top of page

Tarih Nedir?

"Tarih, geçmişin araştırmasıdır." [i]

 

Kavramları tanımlama bir çerçeve oluşturma faaliyetidir. Kavramları tanımlayarak, neleri, kavramın içinde neleri ise dışında tuttuğumuzu belirleriz.  Madem tarihten bahsedeceğiz, öncelikle tarihi tanımlayarak başlamak gerekir.

 

En geniş anlamıyla tarih “geçmişte olan her şey” olarak tanımlanabilir. Bu şekilde anlaşıldığında, tarihi zamanın başlangıcından itibaren ele almak gerekir ki, özellikle dünya tarihi kategorisindeki kitaplar arasında, bu anlayışa uygun olarak tarihi “evrenin oluşumu” ile başlatanların sayısı az değildir.

 

Bugün taraftarları azalsa da, bundan birkaç on yıl önce tarihin, “yazının bulunması” ile başlatılması oldukça yaygındı. Yazı yaklaşık 5 bin yıl önce bulunduğuna göre tarih de 5 bin yıldan ibaretti. Bu bakış açısının altında yatan sebep, ilerleyen bölümlerde daha detaylı ele alacağımız “tarihte objektiflik ve bilimsellik” arayışıdır. Tarih de diğer bilimler gibi kesin kanıtlara dayanmalıdır. Kesinlik ise, arşiv belgelerinin titiz bir şekilde incelenmesi ile elde edilebilir. Arşiv belgeleri yazılı belgelerdir. Yazının olmadığı dönemlerde incelenebilecek belgeler yoktu. Dolayısıyla “tarih de yoktu.”

 

Bizi tarihi, “her şeyin tarihi “olarak değil, “insanların tarihi” olarak anlamayı tercih ediyoruz. Amaç “bilim için bilim değil ”anlamak için bilim" olmalı. Anlamak için kusursuz olmasa da, gerçekliği “olabildiğince doğru” yansıtan modellere ihtiyacımız var. Bunun için elimizde ne kadar imkân var ise kullanmak durumundayız. Evet, yazılı belgeler tabii ki tercih edilmeye daha uygun kaynaklar durumundadır. Ama diğer kaynaklar daha kusurlu diye gerçeğin eksik hatta çarpık modelini oluşturmaktansa, bazı bölümleri daha az kesin olsa da gerçeği daha iyi yansıtan bir model elde etmeye çalışmak bize daha doğru bir yaklaşım olarak görünüyor. Bu yüzden eksiklerine rağmen, arkeolojik verilerden, dilbilimin verilerinden, genetik bilgilerden, iklim kayıtlarından, … kısaca geçmişi anlatan ne kadar bilgi varsa hepsinden yararlanarak bir tarih oluşturmayı deneyeceğiz. 

Ayrıca ilerleyen bölümlerde ele alacağımız gibi, yazılı belgelerin ne kadar "kusursuz kaynaklar" olduğu da ateşli bir tartışmanın konusu durumunda.

 

Tarihi “insanların tarihi” olarak tanımlamak çerçeveyi genel hatlarıyla çizse de belirsizlikleri tam olarak ortadan kaldırmıyor.

 

Öncelikle, “hangi insan” sorusu gündeme geliyor? Soru, belirli açılardan dünya görüşleri ile ilişkilendiğinden, başlar başlamaz, konuyu içinden çıkılması zor bir alana doğru yönlendiriyor. Mümkün olduğunca uzak durmayı tercih ettiğimiz bir alan olmasına rağmen, bir sınır çizebilmek adına bir tercih yapmak durumundayız. Çünkü tarihin konusunu insan olarak seçen yazarların önemli bir kısmı da kitaplarını, fosil kalıntılarından yola çıkarak birkaç milyon yıl öncesinden başlatmayı tercih ediyorlar.

 

Bu yüzden tartışmanın detaylarını bir sonraki çalışmada ele almak üzere bir kenara bırakıp, tercihimizi Homo Sapiens Sapiens yada diğer bir bakış açısıyla Ademoğulları olarak isimlendireceğimiz insanlarla sınırlı tutmaktan yana kullanıyoruz. “Homo Sapiens – Ademoğlu” yaklaşımını,“ortak kültürümüz güçlendirme” amacımıza uygun olduğu için de daha tercih edilir buluyoruz. Böylece kesin olmasa da tarihin sınırını belirleyebiliyoruz. Kesin değil, çünkü Homo Sapiens Sapiens türünün başlangıcı için günümüzden 50.000 ile 200.000 yıl öncesine işaret eden tespitler var.

 

Tarih tanımımız, “50-200 bin yıldan beri dünya üzerinde yaşayan insanların geçmişleri” halini alsa da hala yeterince açık değil. Bahsedilen zaman aralığında milyarlarca insan yaşadı ve her biri bir geçmiş oluşturdu. Elimizde bir şekilde tamamının geçmiş kayıtları olsa ve bunları an ben an anlatsak, bahsettiğimiz tarih anlatısı, yaşayan insan sayısı x her birinin yaşam süresi kadar uzunlukta olurdu. Elimizdeki kayıtlar bu detayda olmasa da yine de inanılmaz miktarlara ulaşıyor. Sadece yazılı olanları bile kütüphaneleri dolduruyor. Dolayısıyla her bir insanın geçmişte yapıp-ettiklerini incelemeye imkân yok. Bu yüzden tanımımızı “İnsanların geçmişi” yerine “insan topluluklarının geçmişi” şekline çevirmek faydalı olacaktır.

 

Tarihin, çoğul olarak insan toplumlarının incelenmesi diye tanımlanması daha doğru olur.[ii]

 

Aslına bakılırsa tarihi “toplumların tarihi” olarak görme yaklaşımı yeni değildir ve söz konusu yaklaşımın bir kısmının arkasında, tarih düşüncesini derinden etkilemiş olan bir bakış açısı vardır. Bu bakış açısına göre, “insanlık tarihin kaçınılmaz kurallarına boyun eğmekte ve yine kendileri için belirlenmiş kaçınılmaz kadere doğru ilerlemektedir.” Buna göre tek tek fertlerin, büyük lider, düşünür, din adamı, bilim adamı olsalar bile tarihin akışı ve toplumların kaderi üzerinde bir etkileri yoktur. Toplumsal ilerlemenin kendilerine biçtikleri rolü oynayan bir aktör durumundadırlar. Onlar olmasa, aynı rolü başkaları oynayacaktır.

 

Bizim tarihi “toplumların tarihi” olarak tanımlamamızın arkasında yatan sebebin, yukarıda bahsedilen anlayışı paylaşmamız değil, bilgiler arasından seçim yapmamamızı kolaylaştırmasından ibaret olduğunu özellikle belirtmemiz gerekiyor.

 

Tarih toplumların tarihidir. Toplumlar insanlardan oluşur. İnsanlar kültürlenme yoluyla içinde doğdukları toplum tarafından şekillendirilirler. Ama bu, toplum içindeki her insanın kültürü sorgusuz bir şekilde, birebir aynı aldığı anlamına da gelmez. Öyle olsaydı,toplumun her ferdi birebir aynı olur ve toplumlar da zaman içinde değişmez hep aynı kalırdı. Aksine insanlar tercihler yapar ve bir yandan da  içinde yaşadığı toplumu şekillendirirler. Kısaca, toplum ve insan arasında güçlü bir bağ vardırama bu bağ, “kendisine belirlenen rolü yerine getirmek” şeklinde ifade edilebilecek kadar basit değildir.

Buraya kadar tarih kavramı ile ilgili bir çerçeve çizmeye çalıştık. Daha fazla detaylandırmak için başka kavramlara ihtiyacımız var.

 

 

Dipnotlar

[i]Tarihin Büyük Soruları. Harriet Swain. Güncel Yayıncılık: 2005

[ii]Tarih ve Toplumsal Kuram. Peter Burke. Tarih Vakfı Yurt Yayınları: 2000

bottom of page