Müslümanların Tarihi
Hariciliğin Doğuşu
Hz.Anadolu Üniversitesinin İlk Dönem İslam Tarihi
kitabından kısaltılarak alınmıştır.
Hz. Ali’nin ordusunda çok sayıda insan tahkimin yanlış olduğunu düşünüyordu. Tahkimden sonra Eş‘as b. Kays, tahkime desteği artırmak ve halkı bilgilendirmek amacıyla kabileleri gezerek tahkimname belgesini okumaya başladı. Temîm kabilesine gittiğinde bu kabileden Urve b. Udeyye, “Allah’ın işinde insanları hakem tayin ediyorsunuz. Hüküm ancak Allah’a aittir (lâ hükme illâ lillâh).” diyerek kılıcıyla Eş‘as’a saldırıp bineğini yaraladı. Bu olay, Yemenlilerle Temîmlileri karşı karşıya getirdi; ancak bazı liderler araya girerek sorunu çözdüler.
Taraflar, hakemlerin verecekleri kararı beklemek üzere memleketlerine dönünce çoğu Temîm kabilesinden yaklaşık 12.000 kişilik bir grup, Hz. Ali’nin ordusundan ayrılarak Harura denen yerde toplandılar.
İlk Haricîleri oluşturan bu gruba göre Hz. Ali, tahkimi kabul etmekle hata etmişti. Tahkimi kabul ettiği için onu tevbeye davet ettiler. Hz. Ali, tahkimi kabul etmenin dinî açıdan bir hata değil, siyasî zaaf olduğunu söyledi.
Kur'ân'da şöyle buyurulmaktadır:
“Eğer müminlerden iki grup birbirleriyle vuruşurlarsa aralarını düzeltin. Şayet biri ötekine saldırırsa, Allah'ın buyruğuna dönünceye kadar saldıran tarafla savaşın. Eğer dönerse artık aralarını adaletle düzeltin ve adaletli davranın. Şüphesiz ki Allah âdil davrananları sever." (Hucurât 49/9)
Hâricîlere göre, asi olan Muâviye ve taraftarları hakkındaki hükmü Allah, savaşın sonucuna göre verecekti. Bundan dolayı Allah'ın hüküm vermesi gereken bir konuyu ele alarak çözmeye çalışan hakemler de onları görevlendiren kişiler de büyük günah işlemişlerdir; tevbe etmezlerse ebedî olarak Cehennemde kalacaklardır.
Prof.Dr.Adem Apak'ın Ana Hatlarıyla İslam tarihi-2 (Ensar: 2016)
kitabından kısaltılarak alınmıştır. Başlıklar bize ait...
İkna Çabaları
Hz. Ali, topluluktan ayrılan bu grubu ikna etmesi için Abdullah b. Abbas'ı görevlendirdi. Abdullah kendileriyle yaptığı görüşmelerden bir netice elde edemedi. Bunun üzerine Hz. Ali bizzat yanlarına giderek onların reisi Abdullah b. Kevva ile görüştü. Onlara kendilerinden ayrılma sebebini sordu. İbn Kevva hakeme gidilmesinden dolayı böyle davrandıklarını söyledi. Bunun üzerine Hz. Ali, hakeme kendi taraftarlarının aşırı talep ve baskıları sebebiyle razı olduğunu, bu iki hakeme Kur'an'ın hükümlerine tabi olmaları şartıyla ihbar edeceğini, aksi takdirde onlara uyulmayacağım bildirdi. En doğrusunun hakemlerin kararını beklemek olduğunu, alınacak sonuca göre hareket edeceklerini bildirerek onları tekrar birliğe katılmaya davet etti. Bunun üzerine Harurilerin çoğu Kufe'ye döndüler. Ancak onlar şehirde de halifeye karşı sert muhalefetlerini devam ettirdiler.
Daha sonra da gizlice Kufe'yi terk ederek önce Medain, daha sonra da Nehrevan'a ulaştılar.
Prof.Dr.Mehmet Azimli'nin Hz.Ali (Ankara Okulu: 2015)
kitabından kısaltılarak alınmıştır.
Haricilerin Değerlendirilmesi
Hariciler, önemli kısmı Kuzey ve taşra Araplarından oluşan ancak homojen bir yapı arz etmeyen ve birlikteliklerinin merkezine Müslümanlığın değerlerini koyup kavmiyetçiliğe özellikle Kureyş merkezli ayrımcılığa karşı mücadele ettikleri için sürekli dışlanmış ve merkezi iktidarlarca kötü gösterilmiş topluluktur. Bu dışlanmışlık, sonraki yıllarda kendilerini merkezden uzakta ifade etmeye sevk etmiş ve Müslüman coğrafyasının uzak topraklarında (Batı Afrika, İç İran, Umman, İç Afrika ve Cezire dağları...) kendilerini göstermeye çalışmışlardır.
Onlar, Hz. Ali’nin ordusundan ayrıldıkları zaman Abdullah b. Habbab ve hamile eşini katlettikleri gibi örnekler üzerinden tanıtılmışlardır. Ancak bu anlatımlar, rakiplerinin tanımlamasıdır. Onlar, İbn Habbab olayını sürekli reddetmişler ve bu eylemi yapan Basra Haricilerinden olan Misar isimli şahsı da içlerine kabul etmemişlerdir.
Haricilerin Tahkim’de Tavrı
Hariciler için söylenen yaygın anlatım “hem Tahkim'i istedikleri hem de tahkim gerçekleşince Hz. Ali'ye karşı çıktıkları” şeklindedir. Yani Kur'an sahifelerinin kaldırılması üzerine Haricilerin Hz. Ali’yi Tahkim'e zorladıkları, yaklaşık 20 bin Haricinin Hz. Ali’yi tehdit ederek savaşı bıraktırttığı aktarılır. Bu görüşü teyit bağlamında Hz. Ali’nin “Ben size savaşa devam dedim siz bıraktırdınız" dediği nakledilir.
Oysaki savaşı durduranlar Hariciler değildir. Onlar, Ammar gibi savaşın devamım istemişlerdir. Onlar Hz. Ali’ye gelip, ''Allah'tan kork! Hani düşmanı yok edinceye kadar savaşacaktık” demişlerdir. Hariciler, Hz. Ali'nin Tahkim konusunda Eşas b. Kays’ın etkisinde kalmasından şikayetçidirler. Sonuçta onlar Tahkim’e gidilmesini savundukları için değil, Tahkim i reddettikleri için harekete geçtiler ve Hz. Ali'ye tavır alıp ordudan ayrıldılar, ancak tam tersi bir tavırla suçlandılar.
Yine bu bağlamda Haricilerin Ebu Musa’nın hakem olması için baskı yaptıkları söylenir. Oysa Hariciler, Ebu Musa’yı savunan Kahtanilerin tam tersine Kuzey Araplarından oluşan kabileler içinden geliyorlardı ve hakem olayını ilk baştan itibaren reddediyorlardı.
Onların Tahkimi istemedikleri ve Muaviye ile savaşa devam etmeyi istediklerini İbn Kesir de belirtir. “Onlar cahiliyye döneminde uygulanan hakeme gitme meselesine karşı oldular ve Maide 50. ayet gereği buna karşı çıktılar. Bunların o dönemdeki sayılan, Belazuri’nin rivayetinde geçtiği üzere 4 bin civarında olmalıdır.
Sonuçta, (Haricilerin tahkimi savundukları şeklindeki) bu rivayetler, Irak’ın ehl-i beyt taraftarı ravileri arasında ortaya çıkıp yayılmış taraflı anlatımlardır. Bir kere rivayetlerde Ali’nin haklılığı vurgulanmak istenirken, aynı zamanda Hariciler tutarsız insanlar olarak gösterilmektedir. Doğrusunu söylemek gerekirse Haricilerin, savundukları görüşlerde başından İtibaren bir tutarlılık mevcuttur. Bundan sonraki tavırları da böyledir.
Haricilerin kendi kaynaklarına göz attığımızda da onların bu tavırlarını rahatlıkla görürüz. Bunlar tahkimi reddettiklerini, savaşa devam edilmesini istediklerini bildirirler. Gerçekten de tahkim kararı okununca ordu içindeki Temimli Urve b. Udeyye “Hakimiyet Allah’ındır!” diye bağırmış ve bu slogan bundan sonra Haricilerin söylemi olmuştur.
Hz. Ali’nin ordusunun Kufe’ye dönmesinden sonra ordu sanki mağlup olmuş havasındaydı. Çünkü Haricilerin dediği gibi eldeki zafer aptalca kaçırılmıştı. İşte bu yüzden Hariciler ordudan ayrılıp Harura’ya çekildiler. Böylece İslam tarihinde kendilerine “Hariciler” denilen siyasal grup, ayrı bir fırka olarak ortaya çıkmış oldu.
Hariciler Harura’ya çekilince düşünceleri net olarak ayrılmaya başladı. Hucurat 9. ayet gereği haksızlık yapanla sonuna kadar savaşmanın gerekliliğini savunuyorlardı. Kur’an’daki ayet gereği “fitne kalmayıncaya kadar savaş” yapılmasını istiyorlardı. Bu tavırları bile kendilerine öğretilen dini yaşama çabası içerisinde olduklarının göstergesi olmalıdır. Ancak kendilerine öğretilen dine aykırı olduğunu gördükleri ilkesizlikler onları taşkınlıklara ve savrulmalara sürükleyecektir.
Hz. Ali'nin elçilerine şunu soruyorlardı: "Madem anlaşma yapacaksın, niye bizi savaştırdın bunca kan dökmemize vesile oldun?” Hz. Ali’ye karşı “Ölülerimiz nerede?” sorusunu sorarak "Ölülerimiz şehit ise şimdi bu tahkimi kabul ederek yaptıklarımızdan şüphe duymuş oluyoruz" diyorlardı. Onların isyanı, Hz. Ali’nin meşru halife olmasına rağmen silaha sarılarak sonuna kadar bunu müdafaa etmemesi ve insanların kesin olmayan hükmünü Allah'ın kesin olan hükmüne tercih etmesineydi.
Esasen Hz. Ali de din konusunda samimi olan bu grubu hep yanında görmek istemişti. Nehrevan öncesi bile onlarla çalışmak istiyor ve davet ediyordu.