Müslümanların Tarihi
İsyan ve Hz.Osman'ın Şehid Edilmesi
İsyanın Kökleri
Hz. Osman dönemi sadece parlak zaferlerin gerçekleştirildiği bir süreç değil, aynı zamanda İslam toplumunu derinden sarsan hadiselerin yaşandığı bir süreci çağrıştırır. Bu nedenledir ki tarihçiler, Hz. Osman'ın hilafet dönemini kronolojik olarak genelde iki kısma ayırmışlardır: [1]
-
Birincisi (H.24-29/M.644-649) yıllarını içine alan “Sükûnet Dönemi”,
-
İkincisi (H.30-35/M.650-655) yılları arasında tekabül eden ‘‘Karışıklık Dönemi"
İlk altı yılda, yukarıda belirtildiği gibi, fetihler önceki hızıyla devam etti ve gelirlerin artması neticesinde maddî refah seviyesi daha da yükseldi. Bu zenginleşmeyle birlikte halkın yeme, içme ve giyinme alışkanlıklarında önemli değişiklikler ortaya çıktı. Ganimet gelirlerinin bol olduğu, lüks ve refahın arttığı bu yıllarda, halkın önemli kısmı Hz. Osman’ın yönetiminden memnundu. Hatta Hz. Osman’ın bu yıllarda halk tarafından Hz. Ömer’den daha çok sevildiği söylenmektedir. Müslümanların gündeminin birinci maddesini, fetih konusu teşkil etti. [2]
Muhalefetin Başlaması
650 yılında başlayan Karışıklık Dönemi’nde Müslümanlar arasında ihtilaflar ortaya çıktı. [3]
Hz. Osman ve valilerini eleştirme şeklinde başlayan muhalefet hareketi, giderek yönetimi hedef alan yıkıcı bir faaliyete dönüştü. Özellikle fethedilen bölgelerde askeri maksatla kurulup muhtelif Arap kabilelerinin iskân edildiği Kûfe, Basra ve Fustat şehirlerinde boy gösteren bu hareket, Kureyş’e karşı bir kabilecilik mücadelesine dönüştü. [4]
Kuşkusuz Halife’ye karşı gelişen tepkiler birden meydana gelmedi; yavaş yavaş gelişti. Özellikle eyalet valilerinin icraatlarından rahatsızlıklar duyuluyordu. Onun yumuşak kişiliği, bir taraftan akrabalarının devlet içinde geniş bir nüfuz elde etmelerini sağlarken bir yandan da ona muhalefet edenleri cesaretlendiriyordu. Siyasî vizyonu da kişiliği de Hz. Ömer kadar güçlü değildi. Belki de bu yüzden Hz. Ömer’in ardından iktidara gelmek, onun şanssızlığıydı. [5]
Hz. Osman’dan önceki iki halifenin vali olarak atadıkları kimselerin akrabalarından olmamasına özen gösterdiklerini görüyoruz. Öte yandan valilerin çoğu, Kureyş’ten seçilmekle birlikte Kureyş dışındaki kabilelerden de atama yapılıyordu. Ancak Hz. Osman’ın valilikleri Kureyş’e ve büyük ölçüde akrabalarına tahsis etmesi, halkta tepkiler oluşturmaya başlamıştı. [6]
Hz. Osman’a sadece eyalet merkezlerinde muhalefet edilmiyordu. Medine’de de başta Ashab’ın ileri gelenlerinden bazıları olmak üzere, Hz. Osman’ın kimi icraatlarını ve akrabalarının onun yetkisini ve konumunu kullanarak fazla nüfuz ve güce kavuşmalarını eleştiren birçok insan vardı. [7]
Kûfe’de Muhalefetin Başlaması
Hz. Osman yönetimine karşı ilk ciddi muhalefet Bekr, Rebia, Ezd, Kinde, Temim, Kudaa gibi fetihlerde büyük yararlılık gösteren güçlü kabile mensuplarının bir arada yaşadığı Kûfe’de ortaya çıktı[8]
Çok farklı etnik çeşitliğe ev sahipliği yapması, dolayısıyla kozmopolit bir mekân olması sebebiyle Kûfe, gerek halifeler gerekse valiler için yönetilmesi en zor şehirlerin başında yer alır. Nitekim hem Hz. Ömer, hem de Hz. Osman en fazla vali değişikliğini burada gerçekleştirmişler, ancak yine de şehir halkını yöneticiler konusunda memnun edememişlerdir. [9]
Hz. Osman, Küfe valiliğine ana bir kardeşi Velîd ibn Ukbe’yi tayin etti. Bu zat şarap düşkünüydü. Kûfe halkı durumu halifeye bildirdiler. İnceleme aşamasından sonra olayın doğruluğu anlaşılınca Hz. Osman Velîd’i görevden alarak, onun yerine yine Beni Ümeyye’den Sa’d ibn As’ı tayin etti.[10]
Hz. Osman'ın halifeliğinin ikinci döneminde Kufe'de yönetim aleyhtarı hareketleri organize edenlerin başında şehrin ileri gelenleri gelir. Bu şahıslara daha sonra başka Kufeliler de katılmıştır. Yönetim muhaliflerinin çoğalmasından ve bozgunculuk yapmasından rahatsız olan Sa'id durumu başkente bildirince Hz. Osman, adı geçenlerin Şam'a gönderilmeleri emrini verdi. Halife ayrıca Şam valisi Muaviye'ye şöyle bir bilgi notu gönderdi: "sanki fitne için yaratılmış olan bazı kimseler sana geliyor. Onların fitne çıkarmalarını önle.” [11]
Muaviye Kufe'den gelenlere çok iyi davrandı. Onlara eyaletlerinde almakta oldukları maaşlarını vermeyi sürdürdü. Zaman zaman da onlara tavsiyelerde bulunarak bozgunculuk yapmaktan sakınmalarını istedi. Ancak gelenlerin düşünce ve davranışlarında herhangi bir değişme olmadı. Bunun üzerine Muaviye onları Kufe'ye geri gönderdi. Muhalifler eski faaliyetlerine kaldıkları yerden devam ettiler. [12]
Durum başkente tekrar intikal ettirilince, Hz. Osman yönetim muhaliflerini bu defa ikinci olarak Hıms valisi Abdurrahman b. Halid b. Velid'in yanına sürgün etti. Abdurrahman gelenlere Muaviye gibi nazik davranmadı. Nereye giderse onları da yanına aldı; kendisi atına binmiş olarak giderken, onları yaya yürüttü. Kufeliler sonunda pişmanlıklarını ifade ederek validen kendilerini serbest bırakmasını istediler. Abdurrahman da gitmelerine izin verdi. [13]
Hz. Osman’ın gerçekleştirdiği bu sürgün kararı da beklenen neticeyi vermemiştir. Kûfe’den Şam'a, daha sonra Hıms'a gönderilen yönetim muhalifleri, belki kısa bir dönem için karışıklık çıkarmaktan men edilmişlerdir, ancak onlar daha sonra serbest kaldıklarında eski davranışlarım daha da artırarak devam ettirmişler, sonra da Kufe'deki isyan hareketlerinin organizatörü olmuşlardır.[14]
Basra’da Muhalefet
Kûfe’deki hareket Irak’ın ikinci büyük merkezi Basra’da da yankı bulmuştu. Fitneden en az etkilenen merkezlerden olan Suriye’de ise ilk Müslümanlardan Ebû Zer, Muaviye’nin bazı harcamalarını ve Müslümanların ihtiyaç fazlası mallarını Allah yolunda sarf etmeyip biriktirmelerini şiddetle eleştirmesiyle zenginler aleyhine bir hareketin başlamasına yol açmıştı. Ebû Zer, Muaviye’nin şikâyeti üzerine Hz. Osman tarafından Medine’ye çağrıldı. Hilafetin dünyevi bir iktidar haline gelmesinden endişe eden Ebû Zer tenkitlerini devam ettirince kendi isteğiyle Rebeze’ye gönderildi, onun zorla gönderildiği de söylenmektedir.[15]
Mısır’da Muhalefet
Hz. Osman’ı yıpratan akrabalarından biri de Amr ibn As’ın yerine Mısır valiliğine atadığı Abdullah ibn Ebî Sarh oldu. Bu zat Hz. Osman'ın sütkardeşiydi. Mekke’nin fethinden önce Müslüman olmuştu. Medine’ye hicret ederek Hz. Peygamber’in vahiy katipliğini dahi yaptı. Sonra, Mekke’ye kaçarak irtidat etti. İslam’a ve Hz. Peygamber’e karşı hakarette bulundu. Mekke’nin fethinde, nerede bulunursa öldürülmesi gerekenler arasında idi. Fakat Hz. Osman’ın araya girmesi ile Hz. Peygamber onu bağışlamıştı. Bundan sonra, iyi bir Müslüman olduğu ve Kureyş’in ileri gelenleri arasında yer aldığı görülmektedir. [Yine de ] Dinden döndüğünden dolayı, ashab arasında hiç sevilmemekteydi. Bu zatın vali olması ise, Hz. Osman yönetimine karşı eleştirilerin artmasına sebep oldu.[16]
Mısır valisinin hataları, daha çok abartılmaktaydı. Mısırlılar, Abdullah’ı Halifeye şikâyet ettiler. Hz. Osman, valilerinden şikayetçi olan Mısırlıları, valiye bildirdi. Bunun üzerine şikâyette bulunan kişiler dövüldü. Böylece, devlet başkanının taraflı tutumu yüzünden, tebaanın şikayet hakkı da tehlikeye girmiş oldu. Halk halifesine güvenemez duruma düştü. [17]
Mısır’da da Hz. Osman ve Vali Abdullah b. Sa‘d b. Ebû Serh’e karşı şiddetli bir muhalefet başlatılmıştı. Muhalefetin liderliğini, babasının vefatı üzerine Hz. Osman’ın himayesinde büyüyen ve istediği valilik görevine tayin edilmeyince Mısır’a giderek oraya yerleşen Muhammed b. Ebû Huzeyfe ile Hz. Ali’nin himayesinde büyüyen Muhammed b. Ebû Bekir yapıyordu. Valilikten azledildikten sonra Filistin’e çekilen Amr b. As’ın da Mısır’daki muhalefeti gizlice desteklediği rivayetleri vardır. [18]
Bu dönemden itibaren Kûfe, Basra ve Mısır’daki muhalif gruplar birbirlerine gönderdikleri mektuplarda Hz. Osman’ı ve valilerini ağır bir şekilde eleştiriyorlar, onların din kurallarını çiğneyip zulme başvurduklarını ileri sürerek halkı yönetime karşı isyana çağırıyorlardı.[19]
Hz. Osman’ın Müfettişler Göndermesi
Hz. Osman'ın halifeliğinin ikinci döneminde merkezden uzak şehirlerde meydana gelen olayların haberleri Medine'ye gelmeye başlamıştı. Diğer taraftan başkente halkı yönetime karşı ayaklanmaya çağıran mektuplar da ulaşıyordu. [20]
Hz. Osman muhataplarına ne yapılması gerektiğini sorduğunda onlardan, güvendiği bazı şahısları kontrol amacıyla vilayetlere göndermesi tavsiyesini aldı. Bunun üzerine Muhammed b. Mesleme'yi Kûfe, Üsame b. Zeyd'i Basra, Abdullah b. Ömer'i Şam ve Ammar b. Yasir'i Mısır'a gözlemci olarak gönderdi. [21]
Gidenler Ammar dışında vilayetlerden döndüler ve yaptıkları incelemeler sonucunda herhangi bir olumsuzluk tespit etmedikleri raporunu verdiler. İslam tarihi kaynaklarında Ammar b. Yasir'in Mısır valisi hakkında nasıl bir rapor verdiği hususunda herhangi bir bilgi mevcut değildir. Ancak Ammar'ın vali ile tartıştığı dikkate alınırsa, söz konusu raporun müspet olmadığı anlaşılır. [22]
Hz. Osman’a Yapılan Uyarılar
Ka’b’ın Uyarıları
Hz. Osman’ı eleştirenlerden biri Ka’b idi. Onun eleştirisine sert tepki gösteren Hz. Osman, Ka’b’a: “Sen mi bana hakkı öğreteceksin? Sen müşrik bir adamın sülbündeyken, ben Allah’ın Kitabını okuyordum.” demişti. Bunun üzerine Ka’b halifeye, müminlerin yöneticiliğinin sorumluluk gerektirdiğini hatırlatarak. “Ey Osman, Allah’ın Kitabı, kendisine ulaşan ve okuyan içindir. Onu okumada biz de sana ortak olduk. Ne zaman ki okuyan içindekine uymaz ise aleyhine delil olur.” şeklinde cevap verdi. Bu tartışmada hazır bulunan Mervan, Hz. Osman’ı, “Senin yumuşaklığından dolayı, sana karşı böyle saygısız davranıyorlar.” diyerek kışkırtmıştı. Bunun üzerine Hz. Osman, Ka’b’a on kırbaç vurulmasını emretti. [23]
Hz. Ali’nin Uyarıları
Hz. Osman’ın yönetimi konusunda şikayetlerin yoğunlaşması üzerine Hz. Ali, Halife Osman’ın yanına giderek, halkın kendisine geldiğini ve yönetimden hoşnut olmadığını, hatta bizzat kendisinin de şikayetçi olduğunu bildirdikten sonra, halkın tepkisini dikkate almasını önerdi. Ayrıca, “Bu ümmetin, öldürülen devlet başkanı olmaktan sakın.” uyarısında da bulundu. Bu uyarı karşısında Hz. Osman, yaptıklarının doğru olduğunu, yönetimde haksızlık yapılmadığını belirtmişti. Ali-Osman görüşmesinde de hazır bulunan kâtip Mervan, Hz. Ali’ye: “Vallahi, eğer isterseniz, aramızda kılıcı hakem tayin edelim.” diyerek gözdağı vermişti.
Buna rağmen, bir süre sonra Ali, tekrar Hz. Osman’a gelerek; insanların toplanıp kendisine geldiklerini, Abdullah ibn Ebî Sarh, İbn Amr, Sa’d ibn As ve Mu’aviye hakkında şikâyette bulunduklarını iletti ve bu konuda halifenin dikkatini çekti. Ayrıca Hz. Osman’ın valilerinin yaptıkları haksızlıkları tek tek de saymıştı.[24]
Kendisine yapılan ikazlardan alman halife, "Sen benim yerimde olsaydın, ben sana böyle bir serzenişte bulunmaz, seni kınamazdım. Muğire'yi Ömer tayin etmişti. Ben İbn Amir’i vali tayin ettim diye niye beni kınıyorsun?" sözüyle kendisine haksızlık yapıldığını ima etti.
Hz. Ali ise, "Ömer valilerini sürekli kontrol altında tutar, hata yaptıklarında onları en ağır şekilde cezalandırırdı. Fakat sen bunu yapmıyorsun. Akrabalarına da yumuşak davranıyorsun” cevabını verdi. Bu defa Hz. Osman sürekli tenkit edilen Muaviye'nin de Hz. Ömer tarafından tayin edildiğini, kendisinin de onu görevde tuttuğunu söyleyince, Hz. Ali "Muaviye’nin, Hz. Ömer'in kölesi Yerfe'den daha çok Ömer'den korktuğunu bilmiyor musun? Fakat Muaviye bugün sana danışmadan bir sürü şeyler çeviriyor ve 'Osman böyle emretti' diye konuşup dururken sen onu engellemiyorsun", sözleriyle mukabelede bulundu.
Bu ifadeler, Hz. Ali'den de gelmiş olsa halifenin kendisine yapılan tenkit ve tavsiyelerden rahatsız olmaya başladığını gösterir. Nitekim Hz. Ali ile yaptığı görüşmeden sonraki konuşmasında rahatsızlığını açıkça dile getirmiştir: [25]
"Allah'a yemin olsun ki, ibn Hattab'ı kınamadığınız hususlarda beni kınıyorsunuz. O size ayağıyla tekme vurur, eliyle tokat atar, diliyle gerekeni söylerdi de sesinizi çıkarmazdınız. Ama ben yumuşak davrandım. Elimi ve dilimi sizden uzak tuttum. Allah'a yemin olsun ki, taraftarlarımın sayısı sizden daha çoktur. Adamlarımı çağırırsam onlar hemen gelirler. Bu nedenle bana dil uzatmayın ve valilerime ta'n etmeyin." [26]
Halktan gelen feryadın artması üzerine Hz. Ali, oğlu Hasan’ı Hz. Osman’a göndererek, ona halkın nefreti hakkında duyduklarını iletti. Bu uyan karşısında Hz. Osman sinirlenerek, Hz. Ali’nin oğluna: “Baban zannediyor ki, hiç kimse ne yaptığını bilmiyor. Fakat biz ne yaptığımızı biliriz.” Bundan sonra Hz. Ali, oğlunu da Hz. Osman’a göndermedi. [27]
Bu konuda bir noktaya daha işaret etmek lazımdır. Hz. Osman, Hz. Ali’den devamlı olarak şüphelenmekteydi. O, Ali’nin halife olmak istediği için, halkın şikayetlerini abarttığını sanmıştı. [28]
Amr b. Zurara
Hicretin 33. yılında, Hz. Osman yönetimine karşı bir grup Müslüman harekete geçti. Bunlar Osman’ın görevden alınarak, onun yerine Ali’ye biat edilmesinin gerektiğini çevreye yaymaya başladılar. Bu grubun ileri gelenlerinden Amr ibn Zurara: “Ey insanlar, Osman bildiği halde hakkı terk etti. İyilerinizi aldatarak kötü olanlarınızı iyi olanlarınız üzerine vali tayin etti” şeklinde propaganda yapmaktaydı. Amr’ın bu etkinliklerinden dolayı, Hz. Osman onu Şam’a sürdü.[29]
Amr ibn Abdillah et-Temimî
Hicretin 34. yılında, Müslümanlardan bir grup, Hz. Osman’ın idaresini ve uygulamalarını tartışmak üzere toplandı. Bu toplantıda bir temsilcinin görevlendirilerek halifeye gönderilmesi, ona uygulamalarındaki yanlışlıklarının anlatılması ve sonuçta görevden çekilmesi gerektiğinin bildirilmesi konusunda görüş birliğine varıldı. Hz. Osman’a, Amr ibn Abdillah et-Temimî’yi gönderdiler. Bu zat, Hz. Osman’ın makamına giderek, ona “Müslümanlardan bir grup bir araya gelerek, senin yaptığın işleri gözden geçirdiler ve seni, tehlikesi büyük işlere girmiş buldular. Öyle ise Allah’tan kork ve O’na tövbe et. Hilafetten ayrıl” şeklinde uyarıda bulundu.
Valilerle Yapılan Toplantı
Hz. Osman, yönetim aleyhine şikayetlerin artması, üstelik ashab ileri gelenlerinin ısrarlı tenkitleri üzerine yöneticilerle de bir görüşme yapma ihtiyacı duydu. Bu amaçla Hicretin 34. (654) yılı hac mevsiminde bütün valileri başkente çağırdı. [30]
Valiler, Hz. Osman’ın başkanlığında Mekke’de toplandılar. Bu toplantıda halife, valilerine, halkın kendisinin değil, valilerin görevlerinden uzaklaştırılmalarını istediğini açıkladı. Onlardan, halkın bu isteğini yerine getirip getirmemesini sordu. Bu konuda görüş bildirmelerini istedi. Bu toplantıda ilginç olan husus, Hz. Osman’ın halkın görevden alınmasını istediği valilere, onları görevden alıp almaması konusunu danışmış olmasıdır. Sonuçta valiler de suçlu olarak halkı bulmuşlardı. Toplumdaki huzursuzluğun faturası halka çıkarılarak, Mekke toplantısı sona erdi. [31]
Hz. Osman, bürokratlarına ülkedeki karışıklıkların ortadan kaldırılabilmesi için ne gibi tavsiyelerinin olduğunu sordu. Abdullah b. Amir, insanların cihad ile meşgul edilmesi gerektiğini, bu sayede onların fitne ile uğraşmaya imkân bulamayacaklarını söyledi. Kûfe valisi Sa'id b. El-As ise devlet içinde karışıklık çıkaranların etkisiz hale getirilmeleri için muhaliflere karşı çok sert politika izlenmesini, gerekirse onların öldürülmesini teklif etti. Şam valisi Muaviye, her yöneticinin kendi bölgesindeki karışıklığı en uygun şekilde halletmesi gerektiğini söyledi. Mısır valisi Abdullah b. Sa'd ise, meydana gelen fitneyi ekonomik kaynaklı gördüğünü, bu nedenle mal verilmek suretiyle insanların bozgunculuktan uzak tutulabileceğini ifade etti. Toplantıda hazır bulunan katılan Amr b. El-As da halifeye ya görevini bırakması ya da olayların üzerine kararlılıkla gitmesi gerektiğini söyledi. Valilerin fitnenin önlenmesi hususunda yaptıkları teklifler, problemlere çözüm bulma niyetinden ziyade, muhaliflerin nasıl etkisiz hale getirileceği üzerinde yoğunlaşıyordu. Bu sebeple toplantı ortak bir karara ulaşılamadan sona erdi. [32]
Hz. Osman ülke dahilinde karışıklıkların artarak devam ettiğini görünce valilerini ikinci defa toplama gereği duydu. İlkinden bir yıl sonra (H.35/M.655) gerçekleştirilen toplantıda da valiler önceki buluşmada dile getirdikleri tekliflerini tekrarladılar. [33]
Görüşmenin ardından Şam valisi Muaviye, halifeyi Suriye'ye götürme teklifinde bulundu. Ancak Hz. Osman, bunu kesin bir şekilde reddetti. Zira böyle bir davranış halifeliğin fiilen Şam'a gitmesi ve Muaviye'nin eline geçmesi anlamına geliyordu. Muaviye bunun üzerine halifeye kendisini koruyacak asker gönderme önerisi getirdi, ancak Hz. Osman "ben Rasulüllah'ın komşularını sıkıntıya sokmak istemem" cevabıyla buna da muvafakat vermedi. [34]
Muaviye ilginç bir öneri daha yaptı. Hz. Osman’a: “Bana izin ver, Ali, Talha ve Zübeyir’i öldüreyim.” Hz. Osman, “Günahsız insanlar nasıl öldürülür?” diye sordu. Buna Muaviye: “Eğer sen onları öldürmezsen, onlar seni öldürecekler.” şeklinde cevap verdi. Hz. Osman: “Allah’ın Elçisi’nden sonra, ümmetin kanını döken ilk kişi ben olamam” diyerek, Muaviye’nin bu önerisini de reddetti. [35]
Bu durum karşısında Muaviye, Hz. Ali, Hz. Talha ve Hz. Zübeyr'in de hazır bulunduğu ashab topluluğuna giderek onları şu sözleriyle tehdit etti:[36]
"Ey sahabe topluluğu, bu ihtiyar hakkında size hayır tavsiye ederim. Eğer o sizin aranızda öldürülürse, Allah’a yemin olsun ki, burayı size karşı atlılarla doldururum. Şayet sizden ona bir zarar gelirse, sonuçta bu durum sizin için bir felaket olur".
Muhatapları bu sözlerden oldukça rahatsız oldular. Kendilerine bu şekilde hitap eden Muaviye'yi sert bir dille kınadılar. Şam valisinin ashabın ileri gelenlerine karşı sarf ettiği sözler, kendisini daha o zamanda halifenin hamisi olarak kabul ettiğini gösterir. Ayrıca bu ifadeler, Şam eyaletinin, hilafet merkezi Medine'ye karşı ağırlığını hissettirmeye başladığının da işaretlerini verir. Gerçekten de o andan itibaren Muaviye başta olmak üzere Ümeyyeoğulları, doğması muhtemel bir idari boşluğu doldurmak için hazırlıklara başlamış gibidirler. [37]
İsyanın Başlaması
Kûfe’de Vali’nin Şehre Sokulmaması
İlk önemli başkaldırı valilerin yerlerine dönüşleri esnasında Kûfe’de oldu. Sürgünden dönenlerden Eşter en-Nehai ve arkadaşları, Kûfe’ye dönmekte olan Vali Said b. As’ın yolunu keserek şehre girmesini engellediler. Hz. Osman’dan onu görevden alıp yerine Basra’nın eski valisi Ebû Mûsa el-Eş‘ari’yi tayin etmesini istediler. Hz. Osman olayları yatıştırmak için bu teklifi kabul etti. Ancak Kûfe’nin merkezi yönetimin kontrolünden çıkmasına yol açan bu durum diğer merkezlerdeki muhaliflere de cesaret verdi. [38]
Mısır ve Basra’nın Kontrolden Çıkması
Mısır ve Basra’daki gruplar, Hz. Osman ve valilerini açıktan eleştirmeye başladılar. [39]
Hz. Osman’a yönelik kişisel kırgınlıklar, Medine’deki muhaliflerin de sayısını artırmıştı. [40]
İsyancıların Medine’yi İşgal Etmeleri ve Anlaşma Sağlanması
Mısır’dan Gönderilen Heyet
Muhalif Mısırlılar, valileri Abdullah b. Sa'd'ı halifeye şikâyet etmek üzere Medine'ye bir heyet göndermeye karar verdiler. Mısır’dan bir heyet, Ocak 656, valilerinden ve yönetimden şikâyet için Medine’ye geldi. Hz. Osman, Hz. Ali’nin de içinde bulunduğu kalabalık bir heyetle birlikte onların şikâyetlerini dinledi. Kendisine yöneltilen tenkit ve ithamlara teker teker cevap verdi. Bu arada bazı uygulamalarının hatalı olduğunu kabul etti. Ganimet mallarının taksimiyle ilgili bazı isteklerinin yerine getirileceğini söyleyip geri dönmelerini sağladı. [41]
Hz. Osman, valisine halka karşı daha dikkatli olmasını bildiren bir mektup gönderdi. Abdullah ise halifenin uyarısını dikkate almadığı gibi, kendisini şikâyete gidenlerden birisini öldürdü. Onun davranışı eyaletteki muhaliflerin isyan teşebbüsleri için bahane teşkil etti. Yaklaşık bin kişilik bir toplulukla tekrar Medine'ye gittiler.[42]
Mısır’dan Yeni Heyet Gönderilmesi, Kûfe ve Basra Heyetleri ile Birleşmeleri
Muhaliflerin -görünürdeki- Medine’ye geliş amaçları, hac ibadetini ifa etmekti. Basra, Kûfe ve Mısır eyaletlerinden gelenlerin sayısının her eyaletten 600-700 kişi olmak üzere 2000 kişi kadar oldukları rivayet edilir.[43]
Eyaletlerden gelenler asıl niyetlerinin hac yapmak olduğunu söylüyorlardı. Fakat onlar Mekke'ye gitmek yerine, Medine'ye yakın yerlere gelip konakladılar.[44]
Hz. Osman ile görüşerek, ondan valilerinin görevlerinden alınmasını istediler. Halife, onların isteklerini reddetti. İsyancılar isteklerinde direndiler. [45]
Hz. Ali, Mısırlılara Medine'ye asıl geliş nedenini sorduğunda, onlar başkentte toplanmaları için kendisinden mektup aldıklarını söylediler. Hz. Ali yemin ederek hiç kimseye bu hususta bir mektup yazmadığını açıkladı. Görünen o ki, toplumda karışıklık meydana getirmek isteyen bazı kimseler, vilayetlerdeki muhalif unsurları Medine'de bir araya getirmek hedefiyle başta Hz. Ali olmak üzere sahabenin ileri gelenleri adına davet mektupları göndermişlerdi. [46]
Ardından Mısırlılar’ın Hz. Ali’ye, Basralılar’ın Talha’ya, Kûfeliler’in Zübeyr’e heyetler yollayıp halifelik teklifinde bulundukları, ancak üçünün de bu teklifi şiddetle reddettiği bildirilmektedir.[47]
Geri Dönmeye İkna Olmaları
Hz. Osman, asilerin Medine'den uzaklaştırılmaları için Hz. Ali'nin yardımını talep etti. Ancak Hz. Ali,
"Ben sana defalarca gelip birçok şeyler söyledim, sana tavsiyede bulundum, fakat ben ayrıldıktan sonra yine bildiğini okudun. Bugün meydana gelen olaylar İbn Amir’in, Muaviye'nin, Abdullah b. Sa'd’ın yaptıklarının meyvesidir. Sen bu adamlara uydun da beni dinlemedin"
serzenişinde bulununca, halife bu defa kendisinin kararına kesinlikle itibar edeceğini söyledi. [48]
Bunun üzerine Hz. Ali ashab ileri gelenleriyle birlikte isyancılarla görüşmeye gitti. Yapılan müzakerelerden sonra Mısırlıların talebi karşılanarak Abdullah b. Sa'd azledilip yerine Muhammed b. Ebu Bekir vali tayin edildi. Bu şekilde Mısırlılar yeni valileriyle birlikte geri döndüler. Aynı anda Kûfe ve Basralılar Medine'yi terk ettiler. [49]
Halifenin, anlaşmanın koşullarına uyup uymayacağı konusunda kararsızlık gösteren isyancılara Hz. Ali, bu sözleşmeye kefil olmuştu.[50]
İsyancıların Geri Dönüşü, Kuşatma ve Hz. Osman’ın Şehid Edilmesi
Mektup Olayı
Mısırlılar Medine'den üç günlük bir mesafe uzaklaştıkları sırada yanlarından geçmekte olan bir köleyi görüp durdurdular. Yaptıkları sorgulama sonucunda onun halifenin kölesi olduğunu ve Mısır valisine gittiğini öğrendiler. Üzerini aradıklarında vali Abdullah b. Sa'd'a hitaben yazılmış bir mektup buldular. Mektupta, valiye görevine devam etmesi, başta Muhammed b. Ebu Bekir olmak üzere Medine'den gelenlerin bir kısmının öldürülmesi, bazılarının da hapsedilmesi emri vardı. Bunun üzerine Mısırlılar öfkeli bir şekilde tekrar Medine'ye dönerek halifenin evini kuşattılar. Bu arada Kûfe ve Basralıların da geri geldikleri görüldü. [51]
Hz. Ali Mısırlılara Medine'ye niçin geri geldiklerini sorunca, eski vali tarafından kendilerinin öldürülmelerini emreden halife mektubunu gösterdiler. Basra ve Kufelilere de aynı suali yönelten Hz. Ali, onlardan da asıl niyetlerinin halifeyi azletmek olduğu cevabını aldı. [52]
Hz. Ali, eyaletlerden gelenlerle yaptığı görüşmenin ardından yanına Ensar'dan Muhammed b. Mesleme'yi de alarak halifenin evine gitti. Hz. Osman yemin ederek kendisinin böyle bir olaydan kesinlikle haberinin olmadığını söyledi. Bunun haberini alan asiler,
"Nasıl olur da birisi kalkar, senin köleni senin zekât mallarından bir deve üzerine bindirip bir mektup verir ve mektubu senin mührünle mühürleyip valine gönderirken senin haberin olmaz? Şayet yalan söylüyorsan, haksız yere bizim öldürülmemizi emrettiğin için görevden ayrılman gerekir. Şayet doğru söylüyorsan, zaaf göstermenden ve böyle işler çevirenlere karşı gaflet içinde bulunmandan dolayı istifa etmen gerekir"
demek suretiyle Hz. Osman'dan görevini terk etmesini istediler. Halife de Allah'ın kendisine giydirdiği bu elbiseyi kesinlikle çıkarmayacağını bildirince, muhalifler onun azlini sağlamadan veya kendisini öldürmeden Medine'yi terk etmeyeceklerini ilan ettiler. [53]
Hz. Osman’ın mektup olayıyla bir ilişkisinin olmadığı anlaşılınca gözler Mervan b. Hakem'e çevrildi. Mektup konusunda Mervan'ı sorumlu tutan asiler halifeden onun kendilerine teslim edilmesini istediler.[54]
Başta Hz. Ali olmak üzere ileri gelen sahabe de bu tuzağı hazırlayan Mervan’ın görevden alınmasını Hz. Osman’dan istemekteydiler. Fakat Osman, Mervan’ın görevinden uzaklaştırılmasını dahi kabul etmemişti. Halifenin bu katı tutumuna sinirlenen Hz. Ali, “Sen Mervan’dan razısın, ama biz senden razı değiliz,” şeklinde konuştu ve halifenin yanından ayrıldı. Bundan sonra Hz. Osman haber gönderdiği halde Hz. Ali onun yanına gelmedi. Çünkü isyancıları ikna eden Ali, Hz. Osman’a söz dinletememişti. Bu konuda İbn Abbas’a, “Ey Abbas’ın oğlu, Osman beni, kuyudan su çeken bir deve yapmak istiyor.” demişti.[55]
Hz. Osman’ın Evinin Kuşatılması
Asiler, yirmi günle iki ay arasında bir süre devam ettiği söylenen muhasaranın son on gününe kadar Hz. Osman’ın mescide çıkıp imamlık yapmasına göz yumdular[56]
Hz. Osman, bu günlerde defalarca isyancılarla konuştu. Kendisine yöneltilen eleştiri ve ithamlara cevaplar verdi ve çoğu meselelerde onları ikna etmeyi başardı. Bu görüşmelerinden birinde, Hz. Ali’nin tavsiyesine uyup asilerin şikâyet ettiği bazı uygulamalarının hatalı olduğunu kabul etmiş, Kur’an ve Sünnete uyma hususunda daha dikkatli davranacağına söz vererek sükûneti sağlamıştı. Ancak evine döndüğünde, orada bulunan kâtibi Mervan b. Hakem, bunun yönetim için büyük bir taviz olduğunu, isyancılara cesaret vereceğini, yönetime karşı daha cüretkar davranmalarına yol açacağını söyledi. Mervân, Hz. Osman’ı yeni bir konuşma yapmaya ikna edemeyince, düşündüğü konuşmayı bizzat yapmak için izin aldı. Ardından dışarı çıkan Mervân, isyancılara karşı onları aşağılayan sert bir konuşma yapıp onları tehdit etti ve ortalığı yeniden alevlendirdi. [57]
Hz. Osman onun tavsiyelerini prensip olarak kabul etmekle birlikte, uygulamada pek dikkate almamış, genelde Ümeyyelilerin önerilerini tatbik edilmiştir. Bu duruma şahit olan Hz. Ali ise "Ey Allah’ın kulları! Görüyorsunuz ben evimde oturup bu işlerden uzak kaldığını zaman halife gelir ‘Beni yalnız bıraktın, terk ettin. Nerede akrabalığımız, hani hukukumuz?’ der. Ben onun işleriyle ilgilenip tavsiyelerde bulunduğum zaman ise, Mervan gelir, onunla oynar ve istediği yola çevirir” şeklinde rahatsızlığını ifade etmiş, daha sonra da halifenin yanına giderek bir daha kendisinden yardım talep edilmemesini istemiştir. Hz. Ali'nin ayrılmasından sonra halifenin yanına gelen eşi Naile de Hz. Ali'nin haklı olduğunu söyleyip halifeyi Mervan'ın peşine takılmakla suçlamıştır. [58]
Medinelilerin Tutumu
Medine’de devletin düzenli bir ordusu yoktu. Ancak şehirde yaşayan, aralarında Muhacirlerin ve Ensâr’ın da olduğu kalabalık bir nüfus vardı. Ahali, sorumluluk üstlenerek Hz. Osman’ı âsilere karşı koruyabilirdi. Ancak büyük çoğunluk, hadiselere karışmama yolunu tercih etti. Şehirde oturan ve Hz. Osman’ı savunacak durumda olanların bir kısmı, Hz. Osman’ın bazı uygulamalarından memnun olmadıkları için baskılar sonucu görevi bırakacağım düşünüyorlardı. [59]
Medinelilerin çoğu, muhasaranın ilk günlerinden itibaren evlerine kapanıp mecbur kalmayınca dışarı çıkmadı. Bunun sebebi, sadece isyancıların tehditleri değil, daha ziyade halifenin öldürülebileceği ihtimalini düşünememiş olmalarıydı.[60]
Muhtemelen o sırada şehirde bulunan ve önemli bir kısmı Hz. Osman’ın azledilmesinden memnuniyet duyacak olan insanlar, işlerin varacağı aşamayı hesap edememişlerdi. Cinayetten sonra ise iş, içinden çıkılmaz bir aşamaya gelmişti.[61]
Hz. Osman’ı ve onun yönetimini sert bir şekilde eleştirenlerden biri müminlerin annesi Hz. Aişe idi. Hz. Osman kuşatma altında iken, Hz. Aişe hacca gitmeye karar verdi. Onu bu kararından vazgeçirmek için, Mervan, Zeyd ibn Sabit ve Abdurrahman ibn Attab, Hz. Aişe'nin yanına gelerek, “Ey müminlerin annesi, seferden vazgeçiniz. Gördüğünüz gibi, müminlerin emiri kuşatılmıştır. Senin müminler yanındaki makamın sebebiyle Allah ondan bu belayı defedebilir.” dediler. Hz. Aişe kararında ısrar edince, Mervan bir şiirle Hz. Aişe’nin bu tutumunu eleştirdi. Bunun üzerine Hz. Aişe: “Ey bana şiirle temsil getiren kişi, sen ve işi seni ilgilendiren arkadaşının yani Osman'ın her birinizin ayağında değirmen taşı denizde olsanız, istiyorum.” dedi ve Mekke’ye hareket etti. Sonradan, bazı Müslümanları Hz. Osman’ı yalnız bırakmakla suçlayan da yine Hz. Aişe oldu. [62]
Hz. Talha ve Zübeyir’in tutumları da Hz. Osman’a karşı idi. Bu iki zat, Hz. Ömer’in tayin ettiği halifeyi seçmekle görevli komisyonda Hz. Ali’den yana tavır takınmışlardı. Hz. Osman’ın yönetiminden şikayetçi olanlar zaman zaman bunlara da başvurmaktaydılar. Bu sebeple, Hz. Ali gibi, Talha ve Zübeyir de Hz. Osman’ı uyarmışlardı. Onların uyarılarına da önem vermeyen Hz. Osman, çıkan huzursuzluklardan Ali’nin yanı sıra Talha ve Zübeyir’i de sorumlu tutmaktaydı. [63]
Hz. Osman, Müslümanların birileri tarafından kışkırtıldığını sanmaktaydı. muhasara esnasında, “Bütün bunlar Alı, Zübeyir ve Talha’nın işidir.” yani bu Müslümanları onlar kışkırtmışlardır, demişti.[64]
Kuşatma sırasında ashabın büyük çoğunluğu gibi, Talha ve Zübeyir de Hz. Osman’ın görevden ayrılması gerektiğini düşünmekleydiler. Hz. Ali de aynı görüşteydi. Ancak, halifenin bu olumsuz tutumuna rağmen, Hz. Ali, oğulları Hasan ve Hüseyin’i, Zübeyir oğlu Abdullah’ı, Talha da oğlu Muhammed’i Hz. Osman’ı korumak için göndermişlerdi. [65]
Ensar’ın, Hz. Osman’ın kuşatılması sırasındaki takındığı tutumu da belirtmek, olayların anlaşılmasına yardımcı olacaktır. Benî Saide’de devlet başkanlığını Kureyş’e kaptıran bu kitle, Hz. Ebu Bekir ve Ömer’in, halife seçimine onları yaklaştırmamaları sebebiyle, siyasi hayattan dışlanmışlardı. Velayetin Kureyşleşmesi, Ensar’ı kendi yurdunda ikinci sınıf vatandaş durumuna düşürmüştü. Bu kırgınlığın izlerini, Hz. Osman’ın kuşatılması sırasında görmek mümkün olmaktadır. [66]
Halifeye yardım için, Ensar’dan bir topluluğa Zeyd ibn Sabit: “Ey Ensar topluluğu! Siz Allah’a ve O’nun Elçisi’ne yardım ettiniz. Öyle ise Peygamberin halifesine de yardım ediniz” şeklinde çağrıda bulundu. Zeyd’in bu çağrısına topluluk adına Ensar’dan Sehl ibn Huneyf: “Ey Zeyd! Osman seni Medine’nin hurmalarıyla doyurdu.” yani, “bizi doyurmadı ki yardımda bulunalım” şeklinde cevap verdi. Bunun üzerine Zeyd, halifenin yaşlı bir insan olduğunu ve ecelinin yaklaştığını, bu sebeple, eceline kadar hilafette kalmasını önererek, “İhtiyarı öldürmeyin. Eceli çok yakın. Bırakın kendi ölsün” dedi. Zeyd’in bu önerisine de Ensar’dan Haccac ibn Guzeyye: “Vallahi, Osman’ın öğle ile ikindi arası kadar ömrü kalsa, onu öldürerek Allah’a yaklaşacağız.” şeklinde sert bir cevap verdi. Sonuçta bu toplantıda Osman’a yardım edilmesine karar verilemedi. Burada bir noktaya dikkat çekmek lazımdır. Bazı Müslümanların, Halife Osman’ın öldürülmesini Allah’a yaklaşma vasıtası olarak görmeleri, çok önemli bir olaydır. Bu durum, isyancıların Medine’de gördüğü desteği de ortaya koymaktadır. [67]
Zeyd ibn Sabit, Ensarı tekrar toplantıya çağırdı. Bu zat Hz. Osman yönetiminde divan üyesi ve beytülmal sorumlusuydu. Zeyd, Ensar’a: “İkinci kez Allah’ın rızası için Ensar olun.” çağrısında bulundu. Ensar’dan Ebu Eyyub: “Sen yardım et ona, çünkü sana çok hurma ağacı verdi.” şeklinde tepki gösterirken, Ka’b ibn Malik de Zeyd’e laf atarak, “Osman, Muzeyne kabilesinin zekatını toplamak için Zeyd’i görevlendirdi ve onlardan aldığı zekâtı da ona bıraktı.” dedi. Görülüyor ki, Ensar’ın büyük çoğunluğu Hz. Osman’a sahip çıkmamıştı. [68]
Hz. Osman kuşatıldığı zaman, Medine’de Hz. Peygamber’in ashabından on binden fazla Müslüman bulunmaktaydı. İbn Arabi de şu tespitte bulunmaktadır: “...Sahabeden hiçbir kimse Osman’ın ne aleyhine çalıştı ne de müdafaa etti...” Eğer Medineliler istemiş olsalardı, dışardan gelen yaklaşık bin yabancının işini hemen bitirebilirlerdi. Çünkü başkentte eli silah tutan [Bir kısmı sahabi] yirmi binden fazla Müslüman vardı. [69]
Hz. Osman’ı, ailesi ve mevlaları dışında savunan kimse olmadı. Onların sayısı da kendisini korumaya yeterli değildi. Nitekim sonuna kadar evinde onu korumaya çalıştıkları halde başarılı olamadılar. [70]
Fitne zamanlarında hadiseleri kontrol edebilmek ve yönetmek oldukça zordur. Hadiselerin Hz. Osman’ın şehadetiyle sonuçlanacağı ve bunun doğuracağı problemler tahmin edilemediği için birçok kişinin kuşatma sırasındaki tutumu ile Hz. Osman’ın şehadetinden sonraki tutumu arasında ciddi bir farklılık görülmektedir. Bu farklılık, bir çelişkiden öte, iki farklı duruma karşı takındıkları tutumla izah edilebilir. [71]
Kuşatmanın Ağırlaştırılması
Kuşatanların uyarılarına rağmen, görevden ayrılmamakta direnen Hz. Osman, halkın arasına bir adam göndererek, “Sor bak insanlar ne diyorlar?” emrini vermişti. Bu zat, halkın arasına girerek, gerekli soruşturmayı yaptı ve sonucu halifeye aktardı. Halktan bazılarının, “Osman’ın kanı helaldir.” dediklerini de duyduğunu iletti. Medinelilerin bu tutumuna üzülen Osman ellerini açarak: “Ey Allah’ım, beni mümin kulların öldürüyor.” demişti.[72]
Devlet başkanı Hz. Osman kadar isyancılar da direndiler. Halifenin uzlaşmaz tutumu karşısında onlar meseleyi temelinden çözmek için karar verdiler ve Hz. Osman’a iki öneri sundular. O ya devlet başkanlığından ayrılacak ya da öldürülecekti. Bunlardan birini tercih etmesi için 20 gün süre tanıdılar. Bu ek süre dahil, Hz. Osman’ın evi yaklaşık 49 gün isyancı Müslümanlarca kuşatılmıştı. [73]
Hz. Osman'ın evini muhasara altına alan asiler, kuşatmanın on sekizinci günü halifenin yiyecek ve suyunu kestiler. Hz. Osman, durumu ashab büyükleri ve Hz. Peygamber'in (sav) eşlerine haber verdi. Bunun üzerine Hz. Peygamber'in (sav) hanımlarından Ümmü Habibe erzak yüklü bir katırı halifenin evine götürmeye teşebbüs etti. Ancak asiler ona engel oldular. [74]
Halife’nin Vilayetlerden Yardım İsteği
Asilerin görüşmeler yoluyla Medine'den uzaklaştırılmayacağını anlayan Hz. Osman en son çare olarak vilayetlerden asker yardımı talebinde bulunmak zorunda kaldı. Şam'dan gelenler dışında diğer eyaletlerden gönderildiği zikredilen birliklerin faaliyetleri hakkında kaynaklarda yeterli malumat yoktur. Muaviye'nin ise kendisine yardım çağrısı geldiği zaman bir ordu hazırladığı fakat birliğin gönderilmesini geciktirdiği rivayet edilir. Taberi, bu gecikmeyi onun asker göndermek suretiyle Medine'deki ashabın tepkisini çekmek istemediğini zikrederek açıklamaya çalışır. Netice olarak Şam'dan geç hareket eden askerler Vadil-Kura mevkiine geldiklerinde halifenin şehit edildiği haberini alınca geri dönmüşlerdir.[75]
Halifenin Öldürülmesine Karar Verilmesi
Halifeyi kuşatanlar, onun görevden ayrılmasını sağlayamadıkları zaman, vilayetlerinde kendilerini bekleyen sonucu da iyi bilmekteydiler. Bütün baskılara rağmen hilafetten ayrılmayı geri çeviren Hz. Osman’ı, ortadan kaldırmaktan başka çare kalmamıştı. Öyle anlaşılıyor ki, kuşatmaya katılan Müslümanların Hz. Osman’ı öldürmek gibi bir niyetleri yoktu. Fakat koşullar onları bu yola itmişti.[76]
Hicretin 35. yılında 18 Zilhicce Cuma günü, hem Mervan’ın teslim edilmeyeceğim hem de Hz. Osman’ın hilafetten ayrılmayacağını anlayan isyancılar, Hz. Ebu Bekir’in oğlu Muhammed’in önderliğindeki isyancılardan bir grup Müslümanla birlikte Hz. Osman’ın evine girdiler[77]
Halifenin Şehid Edilmesi
Halifenin bulunduğu odaya ilk olarak Hz. Ebu Bekir'in oğlu Muhammed girdi. Hz. Osman'ın sakalından tutarak “Haydi şimdi seni Muaviye ve diğer adamların kurtarsın" diyerek ona hakarette bulundu. Halife ise "ey kardeşimin oğlu, senin baban bu sakalı böyle çekmemişti. Senin bu yaptıklarına karşı Allah'a sığınırım" sözleriyle mukabelede bulununca Muhammed orayı hemen terk etti. Gafiki b. Harb adındaki isyancı elindeki demirle vurup halifeyi yaraladı. Sevdan'ın Hz. Osman'a doğru salladığı kılıç, onu korumaya çalışan hanımı Naile'nin parmaklarının kesilmesine sebep oldu. Saldırganlar daha sonra hep birlikte halifeyi şehit ettiler. [78]
Hz. Ali, halifenin öldürüldüğünü duyunca Hz. Osman’ın evine gelerek, onu korumakla görevlendirdiği oğullarını, “Siz burada iken, Müslümanların emiri nasıl öldürüldü?” diye azarladı. Talha ise Ali’nin bu davranışını doğru bulmadı. O, “Eğer Osman, Mervan’ı isyancılara teslim etseydi, öldürülmezdi.” diyerek, katillerden yana çıkmıştı.[79]
Hz. Osman’ın öldürülmesi konusunda Huzeyfe el-Yemanî de: “Ey Allah’ım, eğer Osman’ın katlinde hayır varsa, benim bir hissem yok. Eğer onun katli şer ise, ondan da uzağım.” demişti. Bu değerlendirme, Hz. Osman hakkında bazı Müslümanların kararsızlıklarını ortaya koyması bakımından önem arz etmektedir. [80]
Cenaze
Bunun ardından evi ve beytülmali yağmalayan asiler, Hz. Osman’ın defnedilmesini de engellediler. Bu yüzden onun cenazesi, ancak akşam ile yatsı arasında çok az kişi tarafından gizlice kaldırılabildi. Hatta cenazenin üç gün sonra kaldırılabildiği de söylenmektedir. Korku sebebiyle defin işlemine Hz. Osman’ın iki hanımının yanında 3-17 arasında erkek katılabildi. Öldürüldüğünde 82 yaşında olan Hz. Osman, Cennetü’l-Baki‘ mezarlığı bitişiğine defnedildi. [81]
İsyanın Sonuçları
Hz. Osman'ın şehit edilmesi İslam tarihinin önemli dönüm noktalarından birisi olarak kabul edilir. Her şeyden önce Hz. Peygamber'in (sav) halifesi Müslümanların toplu şekilde gerçekleştirdikleri bir isyan neticesinde öldürülmüştü. Bu olay, İslam toplumunda uzun süre devam edecek sancılı bir dönemin başlangıcı olarak kabul edilir. Nitekim daha sonra Hz. Ali halife seçilmiş, ancak onun yönetimi başta Ümeyyeoğulları olmak üzere toplumun bazı kesimleri tarafından kabul görmemiştir. Şehit halife Hz. Osman'ın ailesi bundan sonra Muaviye liderliğinde harekete geçerek ölen halifenin kanı üzerinden Hz. Ali'ye karşı iktidar mücadelesi başlatmışlardır. [82]
Hz. Osman’a karşı ayaklanan isyancılar, onu haksız yere öldürdüler. Tarih kaynaklarında isyanın sebepleri olarak gösterilen ve burada özet olarak aktarılan şikâyet konularının, bir isyanı haklı gösterebilecek sebepler olmadığı açıktır. [83]
Müslümanların bölünmesine yol açan bu olaylar dizisi, sonuçlarını günümüze kadar devam ettirmiş; kötü izleri bir türlü silinememiştir. Bu olaylar, İslam tarihi kaynaklarına, itikadi, siyasi ve kabilevî yönelimleri birbirinden çok farklı, birbirlerine karşı az veya çok husumet besleyen ravilerden aktarılan haberlerle geçmiş bulunmaktadır. Aktarılan rivayetler oldukça fazla, bir o kadar da çelişkilidir. Bu durum olayların iç yüzünü neredeyse anlaşılmaz hale getirmiştir. Dolayısıyla bu dönemde yaşanan olayları okurken haber kaynağı hakkında çok dikkatli olmak gerekmektedir. Birkaç rivayete bakıp hemen bir kanaate ulaşmak, çoğu kere yanıltıcı olur. [84]
Bu olaylar sırasında gösterilen tavırlar, aynı zamanda itikâdî mesele haline getirilmiştir. Ehl-i sünnet âlimlerinin bu olaylar sırasında birbiriyle ihtilafa düşen ashap hakkındaki nezaket ve hassasiyeti asla hafife alınmamalıdır.[85]
Hz. Osman'ın katlinden sonra, Müslümanlar dört gruba ayrıldılar: [86]
-
Ali taraftarları
-
Bilinçli tarafsızlar: Bunlar olaylara karışmamışlardır. Bu grubun önderleri: Ebu Musa el-Eş’ari, Ebu Said el-Hudri, Ebu Mes’ud el-Ensari ve Ahnef ibn Kays et-Temîmi gibi zatlardı
-
Bilinçsiz tarafsızlar: Hakkın hangi tarafta olduğunu bilmedikleri için hiçbir gruba katılmayanlar. Bunlar da Abdullah ibn Ömer, Sa’d ibn Ebî Vakkas, Muhammed ibn Mesleme ve Usame ibn Zeyd gibi ileri gelen Müslümanlardı
-
Osman taraftarları: Bunlar Hz. Osman’ın haksız yere öldürüldüğüne inanmaktaydılar. Benî Ümeyye kabilesi mensupları ve bunlara sonradan eklenen Hz. Aişe, Talha ve Zübeyir gibi ileri gelen zatlar bu gruba dahildiler.
Bu gruplardan Ali taraftarları ile Osman taraftarları birbirlerine cephe aldılar. Hz. Osman’ın kanını isteyenler, aynı zamanda, Hz. Ali’nin meşru halife olmadığını iddia etmekteydiler. Onlara göre, katillerin onayını kazanan Ali, meşru halife olamazdı.”[87]
Müslümanlar arasında bugüne kadar gelen ayrılığın en önemli kaynağı olan Hz. Osman’ın şehid edilmesi konusu dinî olmayıp tamamen siyası bir olaydı. Fakat Muaviye, dini delili de değiştirerek olayı dinsel bir sorun durumuna getirdi. Başlangıçtaki politik bir hadise dinî bir nitelik kazanınca, uyuşmazlık sanki dindeymiş gibi sunularak, ayrılık kurumlaştırılmış ve meşrulaştırılmıştı. [88]
Dipnotlar
[1] Ana Hatlarıyla İslam Tarihi2. Adem Apak. Ensar: 2016
[2] İlk Dönem İslam Tarihi-I. Komisyon. Anadolu Ünv.:2013
[3] İlk Dönem İslam Tarihi-I. Komisyon. Anadolu Ünv.:2013
[4] İlk Dönem İslam Tarihi-I. Komisyon. Anadolu Ünv.:2013
[5] Fitne, Kardeşlerin Savaşı. Adnan Demircan. Beyan:2015
[6] Fitne, Kardeşlerin Savaşı. Adnan Demircan. Beyan:2015
[7] Fitne, Kardeşlerin Savaşı. Adnan Demircan. Beyan:2015
[8] İslam Ansiklopedisi. Türkiye Diyanet Vakfı. “Osman”
[9] Ana Hatlarıyla İslam Tarihi2. Adem Apak. Ensar: 2016
[10] Sahabe Dönemi İktidar Kavgası. Ahmet Akbulut. Otto: 2016
[11] Ana Hatlarıyla İslam Tarihi2. Adem Apak. Ensar: 2016
[12] Ana Hatlarıyla İslam Tarihi2. Adem Apak. Ensar: 2016
[13] Ana Hatlarıyla İslam Tarihi2. Adem Apak. Ensar: 2016
[14] Ana Hatlarıyla İslam Tarihi2. Adem Apak. Ensar: 2016
[15] İslam Ansiklopedisi. Türkiye Diyanet Vakfı. “Osman”
[16] Sahabe Dönemi İktidar Kavgası. Ahmet Akbulut. Otto: 2016
[17] Sahabe Dönemi İktidar Kavgası. Ahmet Akbulut. Otto: 2016
[18] İslam Ansiklopedisi. Türkiye Diyanet Vakfı. “Osman”
[19] İslam Ansiklopedisi. Türkiye Diyanet Vakfı. “Osman”
[20] Ana Hatlarıyla İslam Tarihi2. Adem Apak. Ensar: 2016
[21] Ana Hatlarıyla İslam Tarihi2. Adem Apak. Ensar: 2016
[22] Ana Hatlarıyla İslam Tarihi2. Adem Apak. Ensar: 2016
[23] Sahabe Dönemi İktidar Kavgası. Ahmet Akbulut. Otto: 2016
[24] Sahabe Dönemi İktidar Kavgası. Ahmet Akbulut. Otto: 2016
[25] Ana Hatlarıyla İslam Tarihi2. Adem Apak. Ensar: 2016
[26] Ana Hatlarıyla İslam Tarihi2. Adem Apak. Ensar: 2016
[27] Sahabe Dönemi İktidar Kavgası. Ahmet Akbulut. Otto: 2016
[28] Sahabe Dönemi İktidar Kavgası. Ahmet Akbulut. Otto: 2016
[29] Sahabe Dönemi İktidar Kavgası. Ahmet Akbulut. Otto: 2016
[30] Ana Hatlarıyla İslam Tarihi2. Adem Apak. Ensar: 2016
[31] Sahabe Dönemi İktidar Kavgası. Ahmet Akbulut. Otto: 2016
[32] Ana Hatlarıyla İslam Tarihi2. Adem Apak. Ensar: 2016
[33] Ana Hatlarıyla İslam Tarihi2. Adem Apak. Ensar: 2016
[34] Ana Hatlarıyla İslam Tarihi2. Adem Apak. Ensar: 2016
[35] Sahabe Dönemi İktidar Kavgası. Ahmet Akbulut. Otto: 2016
[36] Ana Hatlarıyla İslam Tarihi2. Adem Apak. Ensar: 2016
[37] Ana Hatlarıyla İslam Tarihi2. Adem Apak. Ensar: 2016
[38] İslam Ansiklopedisi. Türkiye Diyanet Vakfı. “Osman”
[39] İlk Dönem İslam Tarihi-I. Komisyon. Anadolu Ünv.:2013
[40] İlk Dönem İslam Tarihi-I. Komisyon. Anadolu Ünv.:2013
[41] İlk Dönem İslam Tarihi-I. Komisyon. Anadolu Ünv.:2013
[42] Ana Hatlarıyla İslam Tarihi2. Adem Apak. Ensar: 2016
[43] Fitne, Kardeşlerin Savaşı. Adnan Demircan. Beyan:2015
[44] Ana Hatlarıyla İslam Tarihi2. Adem Apak. Ensar: 2016
[45] Sahabe Dönemi İktidar Kavgası. Ahmet Akbulut. Otto: 2016
[46] Ana Hatlarıyla İslam Tarihi2. Adem Apak. Ensar: 2016
[47] İslam Ansiklopedisi. Türkiye Diyanet Vakfı. “Osman”
[48] Ana Hatlarıyla İslam Tarihi2. Adem Apak. Ensar: 2016
[49] Ana Hatlarıyla İslam Tarihi2. Adem Apak. Ensar: 2016
[50] Sahabe Dönemi İktidar Kavgası. Ahmet Akbulut. Otto: 2016
[51] Ana Hatlarıyla İslam Tarihi2. Adem Apak. Ensar: 2016
[52] Ana Hatlarıyla İslam Tarihi2. Adem Apak. Ensar: 2016
[53] Ana Hatlarıyla İslam Tarihi2. Adem Apak. Ensar: 2016
[54] Ana Hatlarıyla İslam Tarihi2. Adem Apak. Ensar: 2016
[55] Sahabe Dönemi İktidar Kavgası. Ahmet Akbulut. Otto: 2016
[56] İslam Ansiklopedisi. Türkiye Diyanet Vakfı. “Osman”
[57] İlk Dönem İslam Tarihi-I. Komisyon. Anadolu Ünv.:2013
[58] İlk Dönem İslam Tarihi-I. Komisyon. Anadolu Ünv.:2013
[59] İslâm Tarihinin İlk Döneminde Önderler ve İhtilaflar. Adnan Demircan. Beyan: 2015
[60] İlk Dönem İslam Tarihi-I. Komisyon. Anadolu Ünv.:2013
[61] Fitne, Kardeşlerin Savaşı. Adnan Demircan. Beyan:2015
[62] Sahabe Dönemi İktidar Kavgası. Ahmet Akbulut. Otto: 2016
[63] Sahabe Dönemi İktidar Kavgası. Ahmet Akbulut. Otto: 2016
[64] Sahabe Dönemi İktidar Kavgası. Ahmet Akbulut. Otto: 2016
[65] Sahabe Dönemi İktidar Kavgası. Ahmet Akbulut. Otto: 2016
[66] Sahabe Dönemi İktidar Kavgası. Ahmet Akbulut. Otto: 2016
[67] Sahabe Dönemi İktidar Kavgası. Ahmet Akbulut. Otto: 2016
[68] Sahabe Dönemi İktidar Kavgası. Ahmet Akbulut. Otto: 2016
[69] Sahabe Dönemi İktidar Kavgası. Ahmet Akbulut. Otto: 2016
[70] İslâm Tarihinin İlk Döneminde Önderler ve İhtilaflar. Adnan Demircan. Beyan: 2015
[71] İslâm Tarihinin İlk Döneminde Önderler ve İhtilaflar. Adnan Demircan. Beyan: 2015
[72] Sahabe Dönemi İktidar Kavgası. Ahmet Akbulut. Otto: 2016
[73] Sahabe Dönemi İktidar Kavgası. Ahmet Akbulut. Otto: 2016
[74] Ana Hatlarıyla İslam Tarihi2. Adem Apak. Ensar: 2016
[75] Ana Hatlarıyla İslam Tarihi2. Adem Apak. Ensar: 2016
[76] Sahabe Dönemi İktidar Kavgası. Ahmet Akbulut. Otto: 2016
[77] Sahabe Dönemi İktidar Kavgası. Ahmet Akbulut. Otto: 2016
[78] Ana Hatlarıyla İslam Tarihi2. Adem Apak. Ensar: 2016
[79] Sahabe Dönemi İktidar Kavgası. Ahmet Akbulut. Otto: 2016
[80] Sahabe Dönemi İktidar Kavgası. Ahmet Akbulut. Otto: 2016
[81] İlk Dönem İslam Tarihi-I. Komisyon. Anadolu Ünv.:2013
[82] Ana Hatlarıyla İslam Tarihi2. Adem Apak. Ensar: 2016
[83] İlk Dönem İslam Tarihi-I. Komisyon. Anadolu Ünv.:2013
[84] İlk Dönem İslam Tarihi-I. Komisyon. Anadolu Ünv.:2013
[85] İlk Dönem İslam Tarihi-I. Komisyon. Anadolu Ünv.:2013
[86] Sahabe Dönemi İktidar Kavgası. Ahmet Akbulut. Otto: 2016
[87] Sahabe Dönemi İktidar Kavgası. Ahmet Akbulut. Otto: 2016
[88] Sahabe Dönemi İktidar Kavgası. Ahmet Akbulut. Otto: 2016