top of page

Abbasi İhtilali (745-749)

Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi (Çağrı:1989) adlı kitabın 3. cildinden

kısaltılarak alınmıştır.

Haşimi Muhalefeti

Abbasî hilafeti, Hz. Peygamber’in amcası Abbas’a dayanmaktadır. Abbasî hilafetinin kurucusu olan Abdullah es-Saffah, Hz. Abbas’ın torununun torunudur.

749 yılının başlarına kadar tarih sahnesinde, «Abbasîler» ve «Alevîler» kelimeleri açıkça görülmemiştir. Bunların yerine her ikisini de ihtiva eden başka tabirler kullanılmaktaydı: Beni Haşim, Haşimiler, Ehl-i Beyt gibi. Bu iki gurup, kendi hakları olduğu halde, Emevilerce gasp edildiğine inandıkları halifeliği ele geçirmek için Umeyye Oğullarına karşı birlikte mücadele veriyorlardı. 

Aleviler (Ali Taraftarları)

Hâşimoğulları’nın liderliği, uzun süre Hz. Ali taraftarlarında bulunmuştur. Bunların içinden çıkan liderler Umeyye Oğulları’na karşı defalarca harekete geçmişler, onların hakimiyetine karşı mücadele vermişlerdir. Ama Emeviler, bu hareketlere daima sert ve katı bir şekilde karşılık vermişler ve hareketin liderini ortadan kaldırmışlardır. Hz. Ali taraftarlarının bu şekilde verdiği kurbanlar arasında Hz. Ali’nin oğlu Hüseyin, torunu Zeyd ve Zeyd’in oğlu Yahya en önde gelenlerdir. Böylece bu gurup, önceleri düşmanlarını korkutan önemli bir güce sahip iken, küçük fırkalar halinde parçalandı ve gücünü kaybetti. 
 

Prof. Dr. Adem Apak'ın Ana Hatlarıyla İslam Tarihi-3 (Ensar:2017) 

kitabından kısaltılarak alınmıştır.

Abdullah b. Abbas (Hz. Peygamberin Amcası Abbas’ın Oğlu)

Abbasi hanedanının adını aldığı Hz. Peygamber'in (sav) amcası Abbas ve oğlu Abdullah, başlangıçtan itibaren siyasi olaylara katılmamışlardır. Özellikle Abdullah b. Abbas, ilimle meşgul olmuş, oğlu Ali de babasının yolunu takip etmiştir. Ancak o, Emevi halifesi I. Velid tarafından baskıya maruz bırakılınca 714 yılında başkent Dimaşk'ı terk ederek Suriye hac yolu üzerinde bulunan Humeyme'ye yerleşti.
 

Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi (Çağrı:1989) adlı kitabın 3. cildinden

kısaltılarak alınmıştır.

Abdullah b. Abbas’ın oğlu Ali

Abdullah b. Abbas’ın oğlu Ali, Emeviler ile barış halindeydi. Onların dostuydu. Kendisi için bir şey istemiyor, zühd ve ibadetle meşgul oluyordu. Velid b. Abdülmelik, Suriye bölgesinde Dımaşk yakınındaki Humeyme’yi ona vermiş, o da Hicaz’dan ayrılıp ailesiyle birlikte oraya yerleşmişti. 

Ne Humeyme’nin bulunduğu mevki ne de Ali b. Abdullah’ın karakteri kimseye, burasının bir hükümet değişikliği yapmak ve idareyi başka bir ailenin ele geçirmesine fırsat hazırlamak için merkezlik edeceği hissini vermiyordu. Bundan dolayı da Emeviler, Humeyme’nin kontrol ve murakabesiyle pek ilgilenmediler. Gerçekten de Humeyme sakin bir yerdi. Ali b. Abdullah da Emeviler’in güvenine layık bir kişiydi.
 

Prof. Dr. Adem Apak'ın Ana Hatlarıyla İslam Tarihi-3 (Ensar:2017) 

kitabından kısaltılarak alınmıştır.

Muhammed b. Ali (Abdullah b. Abbas’ın Torunu)

Humeyme'de Emeviler'e karşı isyan hareketi başlatmaya karar veren ilk kişi olarak Abbasi ailesinden Ali b. Abdullah'ın oğlu Muhammed kabul edilir. Kaynaklarda onun, sabırlı bir kişiliğe sahip olup, aynı zamanda mantıklı ve uzak görüşlülüğü ile tanındığı rivayeti vardır.  

Bu andan itibaren İslam tarihindeki siyasi mücadelenin belki en eski ve en ince propaganda faaliyeti de burada başlamış oldu. Humeyme, ihtilal düşüncesinin oluştuğu ve isyan hazırlıklarının yapıldığı merkez halini aldı. 

Humeyme'yi ihtilal merkezi olarak belirleyen Muhammed b. Ali, Horasan'ı ise propaganda sahası olarak tespit etti. Bu hususta Horasan'ın tercih edilmesi anlamlıdır. Zira burası Emevi devletinin kuruluşundan itibaren Arap kabileleri arasındaki asabiyet kavgalarının alanı olmuş, ayrıca bölgenin başkent Dimaşk'a uzaklığı da ihtilalciler için büyük bir avantaj teşkil etmiştir. Bütün bunların yanında Horasan'da Emevi devletine kin besleyen pek çok mevalinin bulunması da hareketin diğer bir güvencesini oluşturmuştur. Emevi yönetimine karşı muhalefetin merkezi olan Küfe ise Horasan ile Humeyme arasında irtibatı sağlayan bir üs vazifesi görmüştür. 

Abbasi propagandası Kûfe'de başladı. (718). 725-26 yılında Horasan istikametinde birçok dai görevlendirildi. Bunlar başlattıkları ilk faaliyetlerinde dönemin Horasan valisinin takibi sonucunda yakalanıp idam edildiler. 
 

Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi (Çağrı:1989) adlı kitabın 3. cildinden

kısaltılarak alınmıştır.

Humeyme ise sakin görünüyordu. Abbasî ileri gelenleri mescitlerde, camilerde ibadetle meşgul oluyorlardı. Namaz ve takva en açık özellikleriydi. Propogandayı Küfe ve Horasan’daki taraftarları vasıtasıyla yürütüyorlardı. Humeyme’deki liderler, hicrî ikinci asrın başlarında davetçiler ve yetkili vekiller tayin etmek, onların faaliyetlerini düzenlemek suretiyle işe başladılar. 

Humeyme'de işleri Muhammed b. Abdullah b. Abbas plânlayıp yürütüyordu. Daîler ve nakibler gönderiyor, Kûfe’de işlerin nasıl gittiğini, Horasan’da ne olup bittiğini Humeyme’den takip ediyordu. Muhammed, Emevîler’i kendisinden kuşkulandırmadan ve etrafa bir şüphe kokusu yaymadan işine devam etti. 743’te vefat etti. 
 

Prof. Dr. Adem Apak'ın Ana Hatlarıyla İslam Tarihi-3 (Ensar:2017) 

kitabından kısaltılarak alınmıştır.

İmam İbrahim ve Ebu Müslim’e Görev Verilmesi

745 yılında İmam Muhammed b. Ali vefat edince, yerine vasiyeti gereği oğlu İbrahim geçti. İbrahim ilk iş olarak Horasan'da gelişmekte olan ihtilal faaliyetini hızlandırmak adına Ebu Müslim'i mukaddes ailenin vekili sıfatıyla Horasan'a gönderdi. Harekete lider tayin edilen Ebu Müslim'in milliyeti kesin olarak bilinmemekle beraber, Arap olmadığı muhakkaktır. Anlaşıldığı kadarıyla o, Abbasi ailesine intisap etmeden önce Kûfe'de köle veya mevla olarak yaşıyordu.
 

Ebu Müslim'in Horasan'a gönderilerek hareketin liderliğini üstlenmesi, Abbasi ihtilali için bir dönüm noktası kabul edilir. Çünkü o zamana kadar davet için şiddet ve kuvvete başvurulmamış, dailer kendilerine tüccar veya yola çıkmış hacı adayları görüntüsü vermişlerdi. Ebu Müslim Horasani'nin Abbasi davetine katılmasıyla birlikte hareket potansiyelden eylem safhasına geçmiştir. Bu safha ise Emevi saltanatının çöküşü ile sona eren kesintisiz savaşlar dönemidir.
 

Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi (Çağrı:1989) adlı kitabın 3. cildinden

kısaltılarak alınmıştır.

İşleri oğlu İbrahim üzerine aldı. Başlattıkları davet, durmaksızın yürüyordu. Bu sırada Emevî hilâfetine Mervan geçmişti. Mervan, dünyanın kendine karşı bir hareket içinde olduğunu ve tahtının sallandığını, özellikle de Horasan’ın kaynadığını hissediyordu. Horasan üzerindeki otoritesini kaybetmek üzereydi. Bu işleri organize eden başın kim olduğunu ve bu tehlikeli hareketin kim adına yapıldığım öğrenmeye çalıştı. Fakat başaramadı.

Haşimî daveti Horasan’da iki yoldan yürüdü. Birincisi, Humeyme liderlerinin, Horasan şeyhlerinden ve başkanlarından Ehl-i Beyt’e sevgisi ve Emevîler’in yaptıklarına kızgınlığıyla tanınanlarla irtibat kurmasıdır. Bu kişilerin çoğu gizli daveti benimsiyor ve kabul ediyorlardı. 

Diğer yol da Horasan’a tüccar kılığında davetçiler gönderilmesidir. Her davetçinin bizzat kendisinin seçtiği veya Humeyme’deki imam tarafından tayin edilen on iki nakibi vardı. İmamın. nakiblerle irtibatı olmazdı. Dolayısıyla da nakibler zamanın imamım tanımazlardı. Bu özellik nakiblerle davetçiler arasındaki en bariz farklardan biridir. Her bir nakibin sayıları yetmişe varan davetçisi olurdu. Bu davetçilerin de cemaatları vardı. Abbasî daveti böylece Horasan’ın her tarafında bulunan gizli hücreler vasıtasıyla yayılırdı. 

Davetçilerin ve nakiblerin en çok işledikleri propaganda temaları, Araplarla Arap olmayanların eşitliği, Ehl-i Beyt’in fazileti ve imamlık haklarıydı. Aynı zamanda Emevîler’in hatalarını anlatıyorlar, onları İslam’ın ruhuna ters düşen dünya hükümdarları olarak tavsif ediyorlardı. Bu teşkilatlanma sonucu bütün Horasan, Emevî ailesine düşmanlık duygularıyla dalgalanır ve halifeliğin Ehl-i Beyt’in hakkı olduğuna inanır hale geldi.
 

Prof. Dr. Adem Apak'ın Ana Hatlarıyla İslam Tarihi-3 (Ensar:2017) 

kitabından kısaltılarak alınmıştır.

İhtilalin Başlaması (747)

Horasan'da ihtilal hazırlıkları tamamlandıktan sonra 15 Haziran 747 tarihinde İmam İbrahim'in gönderdiği siyah bayrak açılmak suretiyle Abbasi faaliyeti resmen başlatılmış oldu. Horasan'da Emevilerin son valisi ve bölgedeki Mudar kabileler ile mücadele halindeydi. Yıpratıcı çatışmalar her iki tarafı perişan etmişti. Bu şartlardan istifade eden Ebu Müslim, Horasan şehirlerinde rahatlıkla propaganda yapabilmiş, üstelik, savaş halindeki iki düşman birliği arasında karargâh kurma cesaretini gösterebilmişti. 

Horasan'daki güç dengelerin kendi lehine geliştiğini gören Ebu Müslim, kısa süre sonra Horasan'daki Emevi taraftarlarının toplanmasına fırsat vermeden eyaletin başşehri Merv'i işgal etti. 748 yılında Emevi valisi Nasr'ın Nisabur'u terk etmesiyle Horasan hakimiyeti tamamen Abbasi destekçilerinin eline geçmiş oldu. 

Abbasi orduları komutanı Kahtabe batıya doğru ilerleyerek sırasıyla Rey ve Hemedan ve Nihavend'i zapt etti. 749 yılında Isfahan civarında Emevi ordusuna karşı bir kez daha üstünlük sağlayınca Irak yolu açılmış oldu.
 

Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi (Çağrı:1989) adlı kitabın 3. cildinden

kısaltılarak alınmıştır.

Humeyme liderleri 745 yılında hedeflerini gerçekleştirme istikametinde büyük bir adım atmaya, fikir ve davet safhasını aşıp, harekete geçmeye karar verdiler. Emevîler’e karşı mücadele verecek Horasanlılara komuta etmek üzere tarihin büyük askerî dehalarından birini, Ebû Müslim el-Horasanî’yi seçtiler. 
 

Horasan’ın Emeviler’in elinden çıkması ve Abbasiler’in emrine girmesi Haşimi zaferlerinin habercisiydi. Bundan sonra Haşimiler’in tarafı kuvvetlendi. Sonra orduları zaferler kazanarak Horasan’dan harekete geçti. Nihayet Irak’a vardılar.  

İmam İbrahim’in Öldürülmesi

Mervan’ın görevlendirdiği adamlarından bir kısmı, Ebû Müslim el-Horasanî'den İmam İbrahim’e mektup götüren bir elçiyi huzuruna getirdiler. Mektupta Ebû Müslim, İmam İbrahim’e kendine ait haberler bildiriyor ve durumunun ne olduğunu anlatıyordu. 

Mervan, Dımaşk’taki valisine bir mektup gönderdi. Ona, Humeyme’ye gidip İbrahim’i yakalayarak kalabalık bir gurup içinde kendisine göndermesini emrediyordu. Velid, Mervan’ın emrini yerine getirdi. Vali, İbrahim, kasabanın mescidinde otururken yanına geldi. Etrafı sarılıydı. Onu yakaladı ve halifenin emrini uyguladı. (749) 

İbrahim, sonunun nereye varacağını anlamıştı. Kardeşi Ebu’l-Abbas’ı imam tayin etti ve ona Kûfe’ye gitmesini söyledi.

Bu arada Ebû Seleme’ye de bir mektup yazarak bağlılarının işlerine nezaret etmesini emretti. Horasan halkına da Kûfe’nin idaresini Ebû Seleme’ye verdiğini bildirdi. 

Kûfe’nin Kontrolünün Ele Geçirilmesi

749’da Kûfe’ye gelen bu ordular, Ebû Seleme’ye destek oldular ve idareyi ona teslim ettiler. 

Abbasi hilafetinin kuruluşunda Ebû Seleme’nin payı büyüktür. Ebû Seleme, siyaset ve devlet idaresini bilen, varlıklı bir insandı. Zaman zaman davetin önüne çıkan engelleri maharetle bertaraf eder gerek davet ve gerekse bu yola kendini adamış olan kimseler uğruna servetini cömertçe harcardı.

Horasan birlikleri, Kûfe’ye gelince burada bulunan askeri liderler, Ebû Seleme’nin hizmetlerini gözeterek genel komutayı kendisine devrettiler. Bu arada, Humeyme’yi bir müddet önce terk etmiş olan Abbasîler de Kûfe’ye gelerek Ebû Seleme’nin emir ve komutasına girdiler.  

Ebû Seleme’nin Ali Taraftarlarına İktidarı Verme Gayreti

Rivayete göre Ebû Seleme, Hz. Ali evladının ileri gelenlerinden Cafer es-Sadık ile Abdullah b. Hasan ve Ömer b. Zeyne’l-Abidin’e birer mektup göndermiş ve elçiye şu tenbihatta bulunmuştu: 

«Önce Câfer es-Sâdık’a git. Eğer Câfer sana olumlu cevap verirse diğer iki mektubu yırtar atarsın. Şayet o fikrimizi kabul etmezse, oradan Abdullah’a gidersin. Eğer o kabul ederse ne âlâ, öbür mektubu yok edersin. Şayet Abdullah da olumsuz cevap verirse, bu defa da Ömer’e gidersin.»

Elçi, Ebû Seleme’nin tenbihine uyarak ilk önce Cafer es-Sadık’ın yanına gitti ve kendisine mektubu iletti. Fakat mektubu alan Cafer es-Sadık, “Bizim Ebû Seleme ile bir işimiz yoktur. O başka taraftadır” diye cevap verdi. Elçinin mektubu okuması için ısrar etmesi üzerine de hizmetçisini çağırarak ışığı yakınına getirmesini emretti ve mektubu ateşe tutarak yaktı. 

Elçi bunun üzerine oradan ayrılarak Abdullah'ın yanma gitti. Abdullah mektubu alınca onu öpüp alnına koydu ve okuduktan sonra kalkıp Cafer es-Sâdık’ın yanına gitti. Ona şöyle dedi: 

“Bu mektubu bana Ebû Seleme göndermiş. Beni halife olmaya davet ediyor. Bu mektubu da Horasanlı bazı taraftarlarımız getirdiler.”

Cafer es-Sadık şöyle dedi: 

“Horasanlılar ne zaman sizin taraftarlarınız oldular? Yoksa Ebû Müslim'i oraya sen mi gönderdin? Horasanlı herhangi bir kimsenin ismini bilir, kendisini tanır mısın? Birbirinizi tanımadığınız halde, Horasanlılar nasıl olur da senin taraftarın olurlar?» Abdullah, «Niçin böyle konuşuyorsun?» diye sorunca Cafer es-Sâdık: “Allah şahittir ki ben her Müslümana nasihat etmeyi kendime vazife bilirim. Hal böyle iken sana nasihat etmemem mümkün değildir. Abdullah, sen kendini boş heveslere kaptırma. Bu devlet onlara müyesser olacak. Sana getirilen bu mektubun bir benzerini az önce bana da getirdiler.”

Bu sözleri dikkatle dinleyen Abdullah, Cafer es- Sâdık'ın yanından ayrıldığı zaman, biraz önce Ebû Seleme'ye gönderdiği olumlu cevaptan geri dönmüş bulunuyordu. 

Öte yandan, Ömer ise, «Ben onun bahsettiği adamı bile tanımıyorum. Dolayısıyla, kendisine olumlu cevap vermem mümkün değildir» diyerek Ebû Seleme’nin teklifini kabul etmedi. 

Bütün bunlar olup biterken, Saffah ve arkadaşları Kûfe’de meydana gelen gelişmelerden habersiz bulunuyorlardı. Bu arada, Horasanlı askerler, Kûfe’nin yakınlarında karargâh kurmuşlardı. Bu askerler burada kırk gün kadar bekledikten sonra sıkılarak, Ebû Seleme’ye halifenin ne zaman ilân edileceğini sormaya başlamışlardı. Ebû Seleme ise, «Acele etmeyin. Şimdi onun zamanı değildir.» diyerek onları yatıştırıyordu.

Sonunda Kûfe’nin dışında beklemekte olanlar gidip Ebu’l-Abbas’a biat etmeye karar verdiler.
 

Prof. Dr. Adem Apak'ın Ana Hatlarıyla İslam Tarihi-3 (Ensar:2017) 

kitabından kısaltılarak alınmıştır.

Ebu’l Abbas’a Biat Edilmesi

Ebu'l-Abbas, Horasan'dan gelen ihtilal ordusunun Kufe'ye girmesinden bir ay sonra ailesiyle birlikte Kufe'ye intikal etti.  Fakat burada beklediği ilgiyi göremedi. Çünkü şehirdeki Şiilerin lideri konumunda bulunan Ebu Seleme, aslında hilafete onların değil, Hz. Ali evladından birinin gelmesini istiyordu. Ancak ihtilal lideri Ebu Müslim Horasani'nin güvenilir adamları bu taktiğinin farkına vararak durumu bildirdi. Bunun üzerine ihtilal mümessillerinden müteşekkil on iki kişilik bir grup derhal Kufe'ye gelerek Ebu'I-Abbas'a biat ettiklerini ilan ettiler. Neticede ihtilalin hazırlanmasında ve başarıya ulaşmasında neredeyse dikkate değer hiçbir rolü ve katkısı bulunmayan Ebu'l-Abbas, 28 Kasım 749 Cuma günü Küfe Camii'nde biat alarak ilk Abbasi halifesi oldu. 

Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi (Çağrı:1989) adlı kitabın 3. cildinden

kısaltılarak alınmıştır.

Bunu öğrenen Ebû Seleme, atına binerek arkadaşlarıyla birlikte Ebu’l-Abbas’ın yanına gitti, kendisini bağışlamasını dilemeye başladı. Bunun üzerine Ebu’l- Abbas ona şöyle dedi: 

«Seni bağışladık Ebû Seleme, doğru söylüyorsun, biz seni takdir ederiz. Yapmış olduğun hizmetleri de unutacak değiliz. Senin hatalarını affettik. Sen şimdi karargâhına dön. Askerlerinin arasına herhangi bir fitne girmesine izin verme.»

Ebu’l-Abbas, Ebû Seleme’ye yukarıdaki sözleri söylemişti ama, o, bu sözlerinde samimi değildi; onu gerçekten bağışlamamıştı. Ancak henüz Ebû Seleme’nin yardım ve desteğine ihtiyacı vardı. 

Ebu’l-Abbas bu olaydan sonra camiye giderek, halka hitaben ilk hutbesini okudu. Halktan kendisine biat etmelerini istedi. Bu arada bazı akrabalarım ve kendisine bağlı kimseleri muhtelif yerlerde bulunan askeri birliklerin başına getirdi. 

Ebu’l-Abbas, Ebû Müslim’e bir mektup yazarak Ebû Seleme’nin hilafetin başkasına geçmesi için çalıştığını bildirdi. Mektup muhteva olarak baştan sona kadar Ebû Müslim’i Ebû Seleme’yi öldürmeye teşvikle dolu idi. Ebû Müslim bu mektubu alınca, Ebu’l-Abbas’ın asıl maksadını anlamakta zorluk çekmedi. Ebû Seleme, pusuya düşürülerek öldürüldü. 
 

Prof. Dr. Adem Apak'ın Ana Hatlarıyla İslam Tarihi-3 (Ensar:2017) 

kitabından kısaltılarak alınmıştır.

Abbasiler, ihtilal hazırlıklarının başladığı ilk anlardan itibaren Şiilerle birlikte hareket ediyormuş gibi görünüyorlar, başlangıç aşamasında gerçek niyetlerini açığa vurmuyorlardı. Ancak onlar, iktidarı ellerine geçirince, amcaoğullarına sırt çevirdiler. Bizzat Ebu Müslim, o dönemde Şiilerin önderi konumundaki Ebu Seleme ile Süleyman b. Kesir'i ortadan kaldırdı. Böylece Abbasiler, iktidarı kimseyle paylaşmayacaklarını açıkça ilan etmiş oldular.
 

bottom of page