top of page

Hz. Ömer'in Halife Seçilmesi

Hz. Ömer’in Yaralanması ve Yeni Halife Seçimi İçin Yöntem Arayışları

Hz. Ömer, suikast sonucunda ağır bir şekilde yaralandı. Bunun üzerine ashab önderleri, kendisinden aynen Hz. Ebu Bekir'in yaptığı gibi yerine birini tayin etmesini istediler. Ancak Hz. Ömer bu teklifi kabul etmedi. Bu konuda yapılan ısrarlı istekler karşısında da eğer hayatta olsalardı bu göreve Ebu Ubeyde b. el-Cerrah ile Ebu Huzeyfe'nin kölesi Salim'den birisini düşünebileceğini, ancak o an için bunun da imkân dahilinde olmadığını söyledi.

Şura’da Karar Kılınması ve Seçim Yönteminin Belirlenmesi

Hz. Ömer'i halife tayini yerine meseleyi şuraya havale etmeye yöneltmiş görünmektedir. Kendisine halef tayiniyle ilgili olarak yapılan tüm teklifleri geri çeviren halife sonunda bu makam için Hz. Peygamberin (sav) cennet ehlinden saydığı altı sahabiden teşekkül eden bir aday listesi belirledi.

 

Bunlar: 

  • Hz. Ali

  • Hz. Osman

  • Hz. Sa'd b. Ebu Vakkas

  • Hz. Zübeyr b. Avvam

  • Hz. Talha b. Ubeydullah

  • Hz. Abdurrahman b. Avf idi.

 

Hz. Ömer'in tespit ettiği altı kişi o dönemde Müslümanların önde gelenleriydi. Hz. Ali Beni Haşim'in, Hz. Osman Beni Ümeyye'nin, Hz. Talha Beni Teym'in, Hz. Zübeyr Beni Esed'in, Sa'd b. Ebu Vakkas ile Abdurrahman b. Avf ise Beni Zühre'nin reisleri durumundaydılar. Ayrıca onlardan her birinin Müslüman toplum içinde yardımcı ve destekçileri bulunuyordu.  Dolayısıyla Hz. Ömer, kendilerini aday göstermemiş olsa da mutlaka bunlardan biri halife seçilecekti.  

Hz. Ömer, halifenin tespit edileceği şuraya ashabın bir kısmının halifelikte görmeyi arzu ettiği oğlu Abdullah'ı da dahil etti. Bundaki amacı üyeler arasındaki muhtemel eşitliği bozabilmekti. Zira toplantıda üç kişi bir tarafta, diğer üç kişi de bir tarafta yer alırsa ekseriyete ulaşılmaz, sonuçta seçim kilitlenebilirdi.    Halife bunu engelleyebilmek için Abdullah'a sadece oy verme hakkı tanıdı, ancak onun halife seçilmesi söz konusu değildi.  Üstelik oğluna, "eğer istişare heyeti, aralarında ihtilafa düşerlerse sen çoğunluğun yanında ol, eşit olurlarsa Abdurrahman b. Avf'ın tuttuğu tarafı destekle" demek suretiyle onun görüşmeler esnasında takip etmesi gereken yolu da bizzat tespit etmiş, başka bir ifadeyle oğlunun, dolayısıyla kendi ailesinin halife seçimindeki tesirini en alt düzeye indirmiştir. 

Hz. Ömer’in Vefatı Öncesi Uyarıları ve Vefatı

Hz. Ömer, halife adayı olarak gösterdiği şahısları vefatından önce sırasıyla yanma çağırarak kendilerine bazı nasihatlerde bulundu. Onun en fazla uyardığı kişilerin Hz. Ali ile Hz. Osman olması dikkat çekicidir. Nitekim halife, Hz. Ali'ye şayet göreve gelirse Haşimoğulları'nı halkın yönetimine getirmemesini tavsiye etmiş, Hz. Osman'a ise, "ey Osman, şayet sen bu işi yüklenecek olursan, Ebu Muaytoğulları'nı insanların başına musallat etme "şeklinde ikazda bulunmuştur.  Hz. Ömer'in adaylar içerisinde en fazla Hz. Osman'a nasihatte bulunduğu, en ciddi ikazları ona yaptığı görülür. Zira Halife, onun yumuşak huylu olması ve akrabasına düşkünlüğü sebebiyle ileride soyunun isteklerine boyun eğebileceğinden endişe etmiş, dolayısıyla daha göreve gelmeden kendisini bu hususta uyarmıştır. 

Halife bütün Müslümanlara, özellikle de şurada adayı bulunmayan Ensar'a şöyle bir çağrıda bulundu: 

"Onlara üç gün mühlet verin, bu süre zarfında herhangi bir karar veremezlerse hepsini öldürün. Eğer çoğunluk bir kişi üzerinde anlaştığı halde, ona itirazda ısrar eden olursa, itiraz edenin boynunu vurun."

Halife aldığı tedbirlerle seçimin kısa sürede ve güvenli bir şekilde yapılmasını sağlamış, ayrıca şurada çıkabilecek problemleri başlangıç aşamasında önlemeye çalışmıştır. 

Prof.Dr.Adem Apak'ın Ana Hatlarıyla İslam tarihi-2 (Ensar: 2016)

kitabından kısaltılarak alınmıştır. 

Şura İçindeki Eğilimler

Bu altı kişinin eğilimlerini ve aralarındaki ilişkileri dikkate alırsak, Osman bin Affan’ın Ali’den daha şanslı olduğunu görürüz. Ali, bunu yakından biliyordu. Çünkü rivayetler şöyle diyor: 

Ali, Ömer’in yanından çıktığında, yanındaki Haşim oğullarına şöyle dedi: “Beni, Osman’la karşılaştırdı. Ömer çoğunluğun yanında olun iki kişi bir adama, başka ikisi de bir adama rıza gösterirse Abdurrahman bin Avf’ın olduğu tarafta bulunun, dedi. Sa’d, amca oğlu Abdurrahman’a karşı çıkmaz. Abdurrahman, Osman’ın eniştesidir.    Ayrılığa düşmezler. Abdurrahman, bu işe Osman’ı getirir, ya da Osman, Abdurrahman’ı getirir. Öteki ikisi benimle olsa da bir yarar sağlamaz.

Abbas şöyle dedi:

“Sana bir şey için başvurduğumda, hep gecikerek istemediğim şeyi bana getirdin: Rasulallah’ın (s.a.v.) vefatında senden bu iş kimde diye sormanı istedim, kabul etmedin. Vefatından sonra bu işe çare bulmanı söyledim, reddettin. Ömer, seni şûraya seçtiğinde, girmemeni istedim, dinlemedin. Kulağına küpe olacak bir şey söyleyeyim: Topluluk sana geldikçe, sen hayır de; ama kendileri seçerlerse başka. Bu gruptan sakın. Çünkü onlar, bizden başkası bu işi üstlenene dek, bizi hep bu işten (yönetimden) uzak tutarlar.”

Her ne olursa olsun, bu rivayetler, sözcükleri veya anlamıyla doğru olsun olmasın, “şûra” olayları, Ali ve yandaşları ile Osman ve ailesi, yani Haşim Oğulları ile Umeyye Oğulları arasındaki mücadelenin gerçekten sert geçtiğini vurgular. 

Şura’nın Çalışmaya Başlaması ve Görevin Abdurrahman b. Avf’a Verilmesi

“Şûra ehli”, sorunu, kolayca çözemedi. Abdurrahman bin Avf, üçüncü ve son gün, bir çıkış yolu önerdi: Kendisi, şûra ehlini, görüşlerini aldıktan ve insanlara danıştıktan sonra, içlerinden birini seçmesi karşılığında halife adayı olma hakkından vazgeçecekti. Kabul ettiler. Sorunu kolaylaştırmak için, üç kişinin üç kişi lehine hakkından vazgeçmesini önerdi. Zübeyr, Ali lehine; Talha, Osman lehine; Sa’d bin Ubade, Abdurrahman bin Avf lehine hakkından vazgeçti. Abdurrahman, adaylıktan vazgeçmiş olduğu için, durum iki kişiyle sınırlı kaldı: Ali ve Osman.

Prof. Dr. Muhammed Abid Cabiri'nin Arap-İslam Siyasi Aklı (Kitabevi:2001) adlı

kitabından kısaltılarak alınmıştır. 

Prof.Dr.Adem Apak'ın Ana Hatlarıyla İslam tarihi-2 (Ensar: 2016)

kitabından kısaltılarak alınmıştır. 

Abdurrahman b. Avf’ın Çalışmaları

Abdurrahman b. Avf, halifelik konusunda ilk önce şura üyelerinin tercihini öğrenmeye çalıştı. Hz. Ömer'in de vefat etmeden önce tahmin ettiği gibi halifelik konusunda Hz. Ali ile Hz. Osman'ın isimleri öne çıktı. Bu da beklenmeyen bir durum değildi. Zira o dönemde Kureyş içinde asabiyeti en kuvvetli iki kabile Beni Haşim ile Beni Ümeyye idi ve bu soyları ashab arasında Hz. Ali ve Hz. Osman temsil ediyordu. Neticede bu iki şahıstan birisinin halife olacağı kesinleşmiş oldu. 

Haşimiler, Hz. Peygamber'in (sav) vefatından beri hilafette Hz. Ali'yi görmek istiyorlar, sıranın artık kendilerine geldiğini söylüyorlardı. Buna karşılık Ümeyyeliler ise, bu görev için en uygun adayın Hz. Osman olduğunu düşünüyorlardı. Diğer taraftan Kureyş'in büyük bir kısmı ise hilafet şayet Haşimilere geçerse artık onların tekelinde kalacağından, dolayısıyla daha sonra başka bir ailenin bu makama erişemeyeceğinden endişe ediyordu. Müslümanlar Hz. Osman'ın halifeliği ihtimali karşısında ise başka bir tedirginlik yaşıyorlardı. Hz. Osman'ın halim-selim bir kişi olması nedeniyle, kendi ailesinin isteklerine ve onların makam elde etme hırslarına karşı çıkamayacağından, bunun sonucunda da diğer kabilelerin muhalefetine sebep olacağından, nihayetinde toplumda bir fitnenin patlak vereceğinden korkuluyordu. 

Ailelerinin müdahaleleri sonucunda Hz. Ali ile Hz. Osman halife seçimi sürecinde Emevi-Haşimi rekabetinin yeni sembolleri haline geldiler.  

Prof. Dr. Muhammed Abid Cabiri'nin Arap-İslam Siyasi Aklı (Kitabevi:2001) adlı

kitabından kısaltılarak alınmıştır. 

Kararın Açıklanması

Sabahleyin, Abdurrahman, Muhacirlere, ilk Müslüman ve erdem sahibi olan sahabeye ve ordu komutanlarına haber gönderdi. Hepsi toplandılar, Mescid doldu taştı. 

  • Said bin Zeyd, “Biz seni buna lâyık görüyoruz, dedi.

  • Abdurrahman, “Bunun dışında bir düşünce söyle.” cevabını verdi.

  • Ammar dedi ki: “Müslümanların ayrılmamalarını istiyorsan, Ali’ye bey’at et.”

  • Mikdad bin Esved de “Ammar, doğru söylüyor. Ali’ye bey’at edersen, dinledik ve itaat ettik deriz.” diye ekledi.

  • İbn Ebî Şerh “Kureyş’in ayrılmamasını istiyorsan, Osman’a bey’at et" dedi.

  • Abd bin Ebi Rebia “Doğru söylüyor. Osman’a bey’at edersen, dinler ve itaat ederiz.” diye ekledi.

  • Ammar, İbn Ebî Serh’i kınadı ve şöyle dedi: “Sen zaten Müslümanlara ne zaman içten davrandın?”

 

Haşim ve Umeyye oğulları konuştu. 

  • Ammar şunu söyledi: “Ey insanlar! Yüce Allah, peygamberiyle bize ikramda bulundu, diniyle bizi üstün kıldı. Bu işi, ehl-i beytinizden nasıl alıkoyanınız?”

  • Mahzûm oğullarından biri, Ammar’a seslenerek şöyle dedi: “Biraz ileri gidiyorsun, ey Sumeyye’nin oğlu! Kureyş’in kendisine emîr seçmesinden sana ne?”

  • Sa’d bin Ebi Vakkas, söz alıp şöyle dedi: “İnsanlar fitneye (birbirine) düşmeden bu işi bitiriver.”

  • Abdurrahman, şöyle dedi: “Ben inceledim ve insanlara danıştım. Kimse kendisi için bir kaçış yolu aramasın.”

 

Ali’yi çağırıp, şunları söyledi. 

  • “Allah’ın ahid ve misakına uymalısın. Allah’ın kitabı, peygamberinin sünneti ve ondan sonraki iki halifenin sîretine göre hareket etmelisin.” Ali şöyle dedi: “Elimden geldiğince, böyle yapacağımı ve davranacağımı umuyorum.”

 

Osman’ı çağırdı, Ali’ye söylediklerinin aynısını ona da söyledi. Osman “evet” dedi. Abdurrahman, Osman’a bey’at etti. 

  • Ali, şöyle dedi: “Onu hep kayırdın. Bu, bize karşı yardımlaştığınız ilk gün değil!”

  • Abdurrahman, şunu söyledi: “Ey Ali! Kendine kaçış yolu arama. Ben durumu inceledim ve insanlara danıştım. Onların Osman’ı tercih ettiklerini gördüm.”

  • Mikdad, şöyle dedi: “Bu ehl-i beyte, peygamberlerinden sonra benzerinin verildiğini görmedim. Kureyş’e şaşıyorum. Kimsenin kendisinden daha bilgili ve adaletle hüküm verecek olduğunu söyleyemeyeceğim bir adamı bıraktılar. Keşke Kureyş’e karşı yardımcılar bulabilsem.” 

 

Kimi rivayetler, Abdurrahman’ın Osman’ı seçme sebebini, “Allah’ın kitabına, peygamberinin sünnetine, Ebu Bekir ile Ömer’in fiiline göre hareket etme” şartını çekinmeden kabul etmesiyle açıklar. Oysa Ali, çekingen davrandı ve “Hayır, ama elimden geldiğince uyacağım.” demişti. 

Bütün bunlardan ortaya çıkıyor ki, Ömer bin Hattab’a halef olacak kişinin seçimi için yapılan “şûra” sırasındaki çekişme, Ali bin Ebî Talib’in temsilciliğinde Haşim oğulları ile Osman bin Affan’ın temsilciliğinde Umeyye oğulları arasında, “kabile” düzeyindeydi. Sorunu bu dar çerçevede (Haşim oğulları ile Umeyye oğulları) alır ve çoğunluk azınlık ölçütüne göre karar verirsek, Umeyye oğullarının, genel olarak da Abduşems oğullarının, amca oğulları Haşim oğullarından daha kalabalık olduğunu görürüz…

 

İnsanların önderlerinin görüşünü almak anlamına gelen “şûra”nın, sayı açısından da demokratik seçimle, tartışmasız Osman lehine gerçekleştiğini anlarız. 

 

bottom of page