top of page

Kur’an’ın Çoğaltılması ve Ortaya Çıkan Problemler

Hz. Osman, Müslümanlığı yeni kabul eden halk arasında ortaya çıkan Kur’an’ı okuyuş farklılıklarının, toplumun aleyhine geliştiği sonucuna vararak, Kur'an’ın tek kıraat üzere çoğaltılmasına karar verdi. Halifenin bu kararı almasında en önemli etken, Azerbaycan ve civarındaki fetihler esnasında meydana gelen olaylardı.

645’te Hz. Osman’ın halifeliğinin daha ilk yılında Huzeyfe b. El-Yeman, Rey bölgesinde fetihlerde bulunan Abdurrahman b. Rebia'ya yardım etmek üzere gönderilmişti. Bu sefer sırasında Irak ve Şam askerleri arasında Kur’an’ın okunuşu konusunda ihtilaf çıkmıştı.  

Huzeyfe bu durumu seferden döndüğünde Saîd b. El-As'a şöyle anlatmıştı:

"Ben bu seferimde değişik bir şeyle karşılaştım. Eğer bu böyle kendi haline bırakılırsa ileride insanlar Kur’an’ı okuma konusunda ihtilafa düşecekler ve bir daha bunun etrafında birleştirilmeleri mümkün olmayacaktır.” Saîd’in: “Nedir bunlar?" sorusuna Huzeyfe: “Hınıs ehlinden bazı kimseler kendi okuyuşlarının diğer insanlardan daha doğru ve isabetli olduğunu söylüyorlar. Onlar Mikdad’dan Kur’an'ı öğrenmişler. Dımeşk halkı: Bizim okuyuşumuz diğer herkesin okuyuşundan daha güzel ve daha doğrudur’ diyor. Aynı şekilde Kûfeliler de Abdullah b. Mes’ûd’dan aldıkları okuma şeklinin daha doğru olduğunu söylüyorlar. Diğer yandan Basralılar da Ebû Mûsa el-Eş‘ari’den aldıkları okuma şeklini savunuyor ve mushaflarına ‘kalplerin nüvesi’ adını veriyorlar.”

Bazıları Huzeyfe’nin anlattıklarını kabul etmiş, tabiinden pek çok kimse de kendisine katılmıştı. Ancak Abdullah b. Mes’ûd’un arkadaşları, “Neden bahsediyorsun, biz İbn Mes’ûd’un okuduğu şekilde okumayalım mı?” diyerek onun bu tenkitlerine tepki göstermişlerdi.

İbn Mes’ûd taraftarlarına, onların birer bedevi olduklarını, hata yaptıklarını ve bu nedenle susmaları gerektiğini söylerken, Huzeyfe de durumu halifeye gidip anlatacağını ve bu olaya el koymasını isteyeceğini belirtmiş, bunun üzerine İbn Mes’ûd da okuyuş farklılıklarından kendisini sorumlu tuttuğu Huzeyfe’ye hakaret etmişti. Tartışma sırasında orada bulunan Vali Saîd de ona karşılık vermiş, bunun üzerine taraflar arasında husumet oluşmuştu.

Huzeyfe son derece kızgın bir şekilde Hz. Osman’a gelerek durumu anlatmış ve halifeden “Yahudi ve Hristiyanların ihtilafa düştükleri gibi bu ümmetin Kur’an konusunda ihtilafa düşmelerine engel olmasını ve ümmetin bundan kurtarılması gerektiğini” söyledi.

Hz. Osman, şehirlere birer mektup göndererek görüş ve önerilerin kendisine iletilmesini emretmişti. Gönderilen mektupların sonucu hakkında kaynaklarda bilgi verilmemekle birlikte, gelen öneriler halifeyi desteklemiş olacak ki Hz. Ömer’in vefatından sonra Hz. Hafsa’ya verilen Mushafı isteterek hemen çalışmaları başlattı. Müslümanlardan ellerinde Kuran namına ne varsa iki şahitle birlikte getirmelerini istemiş, Übey b. Ka’b’ı da toplama işiyle görevlendirmişti.

İki şahitle birlikte getirilen ayetler, Zeyd b. Sabit tarafından tekrar yazılmış; Said b. El-As tarafından da imla edilmişti. Halife, Müslümanlardan gelen metinler arasında eksik olan Tevbe suresinin 127. ayetine de kendisi şahitlik ederek, oluşturulan ana nüshayı Zeyd b. Sabit, Abdullah b. Zübeyr, Sa’d b. El-As, Abdurrahman b. Haris ve Nafi b. Züreyf b. Amr’dan oluşan bir komisyona teslim ederek çoğaltmalarını emretmiştir. Halife, komisyon üyelerine ihtilafa düşüldüğü takdirde, imlanın Kureyş lehçesi üzerine yazılması emrini vermiştir.  

Komisyon üyeleri tarafından çoğaltılan nüshalar halifeye teslim edilmiştir. Hz. Osman nüshaların kendisine tesliminden sonra, ana nüshayı tekrar Hz. Hafsaya iade etmiş, bu arada çoğaltılan nüshalardan biri başkent Medine’de bırakılmış diğerleri ise Küfe, Basra, Şam, Mekke, Yemen, Bahreyn ve Cezîre’ye gönderilmiştir. Şehirlere gönderilen bu nüshalardan sonra halife, bundan böyle yalnız komisyon tarafından çoğaltılan Kur’an’lara itimat edilmesini, bunlar dışında kalan diğer gayriresmî nüshaların yakılmasını emreden genelgeler göndermiştir.

 

Ancak Hz. Osman’ın bu uygulaması diğer vilayetlerde olumlu karşılanırken, Kûfe’ye gönderilen nüshanın tek kıraat olacağı konusunda halk arasında ihtilaf çıkmıştır. Şehir halkının bir kısmı bu durumdan memnun olurken. Abdullah b. Mes’ûd ile Kur’an’ı onun kıraatine göre okuyanlar bu icraatı hoş karşılamayarak Mushafın bu şekilde toplanmasına sevinenleri ayıplamışlardır. İbn Mes'ûd, belki de etrafında bulunan Kûfelilerin etkisiyle halifenin emrine rağmen kendi nüshasını imha etmediği gibi, Kur’an’ı kendi kıraati üzerine okumaya devam etti. Bu durumdan haberdar olan halife, İbn Mes’ûd’a bir mektup yazarak fesat çıkarmaması konusunda onu ikaz etmiş, bu uyarının hemen ardından İbn Mes’ûd da amacını bilemediğimiz bir nedenle Medine’ye gelmiştir. Hz. Osman mescitte hutbe okurken içeri giren İbn Mes’ûd halifenin emri üzerine zorla mescitten çıkarılırken kaburga kemiklerinden ikisi kırılmıştır. İbn Mes’ûd bu duruma kendisine tabi olan Kufelilerle birlikte karşı koyacağının işaretlerini vererek halifeye küsmüş ve vefat edene kadar da halifeyle konuşmamıştır.

Hz. Osman’ın Kûfe’ye gönderdiği nüshadaki Kureyş lehçesine Abdullah b. Mes’ûd’un tepki göstermesi ve gelişen olayların sonrasında Kûfe’de, resmi Kureyş lehçesinin yanı sıra, yaklaşık iki sene kadar Abdullah b. Mes’ûd’un kıraati de hakim olmuştur. Ancak İbn Mes’ûd’un vefatından sonra onun kıraati Kûfe’de terk edilmiştir.

Hz. Osman döneminde Kur’anı Kerim in çoğaltılması ve kıraat farklılıklarının kaldırılmasıyla ilgili olarak yapılan tartışmalar, belirttiğimiz gibi, diğerlerinden farklı olarak içerisinde, dinî unsurlardan çok şehirler arası rekabet ve halifeye muhalefet gibi politik unsurları barındırmaktadır. Ancak Hz. Osman’ın bir kısım icraatlarında olduğu gibi, bu toplama faaliyetinin farklı bir yönü, onun bu uygulamasını Hz. Ali'nin de desteklemiş olmasıdır.

Murat Akarsu'nun Kabile Bürokrasisi ve Hz. Osman (Ankara Okulu: 2015) adlı kitabından kısaltılarak alınmıştır.

bottom of page