top of page

Doğu Afrika Kültür Bölgesinin Oluşumu

Tarih: 70 bin yıl önce
Nüfus: 10 bin
Genler: A(E), L0(K), L1(K)

70-1.png

10 binyıl içinde insan nüfusu 10 bin civarına varmış olmalı. Hala hepsi Afrika içindeler hatta sadece Sahra çölünün altında kalan bölgedeler. Ama artık hepsi bir arada yaşamıyorlar.

Avcı-Toplayıcı yaşam şekli binlerle ifade edilen nüfusu bir arada yaşatabilmek için imkân sunmaz. Bu yüzden avcı-toplayıcı topluluklar genellikle 30-50 kişilik kabileler halinde hareket ederler. Sayıları arttıkça yeni gruplar oluştururlar. Doğu Afrika’daki ilk insanlar arasında da yeni gruplar oluştu ve birbirlerinden uzak alanlarda yaşamaya başladılar. Yayılmayı sağlayan her nesildeki belki birkaç kilometrelik uzaklaşmaydı. 10 bin yılda 500 nesil gelse ve her biri diğerinden 10 km uzaklaşsa 5000 km uzağa taşınmış olurlar.

Doğu Afrika’dan ilk yayılma güneye doğru olmuş görünüyor. Hem erkek hem de kadınlara özgü en eski genetik işaretçilerin izlerine Afrika’nın doğusunda ve güneyinde yaşayan topluluklarda rastlanıyor.

Sanlar

Koisanlar pek tanınmayan hatta adları bile duyulmayan bir gruptur. Eskiden Güney Afrika’nın büyük bölümüne dağılmış olan bu insanlar San olarak bilinen avcı/yiyecek toplayıcı küçük topluluklar ile Koi olarak bilinen ve hayvancılık yapan daha büyük toplulukları içeriyordu. Ayrı bir grup olarak Koilerin sayısı çok azalmıştır çünkü pek çoğu Avrupalı sömürgecilerin kurşunlarına hedef oldu, yerlerinden kovuldular ya da Avrupalılardan hastalık kaptılar; hayatta kalanların çoğu ise Avrupalılarla karıştılar ve Güney Afrika'da Renkliler diye bilinen nüfuslar ortaya çıktı. Sanlar da aynı şekilde Avrupalıların kurşunlarına hedef oldu, yerlerinden kovuldular, hastalık kaptılar ama tarıma elverişli olmayan Namibya'nın çöllük bölgesinde sayıları durmadan azalan küçük bir topluluk kendi özelliklerini korumayı başardı. Çok fazla seyirci çekmiş olan “Tanrılar Çıldırmış Olmalı” adlı filmi görmüş olanlarınız bunu hatırlayacaktır. [i]

Genetik

Afrika popülasyonun tamamı, kıtanın dışında bulunanlardan çok daha eskiye giden şecereleri barındırırken, içlerinden bazı popülasyonlar çok daha kadim şecereler taşımaktadırlar. Bu gruplar günümüzde Etiyopya, Sudan, Doğu ve Güne Afrika bölgelerinde bulunmaktadır ve taşıdıkları genetik sinyal onların en eski insan popülasyonlarından birisinin kalıntıları olduğunun çok iyi bir kanıtıdır.  [iii]

Sanlardaki köklü genetik soy örüntüleri aynı şekilde mtDNA'da da görülmektedir ve birbirinden bağımsız Y, mtDNA ve dil bilimsel kanıtların oluşturduğu üç kanıt çizgisi San’ın en eski insan atalarımıza giden doğrudan bir bağı temsil ettiklerine güçlü bir şekilde işaret etmektedir. [iv]

Erkekler

A (E) soyu, erkeklerde bilinen en eski genetik işaretçi durumunda, bu yüzden tüm soyların kendisinden türediği en eski ataya işaret ediyor. Sadece Afrika’nın bazı bölgelerinde rastlanıyor. Afrika’nın güneyinde San dil ailesine mensup dilleri konuşan kabileler ile Doğu Afrika’da Sudan, Etiyopya bölgesinde yaygın.

San Erkek                                      A (E) Yayılması[vi]

San Dil Ailesi Erkeklerindeki Genetik İşaretçilerin Oranı[xviii]

A en eski işaretçi durumunda ve sadece Sanlarda bu kadar yüksek oranda görülüyor. E1b1a ve E1b1b işaretçileri daha sonraki göçlerle gelen genetik işaretçiler. B işaretçisi daha çok tropikal bölgelere doğru yapılan göçü temsil ediyor.

Kadınlar

​L0 (K) ve L1 (K) genetik işaretçileri de benzer şekilde Afrika’da ortaya çıkıp, Afrika’nın güneyine doğru yayılmış görünüyor. Bu işaretçiler de kadınlar arasında görülen en eski genetik işaretçi durumundalar. Genellikle aynı bölgelerde bulunuyorlar. Farklı olarak, L1 (K) işaretçisine batı Afrika’da da rastlanıyor.

San Kadın                                    L0 (K), L1 (K) Yayılması[ix]

Dil

Konuştukları diller dünya üzerinde yaygın olan dil ailelerinden hiçbiri ile ilişkilendirilemediği için ayrı bir dil ailesi içinde toplanıyor. Söz konusu dil ailesi ilk dilden ayrılan en eski dil ailesi olarak kabul ediliyor.

San olarak bilinen grup -önceden onlara Buşman deniliyordu- en eski insan popülasyonlarını karakterize eden çeşitliliğin çok güçlü bir sinyalini taşımaktadırlar. Ayrıca gezegen üzerindeki en tuhaf dillerden birini konuşmaktadır; bu dil, kelimelerin parçası olarak; at sürerken veya su damlama sesini taklit ederken çıkardığımız şaklama sesi gibi şaklama seslerini kullanması bakımından ilginçtir. Dünyadaki başka hiçbir dil normal kelime kuruluşunda şaklama sesi kullanmaz. [xi]

Bazı dilbilimciler, bu şaklamaların dünyanın geri kalan kısmına yayılan dillerdeki kaybolan şaklamalarla bir olduğunu ve bunları Khoisan dillerinin dünyanın en eski dilleri yaptığını ileri sürmüşlerdir. Bu varsayım Buşmanlarda bulunan oldukça eski mitokondriyal ve Y haplotip bulgularıyla uyum göstermektedir. Ancak başka bir olasılık da bu şaklama seslerinin daha önceki dillerden ayrıldıktan sonra Khoisan dillerine girdiği ve bundan sonra hiç yayılma göstermediğidir. [xiii]

Fiziksel Görünüm

Siyah yerine kahverengi deri rengi ve ince bir vücuda sahipler. Bu insanları, Afrika’nın çoğunu oluşturan diğer topluluklardan farkını anlayabilmek için spor müsabakalarındaki 100 m. koşucuları ile maraton koşucularını göz önüne getirebilirsiniz. Ya da Kenya (D.Afrika) kökenli Obama’yı hatırlayabilirsiniz.

San halkının ayırt edici özelliklerinden birisi onların "Afrikalı olmayan" fiziksel görünüşleridir. Çoğumuz Afrikalı deyince, tipik Bantu özelliklerini gözümüzde canlandırmaya yatkınızdır. Sanlar çok daha küçük insanlardır daha açık bir ten renkleri, daha kıvırcık saçları ve gözlerinin üstünde daha kalın bir deri katmanı -Doğu Asyalı halkları da karakterize eden epikantik kıvrım denilen katman- vardır. [xv]

Geçmişte Daha Geniş Coğrafyalarda Yaşıyor Olmaları

Güney Afrika'nın Koisan bölgesi hem anatomi hem dil bakımından böylesine farklı bir halk için şaşırtıcı derecede küçük bir bölgedir. Acaba Koisanlar da eskiden daha geniş bir bölgeye mi yayılmışlardı, daha kuzeydeki nüfuslar yok mu oldu? [v]

Bugün Güney Afrika'ya dağılmış olan Koisan halkları ve dilleri eskiden çok daha kuzeylere taşıyordu, Pigmeler gibi onlar da çevrelerini kuşatan siyahların girdabında boğuldular, eski varlıklarının dilsel mirasını bıraktılar. [vii]

Afrika Boynuzu

Somali, Etiyopya civarında yaşayan toplulukların da benzer özellikler taşıdığı görülür. Ama, bazılarınca ayrı bir ırk olarak değerlendirilen insanların, San’lar, Bantular ve Samilerin karışımı ile ortaya çıktığını düşünmek daha doğru görünüyor.

Etiyopyalılar Nil nehrinin doğusunda ve Somali yarımadasında yaşarlar. Saç, dalgalı ya da kıvırcık, deri esmerle koyu siyah arasında değişen geniş bir yelpaze oluşturur; boy ortanın üzerindedir (1,67 m-1,70 m). Etiyopyalıların burunları, diğer Siyahlardakinin aksine dar ve çıkıntılıdır. …Tarihte, bu bölgede Zencilerle Beyazlar arasında yoğun karışmaların olduğu antropologlar tarafından ileri sürülmektedir. Hatta bu yüzden Etiyopyalıları, melez ırk diye tanımlayanlar da vardır. [xvi]

Analizlerde Sanlar ile Etiyopyalıların büyük benzerlik gösteriyorlar. [xvxi]

70-2.png

[xvix]

Doğu Afrika Kültür Bölgesi

Doğu Afrika’daki ilk insanların zaman içinde güneye doğru yayıldıklarına değinmiştik. Her yayılma, kültürel olarak tam bir kopuş ifade etmez. Kültürel farklılaşmayı artıran iklimin ya da coğrafi engellerin iletişimi zorlaştırması ya da farklı yaşama alışkanlıklarını gerektirmesidir. Doğu ve Güney Afrika, fiziki yapı ve iklimi ile bir devamlılık arz eder. Sınırlarını kuzeyde sahra çölü, batıda ise tropikal iklim bölgesi belirler. Güneye yayılmayla birlikte insanlar arasındaki iletişimin ve kültürel alışverişin devam ettiğini tahmin edebiliriz. MÖ 1.bin civarında yaşanan Bantu göçüne kadar Afrika’nın doğusu ve güneyi tek bir kültür bölgesi özelliğini kaybetmediğini varsayıyoruz.  

San halkının benzeri olarak sınıflandırılmış iskelet kalıntıları Somali ve Etiyopya'daki paleolitik yerleşim yerlerinde gün ışığına çıkartılmıştır. Günümüzde buna en açık kanıtlardan birisi yine dilbiliminden gelmektedir. Güney Afrika'nın dışında, şaklamalı dillerin konuşulduğu diğer tek yer Doğu Afrika’dır. Tanzanya'daki Hadzalar ve Sandaweler birbirinden çok farklı şaklamalı diller konuşmaktadırlar; bu da Rift Vadisi'nden Namibya'ya kadar uzanan bir zamanlar yaygın bir dil ailesinin var olduğu konusunda kanıt teşkil etmektedir. Bu aralıksız dağılımın, nispeten vakın zamanda Bantû dillerini konuşan popülasyonların Orta Afrika'dan göçü nedeniyîe bozulmuş olması olasıdır. Bu popülasyonlar son 2 bin yılda Doğu ve Güney Affrika'nın büyük bölümüne yayılmıştır. Nitekim Bantuların gelişinden önce, görünüşe göre Güney ve Doğu Afrika ağırlıklı olarak Sandı. [xvii]

Koisan dillerinin dağılımı daha büyük boyutlarda yaşanmış bir olaya tanıklık eder. Bu diller dünyada dil şaklatma sesini sessiz harf olarak kullanmakla ünlüdürler. Bugün var olan bütün Koisan dilleri yalnızca Güney Afrika'da konuşuluyor, bunun dışında kalan iki dil var. Bunlar Hadza ve Sandave denen ve dil şaklatma sesleriyle dolu çok farklı iki dil, Tanzanya'nın göbeğinde, Güney Afrika'daki en yakın Koisan dilinden 1600 kilometre uzakta konuşulan diller. Bunlara ek olarak Güney Afrika'nın birkaç Nijer-Kongo dili ile Xhosa dili de dil şaklatma sesleriyle dolu. Daha da şaşırtıcı olan şey, şaklatma seslerinin ya da Koisan sözcüklerinin Kenya'daki siyahların konuştuğu iki Afro-Asya dilinde de görülmesi; bu diller bugünkü Koisan halklarının bulundukları yerlere Tanzanya'daki Hadza ve Sandave dillerinden de uzak yerlerde konuşuluyor. Bütün bunların bize gösterdiğine göre bugün Güney Afrika'ya dağılmış olan Koisan halkları ve dilleri eskiden çok daha kuzeylere taşıyordu, Pigmeler gibi onlar da çevrelerini kuşatan siyahların girdabında boğuldular, eski varlıklarının dilsel mirasını bıraktılar.[xx]

İpuçları bize Koisanların Afrika'nın daha kurak ekvator altı bölgesine yayılmış halde yaşadıklarını göstermişti. Bu varsayımların doğruluğu arkeolojiyle sınanabilir mi? Yanıt "evet"tir. Zambiya'da, bugünkü Koisanların yayılma alanının kuzeyinde arkeologlar belki de bugünkü Koisanlara benzeyen insanlara ait kafatasları, aynı zamanda Avrupalılar geldiği zaman Koisanların Güney Afrika'da hâlâ yapmakta oldukları taş aletlere benzer aletler buldular. [xxi]

Güney ve doğu Afrika’da bulunan iskeletler, San’ların özelliklerini taşımaktadır. Batı Afrika ve Sudan kuşağında negroidler görülür. [xxi]

Arkeoloji

Modern insanların birkaç düzine kabilesi, Güney Afrika kıyıları boyunca yer alan mağaralarda yaşadılar. [xviii]

Blombos mağarası, üney Afrika’da bulunan bir düzine mağaradan sadece birisidir. İlk yerleşim için 70 binyıl önceye kadar tarihler verilir ve onbinlerce yıl kullanılmış görünmektedir. En önemlisi, mağarayı kullananların taş teknolojisine sahip olmalarıdır. Klasies Nehri yakınındaki mağaradaki bulgulardan yola çıkılarak, bu insanların komposit aletler kullanarak ve sosyal ilişki ağı içinde planlar yaparak avlandıkları söylenilebilir. Bir aletin taş ucu, bir bufaloya saplanmış halde bu bölgede bulunmuştur. [xix]

Güney Afrika, 70,000 yıl önce[xvxiii]

Güney Afrika'da, Modern Cape Town'ın yaklaşık 190 km doğusundaki Blombos Mağarası, kanıtların bulunduğu bir düzine mağaradan sadece biri olmasına rağmen, olanların hikayesini anlatabilir. Modern kültürü örnekleyen insanlar tarafından yaklaşık 70.000 yıl önce birkaç bin yıl boyunca işgal edilmiş küçük bir mağaradır. [xvxiv]

Birincisi, ve en önemlisi, Blombos grubunun insanlık için yeni bir taş alet teknolojisine sahip olmasıdır:  ince taneli taşlardan, muhtemelen tahta bir biz ile uzun ve ince bıçakları zımbalama sistemi ve daha sonra, küçük, çok keskin iki inçlik noktaları dikkatli taş darbeleriyle şekillendirme. Bunlar daha sonra zaman içinde dejenere olan ve fosilleşmeyecek olan asma saplarıyla tahta saplara bağlanır; Bu, kompozit araçların dünyada bilinen en eski kanıttır. Yaklaşık 70.000 yıl önceki bir düzine diğer güney Mrican mağaralarında benzer mızrak uçları ile birlikte bulundu. Mızrak uçlarının dikkat çekici bir özelliği de birçok yerde orijinal taşların uzak mesafelerden getirilmeleridir. [xvxv]

Bu modern kültüre ne oldu, iyi bilinmemektedir çünkü yaklaşık 60.000 ile 40.000 arasında kazı sayısı azdır. Kesin olarak bilinen, Güney Afrika taş silah endüstrisinin yaklaşık 10.000 yıl sürdüğü ve daha sonra ortadan kaybolduğu ve Güney Afrika bölgelerinde insan işgali için kanıtların 60.000 yıl önce, sanki bölgenin çoğu terk edilmiş gibi keskin bir şekilde azaldığının gözüktüğüdür. [xvxvi]

Doğu Afrika’da, yaklaşık 50.000 yıl önce modern kültürün izleri görülmeye başlanır. Örneğin modern Tanzanya'daki Victoria Gölü yakınlarındaki Mumba Barınağında, 65.000 ila 45.000 yıl öncesine tarihlenen modern görünümlü taş aletlerin yanı sıra, 52,000 - 40,000 yıl önceye tarihlenen ve süsleme amaçlı yapılmış olduğu belli olan devekuşu kabuğundan boncuklar bulunmuştur. Yine 40.000 yıl öncesine tarihlenen ve Kenya Rift Vadisindeki Enkapune Ya Muto ("Alacakaranlık Mağarası") olarak bilinen bir kaya barınağında devekuşu yumurta kabuğundan yapılan on üç tane tanecik bulunmuştur. Büyük olasılıkla kolye veya bilezikler yapmak için birbirine bağlanmıştır. [xvxvii]

Dipnotlar
  • [i]Tüfek, Mikrop Ve Çelik. Jared Diamond. Tübitak: 2010

  • [ii] Kısa Dünya Tarihi, Michael Cook

  • [iii] Wells, Spencer. İnsanın Yolculuğu, Yurt Kitap Yayın:2012

  • [iv] Wells, Spencer. İnsanın Yolculuğu, Yurt Kitap Yayın:2012

  • [v] Tüfek, Mikrop Ve Çelik. Jared Diamond. Tübitak: 2010

  • [vi] https://genographic.nationalgeographic.com/

  • [vii] Tüfek, Mikrop Ve Çelik. Jared Diamond. Tübitak: 2010

  • [viii] https://genographic.nationalgeographic.com/

  • [ix] https://genographic.nationalgeographic.com/

  • [x] https://en.wikipedia.org/wiki/Mitochondrial_Eve

  • [xi] Wells, Spencer. İnsanın Yolculuğu, Yurt Kitap Yayın:2012

  • [xii] Olsen Steve. Hepimizin Kökeni Afrika, Yurt Kitap Yayın: 2008

  • [xiii] Olsen Steve. Hepimizin Kökeni Afrika, Yurt Kitap Yayın: 2008

  • [xiv] Wells, Spencer. İnsanın Yolculuğu, Yurt Kitap Yayın:2012

  • [xv] Wells, Spencer. İnsanın Yolculuğu, Yurt Kitap Yayın:2012

  • [xvi] Dünden Bugüne İnsan. Metin Özbek. İmge: 2000

  • [xvii] Wells, Spencer. İnsanın Yolculuğu, Yurt Kitap Yayın:2012

  • [xviii] Tüfek, Mikrop Ve Çelik. Jared Diamond. Tübitak: 2010

  • [xix] After Eden. Kirkpatric Sale. Duke University Press: 2006

  • [xx]Tüfek, Mikrop Ve Çelik. Jared Diamond. Tübitak: 2010

  • [xxi]Tüfek, Mikrop Ve Çelik. Jared Diamond. Tübitak: 2010

  • [xxii] The Cambridge History of Africa. J. Desmond Clark. Cambridge University Press: 2008

  • [xviii] https://en.wikipedia.org/wiki/Haplogroup_A_(Y-DNA)

  • [xvix] Olsen Steve. Hepimizin Kökeni Afrika, Yurt Kitap Yayın: 2008

  • [xvx] The History and Geography of Human Genes. L.Cavalli-Sforza. Princeton:1994

  • [xvxi] The History and Geography of Human Genes. L.Cavalli-Sforza. Princeton:1994

  • [xvxii]Wells, Spencer. İnsanın Yolculuğu, Yurt Kitap Yayın:2012

  • [xvxiii]After Eden. Kirkpatric Sale. Duke University Press: 2006

  • [xvxiv]After Eden. Kirkpatric Sale. Duke University Press: 2006

  • [xvxv]After Eden. Kirkpatric Sale. Duke University Press: 2006

  • [xvxvi]After Eden. Kirkpatric Sale. Duke University Press: 2006

  • [xvxvii]After Eden. Kirkpatric Sale. Duke University Press: 2006

bottom of page