top of page

Modern Sonrası Dönem

I. Dünya savaşı ile birlikte sarsılmaya başlayan Batı düşüncesindeki kendine güven, II. Dünya savaşından sonra bunalıma dönüşecek, tarih düşüncesi de bu bunalımdan payını alacaktır.

Çizgisel zaman kavramının terk edilmesiyle, gelişmeye olan güven ve onunla birlikte Batı kültürünün üstünlüğüne duyulan inanç da ortadan kalktı. Artık insanlık tarihinin büyük bir anlatısının dayanabileceği birleşik bir tarihsel gelişme kavramı kalmamıştır. [i]

 

20. yüzyılın ilk yarısı boyunca, kötümser değinmeler, felsefi tartışmalarda ve düşüncelerde tekrar tekrar kendini gösterdi; ama tarihçileri ciddi bir biçimde etkilemesi 1960'lara değin söz konusu bile değildi. Pek çok açıdan 1960'lar, modern toplum ve kültürde çok uzun bir süredir hazırlanmakta olan bunalım bilincinin öne çıktığı bir dönüm noktası oldu. 2. Dünya Savaşı'nın hazırladığı koşullar, ancak o zaman açık seçik görülür bir hale geldi; bunların arasında sömürge imparatorluklarının sonu ve Batılı olmayan halkların da bir tarihe sahip olduklarına yönelik farkındalığın yükselişi de yer alıyordu.[ii]

 

Tarihin tamamıyla nesnel ve bilimsel bir bilgi üretemeyeceği fikrinin tarihçiler tarafından kabullenilmesi pek ko­lay olmamıştır. Annales Okulu mensupları ve diğer top­lumsal tarih yaklaşımları tarihin bilimsel bir disiplin olduğu, bilimsel ve nesnel bilgi üretebileceği düşüncesini büyük ölçüde devam ettiriyorlardı. Hatta tarih araştırmalarında sosyal bilim yöntemlerinin, özellikle de sayısal yöntemle­rin kullanılmasının tarihin bilimsellik iddiasını daha da ar­tırdığına inanılıyordu. 1960 ve 1970'li yıllarda altın çağını yaşayan istatistiksel tarih yaklaşımım benimseyen tarihçi­lerin birçoğu geleneksel tarih yöntemlerine dayanan bilgi­nin muğlak, eksik ve tahmini olduğunu, matematiksel yön­temlerle tarihin kesin, tarafsız ve bilimsel bir biçimde ortaya çıkacağını ileri sürmekteydiler. Ancak aynı dönemlerde ortaya çıkan ve genellikle Postmoderrı tarih görüşü olarak isimlendirilen yaklaşım tarihin bilimsellik ve nesnellik id­diasını ciddi bir biçimde eleştirmeye başlamıştı.[iii]

 

Tarihselciliğin Yükselişi

Yüzyılımızın ortalarında ve ikinci yarısında K. R. Popper, kavramı değişik bir boyutta yeniden tanımlar. Ona göre tarihsicilik, tarihte "genel eğilimler", "yasalar" olduğu ve bunlara dayanılarak gelecek hakkında kehânetlerde bulunulabileceği inancını taşıyan sistemleri niteleyen bir kavramdır.[iv]

 

Tarihselcilik şunu söyler: Tüm insani olaylar… içinde ortaya çıktıkları çağın koşulları demek olan tarihsel koşullara bağlıdırlar. Tarihselciliğin karşısında yer alan tarihin bütünü hakkında konuşan ve tarihte sıkı bir belirlenimcilikle bir ilerleme ya da bir ereğe doğru gelişme gören düşünceler “tarihsicilik” diye adlandırılır. O halde tarihselcilik ve tarihsicilik birbirine karşıt iki düşünce biçimidir; tarihe bakışları birbirine karşıt iki eğilimdir.[v]

 

Popper’e göre tarihsici bir kader anlayışı düpedüz hurafedir ve insanlık tarihinin akış yönünü ne bilimsel ne de başka bir yolla tahmin etmek olanaksızdır. [vi]

 

Popper’e göre tarihsicilik insanlığın kaderi gereği yürümek zorunda olduğu yolu keşfetmenin peşine düşmüştür oysa bu çaba boşuna olan bir çabadır. Tarihte bir anlam aramak boşunadır çünkü tarihin bir anlamı yoktur.[vii]

 

… genellikle postmodernistler olarak adlandırılacak olan, çoğu edebiyat eleştirisi alanından gelen bir dizi kuramcı… tarihin metinlerin dışında hiçbir gerçeklikle ilişkisi olmadığını düşünüyorlardı. Ancak, uygulayıcı tarihçiler çok ender olarak bu kadar ileri gittiler.[viii]

 

Günümüz

1970'lerin başlarında, geçici olarak Birleşik Devletler, Büyük Britanya, Batı Almanya ve başka yerlerde, tarih dersleri yerini sosyal araştırmalara yönelik derslere bırakmaya ve en azından İngilizce konuşulan dünyada, sosyal bilimler genellikle güçlü bir tarih dışı duruş almaya başladı… Ne ki, bu eğilim 1980'lerde tersine döndü. Üniversitelerdeki tarih dersleri, özellikle Birleşik Devletler'de, cinsiyet ve etnisite araştırmalarının yanı sıra, Batılı olmayan toplum ve kültürleri de içerecek bir biçimde çok daha çeşitlendi. Tarih dergileri, kitapları ve TV programları çoğaldı. Bu anlamda, 1989'dan bu yana Avrupa'da yaşanan afet benzeri değişimler, geçmişe olan ilgiyi zayıflatmaktan çok güçlendirmiş gibi görünüyor.[ix]

 

 

Dipnotlar

[i]Yirminci Yüzyılda Tarih Yazımı. Georg G. Iggers. Tarih Vakfı Yurt Yayınları: 2011

[ii]Yirminci Yüzyılda Tarih Yazımı. Georg G. Iggers. Tarih Vakfı Yurt Yayınları: 2011

[iii]Tarih Nasıl Yazılır? Komisyon. Tarihçi Kitabevi. 2015

[iv]Tarih Felsefesi. Doğan Özlem. İnkılap: 2001

[v]Tarih Felsefesi – 2: Cengiz İskender Özkan. Anadolu Ünv.: 2013

[vi]Tarih Felsefesi – 2: Cengiz İskender Özkan. Anadolu Ünv.: 2013

[vii]Tarih Felsefesi – 2: Cengiz İskender Özkan. Anadolu Ünv.: 2013

[viii]Yirminci Yüzyılda Tarih Yazımı. Georg G. Iggers. Tarih Vakfı Yurt Yayınları: 2011

[ix]Yirminci Yüzyılda Tarih Yazımı. Georg G. Iggers. Tarih Vakfı Yurt Yayınları: 2011

bottom of page