Kültür ve Medeniyet İlişkisi
Dünya’nın sâkini olan insanın bu geçmişinin yine çok büyük bir kısmı, zor iklim ve coğrafya koşulları altında mücadele vererek, küçük topluluklar halinde bir var kalma savaşı sürdürerek geçmiştir. Uygarlık adını verdiğimiz üst düzey ve karmaşık yaşam örgütlenmelerinin ortaya çıkışı yalnızca 5000 yıllık bir süreci kapsamaktadır. [i]
Türkçe’de uygarlık olarak tanımladığımız insan toplulukları örgütlenmesi, Avrupa dillerinin birçoğunda civilisation sözcüğüyle karşılanır. Bu ise, “kent” anlamına gelen Latince “Civitas” kavramından türemiştir. Nitekim aynı kavram Arapça’da Medeniyet ve Medine ilişkisinde açıkça görülür. [ii]
Bilim, teknik ve ekonomiyi kültürün doğal tabanı sayanlarla bunları saf kültür fenomenleri ve öğeleri sayanlar arasındaki görüş farklılıkları, geçen yüzyıldan beri devam edegelen uygurlık-kültür ayırımının da kaynağıdır. Bazı filozof ve sosyal bilimciler, bilim, teknik ve ekonomiyi toplumların duyuş, düşünüş, değer ve inanç formlarından göreli olarak bağımsız değişkenler saymışlar ve bu değişkenlerin oluşturduğu tabanı uygarlık olarak tanımlamışlardır. Bu filozof ve sosyal bilimcilerin bir bölümü, “kültür”ü, “uygarlık” tabanında farklı olarak gelişen duyuş, düşünüş, değer ve inanç formları olarak görmüşler ve bunların somutlaşmalarını birbirinden farklı dinlerde, dillerde, sanat anlayışlarında, dünya görüşlerinde, felsefelerde bulmuşlardır. Bu doğrultudaki uygarlık-kültür ayırımının yüzyılımızda daha çok Anglosakson ülkelerinde genişliğine benimsendiği görülür. Buna karşılık Alman felsefe geleneğinde bu ayırıma kötü ve uygunsuz bir ayırım olarak bakılmış, uygarlık öğeleri olarak ayırt edilen bilim, teknik ve ekonominin bağımsız değişkenler olmadığı, dil, din, sanat ve felsefe öğeleriyle içten ve karşılıklı bir etkileşim içinde bağımlı değişkenler olarak görülebilecekleri vurgulanmıştır. Bilim, teknik ve ekonominin de kültür öğeleri arasına alınmasıyla, sadece “kültür” terimine başvurulmasının gerekli ve yeterli olduğu belirtilmiştir.[iii]
Kültür kavramında olduğu gibi Medeniyet kavramı üzerinde de bir uzlaşma bulunmuyor. Bu yüzden yararlanabileceğimiz şekilde bir Medeniyet kavramı oluşturmaya çalışacağız:
Sosyal bilimcilerin bir kısmı kültür olgusunu; maddi ve manevi kültür olarak ikiye ayırmakta, bir kısmı maddi ve moral kültür, bir kısmı ise maddi ve maddi olmayan kültür şeklinde ayrıştırmaktadır.[iv]
Macionis, … Maddi olmayan kültürü, bir toplumun üyeleri tarafından geliştirilen fikirler olarak; maddi kültürü ise, tam tersine bir toplumun üyeleri tarafından üretüen fiziksel şeyler olarak tanımlamaktadır.[v]
El ürünü maddi şeylerin kültürü oluşturan unsurlardan olup olmadıkları konusunda tartışmak gerekir. Bazı yazarlar, kültürü maddi ve maddi olmayan kültür olarak ikiye ayırmak suretiyle bu soruya cevap vermeye çalışmaktadırlar… Diğer bir kısım yazarlar ise… maddi şeylerin kültür unsurlarını oluşturmayacağını açıklamışlardır.[vi]
Biz de Medeniyeti, toplumu oluşturan bireylerin zihinlerinde var olan ve bu yüzden de soyut olan kültürün maddi dünyada görünür hale gelmesi olarak anlıyoruz. Bir başka değişle, “o kültüre sahip olan toplumun maddi dünyada ortaya koyduğu ürünler” olarak değerlendiriyoruz.
… farklı yaklaşımların hemen hep-sinde şu veya bu şekilde yer alan kültür öğelerini çok global bir biçimde şöylece sıralamak olanaklıdır: [vii]
-
Demografik taban: Her kültür, çok çeşitli insan gruplarından, birliklerinden oluşan bir demografik tabana dayanır.
-
Dil: Demografik olarak kümeleşmiş insan grupları arasındaki temel iletişim formu. Dil, demografik kümeleri “toplum” kılan en temel öğedir.
-
Ekonomi: Toplumun yaşaması ve doğal ihtiyaçlarının (gelişmiş toplumlarda manevî ihtiyaçlar da devreye girer) karşılanması için başvurulan araçsal ve ilişkisel düzenlerin tümü.
-
Bilim ve Teknik: Doğal çevreyi insan ve toplumun yararına dönüştürmek üzere başvurulan düşünce, yöntem, üretim tarzları ve organizasyon araçlarının tümü.
-
Tarih: Bir kültürün geleneklerle oluşan formu (ki, bu geniş tanımı ile tarih ve kültürü özdeşleştirenler vardır).
-
Din ve Kült: Bir kültürün gelenekle gelişen, fakat diğer geleneklere göre daha kalıcı ve sürekli olan doğaüstü inanç formlarının tümü.
-
Sanat: Bir kültürün dil, ses, renk gibi araçlarla ve mekâna biçim verme edimleriyle (heykel, mimarî) gerçekleştirdiği biçim verici ve ifade edici etkinliklerinin tümü.
-
Devlet ve Siyaset: Toplumsal yaşamın, tüm kültür öğelerini gözeten bir tutumla grup ve sınıflar ara-sındaki güç dengelerine göre dıştan düzenleniş formu.
-
Felsefe: Öbür kültür öğelerinin tümünden beslenen, ama aynı ölçüde bu öğelere göreli olarak en az bağımlı, kuşatıcı ve orga-nize düşünce etkinliklerinin tümü.
Dipnotlar
[i] Kültür Sosyolojisi. Levend Kılıç…Anadolu Ünv: 2011
[ii] Kültür Sosyolojisi. Levend Kılıç…Anadolu Ünv: 2011
[iii] Kültür Bilimleri ve Kültür Felsefesi. Doğan Özlem. Doğu Batı Yayınları: 2008
[iv] Sosyolojiye Giriş. Hayati Beşirli…Grafiker:2013
[v] Sosyolojiye Giriş. Hayati Beşirli…Grafiker:2013
[vi] Toplumbilim. Sulhi Dönmezer. Beta
[vii] Kültür Bilimleri ve Kültür Felsefesi. Doğan Özlem. Doğu Batı Yayınları: 2008