Müslümanların Tarihi
Hz. Ömer'in Halife Seçilmesi
Prof.Dr.Adem Apak'ın Ana Hatlarıyla İslam tarihi-2 (Ensar: 2016)
kitabından kısaltılarak alınmıştır.
Hz. Ebu Bekir rahatsızlandı. Hastalığının vefat ile sonuçlanması ihtimaline karşılık kendisinden sonraki halifeyi belirlemeye karar verdi. Bu görev için en uygun aday olarak Hz. Ömer'i düşünüyordu. Niyetini ilk önce yakın danışmanlarından Abdurrahman b. Avf'a açıkladığında, muhatabı bu konuda en isabetli kararı halifenin vereceğine inandığını söylemekle birlikte, Hz. Ömer'in sert mizaçlı olmasından dolayı tereddütlerinin olduğunu bildirdi. Hz. Ebu Bekir ise, onun sertliğinin kendisinin yumuşaklığından kaynaklandığını, görevi üstlendiği zaman daha itidalli ve soğukkanlı hareket edeceğini bildirdi. Halife bu konuyu Hz. Osman'a açtığında, ondan görev için en isabetli kişinin Hz. Ömer olduğu kanaatini aldı.
Hz. Ebu Bekir Muhacir önderleriyle yaptığı görüşmelerden sonra Müslüman toplumun diğer önemli kanadını oluşturan Ensar'ın düşüncesini de öğrenme ihtiyacı duydu. Bu amaçla istişare yaptığı Evs reislerinden Üseyd b. Hudayr, Hz. Ömer'in halifeliğine onay vereceklerini bildirdi. Diğer taraftan Ömer b. Hattab'ın halifeliğe getirileceği duyumunu alan başka bazı sahabiler, onun sert mizacıyla ilgili olarak endişelerini dile getirdiler. Hatta bir kısmı bu konuda Allah'a ne cevap vereceğini söyleyerek Hz. Ebu Bekir'e sorumluluğunu hatırlattıklarından onlara şu karşılığı verdi: "Siz beni Allah ile mi korkutuyorsunuz? Sizin işinizde zerre kadar haksızlık etmiş olan hüsrana uğrasın. Rabbime kavuştuğum zaman, 'Allah'ını onlar üzerine kullarının en iyisini halef tayin ettim' derim''.
Hz. Ebu Bekir yaptığı görüşmeler sonucunda teklifinin genel kabul gördüğü kanaatini aldıktan sonra katibi Hz. Osman'a şu ahitnameyi yazdırdı:
"Bu, Ebu Bekir b. Ebu Kuhafe'rıin dünyadan ayrılırken son deminde, ahirete giderken ilk anında, kafirin iman ettiği, günahkarın tevbe ettiği ve yalancının doğru söylediği bir anda yaptığı ahiddir. Ben, kendimden sonra Ömer b. Hattab'ı tayin ettim. Onu dinleyip itaat ediniz. Ben bununla Allah'a, Rasulüne ve dinine, kendime ve size iyilik dilemiş bulunuyorum. Adil davranırsa ne ala, ki benim ondan umduğum ve beklediğim budur. Aksi hareket ederse, herkes yaptığının cezasını görür. Ben iyilik istiyorum. İleride ne olur onu bilemem. Zalimler neye uğrayacaklarını bilecekler. Allah’ın selamı ve rahmeti üzerinize, olsun."
Hz. Ebu Bekir'in tasdik ettiği ahitname Hz. Osman tarafından ilan edildi. Halife, kararın tebliğinden sonra yanında toplananlara kendisine akraba olmayan bir kişiyi yerine tayin ettiğini, ona itaat etmelerini, zira bu konuda kendisinin elinden gelenin en iyisini yapmaya çalıştığını söyledi. Bunun üzerine orada hazır bulunanlar vasiyete uyacakları konusunda halifeye söz verdiler.
Prof. Dr. Muhammed Abid Cabiri'nin Arap-İslam Siyasi Aklı (Kitabevi:2001) adlı
kitabından kısaltılarak alınmıştır.
Ömer bin Hattab’a bey’at edilme yönteminde kendimizi Ebu Bekir'e bey at edilmesindekinden tamamen farklı şartlar ve veriler karşısında buluruz. İş, sonuç olarak Ensar’dan çıkmıştı. Devlet, tartışmasız Kureyş devleti olmuştu. Kureyş çocukları, başkaldırı ve ridde hareketlerinin kökünü kazımışlardı. Şimdi onlar o sırada iki büyük devlet olan Pers ve Bizans (Rum) devletlerine Irak ve Suriye’de boyun eğdiriyorlardı. Ali bin Ebî Talib ise öteki Haşimîler gibi, “merkez”de, Medine’de sessiz ve saygın bir hayat yaşıyordu.
Abdumenaf oğulları, özellikle de Umeyye oğullarına gelince, ridde hareketlerini söndüren ve Irak ile Suriye’yi fetheden orduları yöneten komutanların çoğu onlardandı. Ebu Bekir zamanındaki en büyük ve başarılı askerî komutanlardan biri olarak Halid bin Velid bu alanda ünlendi; O, Umeyye oğullarının müttefiklerinden Mahzûm oğullarından biriydi.
Ebu Bekir, Ömer’i tayin işini tek başına yapmamıştı. Kaynaklar sözbirliğiyle büyük sahabeye danıştığını belirtirler; bunlar nüfuz sahibi devlet adamlarıydı: Abdurrahman bin Ali, Osman bin Affan, Talha bin Ubeydillah, Esîd bin Hadîr el-Ensarî, Saîd bin Zeyd vb. Ancak kaynaklar, Ali bin Ebî Talibe danıştığını belirtmez. Gerçekten sanki yokmuşçasına hiç söz etmezler; bu, çağdaş dille Ebu Bekir’e bey’at konusundaki “tutumunun bedelini ödemekte” olduğu inancını uyandırır.
Rivayetler, sahabe dâhil olmak üzere insanların, Ömer’in şiddet ve sertliğinden korkularını açığa vurmuş olduğu konusunda sözbirliği etmekle birlikte, bir yandan insanların Ebu Bekir’e saygısından ve sevgisinden, öte yandan da gerçek konusundaki şiddeti ve sertiği dışında Ömer bin Hattab’a karşı itiraz edebilecek bir şey bulunmadığından tayini meselesini muhalefetsiz gerçekleştirmiştir.
Hz. Peygamber (s.a.v.) kendinden sonra kimseye vasiyet etmeksizin insanları kendi haline bıraktı. Sanıyorum ki bunu bilerek ve isteyerek yaptı. Çünkü bir Peygamber (nebî) ve elçi (rasul) olarak kendini daima insanlardan farklı tutardı. İnsanlara bir kabile şeyhi veya hükümdar gibi davranmazdı. Bu unvanı defalarca reddetti. Kendisini miras bırakan bir baba olarak görmezdi. Hatta bu konuda şöyle demişti: “Biz miras bırakmayız. Bıraktığımız, sadakadır.”
Ebu Bekir’in Ömer’i halife bırakması ise, vasiyet değildi, danışmadan sonraydı; bir “mirasçı’ya veya yakına değildi, başka kabileden, bu makama en ehil olanlardan birineydi.