top of page

Eşcinsel Halife: Emin (786,809-813, 4 yıl)

Prof. Dr. Adem Apak'ın Ana Hatlarıyla İslam Tarihi-3 (Ensar:2017) 

kitabından kısaltılarak alınmıştır.

Muhammed Emin, 786 yılında kardeşi Me’mun'dan 6 ay sonra dünyaya geldi. Annesi, ikinci Abbasi halifesi Mansur'un oğlu Cafer'in kızı Zübeyde'dir. Abbasi halifeleri arasında Emin'den başka hem annesi hem de babası Haşimi olan bir kişi yoktur.

 

Carl Brockelmann''ın İslam Ulusları ve Devletleri Tarihi (Türk Tarih Kurumu:2002) 

kitabından kısaltılarak alınmıştır.

Harun er-Reşid’in ölümünden sonra İmparatorluk ikiye bölünme tehlikesiyle karşı karşıya geldi   Harun, tahta varis olmak üzere, Mansur’un yeğeni olan Zübeyde’den doğma büyük oğlu Muhammed Emin’i halef olarak göstermiş ve onu aynı zamanda Suriye valisi atamıştı. İranlı bir cariyeden doğmuş olan küçük oğlu Abdullah Me’mun’a da doğu eyaletlerini vermiş, eğer büyük oğlu küçük kardeşinin bu hakkına el uzatırsa tahtını kaybedeceğini de kararlaştırmıştı. Üçüncü oğul Kasım’ın Mezopotamya’da vali bulunması dolayısıyla büyük oğlunun egemenlik sahası daha da daralmış bulunuyordu. 
 

Andre Clot'un Harun Reşid ve Abbasiler Dönemi (Tarih Vakfı Yurt:2007) 

kitabından kısaltılarak alınmıştır.

Halife Oluşu

Harun’un ölüm haberi geldiğinde Zübeyde, Rakka’da bulunuyordu. Hemen, Harun’un kızlarının, kız kardeşi ve saray erkânının katıldıkları bir cenaze töreni düzenledi. Zübeyde birkaç ay sonra Rakka’yı terk edip, yaşamının sonuna kadar kalacağı el-Karar Sarayı’na çekildi.

Emin, müminlerin emiri olduğu haberini Bağdat’ta aldı. Yemin töreni, iki gün sonra, bir cuma günü Bağdat Camisi’nde yapıldı. Yeni halife minbere çıkarak, merhumu övdü, tebaasından kendisine uymalarını istedi. 

Merv’de Memun halifenin ölümünü bizzat kendisi duyurdu, Emin ve tahtın ikinci vârisi olmak sıfatıyla kendi adına bağlılık yeminlerini kabul etti. 

Birkaç gün sonra da bazı siyasi mahkumlar ve bu arada Zübeyde'nin istemi doğrultusunda hayatta kalan Bermekiler özgürlüklerine kavuştular. 

Ölümünden önce ardılını belirleyen Harun Reşid, taht varisliğinin kolay olmayacağının farkındaydı. Mekke yemini en kötüsünün gerçekleşmesini engellemek amacıyla yapılmıştı. Fakat en kötümserlerin bile akıllarına gelmeyecek şeyler oldu, imparatorluğun batmasına ramak kaldı.
 

Prof. Dr. Adem Apak'ın Ana Hatlarıyla İslam Tarihi-3 (Ensar:2017) 

kitabından kısaltılarak alınmıştır.

Kardeşler Arası Mücadele

Harun Reşid'in, Tus'ta vefat ettiği sırada ikinci veliaht Me’munun ise kardeşine biat etmekle beraber ordusu ile birlikte Horasan'da kalmayı tercih etmiştir.

Çekişmenin Arap-Fars Mücadelesi Boyutu

Emin, Fazl b. Rebi başta olmak üzere Arap eşrafı tarafından, annesi İranlı bir cariye olan Me’mun ise, valisi bulunduğu doğu eyaletleri, diğer bir deyimle Fars unsur tarafından destekleniyordu. Fars asıllı Fazl b. Sehl Me’mun'un veziri konumunda idi. Bu zat, Bermekiler'e intisap ettikten sonra süratle yükselmiş, özellikle Me’munun üzerinde büyük bir nüfuz kazanmıştı. 

Görülüyor ki daha başlangıçta iki kardeş arasındaki iktidar mücadelesi, Arap ve İranlı unsur arasında Abbasi hilafetinin kurulması ile başlayan ve Ebu Müslim ile Bermekiler'in ortadan kaldırılmasıyla mukayese edildiğinde daha da belirgin bir nüfuz mücadelesi şekline dönmüştür. 
 

Prof. Dr. Corci Zeydan'ın İslam Uygarlıkları Tarihi - 2.Cildinden (İleişim: 2015) kısaltılarak alınmıştır.

Bermekilerin cezalandırılmaları Horasan halkının Abbasilere karşı olan düşmanlık ve intikam duygularını iyice körüklemişti. Me’mun aslen İranlı olan bir kadından doğmuş, Cafer Bermeki'nin terbiyesinde Şiilere meyilli olarak büyümüştü, bu nedenle Horasanlılar kendisinin hilafet makamına çıkmasını dört gözle bekliyorlardı. Söz konusu dönemde Şiilik günümüzdeki halinden farklı olarak dini özellikten öte, Ali ve yandaşlarının ve bunlara destek veren İranlıların oluşturduğu siyasi bir hareketti. 

Me’mun küçüklüğünden itibaren İranlılar ve onların siyasi emellerine yatkın bir şekilde büyümüştü. Halid ibn Yahyâ, onun hizmetine Fâzıl bin Sehl’i tayin etmişti. Bu zat aslında Horasanlı bir Mecusi idi. İslâm’ı ancak 805’te Me’mun'un yol göstermesiyle kabul etmiş ve Şiiliği de Horasanlı İranlılara destek çıkma düşüncesiyle seçmişti.

 

Harun Reşid Horasan bölgesine ziyaret etmeyi düşününce, dönünceye kadar oğlu Me’mun'a Bağdat’ta kalmasını emretmişti. Harun Reşid bu tarihlerde hastaydı. Fâzıl, Harun Reşid’in yolculuk sırasında ani olarak vefat etmesinden korktuğu için Me’mun'un huzuruna çıkarak, “Baban Harun Reşid'in başına ne haller geleceğini bilemezsin, Horasan senin vilayetindir. Emin’in senden önce hilafet makamına çıkması da şart koşulmuştur. Zübeyde gibi bir valideye, Haşimioğulları gibi dayılara, Zübeyde'nin servetine malik olduğu için böyle bir halde kolaylıkla seni veliahtlıktan ihraç edebilir. Harun Reşid'le beraber gitmeyi talep et," tavsiyesinde bulunmuştu. Bunun üzerine Me’mun babasına refakat etmeyi dilemiş, Harun Reşid önce kaçınmışsa da sonra bu fikri onaylamıştı. 
 

Benson Bobric'in Halifenin İhtişamı (Doğan Egmont: 2016) kitabından kısaltılarak alınmıştır.

Kardeşler Arasında Çekişmenin Başlaması

Her ikisi de yirmi üç yaşında olan iki kardeş, Emin ve Memun şimdi bin altı yüz kilometreyi aşan engebeli bir araziyle birbirlerinden ayrılmışlardı. 

Memun asilerle barış anlaşması yaptı; vergi indirimlerine gitti ve bölgesindeki tebaaya kendisini sevdirmek için başka önlemler aldı. Aynı zamanda Emin’e açıkça meydan okumak yerine kurnazca Emin’in saldırmasını -saldıracağından emindi- beklemeyi tercih etti, böylece verdiği yanıt kendisini savunmak için yaptığı bir eylem olarak görülebilecekti. 

Emin kendisinden beklendiği gibi davrandı. Veziri bin Rabi’nin tavsiyesiyle küçük kardeşi Kasım’ı Harun’un tahsis ettiği eyaletlerden uzaklaştırdı; Memun’dan eyaletin idari giderler için ihtiyaç duyulanın dışındaki tüm gelirlerini Bağdat’a göndermesini istedi. Memun, Emin’e samimi sadakatini dikkate alarak kendisine adil olmayan biçimde baskı yapmamasını isteyen uzlaşmacı bir yanıt gönderdi. Her iki tarafın arasında mektuplar gidip geldi. Bu arada Emin kardeşinin sadakat ilanını umursamayarak Memun’un başkentteki kişisel mülklerine el koydu. Emin tüm iktidarı elinde toplamaya kararlıydı. 

810 sonbaharında ok yaydan çıktı. Emin Memun’un tahta çıkma hakkını feshedip oğlu Musa’yı veliaht ilan etti ve cuma hutbelerinde Memun’un adının okunmamasını emretti. 

Aradaki düşmanlık körüklenmese iki kardeşin barış içinde birlikte yaşama anlaşması yapmayı başarabileceği iddia edildiği olmuştur. Fakat, kendi babasının da belirttiği gibi, Emin’in dejenere ve güvenilmez bir yapısı vardı ve kavgaya girmesi için teşvike pek ihtiyacı yoktu.

İç Savaş

21 Şubat 811 Cuma günü hanedan mensupları, saray görevlileri ve ileri gelen generaller namaz için Bağdat’taki Ulu Cami’de bir araya geldi, Emin’in veziri burada Memun’un isyan ettiğini açıklayan uzun bir metin okudu. İç savaş başlamıştı. 

Emin Horasan’da galip geldiği takdirde yeniden Horasan valiliğine getirmeyi vaat ettiği Ali bin İsa’yı ordusunun başına geçirdi. Bin İsa daha önceki adaletsiz yönetimi nedeniyle nefret edilen biri olduğu için bu çok aptalca bir hamleydi. Her açıdan Memun’un elini güçlendirdi ve İran halkını isyana sevk etti. 

Bin İsa 16 Mart 811’de kırk bin kişilik bir ordunun başında Bağdat’tan yola çıktı. Karşısındaki İranlı General Tahir’di. Bu iki adam tıpkı hizmet ettikleri kişiler gibi birbirinin zıddıydı. Bin Isa kaba saba, küstah ve açgözlüydü. Herat valisinin torunu olan Tahir ise nazik, cesur ve bir gözünü doğu cephesinde kaybetmiş, kendisini görevine adamış bir askerdi. Aynı zamanda gelişmiş zevkleri olan, bir zamanlar büyük bir suç işlediği halde iyi yazılmış dizelerle kendisinden özür dileyen bir adamı affedecek ölçüde iyi şiirden hoşlanan mükemmel bir âlimdi. [viii]

Bin İsa’ya Tahir’in Rey’de olduğu söylendiğinde, “Ne olmuş? Bir tilki bir aslanın önünde durabilir mi?“diye karşılık verdi. Görünüşe bakılırsa bu muhtemeldi. Memun’un ihtiyaç duyduğu orduyu harekete geçirecek vakti olmamıştı ve Tahir’e kıyasla oldukça mütevazı bir gücü vardı; bazıları bin İsa’nın kuvvetlerinin onda biri kadar olduğunu söylüyor. Fakat Tahir üstün becerilere ve muhakeme kabiliyetine sahipti. 

Tahir ilerledi ve mayıs başında Rey ve Hamedan arasındaki bir ovada bin İsa’nın ordularını gördü. Bin İsa’nın birlikleri ovayı doldurmuş gibi görünüyordu. Tahir’in kuvvetlerinin bir meydan savaşında üstün gelme şansı çok düşüktü. Bunun üzerine Tahir gözünü karartıp bir hile yapmaya karar verdi. Teslim bayrağı çekmek üzere olduğunu söyledi ve her şeyin bittiğini varsayan bin İsa kendini beğenmişliği içinde şartlarını konuşmak üzere atını ileri sürdü. Bunu yaparken kendisini korumayı akıl edemedi. Tahir’in saflarından aniden çıkan bir süvari atını doğrudan ona sürerek kılıcıyla saldırdı. Bin Isa atından düştü, bir dakika sonra kesilmiş başı yerde yuvarlanıyordu.

Bunun ardından yapılan muharebede bin İsa’nın lidersiz ordusu başarısız oldu. Bir kısmı Hamedan’a geri çekildi. Burada tuzağa düşürülüp kısa bir kuşatmadan sonra teslim alındı. O zamana kadar Tahir’in kuvvetleri geometrik biçimde güçlenmiş ve Bağdat yoluna doğru ilerlemişti. Aynı tarihte, Semerkand’ta düzeni tesis eden Harthama bin Ayan kendi birlikleriyle gelmiş ve seferin genel sorumluluğunu üstlenmişti. Memun kendisini halife ilan etti; Fadıl bin Sahl’ı imparatorluk vezirliğine resmen tayin etti ve artık Bağdat’a giden yol ilerlemeleri için açık olduğundan yeni birlikler gönderdi.

Bin İsa’nın yenilgi haberi başkente ulaştığında Emin Dicle’de âşık olduğu Kauthar adlı bir haremağasıyla balık tutuyordu. “Şimdi beni rahatsız etme” diye bağırdı. “Kauthar iki balık tuttu, ben daha bir tane bile tutamadım.” Ulusal bir kriz anında uğraştığı saçma şeyler geleceği için hayırlı olmadı, özellikle haremağasıyla kurduğu açık ilişki sarayla arasını açmıştı. 

Bu arada Tahir Bağdat’ın kuzeydoğusundaki Hulvan’ı çok fazla savaşmasına gerek kalmadan aldı, batıya döndü ve Vasit’i işgal etti. Bu arada Harthama Emin’in kuvvetlerini Mayıs 812’de Nehrevan’da bozguna uğrattı. Çok geçmeden Küfe, Basra, Musul, Mekke ve Medine Memun’a bağlı olduğunu ilan etti. Eylülün sonu geldiğinde Tahir Bağdat’ın batısına, Harthama doğusuna yerleşmiş, başkent bütünüyle kuşatılmıştı. 

Kuşatma bir yıl sürdü. Yuvarlak Şehrin çevresindeki bu savunmaların dışında görkemli iç ve dış tahkimatları vardı, bunlar arasında kontrol noktaları, büyük demir kapılar, muazzam büyüklükte koruyucu surlar ve yaklaşık yirmi metre genişliğinde hendekler bulunuyordu. Dahası, Bağdat’ın kendi cephaneliği, kuşatma mekanizmaları ve direnmek için ağır silah ve toplan vardı. Çoğu Arap milliyetçisi olan halkı da silahlıydı, sivil bir savunma kuvveti olarak örgütlenmişlerdi. 

Şehir beklenmedik bir kararlılıkla direndi. Emin kısmen halka kasalarım boşaltıncaya kadar dağıttığı para, kısmen de şehirde büyük ölçüde Arapların yaşaması ve Emin’in Arapların tek halifesi olması nedeniyle popülerliğim korudu. 

Her şeye rağmen Bağdat yenilmeye mahkûmdu. Surların etrafına yerleştirilen mancınıklar vuruldu; bütün mahalleler yerle bir edildi. Birlikler önce banliyölere sonra da şehre girdi. Blok blok ilerleyip ev ev savaştı. Emin zorluklara karşı koyabilecek durumda değildi. Kuşatmanın doruğunda bir noktada sarayındaki bir akvaryumdan kaçan Japon balığını aramakla meşguldü, balığı bulmak için sarayın altını üstüne getirdi. 

Emin’in dağıtacak parası bitmiş, Dicle’nin doğu ve batı kıyısı arasındaki iletişim kesilmişti. Ticaret merkezi bütünüyle düşman askerlerinin işgali altındaydı. Ordu disiplini çökmüş, insanlar Bağdat’ta kanun dışı çeteler halinde kaynaşmaya başlamıştı. Emin nihayet durumunun umutsuz olduğunu gördü, annesinin dairesine sığındı ve teslim olmak veya kaçmaktan başka seçeneği olmadığını anladı. 

25 Eylül 813 gecesi Emin, yanında birkaç kişiyle saraydan ayrılıp karanlıkta kayboldu. Bir yaveri, “Önümüzde bir kandil yolu aydınlatıyordu” diye hatırlıyor. Yarı yollardan telaşla inip Dicle kıyısından aşağı sessizce şehirden çıktılar. Emin nehre atladı. Birkaç dakika içinde yakalandı ve kıyıya yakın bir eve sürüklendi. Gece yarısı civarında içeri ellerinde kılıçlarıyla bir grup Acem girdi. Emin onları görünce, ‘Biz Allah’a aidiz ve O’na döneceğiz!’ dedi.” Askerler onu öldürüp kellesini kesti. Tahir onu imparatorluk sembolleriyle birlikte Memun’a göndermeden önce kısa bir süre mazgallı siperlerde teşhir etti. Harun ve Zübeyde’nin tek oğulları hem annesi hem de babası Peygamber soyundan gelen tek halifenin sonu böyle üzücü bir biçimde geldi. 
 

Prof. Dr. Adem Apak'ın Ana Hatlarıyla İslam Tarihi-3 (Ensar:2017) 

kitabından kısaltılarak alınmıştır.

Emin'in Şahsiyeti ve Ahlakı

Kaynakların genelinde Emin hakkında eğlence ve oyuna düşkün bir kişi olduğu, bundan dolayı devlet yönetimine gerekli zamanı ayırmadığı zikredilir. İbnü'l-Esir'in zikrettiğine göre o, ülkede eğlence düşkünü kimseleri arayıp bulmak üzere her tarafa adamlar göndermiş, daha sonra bu şahısları yanına alarak kendilerine yüksek miktarda maaş bağlamıştır. Kendisi de eğlenceye dalmıştır. 

Ebu İshak b. İbrahim el-Mevsıli'nin naklettiği bir rivayetten, Emin'in oldukça tutarsız hareketlerde bulunduğunu, şahsiyetinin çelişkili bir yapı arz ettiğini öğreniyoruz: 

"Emin, üstüne başına dikkat etmeyen, kiminle oturduğuna önem vermeyen, içki meclisinde halkın arasına karışan, bazen insanlara çokça ikramda bulunup, canı sıkıldığında da malları yağma ettiren bir insandı".

İdarecilik yönünün zayıflığı hususunda ittifak vardır. Bu yüzdendir ki, bazı tarihçiler onu halifeliğe uygun görmemişlerdir. "
 

Benson Bobric'in Halifenin İhtişamı (Doğan Egmont: 2016) kitabından kısaltılarak alınmıştır.

Emin, etrafındakilerin iradesiyle yönetilen, saçmalık ve kötülüklerini teşvik eden haremağaları ve pervasız kadınlarla kuşatılmış zayıf karakterli bir lüks düşkünü oldu. Halife olur olmaz kendi zevki için Dicle Nehri’ne çeşitli hayvanlar şeklinde -bir aslan, bir fil, bir kartal, bir yılan ve bir at- beş gondol yerleştirdi. Her gün veya her gece neredeyse daima bunlardan birinde seks veya içki âlemi yapıyordu. Tipik fantezilerinden biri şarkı söyleyen çırılçıplak yüz genç kızın önünde gösteri yapması ve kızlar ellerindeki palmiye yapraklarım salladıkça onlara övgüler dizmesiydi. 

En önemlisi Emin’in haremağalarına cinsel istek duymasıydı. Annesi bunu değiştirmeye çalıştı. Bunu güzel köle kızları erkek çocuklar gibi giydirerek yaptı. Fakat işe yaramadı. 
 

bottom of page