Müslümanların Tarihi
Emevilerin Baskıcı Yönetimi
Prof. Dr. Corci Zeydan'ın İslam Uygarlıkları Tarihi 1 ve 2.Cildinden (İleişim: 2004, 2015)
kısaltılarak alınmıştır.
Emeviler, devletlerinin bir temeli ve varoluşlarının bir sebebi olarak, baskıcı ve sindirici bir politika takip ediyorlardı. Raşid Halifeler devrindeki hürriyet ve adalet ortamına alışmış olan halk, Emevilerin bu hürriyet ve serbestiyet düşmanı yönetim tarzından kısa süre içinde nefret etmeye başlamıştı. Hatta halkın sevgi ve saygısına mazhar olmuş saygın alimlere, ileri gelen şahsiyetlere reva görülen baskı ve şiddetin dozajı gittikçe artmış, birçok mübarek insan hapishanelerde Emevi zalimlerinin işkenceleri altında can vermiş ya da sürgüne gönderilmişti.
Bu şiddetten ürken halk benzeri ceza ve meşakkatlerle karşılaşmaktansa haksızlığa karşı çaresiz sükût etmeyi tercih etmişlerdir. Muaviye ile çağdaş olan emir ve valilerle daha sonra iktidar tahtına oturan halifeler de Muaviye’nin bu bastırma ve sindirme politikasını devam ettirdiklerinden, zamanla zulme ve zalime karşı sükût etmekte bir sakınca görmeyen yeni bir nesil türemiş, riya ve zilletle yaşamayı kanıksamış insanların sayısı da iyice çoğalmış, düşünce ve fikir hürriyeti de o ölçüde zayıflamıştı.
Muaviye'nin müsamahalı ve esnek siyasetine rağmen valilerinin uygulamaları bu derece katı olursa, şiddet ve baskıcı siyasetiyle meşhur olan Abdülmelik bin Mervan zamanındaki valilerin ne derece zalim ve gaddar olacaklarını tahmin etmek çok zor olmamalıdır. Artık zulüm ve zorbalığa, şiddet ve kan dökücülüğe bu derece fırsat verildikten sonra Haccac tarafından idam olan insanların 120 bine, hapishanede bulunanların da 50 bin erkek ve 30 bin kadına ulaşmış olmasına şaşılabilir mi?
Emevî halifeleri Haşimi taraftarlarıyla Hariciler vs. ile sürekli savaşmak mecburiyetinde kaldıklarından çok fazla paraya muhtaç oldular. Bu nedenle haraç ve cizye şeklinde halktan sürekli para toplamaktan başka bir yol bulamadılar. Bu vergilerin düzenli toplanması için de kendilerine yakın valiler görevlendirdiler. Bunlar halktan haklı haksız para toplamak için baskı ve zulüm yapıyorlardı.
Anlaşıldığına göre bazı köylüler ve toprak sahipleri baskılardan kurtulmak için Müslüman olmuş ve Mevali hükmüne girmişlerdi. Ancak bu da kendilerini haraç ve cizye ödemekten kurtaramadı. Halbuki bunlar o vergilerden kurtulmak için tarlalarını kendi akrabalarına terk ederek şehirlere yerleşmişlerdi. Haccac bunları tekrar köylerine göndererek haraç bedelini istedi. İslamlar o vakte kadar kendileri tarafından kurulmuş şehirlerden başka yerlerde oturmazlardı. Ülkenin asıl halkı ise tarımla uğraşmak üzere köylerde yaşarlardı. Halktan herhangi biri İslam olursa ondan haraç kaldırılır ve daha önce sahip olduğu arazi ve hane köy halkına kalırdı. Köylü o haracı vermekle mükellef tutulurdu. İslam'a girenler artık Küfe, Basra, Fustat gibi İslam şehirlerine gidip yerleşirlerdi. Bu gibi davranışlar Emevi valilerinden yalnız Haccac’a mahsus bir şey değildi.
Müslümanların zimmet ve himayesi altına girip de dinlerini muhafaza eden Hıristiyanlar ve diğer din mensuplarına da zaman zaman eziyet ve sıkıntı çektirilmiştir. Bazı gayrimüslimler İslam'a girmekle vergiden kurtulamayacaklarını anlayınca rahip elbisesi giyerek cizyeden muaf olmaya çalıştılar. Ancak çok geçmeden bu hile anlaşılınca papazlara da cizye ödeme zorunluluğu getirildi.
Valiler’in Mal Düşkünlüğü
Valilerin bütün himmet ve gayretleri büyük bir servet toplamak, birçok adam, köle ve hizmetkara sahip olmaktı. Hakkaniyet ve adalet sahibi olan dürüst kişiler, valilerin hırs ve hırsızlıklarına alet olmamak için memuriyetten kaçıyorlardı. Çıkarlarını her şeyden üstün tutan bencil insanlar dışında kimse memur olmak istemiyordu. Valiler görevlerinin devamından emin olmadıkları için valilikleri her zaman de geçmez bir fırsat olarak görüyor ve kısa sürede büyük servet sahibi olmayı düşünüyorlardı.
Emevîler devrinde gelirler çoktu, ancak buna servet veya zenginlik denilemezdi. Çünkü toplanan paralar Emevîlerin hakimiyetlerini güçlendirmek için savaşlarda harcanıyordu.