19. yy. Sonunda Tarih Düşüncesi
Ranke'nin yaklaşımları, birçok ülkede, tarih biliminde model olarak kabul edildi:
Almanya'da ortaya çıkan bu yeni "bilimsel tarih" yaklaşımı diğer Avrupa ülkelerine de yayıldı. Alman etkisi önceleri Alman üniversitelerinde eğitim gören yabancı öğrenciler vasıtasıyla, daha sonra ise Fransa, İngiltere, Amerika Birleşik Devletleri, Hollanda gibi birçok Batı ülkesinde Alman modeli örnek alınarak üniversitelerde tarih araştırma programları ve bağımsız tarih araştırma kurumlan kurulmasıyla yayıldı. Böylece tarih araştırmaları giderek uzman tarihçiler tarafından yapılan akademik bir alan haline geldi.[i]
1848'den sonra Almanya'da ve 1870'ten sonra çoğu Avrupa ülkesinde, Birleşik Devletler ve Japonya'da -Büyük Britanya ve Hollanda'da biraz daha sonraları- tarihsel araştırmalarda profesyonelleşme yaşandı. Bu süreçte genel olarak Alman modeli izlendi.[ii]
Fransız İhtilali ile başlayan ulusçuluk akımı tüm Avrupa’yı sarmış durumdaydı. Herkes “kendi tarihini oluşturma” oluşturmanın peşine düşmüştü.
İtalyanlar, Almanlar, Slavlar gibi halkların, siyasi düzeyde ulusal kimlikleri henüz tam ifadesini bulmamışken, ulusal tarihlerinin yazılması, popüler bir ulusal kimlik yaratmanın en etkili yollarından biri olmuştu. [iii]
Ulusal tarihe müfredatta ağırlıklı bir ver verildi. Hem Almanya ile İtalya gibi yeni ulus devletlerinde, hem de Fransa gibi çok daha oturmuş olanlarında, devlet, tarih araştırmalarını teşvik etti, kaynak malzeme yayınlanmasını özendirdi ve okullara tarih öğretmeni yetiştirmek üzere üniversitelere profesör atadı. Tarih alanındaki akademik çalışmalar ile devletin benimsediği milliyetçilik arasında sıkı bir ittifak oluştu.[iv]
Şaşırtıcı olan şey, profesyonelleşmenin, ona eşlik eden bilimsel ethos ve bilimsel uygulamaların gelişimiyle birlikte, her yerde tarihyazımının giderek artan düzeyde ideolojileştirilmesine yol açmasıydı. Tarihçiler arşivlere, kendi milliyetçiliklerini ve sınıfsal kanılarını destekleyecek, dolayısıyla onlara bilimsel bir yetke halesi sağlayacak kanıtlar bulmak amacıyla giriyorlardı.[v]
19. yüzyıl tarihyazımının en belirgin özelliklerinden birisi devlet ve siyasetin tarihin temel konusu olmasıdır. Siyasi tarih eskiçağlardan beri tarihyazımının en önemli dalıydı; ama bu yüzyılda daha da önem kazandı. Çünkü 19. yüzyıl, Avrupa'da ulus-devletlerin yükseldiği çağdı. Devletlerin oluşma süreci, devletlerarası ilişkiler, devletlerin anayasal yapılarının gelişimi gibi konular tarihçilerin en fazla ilgilendiği hususlardı… Bu dönemde "halk" veya "millet" tarihin bir öznesi olarak ele alınsa da, tarihçiler bunu bir bütün olarak görerek, bireylerin ve farklı toplumsal grupların yaşamlarıyla fazla ilgilenmediler. Dolayısıyla milli tarih, devlet ve siyasetin etrafında şekillendi.[vi]
Tarihçilerin devlet merkezli bir tarihyazımım benimsemelerinde kullandıkları kaynakların da etkisi vardı. 19. yüzyılda tarihyazımında birinci el tarihi belgelerin önemi arttıkça, tarihçiler, devlet arşivlerinden daha büyük ölçüde yararlanmaya başladılar. Devlet arşivlerindeki belgeler toplumsal ve kültürel hayattan çok, devlet ve siyasetle ilgili konuları ele alıyordu.[vii]
Dipnotlar
[i]Tarih Nasıl Yazılır? Komisyon. Tarihçi Kitabevi. 2015
[ii]Yirminci Yüzyılda Tarih Yazımı. Georg G. Iggers. Tarih Vakfı Yurt Yayınları: 2011
[iii]Tarihin Peşinde. John Tosh. Tarih Vakfı Yurt Yayınları: 2005
[iv]Tarihin Peşinde. John Tosh. Tarih Vakfı Yurt Yayınları: 2005
[v]Yirminci Yüzyılda Tarih Yazımı. Georg G. Iggers. Tarih Vakfı Yurt Yayınları: 2011
[vi]Tarih Nasıl Yazılır? Komisyon. Tarihçi Kitabevi. 2015
[vii]Tarih Nasıl Yazılır? Komisyon. Tarihçi Kitabevi. 2015