top of page

İlk Halife Seçiminde Yaşanan Tartışmalar

Prof.Dr.Adem Apak'ın Erken Dönem İslam Tarihinde Asabiyet (Ensar: 2016)

kitabından kısaltılarak alınmıştır. Başlıklar bize ait.

Hz. Peygamber’in Vefatı ve Yönetim Problemi

Hz. Peygamber (sav) vefatından önce, kendisinin ardından yerine kimin geçeceğine dair yazılı ve sözlü bir vasiyet bırakmadığı için, halifenin seçimi Müslümanların tercihine kalmıştı.

Yönetime Aday Olan Gruplar

Hilafet tartışmaları esnasında Ensar içinde Evs ile Hazrec, Muhacirlerin arasında ise Haşimi müttefikleri ile diğer Kureyşliler’in siyasi rekabeti görünmekle birlikte, asıl mücadele iki ana bloğu oluşturan Ensar (Medineliler) ile Muhacirun (Mekkeliler) arasında gerçekleşmiştir.

Ensar’ın (Medinelilerin) Girişimleri

Hz. Peygamber (sav) vefatından önceki hutbesinde Müslümanlara birlik tavsiyesinde bulunmuş, ayrıca Muhacirlere şu sözleriyle Ensar’a iyi davranmalarını vasiyet etmiştir:

“Ben size Ensar’ı miras bıraktım. Onlar benim kendilerine güvendiğim kimselerdir. Onların haklarını tanıyın. Onların iyilerini kabul edin, kötülerine ise müsamaha gösterin.”

“Onlar sizden önce Medine’yi yurt edinmiş ve gönüllerine imanı yerleştirmiş kimselerdir. Onlara iyilik ediniz. Zira onlar sizlerle mahsulleri paylaşmadılar mı? Yurtlarında size yer vermediler mi? Sizi kendilerine tercih etmediler mi?”

Hz. Peygamberin (sav) vefatının ardından meydana gelen ilk şok atlatıldıktan sonra ashabın ileri gelenleri Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer ile Hz. Ali başta olmak üzere yakın akrabaları onun teçhiz ve teklifini için Hz.Aişe’nin evinde toplanmışlardı. Bu esnada Ensar süratle siyasi bir girişim başlattı. Anlaşılan o ki, Medinelilerin bu ani teşebbüsü, iktidarı Kureyş’e kaptırmama düşüncesinden kaynaklanıyordu.  

Gerçekleşen toplantı, Ensar’ın, en azından Ensar’ın güçlü kolu Hazrec’in daha Hz. Peygamber (sav) hayatta iken hilafet meselesini gündeme alıp değerlendirdiğini gösterir. Şayet böyle bir karar alınmasaydı, onların da aynen Muhacirler gibi Rasulüllah’ın (sav) evinde toplanmaları, tamamı olmasa da en azından ileri gelenlerinin, ailesine taziyede bulunmak için Hz. Peygamberin (sav) evine gitmeleri beklenirdi. Ancak gerek Evs gerekse Hazrec mensupları bunun yerine halife seçmek için Beni Saide Gölgeliğine gitmeyi tercih etmişlerdir.

Ensar, Hazrecli Sad b. Ubade’yi halifeliğe getirmek amacıyla toplandı. Halife adayı da hasta olmasına rağmen yatağından kaldırılıp getirilmişti. Toplantıyı organize eden, halife adayını ve seçim mekanını tespit eden Hazrecliler olduğu için, hilafet konusunda Evs’in ikinci planda kaldığı görülür. Zaten o dönemde Evs’in Hazrec karşısında bir iddiada bulunabilecek sosyal ve siyasal gücü de yoktu. Dolayısıyla onlar, Hazrec’in teklifini Medinelilik dayanışması gereği başlangıçta kabul etmiş görünüyorlardı.   

Ensar’ın tertip ettiği Beni Saide Çardağı toplantısı bir istişareden ziyade, önceden tespit edilen Medineli adayın ilan edilmesi ve meşrulaştırılması için düşünülmüş görünmektedir.  Toplantıda ilk sözü Evsli Huzeyme b. Sabit alarak bu işte şayet Kureyş’e öncelik tanırlarsa, Medinelilerin kıyamete kadar bu makama erişemeyecekleri, bu nedenle Kureyş’in kendisinden çekineceği, Ensar’ın da güvenebileceği birinin üzerinde anlaşmaları gerektiği tavsiyesinde bulundu. Hazrecliler bu görüşü desteklediklerini bildirerek, göreve en uygun adayın Sad b. Ubade olduğunu söylediler. 

Ardından halifelik için adı geçen Sad, Ensar’ın dinde üstün mevkide bulunduğunu, Hz. Peygamber’in (sav) kavminden pek az kişinin Müslüman olduğunu, kendisine asıl Medinelilerin sahip çıktığını ve kendileri sebebiyle Arapların Hz. Peygamber’in (sav) otoritesine boyun eğdiklerini, dolayısıyla yönetim konusunda Medinelilerin herkesten daha fazla hak sahibi olduklarını söyledi.

Medine Bloğunda Çatlak Oluşması

Ancak Sa‘d b. Ubade’nin görüşlerine Evsli Üseyd b. Hudayr şu sözlerle itiraz etti:

“Ey Ensar, Allah sizi Ensar diye adlandırarak ve yurdunuzu hicret yurdu yaparak, Rasullah’ın (sav) vefatını da aranızda takdir ederek sizi nimetlere kavuşturdu. Bu sebeple Allah’a şükredin. Bu iş size değil, Kureyş’e aittir. Siz, sadece onların tercih edecekleri kimseyi tercih edin ve onların uzaklaşacakları kimseden uzaklaşın”.

Bu ifadelerin, Üseyd b. Hudayr’ın ileri görüşlülüğüne delil sayılabilmesinin yanında, aynı zamanda geçmişe dayanan Evs ve Hazrec arasındaki asabiyet mücadelesinin yeni bir tezahürü olarak da kabul edilmesi mümkündür. Nitekim bu konuşmadan sonra Evsliler, Sa‘d b. Ubade’nin halifelik taleplerine ilgi göstermemişler, Muhacirler karşısında Hazrec’i yalnız bırakmışlardır.

Mekkelilerin Müdahalesi

Mekkelilerin Ensar’ın halife seçmek için toplantı tertip ettiği haberi kendilerine ulaştırıldığı zaman Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer ve Hz. Ebu Ubeyde bir grup Muhacirle birlikte derhal toplantı mekanına gittiler.

Ensar’a toplanma nedenlerini sorduklarında, Hazrecli Sabit b. Kays hilafeti Medineliler adına talep ettiklerini söyledikten sonra, idarenin niçin kendilerinin hakkı olduğu savunan Sa'd b. Ubade’nin söylediklerine benzer mahiyette bir konuşma yaptı.

Ardından söz alan Hz. Ebu Bekir şu tarihi cevabı verdi:

“Biz Rasullüllah’ın (sav) yakınlarıyız, akrabasıyız. Biz hilafetin sahipleriyiz. Araplar içinde insanların en soylusuyuz. Kureyş, her Arap kabilesiyle akrabalık kurarak ona bir çocuk vermiştir. Bundan dolayı hilafet, Kureyş’ten birine daha münasiptir.”

“Sizler bizleri korudunuz ve bizlere yardımcı oldunuz, ancak insanlar Kureyş’e tabi olurlar. Araplar, siz de bilirsiniz ki, bu işe Kureyş’i uygun göreceklerdir; çünkü onlar Arapların en değer verdikleri ve şerefli kabul ettikleri yurdun sahibidirler ve İbrahim’in duasına muhatap olmuşlardır. Biz emir, sizler ise vezirlersiniz. Sizler, Rasulllah’ın (sav) da vezirleri idiniz”.

Hz. Ebu Bekir’in sözlerinde Kureyş soyunun Araplar nazarındaki itibarına, kendilerinin Hz. Peygamber’in (sav) akrabası oldukları hususuna vurgu vardır. Onun, konuşmasında asabiyeti gündeme getirmesi, muhataplarını etkileyici ve ikna edici mahiyettedir. Çünkü muhatapları, neseb üstünlüğünü ve neseb yakınlığının önemini iyi biliyorlardı.

Bununla birlikte hilafette soy yakınlığını ve akrabalığı tek belirleyici kabul etmek hadiseyi bütünüyle açıklamaz. Zira Araplar arasında liderlik için sadece akrabalık irtibatı yeterli değildir. Hz. Ebu Bekir, konuşmasında akrabalığın yanında, Kureyş’in diğer Araplar nazarındaki siyasi, dini, içtimai ve iktisadi açıdan konumunun ve avantajlarını da ortaya koymuştur. Dolayısıyla soy birliğine ilave olarak bütün özelliklerinin toplamı Kureyş’e hilafeti kazandırmıştır, demek mümkündür. O dönemde Ensar’ın, İslam’daki hizmetlerine rağmen Kureyş’in siyasi gücüne ulaşması mümkün değildi.

Hz. Ebu Bekir, hilafete Kureyş’in daha layık olduğunu ortaya koyan konuşmasından sonra yanında bulunan Hz. Ömer ve Hz. Ebu Ubeyde’yi işaret ederek Müslümanlara onlardan herhangi birisine halife olarak biat edebilecekleri önerisinde bulundu. Ancak onlar bu hususta Hz. Ebu Bekir’in daha layık olduğunu ileri sürerek asıl kendisine biat etmek istediklerini beyan ettiler.

Yönetimin Bölünme Önerisi ve Reddedilmesi

Muhacirler’in, Ensar’dan bir şahsı kesinlikle halifelikte görmek istemediğini anlayan Hazrecli Hubab b. Münzir, bu defa karşılıklı olarak iki kişinin bu makama getirilmesi teklifinde bulundu. Ancak pratik olarak böyle bir şeyin olması mümkün görülmediği için hem Ensar’ın Evs kolu hem de Muhacirler teklife sıcak bakmadılar. Kaldı ki bu tür bir uygulama, İslam’ın bir çatı altına topladığı Arapların, her soyun kendisini yönettiği cahiliye dönemi kabilecilik sistemine geri dönüşü anlamına gelirdi.

Yöneticinin Kureyş’ten Olmasının Avantajları

Hz. Ebu Bekir, halife seçimi müzakerelerinde muhataplarını ikna etmek amacıyla Hz. Pcygamber’in (sav), “İmamlar Kureyştendir" sözünü de gündeme getirmiştir.  Bu argümanın hilafeti alma konusunda Muhacirler’in elini daha da güçlendirdiği anlaşılmaktadır. Gerçekte o dönemin konjonktürel ve reel-politik şartları bu görevin ancak Kureyşli biri tarafından yürütülmesini gerekli kılıyordu. Zira o dönemde Arap toplumu içerisinde siyasi, içtimai, iktisadi ve dini yönden Kureyş’e denk bir kabile bulunmuyordu. İslam öncesinde Mekke’de Kâbe hizmetlerinin yürütülmesi, önemli ticari güç ve imtiyazlara sahip olması, bu kabileye hususi bir statü kazandırmıştı. Risalet döneminde ise içlerinden bir peygamber çıkması bu kabilenin Araplar nazarındaki prestijini daha da artırmıştır.

Gerginlik Artıyor

Hz. Ebu Bekir’in, hilafet konusunda Muhacirlerin hak sahibi olduğuna dair ikna edici argümanlarına rağmen Ensar’ın tamamı hilafeti Kureyş’e bırakmaya hala hazır değildi. Özellikle Hazrecli Hubab b. Münzir, ısrarla bu konuda Ensar’ın hak sahibi olduğunu söylemeye devam ediyordu. Onun iddialarına sonunda Hz. Ömer sert cevaplar vermeye başladı. Tartışmalara Hz. Peygamberin (sav) şairi Hazrecli Hassan b. Sabit de iştirak ederek, Ensar’ın hilafete daha layık olduğunu dile getiren şiirler söylemeye başlayınca taraflar arasındaki gerginlik had safhaya ulaştı. O kadar ki, Ensar ve Muhacir neredeyse birbirlerine saldıracak durumuna geldiler.

Medinelilerin Güçlü Kolu da Bölünüyor

Nihayet Hazrecli Beşir b. Sa‘d ile yine aynı kabileden Man b. Adi’in hilafet konusunda Kureyş’in hak sahibi olduğunu ileri süren görüşler serdetmeleri, hem tartışmanın yumuşamasına, hem de Ensar içinde yekvücut görünen Hazrec’in de fikren kendi arasında bölünmesine sebep oldu. Yeni durum birlik halinde hareket eden Muhacirleri hilafete bir adım daha yaklaştırdı.

Ensar karşısında Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer ve Hz. Ebu Ubeyde gibi Kureyş’in zayıf kabilelerine mensup olan şahısların ortak hareket etmeleri, güçlü bir Muhacir bloğunun teşkilinde önemli etken olmuştur. Gerçekten de bu üç şahsın müstakil olarak idareyi yürütebilecek, hatta yönetime talip olacak güçte kabileleri yoktu. Şayet onlar, Haşimiler veya Ümeyyeliler gibi iktidar iddiasında bulunabilecek siyasi potansiyele sahip ailelerden olsalardı, her biri bağımsız davranamayıp kendi ailesinin iktidarı adına gayret sarf edebileceği için, bu durum Ensar karşısında Muhacirlerin avantajlarını ortadan kaldırarak Kureyş’in bölünmesine sebep olurdu ki, bu şartlarda halife seçiminin suhuletle neticelendirilmesi gerçekleşemeyebilirdi.

Toplantıda Hz. Ebubekir Üzerinde Anlaşılıyor

Yapılan görüşmeler sonucunda Hz. Ebu Bekir’e önce Hz. Ömer ile Hz. Ebu Ubeyde, ardından da Muhacir ve Ensar biat ettiler.

Biatin Kureyş adına gerçekleşmesinde Ensar’ı oluşturan Evs ile Hazrec arasında geçmişe dayanan ihtilafın ve bu sebeple onların ortak bir politika oluşturmamalarının rol oynadığı açıktır. Her şeyden önce Hazrecliler’in Evse danışmaksızın reisleri Sa'd b. Ubade’yi halife adayı olarak göstermeleri onları rahatsız etmiş, bu sebeple Muhacirlerle yapılan müzakerelerde Evsliler, Hazrec reisini savunan konuşmalar yapmadıkları gibi, bu işe Kureyş’in layık olduğu fikrini ileri sürmek suretiyle genelde Ensar’ın, özelde de Hazrec’in elini zayıflatmışlardır. Nitekim onlar, halifeliğin Muhacirlere geçeceğini anladıklarında hiç vakit kaybetmeden Hz. Ebu Bekir’e biata koşmuşlardır.

Halife Seçiminde Kabileciliğin Etkisi

Halifenin belirlendiği toplantılarda meydana gelen tartışmalar her ne kadar Hz. Peygamber’in (sav) terbiyesi altında yetişmiş olsalar da bazı ashab ileri gelenlerinin gönüllerinin derinliklerinde hala kabile çekişmesi ve rekabetini barındırdıklarına işaret eder. Bu potansiyel, sonraki hadiselerde fırsat buldukça aktif hale gelecektir.

Ensar-Muhacir çekişmesinin işaretleri halifeye biat etmeyen Hazrec reisi Sa‘d b. Ubade’nin biate zorlanacağını duyan Hazrecli Beşir b. Sa'd’ın, Hz. Ebu Bekir’e yaptığı şu uyarıda açıkça görülür:

“O inat ederek biati kabul etmemiştir. Öldürülünceye kadar da size biat etmeyecektir. Beraberinde çocukları, ailesi ve aşiretinden bir grup öldürülünceye kadar da o, öldürülemeyecektir. Bütün Hazrec öldürülmedikçe, onları öldüremeyeceksiniz. Evs’i öldürmedikçe de Hazrec’i öldüremeyeceksiniz. Artık yolunda giden bu işi bozmayın. O halde onu kendi başına bırakın. Onu bu şekilde terk etmeniz size zarar vermez. Zira o sadece tek bir kişidir.”

Beşir b. Sad’ın sözlerinde kabile asabiyetine açık işaret vardır. Nitekim Beşir b. Sad’ın tavsiyesini dikkate alan Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer Sad b. Ubade’yi biat konusunda serbest bırakmışlardır. Hz. Ebu Bekir’e biatten kaçınan Hazrec reisi, ikinci halife Hz. Ömer’e de itaat etmemiş, ölünceye kadar bu konudaki tavrını sürdürmüştür.

Hz. Ebubekir’in Halife Olmasına Haşim Oğullarının ve Hz. Ali’nin İtirazları

Halifeliğin Kureyş’e ait olduğu hususu, Ensar tarafından kabul edilip biat gerçekleştirildikten sonra yönetim problemi bu defa Muhacirler arasına taşındı.

Hz. Ebu Bekir’in Muhacirler adına hilafete getirilmesine en önemli itiraz ise Haşimiler’den geldi. Çünkü onlar, sahip oldukları siyasi, içtimai ve dini konum itibariyle hilafetin aslında kendilerine ait olması gerektiğini düşünüyorlar, hatta bu makama layık tek kişinin Hz. Ali olduğuna inanıyorlardı.

Nitekim rivayetler Hz. Ali ile amcası Abbas arasındaki diyalogları aktararak bu meselenin Haşimiler tarafından daha önce düşünüldüğünü, ortaya koyar: Hz. Peygamber (sav) vefat edince Abbas, Hz. Ali’ye “Ey Ali, gel ben ve buradakiler sana biat edelim. İnisiyatif bizde iken bu işi yaparsak hiç kimse buna karşı çıkamaz” dediğinde, Hz. Ali “Biri mi var, bizim dışımızda birileri buna tamah eder mi?” cevabını vererek, kendisinin bu göreve getirileceği hususundaki kesin kanaatini ifade etmiştir.

Aynı şekilde Hz. Peygamberin (sav) vefatından önce yine Abbas’ın, gelecekte idarenin kimin elinde olacağını Allah Rasulüne (sav) sorması için Hz. Ali’ye yaptığı tavsiyeye karşılık onun, “Vallahi biz bunu Rasulüllah’a sorarsak, o da bizi bundan men edecek olursa, artık ondan sonra halk bu vazifeyi bize hiç vermez” şeklindeki cevabı, onun bu konudaki beklentisinin zarar görmesini istemediğini ortaya koyar.

Kaldı ki Hz. Ali, Müslümanların Hz. Ebu Bekir’in hilafeti üzerine ittifak etmelerinden sonra dahi, kendilerinin hilafet konusunda hak sahibi oldukları hususunu “Bizim sana biat etmeyişimizin sebebi, senin faziletini inkâr etmek ve seninle rekabet etmek değildir. Ancak sen bu konuda bizim görüşümüzü almadın, başına buyruk davrandın. Aslında biz, Hz. Peygambere (sav) akraba olduğumuz için bu işte hakkımız olduğunu düşünüyorduk” sözleriyle dile getirmekten çekinmemiştir.

Gerçekten de Haşimiler, biat tamamlanmasına rağmen Hz. Ebu Bekir’in halifeliğini kolay kabullenememişlerdir. Nitekim ailenin reisi konumunda olan Hz. Ali, ilk gün halifeye biat etmemiştir. Tarihi kaynaklar onun halifeye biat ettiğini kabul etmekle birlikte, bu biatin ne zaman gerçekleştiği konusunda farklı rivayetler aktarırlar. Rivayetlerde verilen süre 6 aya kadar uzatılmaktadır.

Hz. Ebubekir’in Halife Olmasına Ümeyye Oğullarının (Emeviler) İtirazları

Hz. Ebu Bekir'in hilafetine Kureyş içinde itiraz eden diğer bir aile Ummeye Oğulları olup, onlar adına muhalefet sözcülüğünü yapanlar ise Halid b. Said ile Ebu Süfyan’dır.

Halid b Said, Hz. Ali ve Hz. Osman’a Abdümen Oğulları [Haşim oğulları ile Ümeyye oğullarının ortak atası Ebümenaf’a vurgu yapılıyor] varken bu işi başkalarının üstlenmesine nasıl razı olduklarını sormuş ve hilafeti zayıf bir kabile olan Teym’e kaptırmaları sebebiyle kendilerini kınamıştır.

Hz. Ebu Bekir’in halifeliğine Ümeyyeliler arasında en ciddi muhalefet, kabilenin reisi Ebu Süfyan’dan gelmiştir. Kendisi yeni halifeye itiraz etmekle kalmayıp, Hz. Ali’yi de şu sözlerle yönetime karşı bayrak açmaya davet etmiştir: “Ey Ali, Kureyş’in en zayıf kabilesinden bir adama biat ettiniz. İdarenizi Ebu Kuhafe’nin oğluna vermekten memnun musunuz? Neden bu işi Kureyş’in en zayıf ve en küçük kabilesine bıraktınız? Vallahi istersen ona karşı bütün Kureyş’i harekete geçirir, burayı süvarilerle doldururum.” Hz. Ali bu sözlere itibar etmediği gibi, onu İslam ve Müslümanlara düşmanlık yapmakla suçlamış ve kendilerinin bu göreve Ebu Bekir’i layık gördüklerini beyan etmiştir.

   

Ebu Süfyan’ın Hz. Ali’ye teklifi, onun hala cahiliye dönemi idare prensiplerini zihninde canlı tuttuğunu ve bunların geçerli olması için gayret gösterdiğini ortaya koyar. Anlaşılan o ki, bu girişimiyle cahiliyeden gelen ve iktidarın güçlü aileler arasında dolaşımı ve paylaşımı geleneğinin kırılmasını engellemeye çalışmıştır.

bottom of page