top of page

Samaniler (875-1005)


Bölge: İran
Etnik Yapı: Fars
İnanç: Sünni

 

Carl Brockelmann''ın İslam Ulusları ve Devletleri Tarihi (Türk Tarih Kurumu:2002) 

kitabından kısaltılarak alınmıştır.

Maveraünnehir, Buhara ve Semerkand, dokuzuncu asırda, Samanlıların yönetimi altında nisbî bir sükuna kavuştular. Bu hanedanın kurucusu Samanhudat yani Belh yöresindeki Saman köyünün sahibi, Emevî halifesi Hişam (724-743) devrinde İslâmiyeti kabul etmiş bir İranlı idi. 

 

Samanîler dönemi Tacik milletinin başlangıcı olarak kabul edilir. Egemenlikleri 102 yıl süren Samanîler topraklarını, Horasan, Taberistan, Kirman, Cürcan, Rey ve Maveraünnehir'e kadar yaymışlardır. Egemenliklerini kabul ettirmek için Sasaniler'in devamıymış gibi davranmışlardır. Başkentleri Buhara, Semerkand ve Herat gibi kentler olmuştur. [http://tr.wikipedia.org/wiki/Samaniler]

Bir Komisyon tarafından hazırlanan İslam Tarihi ve Medeniyeti (Anadolu Ünv.:2013) 

adlı kitaptan kısaltılarak alınmıştır.

Devlerin Temellerinin Atılması

Kurucusu Belh hâkimi Sâmânhudât’tır. 

Sâmânîler isimlerini ilk defa, Abbasîler’e karşı Horasan’da ayaklanan Râfî b. Leys’in isyanının bastırılması sırasında duyurmuşlardı. Halife Me’mun isyanın bastırılmasındaki yardımlarından dolayı Sâmânhudat’ın torunlarından Nuh’a Semerkand, Ahmed’e Fergana, Yahya’ya Şâş ve İlyas’a da Herat valiliklerini vermişti. 

Temelleri bu şekilde atılan Sâmânîler bu şekilde daha başından itibaren dört kola ayrılmış oldular. Ailenin Herat kolu 863’te Saffârîler tarafından ortadan kaldırıldı. Fergana Valisi İsmail bin Ahmet tarafından kurulan bu devlet zamanla genişleyerek bir asırdan fazla hüküm sürdü. 

Samani ailesi Me’mun zamanından beri itibarlıydı. Abbasi halifelerine bağlılıklarının işareti olarak cuma hutbelerinde onların adlarını anarlar ve paraların üzerinde kendi adlarıyla birlikte halifelerin adlarını da yazdırırlardı.[İslam Tarihi Ders Kitabı; Ekrem Özbay,…;Milli Eğitim Bakanlığı]

9. asrın sonlarında ailenin reisi olarak Nuh b. Esed ön plana çıkmıştı. Hâkimiyet bölgesini güvence altına almak isteyen Nuh, Abbasîler ve Tahirîler’e karşı dostane bir politika izledi. Nuh’un ölümünden sonra devletin başına önce kardeşi Ahmed, daha sonra da Ahmed’in oğlu Nasr geçti. 874-75 yılında Halife Mutemid tarafından Maveraünnehir bölgesinin hâkimiyeti kendisine tevcih edilen Nasr, kardeşi İsmail’i Buhara’ya vali tayin etti.

Başkentin Buhara’ya Taşınması ve Saffarilerle Mücadele

İsmail, ağabeyinin 892’deki vefatının ardından devletin başına geçti. İlk icraat olarak, başkenti Buhara’ya taşıdı. İsmail bölgede çok daha güçlü bir siyasi yapı oluşturmayı hedefliyordu. Bu amaçla ilk önce gayrimüslim Türklerin Maverünnehir bölgesine yaptıkları akınları durdurmak için Talas üzerine sefer düzenledi. Bu sefer, devletin doğudaki en geniş sınırlarına ulaşmasıyla neticelendi. Daha sonra yönünü batıya çeviren İsmail 900’de Saffârîleri mağlup ederek Taberistan ve Deylem bölgelerini ele geçirdi. 

İsmail’in 907 yılında vefat etti ve yerine oğlu Ahmed geçti. Ahmed, Saffârî idaresindeki Sistan’ı ele geçirdi ise de bir isyan sırasında öldürülünce, küçük yaştaki oğlu Nasr tahta çıktı. II. Nasr ülkedeki isyanları bastırdıktan sonra Sistan ve Taberistan’da yeniden hâkimiyet kurdu. 940 yılında vefat eden II. Nasr ülkesini batıdaki en geniş sınırlarına ulaştırmıştı. 

Beveyhilerle Mücadele

II. Nasr’ın ölümü üzerine tahta çıkan oğlu I. Nuh, Bâtınîleri mağlup edip, iç isyanları bastırdıktan sonra Büveyhîler’in üzerine yürüyerek bu devleti vergiye bağladı. 954’te I. Nuh’un ölümü üzerine yerine geçen oğlu I. Abdülmelik’in yedi yıllık saltanatının önemli bir bölümü Büveyhîler’le mücadele içerisinde geçti. Abdülmelik devrinde başta Alp Tigin olmak üzere Türk kumandanların devlet içerisindeki nüfuzu bir hayli güçlenmişti. Abdülmelik’ten sonra tahta çıkan oğlu Nasr’ın yaşı küçük olduğu için devlet ileri gelenleri I. Mansur b. Nuh’u hükümdar olarak kabul ettiler. Oldukça başarılı bir hükümdar olan I. Mansur, Sâmânî Devleti’ne eski güç ve itibarını yeniden kazandırdı. O, ülkedeki emirlerin isyanlarını bastırdığı gibi Saffârîler ve Büveyhîlerle mücadele etti. 

Karahanlıların Baskısı

996’da Sâmânî ülkesi Karahanlı saldırısına uğradı ancak Gazneli hükümdarı Sebüktegin’in devreye girmesiyle Katvan Çölü sınır olmak üzere taraflar arasında anlaşma sağlandı.

Gaznelilerin Baskısı

Gazneliler’in Samânîler’e verdiği destek II. Nuh’tan sonra başa geçen II. Mansur’un yanlış politikaları yüzünden bozuldu. Horasan valiliğinin Hâcib Begtüzün’e verilmesini kabul etmeyen Gazneli Mahmud, II. Mansur’un üzerine yürüdü. Tam da bu sırada Sâmânî hükümdarı tahttan indirilmiş ve yerine II. Abdülmelik geçirilmişti. Yeni hükümdar saltanatının daha başında mücadele etmek zorunda kaldığı Gazneli Mahmud karşısında ağır bir yenilgi aldı. Horasan bölgesi Gazneliler’in eline geçti.

Karahanlılarla Savaş ve Samanilerin Sonu

Aynı yıl içerisinde Buhara’ya yürüyen Karahanlılar ise şehri ele geçirerek Sâmânî ailesinin mensuplarını Özkent’e götürüp hapsettiler. Ertesi yıl hapisten kurtulmayı başaran İsmail b. Nuh tekrar Buhara’yı ele geçirip Karahanlılar ve Gazneliler ile mücadeleye girişti ise de pek bir başarı elde edemedi. Maveraünnehir’de Karahanlılar’la yaptığı mücadeleyi kaybeden İsmail 1005’te Merv civarında Arap kabileleri tarafından öldürülünce Sâmânîler Devleti’nin siyasi varlığı sona ermiş oldu. 

[http://tr.wikipedia.org/wiki/Samaniler]
Samani Etkisi

Samanîler eski İran kültürü'nü canlandırmak ile kalmadılar ve İslâmiyet'in yayılması için de büyük çaba sarf ettiler. Pers-İran kültürünün tüm etkilerini Orta Asya'ya yaydılar. Toprakları içindeki birçok topluluk İslâmiyet'e girmeye başladı. Tarihçilere göre Samanîlerin gayretleri ile o dönemde yaklaşık 200,000 Türk İslâmiyet'e girdi.

Carl Brockelmann''ın İslam Ulusları ve Devletleri Tarihi (Türk Tarih Kurumu:2002) 

kitabından kısaltılarak alınmıştır.

Onuncu asrın ilk yarısında, hükümdar ikinci Nasr (913-942) ve birinci Nuh (942-954) devirlerinde Samanlılar ülkesi, parlak bir kültür merkezi idi. Maveraünnehir’in bolca sulanan vadileri uzun zamandan beri tarıma açılmış olup bol ürün veriyordu. Uzun zamandan beri Arapların dinî ve politik üstün egemenlikleri altına girmiş olan İran milli şuuru orada yeniden uyandı. Filhakika İranlılar, Abbasîler egemenliğinin başından beri Araplara, fikir hayatında olduğu gibi politik yönetimde de üstünlük elde etmişlerdi.

Abbasîleri mahveden hastalık, Samanlıları da sona erdirmiştir. Abbasîler gibi Samanlılar da asker toplamakta Türklerin henüz taze yıpranmamış kuvvetlerine baş vurmak zorunda idiler. Üstelik Samanlılar, Türklerin oturdukları geniş sahalarda hüküm sürüyorlardı. Bağdad’ta olduğu gibi burada da Türkler yavaş yavaş subaylık mevkilerini işgal ettiler buradan da sivil yönetime el attılar ki, buradaki sıkı yöneticiliklerinden dolayı çabucak tehlikeli oldular.

Gene R. Gartwaite'ın İran Tarihi (İnkılap: 2011) adlı kitabından kısaltılarak alınmıştır.

İran’ın büyük krallık geleneğine benzer bir uygulama, Horasan’da Samaniler sayesinde yeniden ortaya çıktı. Samaniler de dihkân ailesi olmakla beraber Belh kökenliydi ve Maveraünnehir valileri olarak hizmet etmişlerdi. Yeni kuşağın üyelerinden biri 875’te, Asya transit ticaretinin merkezinde bulunan ve Türklerin artan gücüne karşı ileri karakol olarak önemli bir mevki olan bütün Maveraünnehir’in valiliğine getirildi. 

Oğlu İsmail 893’te Seyhun Nehri’nin öte yakasındaki Karluklara saldırıp ticaret yollarını ve Maveraünnehir’in refahını emniyete aldı. Seferileri de yenen İsmail Horasan valiliğine getirildi. Böylece halife adına doğuda Horasan’dan Harezm’e, güneyde Hindistan’a kadar uzanan çok geniş bir bölgeyi yönetmeye başladı. Bu bölgenin valiliği ona birçok yerel hanedan ve beylik üzerinde otorite kurma imkânı sağlamıştı, öyle ki İsmail artık I.Hüsrev Anuşirvan ile kıyaslanır olmuştu. 

Ancak 10. yüzyılın sonlarına doğru, Samanilerin gücü ve servetinin artması aile içinde bölünmelere yol açtı. Sonunda bu güçler Horasan’ı ele geçirince, Samani toprakları yüzyılın sonunda Orta Asya kökenli Türk hanedanları Karahanlılar ve Gazneliler arasında paylaşıldı. 

Samaniler, İran tarihinin Sasaniler ile Safeviler arasındaki döneminde çok önemli bir rol oynadılar. Böylece İran’ın hükümdarlık ve siyasi kültür gibi eski unsurları, 16. yüzyılda İranlı bir hanedan ailesinin elinde yeniden ortaya çıktı. Bu unsurlar, toplumsal ve siyasi kurumların devamlılığını sağlamakla kalmayıp İran’ın ekseninin Orta Asya’ya kaymasını da içeriyordu. En önemlisi, karşı İran kimliğinin kesin temelini attı. 

Samaniler Rudeki’ye hamilik yapmıştı. Bu şairin yarım kalan Şehname adlı eserini, büyük şair Firdevsi (ö. 1020), Gaznelilerin himayesi altında tamamlayacaktı. Firdevsi’nin destanı, Yeni Farsça olarak tanınan dilin ilk büyük edebiyat eseri olup, yazıldığı günden bu yana Fars dilindeki edebiyatın standardını belirlemiştir. 

Şehname Fars diline yaptığı büyük katkının dışında, hükümdarlık konusunda İran tarihi ve efsanelerini içeren bir taban oluşturmuştu. Tarihle efsanenin bir araya geldiği bu tabanda, biri doğudaki Sistan’dan, Kayvanid adı verilen gelenekten, diğeri batıdan kaynaklanan iki ayrı İran hükümdarlık geleneği kaçınılmaz şekilde birbirine karışmıştı. Bu geleneği bünyesine yediren Şehname, İslami değerlerle çatışmasına rağmen bütün İran siyasi kültürünü 20. yüzyıla kadar derinden etkiledi.

İşte artık beş yüz yıl geçti Sasani tahtının otoritesi söndü gitti Tacı giyip tahta çıkma vakti artık bizimdir Otorite ve zaferlerin kaderi artık bizimdir Senin yüzünü ve kaderini gördüğümüzde Ordunu tacını ve tahtını gördüğümüzde Elimi bu Sasani ihtişamına doğru uzatacağım Tıpkı huzuru kaçınca öfkelenen bir aslan gibi. 

Belki daha önemlisi İran, Firdevsi’nin Şehnamesi sayesinde metafizik hir kavram haline gelmişti. Bu eser İranlı olmayan veya Farsça konuşmayanlar için bile İran tarihi, kültürü ve toplumunun bütün unsurlarını kavramlaştıran kalıcı bir mihenk taşı olmuştu. Son olarak Şehname geçmişin devamını sağlamıştı. Her ne kadar Firdevsi efsanevi bir geçmişi yeniden yaratmışsa da, bu geçmiş onun sözlerini okuyan ya da duyan insanlarda tarihi gerçekliğe dönüşmüştü.

Şehname'nin önemli temalarından biri, İran’la Orta Asya’daki Türk dünyası, yani Turan arasındaki çatışmadır. Bu temanın bağlamı, dönemin 10. yüzyıl Samani dünyasıdır. Eser ayrıca Selçuklularla başlayıp varlığını modern çağda da devam ettiren büyük Türk etkisinin habercisidir.
 

bottom of page