimesi kelimesine doÄŸru oldu­ÄŸu düÅŸünülmemesi gereken bir hikâye...[27]

 

Diyelim ki rastlantısal bir olay, dil yetisinin bu pri­matın beyninde oluÅŸmasına neden olur ve bu yeti duyu-motor ve kavram-niyet sistemleri diyebileceÄŸimiz, hali hazırda mevcut olan edim sistemleri tarafından kullanı­labilen sonsuz ifade üretme olanağına sahip. Kullanılır olabilmesi için, dil yetisinin ürettiÄŸi ifadeler (en azından bir kısmı) dış sistemler tarafından okunabilmelidir; yan; duyu-motor sistemi ve kavram-niyet sistemi bu ifadelere giriÅŸ yapabilmeli, bunları okuyabilmelidir. Aksi taktirde sistemler dil yetisinin orada olduÄŸunu bile bilemezler.[28]

 

Yani, bir zamanlar az çok bizim gibi bir söyleme-algılama ve kavram-niyet sistemi olan ancak dil yetisi olmayan primatların var olduÄŸu ve onlara dil yetisi kazandıran bir mutasyona neden olan doÄŸal bir olayın gerçekleÅŸtiÄŸi iddiası. Diyelim ki bir kozmik ışın yaÄŸmuru ya da sürüngen çenesindeki bir kemiÄŸin iç kulaÄŸa yerleÅŸmesini saÄŸlayan süreçler gibi daha uzun zaman alan bir olaydı. Bu kemiÄŸin iç kulaÄŸa yerleÅŸmesi dilin kullanımı için mükemmel ÅŸekilde uyarlanmış bir yapı ve yakın za­mandaki çalışmalara göre bu olay 160 milyon yıldır sü­regelen ilk memelilerin kafataslarının büyümesinin kaçınılmaz bir sonucu.[29]

 

 

 

 

 

Dipnotlar

[1] Modern Insanın Kökeni. Roger Lewin. Tübitak:1997

[2] Ruhlen, Merrit. Dilin Kökeni, Hece Yayınları: 2006

[3] Dünya Tarihi, Clive Ponting

[4]Gelecekteki Ä°lkel. John Zerzan. Kaos: 2000

[5] Modern Insanın Kökeni. Roger Lewin. Tübitak:1997

[6] Modern Insanın Kökeni. Roger Lewin. Tübitak:1997

[7] Ruhlen, Merrit. Dilin Kökeni, Hece Yayınları: 2006

[8] Modern Insanın Kökeni. Roger Lewin. Tübitak:1997

[9] Modern Insanın Kökeni. Roger Lewin. Tübitak:1997

[10] Modern Insanın Kökeni. Roger Lewin. Tübitak:1997

[11] Modern Insanın Kökeni. Roger Lewin. Tübitak:1997

[12] Modern Insanın Kökeni. Roger Lewin. Tübitak:1997

[13] Dilin Kökenleri. Atakan Altınörs. Bilge Kültür Sanat: 2014

[14] Dilin Kökenleri. Atakan Altınörs. Bilge Kültür Sanat: 2014

[15] Dilin Kökenleri. Atakan Altınörs. Bilge Kültür Sanat: 2014

[16] Dilin Mimarisi. Noam Chomsky. BoÄŸaziçi Üniversitesi Yayınevi: 2014

[17]Dil ve Zihin.Noam Chomsky. Ayraç:2001

[18]Simgesel DüÅŸüncenin DoÄŸuÅŸu. Alan Barnard. BoÄŸaziçi Üniversitesi Yayınevi: 2012

[19]Dil ve Zihin.Noam Chomsky. Ayraç:2001

[20]Gelecekteki Ä°lkel. John Zerzan. Kaos: 2000

[21] Dilin Mimarisi. Noam Chomsky. BoÄŸaziçi Üniversitesi Yayınevi: 2014

[22] Dilin Mimarisi. Noam Chomsky. BoÄŸaziçi Üniversitesi Yayınevi: 2014

[23]Dil ve Zihin.Noam Chomsky. Ayraç:2001

[24]Ademin Dili. Derek Bickerton. BoÄŸaziçi Üniversitesi Yayınevi: 2010

[25] Dilin Mimarisi. Noam Chomsky. BoÄŸaziçi Üniversitesi Yayınevi: 2014

[26] Dilin Mimarisi. Noam Chomsky. BoÄŸaziçi Üniversitesi Yayınevi: 2014

[27] Dilin Mimarisi. Noam Chomsky. BoÄŸaziçi Üniversitesi Yayınevi: 2014

[28] Dilin Mimarisi. Noam Chomsky. BoÄŸaziçi Üniversitesi Yayınevi: 2014

[29] Dilin Mimarisi. Noam Chomsky. BoÄŸaziçi Üniversitesi Yayınevi: 2014

bottom of page