top of page

19. yüzyıl (2) - Alman Tarih Felsefeleri

19. yy. tarih felsefelerinin en fazla revaç bulduğu yüzyıldı ve felsefelerin sahipleri genellikle Almanlardı.

 

Herder (1744-1803, Almanya)

Herder’e göre bütün evrenin tarihine bakılırsa en basit yaşamdan en karmaşık yaşama doğru bir evrim görülür. Yeryüzü sürekli bir oluş sahnesidir; burada maddeden organik yaşama, organik yaşam içinde de en yüksek örgütlenimlere doğru bir yükseliş vardır. Bu evrim içinde gelişmiş en yüksek canlı da insandır. [i]

 

“İnsanda, hümanitenin üstüne konulabilecek daha yüksek hiçbir amaç yoktur”. O hâlde insanlık tarihi insanlığın en yüksek amacının hümanite olduğunu göstermektedir… Tarihin en yüksek amacı olan hümaniteye doğru tarihin içindeki doğal güçler aşama aşama gelişirler. Bütün bu gelişme hümaniteye erişmek içinse insanlık hümaniteye doğru ilerlemektedir. [ii]

 

..Bu ilerleme ve tarih görüşüyle Hegel’in tarih görüşünü etkilemiştir. Herder’in hümanite kavramı tarihin erekli bir süreç olarak tasarlanmasında temele alınan bir kavram olduğundan 19. yüzyılda Hegel’in teleolojik tarih tasarımı için önemli bir etki olarak ele alınmalıdır.[iii]

 

Hegel (1770-1831, Almanya)

19. yüzyılın en önemli düşünürlerinden biridir. Tarih konusundaki görüşü oldukça detaylı ve doğrusu anlaşılması zor bir yapıdadır. Ama herhalde en can alıcı kısmı, diyalektik çelişki ilkesidir:

 

Diyalektik mantığı üçlü adımlar hâlinde ilerler: Tez, Anti-tez ve Sentez. Tez ve Anti-tez karşıt savlar olarak ortaya çıkarlar ve bir çelişkiye neden olurlar. Hegel’e göre her çelişkinin akıl tarafından aşılması gerektiği ilkesinden dolayı Tez ve Anti-tezin daha yüksek bir sentez içinde birleştirilmeleri gerekir. [iv]

 

Marx (1818-1883, Almanya)

Marx, bir tarihçi değildir ama muhtemelen en ünlü ve en fazla etkili olmuş tarih felsefesini üretmiştir. Hegel düşüncesinin Almanya’da etkili olduğu bir dönemde doğmuş, onun diyalektik çelişki ilkesini alarak, kendi düşüncesine uygulamıştır.

 

Marx’ın tarih kuramında tarih, zorunlu yasalara göre ilerleyen ve gelişen bir süreç olarak ele alınır. Bu zorunlu ilerleme de Hegel felsefesinde olduğu gibi diyalektik olarak aşama aşama gelişen bir süreçtir.[v]

 

Marx, tarihi aynı Hegel gibi aşamaları olan zorunlu bir gelişme süreci olarak ele almaktadır ama Hegel’den farklı olarak Marx, tarihsel gelişmenin bir sonraki aşamasından söz etmektedir… Marx’a göre “Komünizm, yakın geleceğin zorunlu biçimi ve dinamik ilkesidir”. [vi]

 

…dört mülkiyet ve toplum biçiminin ilki - bu aynı zamanda tarihin ilk dönemi demektir - kabile mülkiyetine dayanan ilk komünal toplum biçimidir. Tarihin bu aşamasında insan topluluğu avcılık, balıkçılık ve hayvancılıkla, en ileri aşamasında da tarımla geçinir ve dolayısıyla bu tarih dönemi ya da toplum biçimi gelişmemiş bir üretim aşamasına karşılık gelir.  [vii]

 

İkinci mülkiyet biçimine gelince bu da tarihin ikinci dönemine ve ikinci toplum aşamasına karşılık gelen ve birçok kabilenin ve ailenin kent devletler biçiminde birleşmesinden doğan köleliğin eşlik ettiği mülkiyet biçimidir… Bu aşamada kentliler ile köleler arasında bir sınıf ilişkisi vardır. Üretici sınıf kölelerden oluşan sınıftır.[viii]

 

Üçüncü mülkiyet biçimi “feodal mülkiyettir”. Bu tarihsel aşamada geçmiş toplum biçiminde üretici sınıf olan kölelerin yerini serf adı verilen küçük köylü sınıfı almıştır. Bu tarihsel dönemin sınıf karşıtlığı ya da diyalektiği soylular sınıfıyla kırsal kesimdeki serfler ve kentlerdeki zanaatçiler arasındadır.[ix]

 

Feodal dönemin ardından da Marx’ın burjuva çağı ya da kapitalist dönem dediği dönem gelir. Bu dönemdeki mülkiyet ilişkileri sonucunda da toplum birbirinin karşısında duran iki büyük sınıfa ayrılır. “Burjuva ile proleterya”. Marx “proleter” sözcüğünü ücret karşılığı emeğini satan işçi anlamında kullanır.[x]

 

Kapitalist aşama da kendi içinden doğacak olan çelişkilere boyun eğecek ve bu çelişkilerin ortadan kaldırılması gerektiği ilkesine göre kendisini ortadan kaldıracaktır ve yeni bir toplumsal aşamaya, yeni bir toplumsal örgütleniş biçimine doğru devinecektir. Yeni kurulacak toplum biçimi bütün insanlığın gerçekten özgür olacağı sınıfsız toplum biçimi olacaktır. [xi]

 

 

Dipnotlar

[i]Tarih Felsefesi – 2: Cengiz İskender Özkan. Anadolu Ünv.: 2013

[ii]Tarih Felsefesi – 2: Cengiz İskender Özkan. Anadolu Ünv.: 2013

[iii]Tarih Felsefesi – 2: Cengiz İskender Özkan. Anadolu Ünv.: 2013

[iv]Tarih Felsefesi – 2: Cengiz İskender Özkan. Anadolu Ünv.: 2013

[v]Tarih Felsefesi – 2: Cengiz İskender Özkan. Anadolu Ünv.: 2013

[vi]Tarih Felsefesi – 2: Cengiz İskender Özkan. Anadolu Ünv.: 2013

[vii]Tarih Felsefesi – 2: Cengiz İskender Özkan. Anadolu Ünv.: 2013

[viii]Tarih Felsefesi – 2: Cengiz İskender Özkan. Anadolu Ünv.: 2013

[ix]Tarih Felsefesi – 2: Cengiz İskender Özkan. Anadolu Ünv.: 2013

[x]Tarih Felsefesi – 2: Cengiz İskender Özkan. Anadolu Ünv.: 2013

[xi]Tarih Felsefesi – 2: Cengiz İskender Özkan. Anadolu Ünv.: 2013

bottom of page