Müslümanların Tarihi
Hakem Olayından Sonra Haricilerle Mücadele
Tahkimden Sonra
Hz. Ali, taraftarlarını Muaviye’ye karşı savaşmak üzere hazırlanmaya çağırdı. Bütün yaşananlara rağmen Sıffin öncesi duruma dönülmüş; tahkim kurumu çözüm olmamış, sorunun halli yine kılıca ve savaşın insafına bırakılmıştı!
Hz. Ali’nin Haricilere, Muaviye’yle mücadele için kendilerine katılmaları yönünde yaptığı çağrıya verdikleri cevapta, “Artık Allah rızası için değil, kendin için kızıyorsun. Allah hainlerin hilesini haşarıya ulaştırmaz.” diyorlardı.
Rivayetlere göre Hz. Ali başta, Haricileri bırakıp Muaviye’yle mücadeleye devam etmek istiyordu ancak gelişmeler onu Haricilerle karşı karşıya getirdi.
Hz. Ali, Kûfe’deki taraftarlarına ve valilerine savaşa hazırlanmaları yönünde talimatlar verdi; ama barış ortamından memnun olanlar savaşa gitmekte ağır davranıyorlardı. Hz. Ali'nin adamları, savaş hazırlıklarını yapmakla birlikle, Şam’a gitmeden önce Harici probleminin halledilmesini istiyorlardı. Gerekçeleri, Kûfe’den ayrılmaları halinde burada kalan Haricilerin ailelerine zarar verebilecekleriydi.
Bu arada Basralı Haricilerin yolda karşılaştıkları ünlü sahabi Habbab b. El-Eret’in oğlu Abdullah’ı öldürmeleri, Hz. Ali’nin onlara karşı harekete geçme tekliflerini daha ciddi düşünmesine neden oldu. Zira Hz. Ali, bundan önce, Şam yerine Hariciler üzerine harekete geçilmesi önerilerini reddetmişti. Abdullah’ın öldürülmesi, Şam yerine Nehrevan’a gitmek isteyenlerin eline önemli bir gerekçe verdi.
Kaynaklanır belirttiğine göre Hz. Ali, önce katillerin kendilerine teslim edilmesini istedi; ancak Hariciler, bu talebe, hepsinin katil olduklarını söyleyerek yanıt verdiler. Bizce Haricilere bu sözlerin söyletilmesi, haksız olduklarının pekiştirilmesi amacına matuftur.
Rivayetler, Hz. Ali’nin savaş anma kadar uzlaşma arayışlarım sürdürdüğünü göstermektedir. Hz. Ali’nin Haricilerden, katıl ya da katilleri teslim etmelerini istemesiyle, Hz. Osman’ın katillerinin Muaviye tarafından cezalandırılması için kendilerine teslim edilmeleri talebi arasındaki benzerliğe de dikkat etmemizde yarar bulunmaktadır.
İbadi kaynaklar, Abdullah b. Habbab’ı hunharca katleden Misar b. Fedela’nın Nehrevan’dan kovulduğunu söylemektedir.
Durum ne olursa olsun Hz. Ali ile Hariciler arasındaki gerginlik savaşla sonuçlanmıştır.
Nehrevan Savaşı
Hz. Ali’nin, “Ebû Eyyûb’un sancağı altına sığınanların, Küfe veya Medain’e gidenlerin ya da Haricilerden ayrılanların kurtulacağını'’ ilan etmesinden sonra savaş alanından ayrılanların sayısı epey fazlaydı. Bu çağrıdan sonra Haricilerin sayısı 2.000’in altına inmişti.
İşin ilginç tarafı, Abdullah b. Habbab’ın öldürülmesinden sorumlu tutulması gerekenlerden biri olan Mis'ar b. Fedeki, Ebû Eyyûb’un sancağına sığınarak hayatını kurtarmıştı. Neticede uzlaşma önerilerini reddederek orada kalan Haricilerle Hz. Ali’nin ordusu arasında savaş meydana geldi. Savaşta Hariciler büyük bir hezimete uğradılar; onlardan ancak birkaç kişi kurtuldu. Hareketin önderlerinden ise hiç kimse kurtulamadı.
Nehrevan Savaşının Sonuçları
Hz. Ali, Harici problemini Nehrevan’da kazandığı zaferle halletmiş görünüyorsa da savaş alanından ayrılarak kardeşlerini yalnız bırakan ya da savaştan yaralı olarak kurtulanlar, davalarını savunmaya devam ettiler. Nitekim Nehrevan’ın hemen akabinde az katılımlı da olsa Harici isyanlarının devam ettiğini görüyoruz. Bu muhalefet hareketi, Hz. Ali’nin öldürülmesiyle sonuçlanan eylemlerine kadar onu rahatsız etmeye devam ettiği gibi, kendisinden sonra iktidar koltuğuna oturanları da rahatsız etti. Nehrevan savaşı, Hz. Ali’ye karşı çıkan Haricileri ortadan kaldırmak yerine onların muhalefetlerini pekiştirdi.
Savaşın bitmesinden sonra Hz. Ali, ordusuyla Şam’a hareket etmek istiyordu. Ancak askerleri Nehrevan’daki çatışmalardan dolayı savaş malzemelerinin yıprandığım ve yeniden hazırlık yapmaları gerektiğini söyleyerek şehre gitmek istediler. Hz. Ali de Nuhayle’ye giderek kamp kurdu ve yola çıkıncaya kadar ordugahtan fazla ayrılmamalarını istedi; ancak kampın birkaç gün içinde boşaldığını gören Hz. Ali’nin onlara güveni kalmadı; kamp yerinden ayrılarak Kûfe’ye gitti.
Savaş gereçlerinin yıprandığını ileri sürerek şehre gitmek istediklerini söyleyenler arasında Eş‘as b. Kays da vardı. O, daha önce barış için öncülük yaptığı gibi, şimdi de savaşa gitmemek için mazeret ileri sürüyordu. Bu gelişme, Hz. Ali’nin Kûfelilere olan güvenini tamamen sarstı. Artık onlara güvenerek yola çıkılamayacağı kanaatine sahip olmuştu. Hatta bunu onlara yaptığı bir konuşmada ifade etti. Bir daha Muaviye’ye karşı harekete geçmek için ordu hazırlamaya teşebbüs etmedi. Bu durum, Hz. Ali’nin yenilgiyi kabul etmesinden başka bir şey değildi.
Prof. Dr. Adnan Demircan'ın Ali-Muaviye Kavgası (Beyan: 2015)
kitabından kısaltılarak alınmıştır.
Prof.Dr.Mehmet Azimli'nin Hz.Ali (Ankara Okulu: 2015)
kitabından kısaltılarak alınmıştır.
Abdullah b. Habbab ve Hamile Karısının Öldürülmesi Olayı
Bu noktada kaynaklar. Haricilerin Abdullah b. Habbab b. Eret ve hamile karısını vahşice öldürdüklerini naklederler. Hariciler ise bunun aleyhlerine yapılmış bir iftira olduğunu zikrederler.
Onlara göre; Misar b. Fedeki, Nehrevan’a gitmek amacıyla Basra'dan bir grup ile birlikte yola çıktı. Abdullah b. Habbab'ın bulunduğu köye geldiklerinde ona tahkimden bahsettiler. Abdullah,
"Babam, fitne çıktığında evimde oturmamı tavsiye etmişti."
şeklinde cevap verince, Misar;
“Allah bize babanın sana tavsiye ettiklerinden farklı şeyler tavsiye ediyor. O, 'Fitne ortadan kalkıncaya kadar onlarla savaşın."'demektedir."
şeklinde cevap vererek onu öldürdü.
Misar, Nehrevan'a ulaştığında oradakiler, işlediği cinayetten dolayı ona karşı çıktılar ve kendisini öldürmek istediler; fakat onların yanından kaçtı. Bunun üzerine ondan uzak olduklarını söylediler.