Kültür Nedir?
Toplum Açısından Ne İfade Eder?
Kültür Nedir?
Kültürün, içeriği farklı yüzlerce tanımı yapılıyor. Biz bunlardan özellikle birkaçını faydalı bulduk:
Kültür, bilgi, inanç, ahlâk, hukuk, gelenek ve insanın bir toplumun üyesi olarak edindiği her türlü yetenek alışkanlıkları içeren karmaşık bir bütündür[i].
Toplum, bireyler ve bireyler arasında yaşanan ilişkilerin ürünü olan statüler, roller, gruplar, organizasyonlar ve kurumlar gibi blokları da kapsayan bir bütündür. Kültür ise bu blokları bir arada tutan harç olma görevini yerine getirir.[ii]
Kültür, toplumun bir üyesi olarak insanın elde ettiği bilgi, inanç, sanat, moral, hukuk, alışkı ve diğer yetenek ve alışkanlıkları kapsayan karmaşık bir bütündür.[iii]
Parsons’a göre, kısmen rol beklentilerini belirleyerek, insanlara, birbirleriyle iletişime geçme ve kendi eylemlerini eşgüdümleme olanağı sunan sistem, “Kültürel Sistem”dir. Kültürel sisteme yönelik, başlıca üç etkinlik alanı bulunmaktadır. Bunlar; bilişsel simgeler dünyası (ör: matematiksel denklemler, finansal raporlar), anlatımla ilgili simgeler (ör: sanat, müzik) ile ahlâki standartlar ve normlardır. Bu kültürel sistem, ihtiyaç eğilimlerini biçimlendirerek kişiliği kuşatır, roller üzerinden toplumsal sistem içinde kurumsallaşır. [iv]
Edward B. Tylor, 1871 yılında yayımladığı İlkel Kültür adlı kitabında, kavramı şöyle tanımlamıştır: "Kültür ya da uygarlık, insanın bir toplum üyesi olarak edindiği, bilgi, inançlar, sanatlar, ahlak, yasalar, adetler ve diğer yeti ve alışkanlıkları içeren karmaşık bir bütündür. [v]
Antropolog ClifFord Geertz, kültürü, kültürel öğrenmeye ve simgelere dayalı düşünce sistemleri olarak tanımlar. İnsanlar belli gelenekler çerçevesinde, küJtürleme süreci yoluyla bu programları benimserler. Dünyalarını tanımlamak, duygularını ifade etmek ve yargıda bulunabilmek için kullandıkları, önceden kurulmuş anlam ve semboller sistemini zaman içinde içseileştirirler. Ondan sonra bu sistem, insanların hayatları boyunca davranışlarına ve algılarına yön verir. [vi]
Kültür, kişilerin davranışları hakkına bize bilgi veren ve bu davranışlarda yansımasını bulan soyut görüşler, değerler ve dünyaya dönük algılardan oluşur. Kültür, bir toplumun üyeleri tarafından paylaşılır ve o toplumun üyeleri tarafından anlaşılır davranışlar üretir. Kültür, bir toplumun ortaklaşa sahip olduğu ve üyelerine yaydığı, davranışa yansıyan, o davranışı yaratan ve yorumlamada kullanılan görüşler, değerler ve algılardır[vii].
Kültür, iç içe geçmiş, birbirlerine işlevsel ve tarihsel bağlarla bağlanmış bileşenlerden oluşur. Kültürün temelinde bir toplumun varlık ve evren konularındaki açıklama şemalarını oluşturan inançlar vardır. Bu inançlar, belli toplumsal alışkanlıkları, sorun çözme yordamlarını biçimleyerek değerleri oluştururlar. Toplum düzeninin sağlanması, değerlerin yaptırım gücü kazanmaları, norm haline gelmeleriyle olur. Doğayı dönüştürme etkinlikleri, insanın bu amaçla ürettiği bilgi ve gereçlerle mümkün olur; buna teknoloji adını veriyoruz. Bütün bu etkinlik ve ifadeler, sonuçta kendilerinin soyut temsilleri olan simgeleri oluştururlar. Kültür, aynı zamanda ortak bir dilin paylaşımını da getirir. Kültür, bunların tümünün bileşimidir[viii].
Boas, her birimizin taktığı bir “kültürel gözlük” benzetmesini önerir. Bu gözlük, çevremizdeki dünyayı algılamamızı, toplumsal yaşamlarımızın anlamını yorumlamamızı ve bu yaşamlarımız içinde hareket etmemizi sağlar[ix].
Ruth Fulton Benedict (1887-1947),… kültürler arasındaki farklılıkların bireyler arasındaki farklılıklara benzediğini öne sürer. Ona göre kültürlerin de bireyler gibi ayırt edici özellikleri vardır. Benedict, her bir kültürün, kültürel kümelenme adını verdiği, eşsiz bir örüntüye sahip olduğunu ve bu örüntünün, kültürün tüm üyelerinin temel kişilik özelliklerini belirlediğini savunmaktadır. İnsanlar, kültürlenme yoluyla mensubu oldukları kültürün hâkim kişilik tipi kalıbına dökülürler[x].
Kültürler, kendilerine tâbi insanların inanç ve davranışlarını yönelten ve öğrenme aracılığıyla aktarılan gelenek ve âdederdir. Çocuklar belirli bir toplumda yetişirken bu gelenekleri öğrenirler. [xi]
Seymour-Smith, gelenek kavramının antropolojideki kullanımının “belirli bir topluluk içinde toplumsallaşma yoluyla bir kuşaktan diğerine aktarılan inanç, adet, değer, davranış, bilgi ya da uzmanlık örüntüleri”ne karşılık geldiğini belirtmektedir.[xii]
Gelenek kavramı, antropolojide kimi kez kültürle eş anlamlı olarak kullanılmaktadır. Gelenek böylelikle “belirli bir topluluk içinde toplumsallaşma yoluyla bir kuşaktan diğerine aktarılan inanç, adet, değer, davranış, bilgi ya da uzmanlık örüntüleri”ne karşılık gelmektedir. Halkbilim ve etnoloji alanlarında da gelenek, kültürle yakın anlamlı olarak kullanılmaktadır.[xiii]
Kültürel gelenekler uygun ve uygunsuz davranışlara ilişkin, kuşaklar boyunca geliştirilmiş âdet ve görüşleri de kapsarlar. Kültürel gelenekler 'Şeyleri nasıl yapmalıyız?' 'Dünyayı nasıl yorumlamalıyız?' 'Doğruyla yanlışı nasıl a- yırt etmeliyiz?' gibi sorulan yanıtlarlar. Kültür, verili bir toplumun davranış ve düşüncesinde tutarlılıklar sağlar. [xiv]
… gelişmeler, insanın tarihöncesinden başlayıp bugünlere kadar ulaşan sorun çözme yöntemlerine, bunların birikimine ve değişip yeni koşullara uyarlayabilme yeteneğiyle ilişkilidir. Biz bu değişmeyi bir kültür tarihi olarak, yani insanın araç-gereçlerindeki (maddî) değişmeyi izleyebileceğimiz, bunun yanı sıra dünya görüşlerinde ve algılarındaki değişmeyi (zihniyet değişimini) de görebileceğimiz bir değişme örüntüsü içinde tespit edebilmekteyiz. İyiyi-kötüyü de, doğru davranışla yanlış davranış arasındaki farkı da kültürümüzden öğreniriz. Doğal ihtiyaçlarımızı giderirken de onları doğal halleriyle değil kültür tarafından giydirilmiş biçimde, belirli normlara ve kurallara uygun olarak yerine getiririz. O yüzden bir kültür için doğru olan bir başkası için yanlış olabilir ya da bir kültür için olağan olan bir başkası için anormal olabilir… kültür bizi biçimlendirir, nasıl davranacağımızı, hatta nasıl düşüneceğimizi o kültürden öğreniriz. Adeta kültür elimize yaşamda karşılaşacağımız durumlar, zorluklar ve sorunlar için bir harita ya da bir rehber tutuşturur. Yolumuzu onunla bulur, sorunlarla karşılaştığımızda çözmek için bu rehbere başvururuz. Ancak bu harita ya da rehber durağan değildir, sürekli değişir. Değişimin hızı kültürden kültüre, zamandan zamana değişebilir, ama değişim her yerde ve her zaman esastır. Hiçbir toplum ya da kültür başlangıcındaki durumunda değildir… Biz Türkler büyüklerin elini öperiz, ama bu bir Batılı için garip bir şeydir. Biz kişilerin bu davranışlarına göre kimi zaman onların kimliklerini, kimi zaman dünya görüşlerini çıkarsarız. Kişi kentli mi köylü mü, solcu mu sağcı mı, dindar mı dindar değil mi, şu yöreli mi bu yöreli mi? gibi... Dolayısıyla hiçbir davranış doğal ya da tarafsız değildir; kültür tarafından biçimlendirildiği gibi, onlara kültür içinde çeşitli anlamlar da yüklenmiştir. Biz onları bu kültürel süzgeç olmadan anlamlandıramayız.[xv]
Biz kültürü, toplumun geneli tarafından paylaşılan ortak bir anlayış olarak tanımlamak istiyoruz. Bu anlayış toplumun inançlarını, değerlerinin ve normların toplamından oluşur. Bu açıdan bakıldığında kültür soyuttur görülmez.
1960'lardan beri artan sayıda sosyal bilimci kültürü "tüm bir yaşam biçimi" olarak tanımlamaktan vazgeçip onu paylaşılan semboller ve/veya anlamlar sistemi va da kalıbı olarak tanımlamaya yönelmiştir. [xvi]
Kültürü hayatın içinde somut olarak işaret edemeyiz. Onu belirli davranışlar, tutumlar, değer yargıları aracılığıyla hisseder ve anlarız. Bir kültürden bahsetmek, aslında belirli bir topluluğun günlük yaşamına hükmeden, ona yön veren değerlerden, norm ve kurallardan bahsetmektir.[xvii]
Kültür Toplum İçin Neden Önemlidir?
Toplumlar birbirlerinden kültürleri yoluyla ayrılırlar.[xviii]
Toplumları diğer toplumlardan ayıran kültürleridir. Bir toplumdaki çok sayıdaki kişi uzun bir süre boyunca aynı şeyi aynı şekilde yaparsa, orada bir sosyal alışkanlık gelişir. Davranış kalıbı kısaca insanlar arasında düzenli olarak yinelenen hareket ve düşünmedeki (ve duygulanmadaki) bir tek biçimlilik olarak tanımlanabilir. Herhangi bir toplumda neyin kabul edilebilir, neyin de kabul edilmez olduğu hususunda bir model veya rehber olarak hizmet eden, genelleşmiş ve düzenlenmiş davranışlardır. Davranış kalıpları kültürdeki inanç, anlam, değer ve tutumları kapsar.[xix]
Fertleri ve toplumları ortak şuura sahip kılan ve ortak benzer davranışlara sevk eden özellikler arasında en önemlisi kültür birliğidir. Aynı kültüre sahip insan toplulukları her ne kadar birbirlerinden farklı görünse de, kültür birliğinden dolayı o topluluğu oluşturan insanların zihniyet dünyaları, büyük ölçüde birbirinin aynıdır.[xx]
Kültür doğal ve toplumsal dünyayı algılamamıza ve anlamlandırmamıza yarayan çerçeveleri sunar. Dünyayı bu çerçeveler olmadan algılayamaz ve anlamlandıramayız. Bir deyişle, doğduğumuz andan itibaren gözlerimize kalın bir mercek yerleştirilmiştir, ama biz bu mercekle dünyaya bakmayı, dünyaya bakmanın en doğal, en olağan ve en doğru hali sayıyoruz. Gördüklerimizi, duyduklarımızı ve yaşadıklarımızı önce kendi kültürümüzün diline çevirir ve onları o yolla anlamaya çalışırız.[xxi]
Etnosantrizm, bir kişinin başka kültürleri kendi kültürünün standartları açısından değerlendirmesi ve kendi kültürünü diğerlerine üstün tutmasıdır. Hemen hemen her insanda vardır. “Biz” duygusunu güçlendirir ve toplumsal uyumu kolaylaştırır. Ama bunun dozu önemlidir. Etnosantrizmin ileri düzeyinde, başka yaşam biçimleri reddedilmekte ve haksız yere mahkûm edilmektedir. Kültürel görececilik ise, her kültürü kendi koşulları içinde değerlendirmek gerektiğine inanır. İyi ve kötü olarak kültürleri yargılamak için elimizde standartlarımızın olmadığını iddia eder. Onlara göre, bir kültür sadece kendi bağlamı içinde değerlendirilebilir[xxii].
Kültürel dünyayı biz kurarız. Gerek maddî anlamdaki üretimlerimizle, gerek sözlü veya davranış kalıplarından oluşan ilişki ve iletişim biçimimizle cisimleştirdiğimiz bu dünya… bir anlamlar dünyasıdır. Anlamları taşıyan şey ise dışa vurduğumuz söz, eylem ya da diğer üretim biçimlerimizdir. Bu dünya, eylemlerin basmakalıp yapılması anlamında değil, her türden eyleme aynı ruhun egemen olması anlamında geleneklerin dünyasıdır. Gelenek ortak ruhun tarihsel süreçteki seyahatidir. Bu yönüyle kültürün dünyası tarihsel bir dünyadır. Cassirer'in semboller dünyası olarak adlandırdığı bu dünyanın unsurları, yani semboller, her an bütün boyutlarıyla gösteremeyeceğimiz veya yanımızda taşıyamayacağımız dış dünyanın olgularını, nesnelerini temsil ederek onları başkasına iletme ve nesnel hale getirilemeyen iç dünyanın idelerini dışa vurma vasıtası olan, bizim oluşturduğumuz işaretlerdir. Onlar bir söz, şekil, resim, mimik, ritüel ya da davranış olabilir. Bu süreçte zihnin yaptığı şey hem iç dünyamızdaki duygu ve düşünceleri, hem de dış dünyanın olgularını kendi oluşturduğumuz duyusal algılanabilir işaretlerle/sembollerle dışarıya vurmak; ayrıca varolan sembolleri kendimizce anlamlandırıp serbestçe kullanmaktır. "Her dilsel işarette, her mitik ya da sanatsal sembolde bütün duyusalların dışına çıkan, duyulabilir, dokunulabilir, işitilebilir ya da görülebilir form haline dönüştürülmüş olan bir zihinsel içerik görülür." [xxiii]
Dipnotlar
[i]Kültür Sosyolojisi, Anadolu Üniversitesi
[ii] Sosyoloji. David M.Newman. Nobel: 2013
[iii] Sosyoloji, İsmail Doğan
[iv] Kültür Sosyolojisi. Levend Kılıç…Anadolu Ünv: 2011
[v] 50 Soruda Anropoloji. Sibel Özbudun. Bilim ve Gelecek Kitaplığı:2012
[vi] Antropoloji. Conrad Phillip Kottak. Ütopya: 2008
[vii] Kültürel Antropoloji, William A.Haviland
[viii]Kültür Sosyolojisi, Anadolu Üniversitesi
[ix]Kültür Sosyolojisi, Anadolu Üniversitesi
[x]Kültür Sosyolojisi, Anadolu Üniversitesi
[xi] Antropoloji. Conrad Phillip Kottak. Ütopya: 2008
[xii] Kültür Sosyolojisi. Levend Kılıç…Anadolu Ünv: 2011
[xiii] Kültür Sosyolojisi. Levend Kılıç…Anadolu Ünv: 2011
[xiv] Antropoloji. Conrad Phillip Kottak. Ütopya: 2008
[xv] Aydın Suavi, vd. Antropoloji, Anadolu Üniversitesi:2007
[xvi] Sosyolojiye Giriş. Hayati Beşirli…Grafiker:2013
[xvii] Aydın Suavi, vd. Antropoloji, Anadolu Üniversitesi:2007
[xviii] Sosyoloji Nedir, J.Fichter
[xix] Sosyoloji Nedir, J.Fichter
[xx] Sosyoloji, Zeki Arslantürk
[xxi] Aydın Suavi, vd. Antropoloji, Anadolu Üniversitesi:2007
[xxii] Sosyoloji, Veysel Bozkurt
[xxiii] Kültürün Dünyası. Milay Köktürk. Hece Yayınları: 2015