Müslümanların Tarihi
Kültürel Etkileşim ve Toplumsal Değişim
Albert Hourani'nin Arap Halkları Tarihi (İleişim: 1997) adlı kitabından kısaltılarak alınmıştır.
Emeviler, Arap reisleri olduklarından itibaren, ziyaretçilerine ya da tebalarına Bizans imparatoru ya da İran kralının törensel tavrıyla yaklaşarak, Yakın Dogu hükümdarları arasındaki geleneği örnek alan bir hayat tarzı oluşturmuşlardı.
Silahlı güç yeni ellere geçmesine rağmen, mali yönetim, eskisi gibi, batıda Grekçe doğuda Pehlevi dili konuşan eski hükümdarlara hizmet etmiş gruplardan gelen kâtiplerle yürütüldü. 690’lardan itibaren yönetim dili Arapça olarak değiştirildi. Ancak bu, personelde ve izlenen yöntemlerde büyük bir değişikliğe yol açmış olmayabilir; çoğu, özellikle Suriye’de yaşayanlar Müslüman oldu.
Emevilerin Batı Roma İmparatorluğunun barbar krallarına, hayatlarını kendi güçleriyle koruyamayan huzursuz göçmenlere benzedikleri düşünülebilir. Ancak bir farklılık vardı. Batıdaki hükümdarlar içine çekildikleri Latin Hıristiyan uygarlığının gücüne karşı durabilecekleri, kendilerine ait pek az şeyi beraberlerinde getirmişlerdi. Arap hâkim grubu Yakın Doğu’nun yüksek kültürünün orta yerinde muhafaza edeceği, bu kültürle değişip gelişen ve o zamandan bu yana kendisini ifade edebildiği bir üslup sağlayacak olan bir şeyi beraberinde getirmişti: Allah tarafından Hazreti Muhammed'e Arap dilinde gönderilen vahye inanç.
Prof. Dr. Corci Zeydan'ın İslam Uygarlıkları Tarihi - 2.Cildinden (İleişim: 2015) kısaltılarak alınmıştır.
Emeviler devrinde Müslüman Araplar, her ne kadar Rum ve İranlılardan etkilenmişler ise de kendi ahlak ve bedeviyet özelliklerini korumayı da başarmışlardır. Halifeler Arapçayı öğrenmek, Arap gelenek ve göreneklerini yakından tanıtmak için çocuklarını çöle, bedevilerin yanına gönderiyorlardı. Mefahire, müşatime ve meclislerde şiir okuma gibi Cahiliye Devri'ne ait birçok gelenek hâlâ devam ettiğinden, Kûfe'nin ileri gelenleri özel günlerde şehrin dışına çıkarak şiir, hitabet ve tartışma meclisleri kurdurdukları gibi, Basra'nın dışında da birçokları, Cahiliye Devri'nde Ukaz Panayırında yapıldığı gibi burada da şiir ve sohbet meclisleri kurarlardı. Bu meclislerde sanki İslâm öncesi Araplar arasında geçerli olan şovenizme dönülmüş gibi görülen övünmeler ve tartışmalar yapılıyordu.
Prof. Dr. M.Fuad Köprülü'nün İslam Medeniyet Tarihi (Diyanet İşleri Başkanlığı: 1964)
adlı kitabından kısaltılarak alınmıştır.
Devlet Yönetimi
İslamlarda ilk devlet teşkilatının Bizans ve Sasani İmparatorluklarından alınmış olacağı, en basit bir düşünce ile derhal anlaşılır.
Halifeler için İran idare usûlü bir örnek vazifesini gördü. Emeviler zamanında henüz halife, İran Şahı’ndan ziyade Arap şeyhine yahut kabilenin seyyidine benziyordu.
Sasani ve Bizans imparatorluklarının hakimiyeti altındaki büyük sahalarının İslamlar tarafından fethedilmesi ve Sasani devletinin ortadan kalkması üzerine, daha halife Ömer devrinden başlıyarak, İslam devletinin nasıl ve ne gibi şartlar içinde kurulduğu malûmdur. Uzun asırların yaratıp şekillendirdiği Bizans ve Sasani idare makinelerinin mahalli cihazları tabiatiyle alınıp kullanıldı ve İslam dininin esaslarına göre, bunlar üzerinde yavaş yavaş zaruri olan değişiklikler yapıldı.
Merkezi hükümet cihazı, başlangıçta, Sasani örneklerine göre kurulduğu için, onların gelir giderlerini kaydettikleri hesap defterlerine verdikleri Divan adı da alındı ve devlet işlerini idare için kurulup, hızla gelişen devlet dairelerine de bu isim verildi.
Bizans hakimiyetinde Suriye ve Mısır’da Rumca, Sasani memleketlerinde Pehlevice tutulan umumi hesap defterlerine Divan derlerdi. İslam fütuhatından sonra da bu vaziyet epeyce bir zaman bu şekilde devam etti. Bu defterlerin Arapçaya çevrilmesi, Emevi Halifesi Abdülmelik zamanında başlamıştır. Irak’ta vali Haccac’ın katibi Sistanlı Salih b. Abdurrahman’ın, 701 tarihine kadar Pehlevice yazılan Irak defterlerini Arapçaya çevirdiğini görüyoruz.
Sanayi
Hilafet, devlet işlerinde İran an’anelerine tabi olduysa da maddi medeniyet sahasında, bilhassa Bizans’tan çok şey aldı. Halifelik devrinde Suriye’nin sahil şehirlerine getirilmiş olan Mısır dokumacılık sanati, İran ve Türkistan’da da tesirini gösterdi. Mısır ismini taşıyan dokumalar Şiraz’da ve Türkistan şehirlerinde de yapılıyordu.
Müslümanların Yunan medeniyetiyle İskenderiye’de ve Suriye şehirlerinde tanışmış olmalarına rağmen, başlıca medeni eserler, hatta ilim sahasında da Fırat ve Dicle sahillerinde, Küfe ve Basra'da meydana gelmiştir.
Ekonomi
Bu zamandan itibaren, paralar da Arapça yazılarla basılmağa başlandı. Müslümanlarda altın paranın ismi dinar (Latince: dinarius), gümüş paranın ismi ise, dirhem (Yunanca: drahmos'dan) olup, İran’a İskender’den sonra sokulmuştur. Dirhemler daha küçük olup, kıymetleri dinarın 1/20’ine muadildi; yani Araplar da eski İran Şahlarından şimdiki Garbi Avrupa devletlerine kadar, altın ile gümüş para arasındaki muayyen nispeti muhafaza etmeye çalışıyorlardı.
Prof. Dr. Corci Zeydan'ın İslam Uygarlıkları Tarihi - 2.Cildinden (İleişim: 2015) kısaltılarak alınmıştır.
Araplaşma
Şam, Mısır ve Irak bölgelerinde devlet dairelerinde resmi dil olarak kullanılan Yunan, Kıpt ve İran dillerine bedel Arapçayı da resmi dil kabul ederek bu inkılabı güçlendirip pekiştirdiler. O devre kadar İslam topraklarından tedavülde bulunan Rum ve Iran paralarını da kaldırarak yerine Arap sikkelerini koydular. Söz konusu yabancı sikkeler üzerinde bulunan resim, işaret ve nakışları değiştirerek Kur'an ayetleri kullandılar. Devletin ileri gelenleri Rum ve İranlıların devlet nişanlarını taşıyan elbiseler (tıraz) giyerken Emeviler bu nişan ve nakışları da kaldırıp yerine Müslümanlara ait özel alametler kullanmaya başladılar. Bu gibi uygulamalar sayesinde Müslümanlar her bölgede şaşılacak bir kolaylık ve hızla yayılarak hakimiyetlerini güçlendirip dillerini geniş bir coğrafyada yaymayı başardılar.
Prof. Dr. Adnan Demircan'ın İslam Tarihinin İlk Döneminde Arap-Mevali İlişkisi (Beyan: 2015)
kitabından kısaltılarak alınmıştır.
Gelenekler ve Mevali
Araplarla mevalinin bir arada yaşamasının getirdiği sonuçlardan birisi de günlük hayatta karşılaşılan pek çok adetin Araplara geçmesidir. Bunlar yiyecek, içecek, giyim, sohbet toplantıları, törenler, musiki ve şarkılarda kendini göstermektedir.
Araplar, mevaliyle karşılaştıktan sonra birçok yemek çeşitleri, yemek kapları ve yemek adlarına muttali oldular. Tatlı ve hamurlu yiyeceklerin birçok çeşidini öğrendiler. Bunu gösteren önemli delillerden biri, bunlarla ilgili kelimelerin büyük çoğunluğunun Farisi kaynaklı olmasıdır.
Arapların mevalinin gelenek ve göreneklerinden etkilenmesi, onlarla münasebetleri vasıtasıyla olabildiği gibi, mevaliden evlendikleri kadınlar ve cariyeler vasıtasıyla da olmuştur.