top of page

İlk Medine Toplumu Üzerine Notlar

 

Arap Kabileciliğini Anlamak Neden Önemli?

Üzülerek belirtmek gerekiyor ki, Arapların kabile anlayışını anlamadan İslam tarihinin ilk 300 yıllık bölümünü anlamlandırmak neredeyse imkânsız. İktidar ilişkilerini hatta itikâdi-siyasi mezhepleri anlamaya çalışırken bir yandan da soy ilişkilerini bilmek ve göz önünde bulundurmak gerekiyor.  

Aşağıdaki şemada, Kureyş’in soy ilişkilerini özetleniyor.  Şüphesiz tüm ilişkileri değil sadece iktidar ve mezhepler açısından ilişkili kısımları gösterilmiş durumda.

I. Dünya savaşından sonra Ortadoğu şekillenirken yöneticilerin yine bu soy ilişkilerine göre belirlendiği göz önüne alınırsa soya dayalı anlayışın bugün de Arap toplumunda tamamen yok olmadığını söylemek yanlış olmasa gerek.

 

Araplarda Kabileciliğin Temel Sebepleri

Arap yarımadası sakinleri göçebe (bedevi) ve yerleşik olmak üzere iki zümreye ayrılır. Kureyş kabilesi, Kusay döneminde Mekke'ye yerleşmeden önce yarı göçebe hayatı yaşıyordu. [1]

Bedeviler geçimlerini hayvancılıkla ve çevrede bulunan yerleşik halka ait kervanları yağmalamakla temin ederlerdi. Şehirlerde oturan yerleşik halk, Tâif ve Medine gibi ziraata elverişli yerlerde tarım ve hayvancılıkla; elverişsiz olan Mekke'de yerleşen Kureyş kabilesi ise ticaretle meşgul oluyordu.  [2]

Hayat şartlarının farklı olmasına rağmen gerek bedevilerde gerekse yerleşik halkta sosyal yapının bir tek temeli vardı ki bu da bağları, gelenekleri ve ahlâkî değerleriyle "kabile"dir.  [3]

Kabile nizamının esası "asabiyettir. Bu da İslâm öncesi Araplarında bir kimsenin "asabe"sini, yani baba tarafından akrabalarını veya genelde kabilesini haklı veya haksız olsun, her meselede müdafaa etmeye hazır olması; kabile fertlerinin gerek kendi mal ve mülklerini korumak ve gerekse başkalarının mal ve mülklerini zapt etmek için birleşmesidir.  [4]

"Zâlim de olsa mazlum da olsa kardeşine yardımcı ol” sözü, kabiledaşa her durumda yardım öngörüldüğünü göstermektedir.[5]

Bu kabile dayanışması bağına göre herkes tehlike anında kardeşine yardımla mükellefti; hatta onun haklı veya haksız olduğunu sorma hakkına sahip değildi. Bu yükümlülük şüphesiz önce yalnız kendi boyuna düşerdi. Bunların gücü kâfi gelmediği takdirde bütün kabile onun uğruna kendini ortaya atardı. Kabile dayanışması neseb bakımından birbirine yakın olan kabileleri, uzak olanlar aleyhine birleştirirdi. [6]

Araplar intikam konusunda titiz davranırlardı. Bir kabileye mensup bir adam diğer kabileden birini öldürürse, öldürülen adamın kabilesi katilin kabilesinden öldürülen adama denk bir şahsı öldürmeden yahut diyet almak suretiyle sulh sağlanmadan huzur bulamazdı. [7]

İslam’ın Kabileciğe Bakışı

Asabiyet, aynı soydan gelenlerin veya bir başka sebeple aralarında yakınlık bulunanların muhaliflere karşı birlikte hareket etmelerini sağlayan dayanışma duygusudur. [8]

Hem Kur’an’ın hem de Hz. Peygamber’in, bu konuda uyarılarda bulunduğu görülür:  

Ayetler

Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah yanında en değerli olanınız, O'ndan en çok korkanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir, her şeyden haberdardır.(Hucurât 49/13)

 

Hep birlikte Allah'ın ipine (İslâm'a) sımsıkı yapışın; parçalanmayın. Allah'ın size olan nimetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşman kişiler idiniz de O, gönüllerinizi birleştirmişti ve O'nun nimeti sayesinde kardeş kimseler olmuştunuz. Yine siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte Allah size ayetlerini böyle açıklar ki doğru yolu bulasınız. (Al-i İmran 3/103)

Hadisler

“Asabiyet bir kişinin kavminin haksız davranışına arka çıkmasıdır” (Müsned, Ebû Dâvûd)

 

“Müslüman cemaatten ayrılan ve itaat yolunu terk etmiş olarak ölen kimsenin ölümü Câhiliye ölümüdür. Ümmetime karşı harekete geçerek müminin imanına saygı duymaksızın ve sözleşmeli bulunduğu kimseye karşı olan ahdine vefa göstermeksizin suçlusuyla suçsuzuyla bütün ümmetimi vurmaya kalkışan kimse benim ümmetimden değildir. Asabiyet duygusuyla öfkelenen, asabiyet uğruna savaşırken yahut asabiyet davası güderken körü körüne açılmış bir bayrak altında ölen kimsenin ölümü Câhiliye ölümüdür.” (Müslim, Nesâî, İbn Mâce, Müsned)

 

Câbir’in naklettiğine göre muhâcirîn ve ensardan iki genç aralarında kavga etmişler ve Câhiliye döneminde olduğu gibi “Yetişin ey muhâcirler!”, “Yetişin ey ensar!” diyerek kendi taraflarını yardıma çağırmışlardı. Olayı haber alan Resûlullah, “Bu ne hal! Câhiliye davası mı?” sözleriyle taraflara çıkıştı. (Müslim)

 

Resûlullah Vedâ hutbesindeki şu ifadeleri kullandı: “Ey insanlar! Sizin rabbiniz birdir. Babanız da birdir… Haberiniz olsun ki takvâ dışında hiçbir Arap’ın Arap olmayana, hiçbir Arap olmayanın da bir Arap’a, hiçbir siyahînin beyaza, hiçbir beyazın da siyaha karşı bir üstünlüğü yoktur. Şüphesiz ki ilâhî huzurda en değerliniz en müttaki olanınızdır...” (Müsned)

İslâm dini, kabile asabiyetine dayalı üstünlük iddialarını yasaklamakla birlikte kabilecilik tamamen kaybolmamış, zaman zaman özellikle siyasî meselelerde kendini hissettirmiştir. Hz. Peygamber’in vefatından sonra baş gösteren ridde hareketleri, hilâfetin Kureyş’e ait olduğu iddiası, devlet nimetlerinden faydalanmayı düşünen Emevî kabilesine mensup Hz. Osman’ın akrabası bazı valilerin onun şehid edilmesiyle sonuçlanan olumsuz faaliyetleri, Muâviye b. Ebû Süfyân’ın Hz. Osman’ın intikamını almak üzere ortaya çıkıp nesebe dayalı siyasî mücadeleleri başlatması, bunun bir neticesi olarak Şuûbiyye hareketinin doğması ve toplumun Kuzeyli-Güneyli, Mudarî-Yemenî ya da Emevî-Hâşimî şeklinde bölünmesiyle Emevîler’in yıkılışı ve Abbasîlerin iktidar mücadelesinde, daha sonra da birçok İslâm devletinde kabile merkezli ayaklanmaların sık sık yaşanmış olması bunun en çarpıcı örnekleri arasındadır. [9]

 

 

 

Kaynaklar

[1] Emevî - Hâşimî İlişkileri. İbrahim Sarıçam. Türkiye Diyanet Vakfı: 2015

[2] Emevî - Hâşimî İlişkileri. İbrahim Sarıçam. Türkiye Diyanet Vakfı: 2015

[3] Emevî - Hâşimî İlişkileri. İbrahim Sarıçam. Türkiye Diyanet Vakfı: 2015

[4] Emevî - Hâşimî İlişkileri. İbrahim Sarıçam. Türkiye Diyanet Vakfı: 2015

[5] Emevî - Hâşimî İlişkileri. İbrahim Sarıçam. Türkiye Diyanet Vakfı: 2015

[6] Emevî - Hâşimî İlişkileri. İbrahim Sarıçam. Türkiye Diyanet Vakfı: 2015

[7] Emevî - Hâşimî İlişkileri. İbrahim Sarıçam. Türkiye Diyanet Vakfı: 2015

[8] http://www.islamansiklopedisi.info/dia/ayrmetin.php?idno=030453

[9] http://www.islamansiklopedisi.info/dia/ayrmetin.php?idno=030453

bottom of page