top of page

Tarihin problemlerine geçmeden önce tarih düşüncesinin zaman içindeki değişiminden kısaca bahsetmekte fayda var. Tek bir tarih anlayışı yok. Farklı yaklaşımları anlayabilmek için tarihi arka planlarının farkında olmak büyük kolaylık sağlayacaktır.

 

Tarih felsefesi, birisi tarih disiplinini diğeri ise bizzat tarihin kendisini konu edinen düşünceleri içerir. Tarihin hedefini ve bu hedefe ulaşmayı zorunlu kılacak yasaları açıklayan düşünce sistemleri de tarih felsefesi olarak adlandırılmaktadır. Anlam kargaşasını önlemek için bu tip sistemlere - Ayhan Bıçak’ın tabiri ile-  tarih metafizikleri demek daha tercih edilir görünüyor.

 

Tarih metafiziği, … Hıristiyanlığın sunduğu evren tasavvurunun yerini almaya çalışan felsefî sistemdir. İnsanın nasıl oluştuğu, nasıl yaşadığı, görevinin ve gayesinin ne olduğu, tarih metafiziklerinin cevaplamaya çalıştıkları temel sorulardır.[i]

 

Tarih metafizikleri aydınlanma dönemi ile birlikte revaç buldular ve 20. yüzyılda büyük ölçüde terk edilmiş olsalar da etkileri hala devam ediyor.

 

18. yüzyıl

16. ve 17. yüzyıllarda doğa bilimleri büyük gelişmeler göstermiş ve bu bilimlerin teknik buluşlar yoluyla toplumsal yaşama sağladığı katkılar, özellikle 18. yüzyılda Avrupa toplumlarına bir ilerleme inancı getirmişti.[ii]

 

Özellikle ...fizik gibi "somut bilimIer"in 17. yüzyılda herkesin gözü önünde cereyan eden başarıları yaygın bir öykünmeyi tetiklemiştir. Aydınlanma felsefecilerinin bakış açısına göre, başarılı gözüken bilimin usullerini benimsemek ve ...onları evrensel düzlemde uygulamak gerekmektedir.[iii]

 

Tarih felsefesinden ilk defa söz eden ünlü Aydınlanma düşünürü Voltaire (1694-1778) olmuştur. 

İlerleme idesinin bir savunucusu olan Voltairé’e göre doğabiliminde olduğu gibi “tarihte de tek tek olayları birbirine bağlayan yasalar aranmalıdır; doğa bilgini gibi tarihçi de olayların çokluğu ve akışı arkasında gizli bulunan yasayı bulmaya çalışmalıdır”.[iv]

 

Ama tarih felsefesi terimini kullanmasa da ilk defa tarihte birbiri ardına gelen dönemlerden söz eden Vico’dur (1668-1744).

Vico Yeni Bilim’de çağları üçe ayırır: 1. Tanrılar çağı: Pagan insanlık tanrısal bir egemenlik tasarımı altında yaşar ve tüm girişimlerinde fala ve kehânete başvurur… 2. Kahramanlar çağı: Aristokratik yasaların hüküm sürdüğü çağdır. 3. İnsanlık çağı: İnsanların doğadan eşitliğine inanılan, özgür cumhuriyetlerin ve monarşilerin çağıdır. Rasyoneldir, yani bir akıl çağıdır.[v]

 

Aslına bakılırsa, birbiri ardına gelen dönemler fikri Batı düşüncesine hiç de yabancı değildir. Hıristiyanlık, belirli bir hedefe yönelmiş, ardada gelen dönemlerden oluşan tarih fikrinin esas kaynağıdır. Bu fikir Aziz Augustinus (354-430) tarafından sistemleştirilmiş ve tüm orta çağ boyunca Kilise’nin resmi anlayışı olarak kabul edilmiştir.

 

Tanrının oğlu İsa "seçilmiş" olanlara kurtuluşu getirmek için yeryüzünde cismen görünmüştür. İsa böylece tüm insanların topluca tanrı önünde yargılanacakları, tanrı mahkemesine, Eskaton'a çıkacakları kıyamete kadar olan süreci de başlatmıştır… Tarih, ilk günahtan (Adem'den) İsa'nın mesih (kurtarıcı) olarak görünüp insanlara kurtuluş yolunu göstermesinden kıyamete ve tanrı mahkemesine, Eskaton'a kadar sürecektir. [vi]

 

18. yy’da üniversitelerde ilk defa tarih felsefesi dersleri verilmeye başlandı.

…"tarih felsefesi"nin, … Berlin Akademisi'nde bir üniversite disiplini hâline geldiği görülür. Bu yıllarda ilk "tarih felsefesi" derslerini veren Wegelin, derslerinin ana konusunun "tarihin planının ve ereğinin ne olduğunu araştırmak" olduğunu belirtir. Wegelin'e göre, "tüm tarih" ya da "dünya tarihi", devletlerin birbirlerine yakınlaşmasına ve barışçıl bir sona doğru ilerlemektedir.[vii]

 

 

 

Dipnotlar

[i] Tarih Düşünces IV. Ayhan Bıçak. Dergah:2005

[ii]Tarih Felsefesi. Doğan Özlem. İnkılap: 2001

[iii]Tarih: Ne ve Neden. Beverley Southgate.Phoenix: 2012

[iv]Tarih Felsefesi – 2: Cengiz İskender Özkan. Anadolu Ünv.: 2013

[v]Tarih Felsefesi – 1: Hüseyin Fırat Şenol. Anadolu Ünv.: 2012

[vi]Tarih Felsefesi. Doğan Özlem. İnkılap: 2001

[vii]Tarih Felsefesi. Doğan Özlem. İnkılap: 2001

bottom of page