19.yy. (4): Ranke ve Alman Tarih Okulu
Diğer yandan pozitivist tarih anlayışım kabul etmeyen tarihçiler de, belirli yöntembilimsel kurallara uygun olarak sürdürülen araştırmaların tarihin gerçekliğini nesnel ve bilimsel bir biçimde ortaya koyabileceği fikrini paylaşıyorlardı. Bu tarihçiler tarihi, doğa bilimlerinden farklı, kendine özgü belirli kural ve yöntemlere dayanan bilimsel bir araştırma alanı olarak algılıyorlardı.[i]
19. yüzyılda bu yaklaşımı savunanların ve tarihyazımını yönlendirenlerin başında Alman tarihçi Leopold von Ranke (1795-1886) gelmektedir. Ranke'ye göre tarihçi tarihi incelerken her türlü siyasi ve felsefi amaç ve değerden arınarak, tarafsız bir biçimde, sadece tarihin gerçekliğini ortaya koymaya yönelmelidir. Tarihin amacı geçmişi yargılamak veya ahlak dersi vermek değil, sadece tarihi olguları "nasıl idiyseler öylece" anlatmaktır. Ranke pozitivistlerin, "tarihin her zaman geçerli olan belirli kanunlara göre ilerlediği" görüşünü kabul etmiyordu. Ona göre her tarihi dönemin özellikleri kendine özgüydü ve kendi şartlan içinde anlaşılmalıydı. Tarihçi tarihi olguları o dönemin koşulları ve ölçütleriyle değerlendirmeli, kendi döneminin değerlerini ve yargılarını tarihyazımına yansıtmamalıydı. Bunlar daha sonrasında modern tarihçiliğin bir anlamda manifestosu olarak da kabul edilmiştir.[ii]
Ranke'nin amacı, tarihi profesyonel olarak eğitim görmüş tarihçiler tarafından icra edilen pozitif bir bilime dönüştürmekti. Tarih hem bir bilimsel disiplin, hem de bir kültür kaynağı olacaktı.1848'e gelindiğinde, artık Almanca konuşulan bütün üniversiteler bu eğitimi benimsemiş durumdaydı. Ranke'nin katı kurallara bağlı bilimsellik anlayışı, değer yargılarından kesinlikle kaçınmayı öngörüyordu. Berlin'e davet edilmesini sağlayan İtalyan savaşları üzerine ilk kitabın ünlü sunuş paragrafında belirttiği üzere, tarihçi "geçmişi yargılamaktan" sakınmak ve kendisini "şeylerin gerçekten nasıl olduğunu göstermekle" sınırlamak zorundaydı.[iii]
Ranke, tarihyazımının "birinci el tarihsel belgelere"' ve bu belgelerin katı kurallara bağlanmış eleştirel incelemesine dayanması gerektiğini savunuyordu. Belgelerin kurallara uygun olarak incelenmesiyle geçmişin bilgisi bilimsel bir kesinlikte ortaya çıkarılabilirdi. Tarihçinin görevi, âdeta bir fotoğraf makinesinin olup biteni kaydetmesi gibi, tarafsız ve bilimsel bir şekilde tarihi olayları ve olguları ortaya koymaktı. Bu ilkelerden hareket eden Ranke önceki dönem tarihçilerini, kanıtları eleştirel bir gözle inceleme konusunda yetersiz olmakla eleştirdi ve birinci el kaynaklara dayanmayan her türlü tarih yazma girişimini yadsıdı.[iv]
Yapılan çalışmalar, tarafsız ve bilimsel geçerliliği olan ve bir tarih bilgisi ürettiğini varsayan Ranke ve çağdaşlarının tarihyazımlannda gerçekte kendi dönemlerinin ideolojik yaklaşımlarının ve ön yargılarının etkisinde kaldıklarını göstermektedir. Örneğin bu dönemin Avrupalı tarihçilerinin büyük çoğunluğunun Avrupamerkezci bir tarih yaklaşımı benimsedikleri görülmektedir. Dünya tarihinin ve medeniyetinin gelişimi Eski Yunan'dan başlayarak tamamen Batı tecrübesi etrafında açıklanmıştır. [v]
Kaynaklar ve belgeler bazen tarihçiyi umulmadık bir biçimde yanıltabilirler. Bunun en tipik örneklerinden birini Leopold von Ranke yaşamıştır. Ranke başlangıçta güvenilir tarihçilik yaptığına olan inancından haraketle Alman- Venedik ilişkileri konusunda İtalyan tarihçileri tarafgirlikle suçlamıştı. Ancak Venedik arşivlerine girince, orada İtalyan tarihçileri haklı gösteren belgeler görmüş, bunun üzerine İtalyan tarihçileri onların arşivleri nasıl yanıltıyorsa kendisini de Alman arşivlerinin öyle yönlendirdiğini fark etmişti.[vi]
Tarih yazıcılığında belgelerin eleştirel olarak incelenmesinin gerekliliğini ilk kez öne süren ve uygulayan elbette ki, Ranke değildi… Ranke'yle birlikte gelen yenilik, birinci el kaynakların eleştirel bir biçimde incelenmesini öngören yöntemsel kuralların "tarih yazmanın olmazsa olmaz koşulu" olarak kabul görmesiydi. Ayrıca bu süreçte kaynakların eleştirel incelenmesinde yeni yöntemler de geliştirildi. Belgelerin gerçekliğini sorgulamak için dilbilim yöntemleri kullanıldı. İncelenen tarihsel olguyla ilgili tüm belgelerin eksiksiz taranması ve incelenmesi gereği kabul gördü. Böylece arşiv çalışmaları önem kazandı. Sonuç olarak 19. yüzyılda birinci el belgelere ve eleştirel incelemeye dayanan tarihçilik geliştirilip sistemleştirildi. Böylece tarih alanına özgü sistemli bir metodoloji ortaya çıktı.[vii]
Ranke ve genel olarak 19. yüzyıl Alman tarihçiliğinin dünya tarihçiliğine bir diğer önemli katkısı, tarihin felsefe ve edebiyattan bağımsız bir akademik disiplin olarak kabul edilmesinde oynadıkları roldür.[viii]
Bu yüzyıla kadar tarih, Avrupa üniversitelerinde ayrı bir bilim dalı değildi. …tarihçi yetiştirmeye yönelik eğitim ve tarih araştırmalarına yönelik programlar yoktu. Tarih dersleri ilahiyat, hukuk, felsefe gibi alanların çevresinde yapılıyordu. 19. yüzyılda Almanya'da üniversitede tarih araştırmaları kurumsallaştı ve tarihçi yetiştirmeye yönelik eğitim programlan başlatıldı. Böylece tarihyazımında, yöntemsel eğitimden geçmiş yeni bir akademik tarihçiler kuşağı ortaya çıktı.[ix]
Dipnotlar
[i]Tarih Nasıl Yazılır? Komisyon. Tarihçi Kitabevi. 2015
[ii]Tarih Nasıl Yazılır? Komisyon. Tarihçi Kitabevi. 2015
[iii]Yirminci Yüzyılda Tarih Yazımı. Georg G. Iggers. Tarih Vakfı Yurt Yayınları: 2011
[iv]Tarih Nasıl Yazılır? Komisyon. Tarihçi Kitabevi. 2015
[v]Tarih Nasıl Yazılır? Komisyon. Tarihçi Kitabevi. 2015
[vi]Tarih Nasıl Yazılır? Komisyon. Tarihçi Kitabevi. 2015
[vii]Tarih Nasıl Yazılır? Komisyon. Tarihçi Kitabevi. 2015
[viii]Tarih Nasıl Yazılır? Komisyon. Tarihçi Kitabevi. 2015
[ix]Tarih Nasıl Yazılır? Komisyon. Tarihçi Kitabevi. 2015