Müslümanların Tarihi
Yeni Medeniyet Merkezlerinin Kurulması
Araplar fethettikleri eski şehirlere yeni toprak sahipleri olarak yerleşemediler. Onlar ve çocukları aylık olarak bölüştürülen haraçlarla yaşayan ayrı bir fatihan sınıfı olarak kendi garnizon şehirlerinde kalacaklardı. [1]
Kûfe ve Basra Şehrinin Kuruluşu (638)
Bu iki şehir, önemli savaş merkezleri haline getirildiler. Müslümanların savaş bölgelerine hareketi buradan yapılıyordu. İkisi için de ayrıca özel muhafız birlikleri mevcuttu. [2]
-
Küfe ve Basra, İran körfezindeki limanlarla çöl arasında, doğudaki en uzak noktalara yapılan seferlerin başladığı iki Irak garnizon şehriydi. [3]
-
Arapların fetihten önce zaten yakın yerel ilişkiler kurdukları Suriye’de ana merkez, yeni bir garnizon şehri yerine, eski bir şehir olan Dımaşk’tı.[Şam] Oradan geriye kalan büyük bir düşmana, Bizans’a karşı, kuzeybatı istikametinde seferler başlatıldı. [4]
Yeni Kurulan Şehirlerin Toplumsal Etkisi
Yeni kurulan Basra, Küfe, Fustat gibi ordugâh şehirlere farklı Arap kabileleri akın etmeye başladı. Arapların gerek bütün bir kabile olarak gerekse parçalar halinde yeni mekanlara iskân edilmeleri, genel olarak Arap toplumu, özelde ise kabile hayatı üzerinde derin etkiler bıraktı. [5]
Ortaya çıkan yeni şartların en önemli sonuçlarında biri de Arapların rekabet merkezlerinin Yarımada'dan Irak, Suriye ve Mısır gibi yeni fethedilen bölgelere taşınmasıdır. Artık bundan sonra iktidar mücadelesinin merkezi Mekke veya Medine değil, yeni inşa edilen şehirler olacaktır. [6]
Göçlerin diğer önemli bir sonucu da Arap kabile biriminin, daha geniş ve derin irtibat boyutuna ulaşması, Mezhic, Hemdan, Becile, Has'aın gibi dar kapsamlı kabilelerden Mudar, Rebia, Nizar, Adnan, Kahtan gibi daha geniş soy birliklerine dönüşmesidir. Gerçekten de Hz. Ömer'in hilafetinden itibaren yeni yerleşim mekanlarına iskân edilen kabileler, tek başlarına hak ve menfaatlerini koruyamayacakları düşüncesiyle, soy cihetinden kendilerine yakın kabilelerle ittifaklar oluşturma yoluna gitmişlerdir. Böylece cahiliye dönemi ve İslam'ın ilk yayılış zamanlarındaki çekirdek kabilenin yerini artık büyük kabile federasyonları almaya başlamıştır. [7]
Birkaç bin kişiye sahip komşu kabilelerin yaşadıkları toplumdan, nüfusu 100 binleri bulan grupların bir araya geldiği yeni yerleşim mekanlarında bir kabilenin tek başına haklarını koruyup siyasi hadiselerde etkinlik göstermesi mümkün olamayacağı için, kabileler ortak menfaatler çerçevesinde, nesep birliği temeline dayanan yeni siyasi bloklaşmalar meydana getirmişlerdir. Daha önce iki kabile arasında meydana gelen bir hadise, bu ikisini bazen de onlara müttefik olan birkaç yakın kabileyi ilgilendirirken, yeni şartlarda artık çerçeve çok genişlediği için olaylar Horasan, Irak, Şam gibi büyük bölgeleri, hatta bütün Müslüman beldeleri etkileyecek boyutlara ulaşmıştır. [8]
Kûfe
Hz. Ömer'in Irak'ta yeni askeri şehirlerin inşası talimatını vermesi üzerine Küfe, Irak-İran orduları başkomutanı Sa'd b. Ebu Vakkas tarafından Hicretin 17. yılında (M.638) kuruldu. [9]
Kûfe’nin kurulduğu yerin, özellikle bölgede yapılacak askerî harekât için stratejik öneme ve zengin tarım havzalarına sahip olması ve ticarî güzergâh üzerinde bulunması gibi sebeplerle tercih edildiği anlaşılmaktadır. Askerî bir kamp ve garnizon olarak kurulmakla birlikte zamanla bir şehre dönüşen Kûfe bölgenin idarî, ticarî ve kültürel bakımdan gelişmesinde rol oynamış, bu özelliğiyle Hz. Ali ve ilk Abbâsî halifeleri tarafından başşehir olarak tercih edilmiştir. [10]
Şehrin Kuruluş Sebebi
Müslüman askerler ilk önce Sasanilerin başkenti Medain'e yerleşmek istemişlerdi. [11]
Sa’d b. Ebi Vakkas’ın gerçekleştirdiği İslâm fetihlerinden sonra Hz. Ömer, rapor getiren elçilerin yüzünde hastalık belirtileri olduğunu gördü, sebebini sordu ve iklim değişikliğinden ileri geldiğini öğrendi. Bunun üzerine Sa’d’dan Müslümanların yaşamalarına elverişli bölgeler bulup yeni yerleşim merkezleri kurulmasını istedi. Bu işe Selman ve Huzeyfe’nin memur edilmesini istedi. Kurulacak yeni şehirlerin, başkentle ulaşım kolaylığına dikkat edilmesi için de gerekli ikazda bulundu. [12]
Sa'd b. Ebu Vakkas, bataklığın bulunmadığı Hire ile Fırat arasında yer alan Kûfe'nin yerini tespit etti. [13]
Selman-ı Farisi ile Huzeyfe, Kûfe’yi inşa ettiler. Önce kamıştan evler yapılmıştı. Çıkan büyük bir yangında bu evler yandığı için bu defa kerpiçten evler inşa edildi. Belli bir ölçü ve düzen içinde caddeler, sokaklar meydana getirildi.[14]
Sa’d b. Ebi Vakkas, ele geçirilen bölgelere muhafız birlikler bırakarak karargâhını Kûfe’ye taşıdı ve orayı askeri bir merkez haline getirdi. [15]
Şehrin Kurulması
Sa'd b. Ebu Vakkas, Kufe'nin planlanmasından sonra kura ile şehrin doğu kısmına Yemenlileri, batısına ise Nizarlıları yerleştirdi. Çünkü Araplarda hala kabile toplumundan millet toplumuna geçiş aşaması tamamlanmamıştı. Ayrıca bu şehirler başlangıçta yeni fetihler için ordugah olarak düşünüldüğü için, yerleşimin kabilelere göre ayarlanması pratik faydalar da sağlıyordu. [16]
Zamanla avlulu ve ihata duvarı ile çevrili ev tipi ortaya çıktı. Bunun yanında çoğu şehrin merkezinde bulunan ve adına “kasr” (dâr) denilen aristokrat sınıfa ve zenginlere ait, büyük kısmı Emevîler döneminde inşa edilmiş konaklar da mevcuttu. [17]
Kûfe’de Hz. Ömer’in emriyle caminin yanında bir de Künâse adı verilen pazar kuruldu. Pazar ticarî faaliyetlerin yanı sıra ilmî tartışmaların yapıldığı, şiir ve mûsiki faaliyetlerinin yürütüldüğü bir kültür merkezi durumundaydı. Hâlid b. Abdullah el-Kasrî’nin valiliği döneminde hayvan ticareti yapılan bölüm dışarıda tutulmak suretiyle pazarda iki sıra dükkân inşa edilerek tüccara kiraya verildi. Böylece bir nevi kapalı çarşı mahiyeti kazanan pazar, daha sonra kurulan Bağdat ve Kayrevan gibi şehirlerdeki pazarlara da örnek teşkil etti. [18]
Kufe’nin Gelişmesi
O zamana göre modern sayılacak yapılar meydana getirdi. Araplar burayı çok sevdiler. [19]
Kufe'nin önemi Müslümanların doğuda yaptıkları fetihlerle daha da arttı. Fatih Arapların yanında onlara boyun eğmiş bulunan İranlılar da buraya yerleşince, şehrin nüfusu da hızla çoğaldı. Gerek Yemeni gerekse Mudari Arap kabilelere İran menşeli başka etnik unsurların eklenmesi, şehrin kozmopolit bir yapı arz etmesine sebep oldu. [20]
Hz. Ömer döneminde gerçekleşen fetihlerde büyük role sahip olan Kûfe el-Cezîre, Tüster, Râmhürmüz, Nihâvend, Hemedan, Cürcân, Azerbaycan ve İsfahan gibi yerlerin fetihlerinde üs olarak kullanıldığı gibi bölgede İslâmiyet’in yayılmasında da önemli rol üstlenmiştir.[21]
Irak’ın güneyinden sorumlu olan Basra valisi aynı zamanda Ahvaz, Fars, Kirman, Mekrân, Sicistan ve Horasan’ı; orta ve kuzeyinden sorumlu olan Kûfe valisi de Hemedan, Rey, Kazvin, İsfahan ve Azerbaycan’ı idare etmiştir. [22]
Toplumsal Yapı
Küfe, özellikle Hz. Ömer'in son dönemlerinden itibaren askeri vasfını kaybetmeye başlamış, giderek sivil bir kent halini almıştır. Şehre bu dönemde başta Mezopotamya'nın yerlileri olan Hıristiyan Aramiler ve Yahudiler olmak üzere, Farslar, Bizanslılar, Necranlılar gibi çok farklı etnik unsurlar da yerleşmişlerdir. Yeni sakinlerin birçoğunun kendilerine ait müstakil mahalleleri ve ibadethaneleri bulunmaktaydı. Zımmi olarak değerlendirilen bu unsurların yanında, içinde Ebû Hanîfe'nin ailesinin de bulunduğu, çoğu İslam dinini benimsemiş olan ve sonradan şehre yerleşen gayr-i Arap unsurlar da vardı. Bilindiği üzere bu unsurlar mevali olarak adlandırılmaktaydı. Kûfe'ye yerleşen ve mevali olarak isimlendirilen bu gayr-i Arap unsurun nüfusu, Ebû Hanîfe'nin yaşadığı dönemde, neredeyse Arapların nüfusu kadardı.[23]
Kûfe'de mevalinin Araplardan daha düşük bir seviyede mütalaa edilmiş olduklarını gösteren pek çok örnek zikretmek mümkündür. Fakat bu örneklerden hiçbiri mevalinin gayrimüslim unsurlar gibi cizye vergisi ödemek zorunda bırakılmış olmaları kadar çarpıcı ve dikkat çekici değildir. [24]
Emevilerin orta dönemlerinde önemli bir güç elde etmeyi başaran Kûfe mevalisi, Abdullah b. Zübeyr'e karşı Muhtar b. Ebu Ubeyd'i desteklemiş ve onu iktidara taşımıştır. Kûfe'de mevalinin Araplara ilk başkaldırı hareketi olarak değerlendirebileceğimiz Muhtar hareketi, Arap-mevali çekişmesini gün yüzüne çıkarmıştır. Zeyd b. Ali'nin liderliğini yaptığı harekette de mevalinin önemli bir rolü olmuştur. Mevaliyi bu harekete destek vermeye iten temel saik, Muhtar’ı destekleyen Kûfelilerin gerekçelerinden farklı değildir. [25]
Bu dönemin Kûfe'sinde tarım, ticaret, el sanatları ile ilgili işlerin büyük bir kısmı mevali tarafından yerine getirilirdi.11 Emevilerin sonlarına doğru ziraat, zanaat, ticaretle uğraşan mevali, zenginleşip toplumda saygınlık kazanarak Araplara kendilerini kabul ettirdi. Böylece bu sınıfa mensup olan insanlardan divanul-atalara girenler dahi oldu.12 Sonra mevali, sadece ticaret ve tarımla uğraşmakla kalmadı, ilim ve irfan ile de ilgilenmeye, kendisini bu alanda da kabul ettirmeye çalıştı. Cehşuyarî, mevalinin ilimle Arapların ise savaş ve siyasetle iştigal etmelerini "Araplar silahı, kaleme tercih ederler" diyerek ifade etmektedir. Bütün bunlar kendisi de bir mevali olan Ebû Hanîfe'nin şahsında da toplanmış gözükmektedir. Bilindiği gibi Ebû Hanîfe de hem ticaret ve hem de ilimle meşgul olmuştur. [26]
Nüfusun Değişimi
Taberî, Kûfe kurulduğu sırada buraya yerleşen Yemen kabilelerinin 12.000, Kuzey Araplarının 8000, Deylemliler’in 4000 kişi kadar olduğunu kaydeder. [27]
Askerî amaçlarla tesis edildiğinden, sonraki dönemlerde cihad maksadıyla gelenlerin yanı sıra giderek gelişen şehrin zenginliğinden istifade etmek isteyenlerin de yerleşmesinden dolayı Emevîler döneminde Kûfe’nin nüfusunda büyük artış olduğu görülmektedir. Ziyâd b. Ebîh zamanında 60.000 mukātile ve 80.000 aile ferdinin divan defterlerine işlendiği, yani atıyye alan Arap mukātile ile ailelerinin 140.000 kişiyi bulduğu bilinmektedir. Emevîler devrinde mevâlînin ve Hîre’den gelen gayri müslim unsurların atâ almadıkları için divan defterlerine işlenmedikleri dikkate alındığında şehir nüfusunun daha fazla olduğu anlaşılır. Emevîler devrinin sonlarına doğru nüfusun 300-350.000 arasında bulunduğu tahmin edilmektedir. [28]
Sonraki Dönemlerde Kûfe
Kûfe ilk devir İslâm tarihinde birçok siyasî olaya sahne olmuştur. Her şeyden önce şehrin, aralarında rekabet bulunan bedevî-hadarî, güneyli-kuzeyli çeşitli Arap kabilelerinden, mevâlîden, yahudi ve hıristiyanlardan oluşan kozmopolit yapısı bazı iç karışıklıklarda büyük rol oynamıştır. [29]
Emevîler zamanında Kûfe Basra, Uman, Bahreyn, Kirman, Sicistan, Horasan ve Mâverâünnehir’i kapsayan Irak eyaletinin merkezi olmuştur. [30]
Emevîler’in sonlarına doğru Kûfe aynı zamanda gizlilik içinde yürütülen Abbâsî davetinin merkezi durumundaydı.[31]
Bağdat kuruluncaya kadar bir süre Abbâsîler’in yönetim merkezlerinden biri olarak kalan Kûfe’nin önemi daha sonra özellikle askerî ve ilmî açıdan uzun süre devam etti. [32]
Basra
Kufe ile birlikte Basra da inşa edildi. Müslümanlar buraya hicretin 13. yılında girmişlerdi. Ama inşaat, proje ve planları, ancak Küfe şehrinin inşası ile birlikte gerçekleşti. [33]
Şehrin Kuruluş Sebebi
Utbe b. Gazvan tarafından temelleri atılan Basra şehri önce Irak, akabinde de İran fetihlerinde önemli bir harekat merkezi olarak kullanıldı. İki yıl sonra bölgenin fethi tamamlandığında ordugah olarak seçilmiş bulunan saha sivil yerleşime de açıldı. Askeri üs olarak kullanılmasına ilave olarak, özellikle İran körfezi ile İran ve Irak yollarını kontrol etmek, aynı zamanda bedevilerin bölgeye iskanını kolaylaştırmak amacıyla inşa edilen şehre muhtelif Arap kabilelerine mensup askerler yerleştirildi. [34]
Utbe, şehrin yerini tespitten sonra her kabile için ayrı mahalleler belirlemiş, onlar da gösterilen bu yerlere evlerini inşa etmişlerdir. Daha sonra şehir sistemli göçlere sahne olmuş, sonuçta Temim, Dabbe, Ribab, Abdülkays, Bekr b. Vail, Ezd, Kureyş, Kinane, Kays-ı Aylan ve Medineli Ensar burayı kendilerine yurt edinmişlerdir.
Şehrin Gelişmesi
Basra başlangıç döneminde kardeşi ve rakibi durumunda olan Küfe kadar rağbet görmemişti. Hz. Ömer, Kufeliler tarafından fethedilen bazı zengin şehirlerin gelirlerini Basralılara tahsis edip, maaş dağıtımında Kufelilere tanınan hakların aynısı onlara da verince, Basra da bir cazibe merkezi haline geldi. Arap kabilelerinin yanı sıra Kirman ve Sicistan bölgesinde yaşayan, sonra Müslüman olan veya esir edilen İran menşeli halklar da Basra'ya yerleştiler. [35]
Arap göçmenler için Basra Kûfe kadar cazip bir yerleşim merkezi değildi. Hz. Ömer, Kûfeliler tarafından fethedilen bazı zengin şehirlerin gelirlerini Basralılara tahsis etmeye karar verdi. Ayrıca maaş dağıtımı hususunda Kûfeliler’e tanınan hakların aynısını bunlara da tanıdı. Halifenin bu isabetli uygulamaları Basra yakınlarında yaşayan çöl Araplarının da şehir içine gelmelerini sağladı. [36]
İbn Sa‘d’a göre Basra’ya kırk aşirete mensup insan yerleştirilmişti. Şehrin artan nüfusuna, bu sıralarda Fars, Sicistan ve Kirman gibi doğu vilâyetlerinde yapılan fetihler sonucu kitleler halinde müslüman olan veya esir alınan İranlılar da katıldı. Bu eski garnizondaki Arap nüfus askerî özelliklerini kaybetti ve garnizon süratle gelişen bir şehir halini aldı. Coğrafî konumu ticarî aktivitesini daha da arttırdı. Böylece şehir olağan üstü bir gelişme gösterdi. [37]
Kuruluş yıllarında Utbe b. Gazvân’ı desteklemek için gelenlerin sayısı 1000’den az olduğu halde 36’da (656-57) şehrin nüfusu 50.000’i geçmişti. Bu ayaklanmadan sonra Hz. Ali ile Basralılar arasına bir daha giderilmesi mümkün olmayan bir küskünlük girmiş ve halife diğer askerî hamleler için hilâfetinin sonuna kadar bu önemli şehirden fazla asker çıkaramamıştır. Basra, Şiî Kûfeliler’in karşısında Sünnîliğin merkezi olma vasfını daima korumuştur. [38]
Doğu Arabistan ve Uman’dan gelip buraya yerleşen Abdülkays ve Ezd sonraki yıllarda aktif rol oynamışlardır. Ayrıca İran, Hindistan ve Malezya’dan gelenlerle Zencîler de Basra’ya yerleşmeye başladılar. İranlı süvariler Temîmliler’in müttefiki olarak buraya yerleştiler.[39]
Siyasi Olaylar Sırasında Basra
Hz. Osman’ın son günlerinde Basra önemli siyasî çalkantılara sahne oldu. Halifenin Medine’de öldürülmesi olayına Basra’dan bir grup isyancı katılmıştı. Buna benzer siyasî hareketler Hz. Ali zamanında da devam etti. [40]
Hz. Ali halife olur olmaz Basra onunla Hz. Zübeyr, Talha ve Âişe üçlüsü arasında meydana gelen Cemel Vak‘ası’na şahit oldu. Çoğunluğu Kûfelilerden meydana gelen Hz. Ali kumandasındaki 20.000 kişilik ordu ile çoğunluğunu Basralıların oluşturduğu adı geçen üç sahâbî idaresindeki 30.000 kişilik kuvvet karşı karşıya geldi, yapılan bir günlük savaş sonucunda 5000 Basralı hayatını kaybetti. [41]
Sonraki Dönem Basra
Emevîler döneminde Basra’nın önemi daha da arttı. Fars, Sîstan ve Horasan Basra’ya bağlı olarak idare edildi. Muâviye idarî ve iktisadî konularda çok tecrübeli olan Ziyâd b. Ebîh’i buraya vali tayin etti (45/665). Şehir bu yetenekli valinin dokuz yıllık idareciliği döneminde önemli gelişmeler gösterdi. Ziyâd zamanında şehir içinde yaşayan zengin tabaka ihtişamlı evler inşa ettirdi. Mimari alanda da büyük ilerlemeler kaydetti. Ziyâd’ın valiliği döneminde şehir 70.000 muharip ve bunların 80.000 kişilik aile efradıyla toplam 150.000 nüfusa sahipti. Ubeydullah b. Ziyâd zamanında bu rakam 90.000 muharip ve 100.000 kişilik maiyetiyle toplam 190.000’e ulaştı.[42]
Abbâsîler ihtilâlden sonra ciddi bir mukavemetle karşılaşmadan Basra’yı ele geçirdiler. Bağdat’ın kuruluşundan sonra siyasî ve idarî önemini kaybetmekle beraber Basra medeniyet açısından en parlak günlerini Abbâsîler döneminde yaşadı. [43]
Fustat
Fustat (gelecekteki eski Kahire), Nil deltasının başlangıcında Mısır’ın başkenti ve daha batıya yapılacak seferlerin karargâhı olarak kuruldu. [44]
Amr b. el-As, İskenderiye fethini tamamladıktan sonra, halifeye burayı başkent yapma teklifi sundu. Çünkü şehrin Müslümanların eline geçmesiyle Bizanslılardan pek çoğu burayı terk etmişlerdi. Fakat Hz. Ömer, Arap toprakları ile aralarında Nil nehri olacağı gerekçesiyle valisinin talebini kabul etmeyip yeni merkezin Medine ile kara bağlantısı olan başka bir yere inşa edilmesini istedi. Bunun üzerine Amr b. el-As, Mısır'ın orta bölgesinde ve Nil'in doğusunda bir şehir inşasına karar verdi. Burası hem muhtemel düşman hücumundan korunmak hem de ülkenin diğer şehirlerine asker sevk edebilmek için uygun bir mekandı. [45]
Fustat Şehrinin Kuruluşu (642)
Amr b. el-As, ülke merkezinin yerini tespit ettikten sonra bir heyete şehrin imar planını yaptırdı. Onlar ilk önce Amr b. el-As adını alacak olan merkez caminin ve valilik sarayının yerini tespit ettiler. Daha sonra da araziyi kabilelere göre parselleyip iskana açtılar. [46]
Fustat hızla gelişti ve İskenderiye’nin yerini alarak Mısır’ın merkezi oldu. Muaviye devrinde, Arap sakinlerinden ismi divan defterlerine kayıtlı olanların yekûnu kırk bini bulmuştu. [47]
Kayrevan
Günümüzde Kayrevan, Tunus Cumhuriyeti’nde bulunmaktadır, nüfusu 150.000’dir. [48]
Ukbe b. Nâfi‘in ilk önce bir cami ve hükümet konağı yaptırarak başlattığı şehrin kuruluşu çalışmaları beş yıl içinde tamamlanmış ve buraya Teym, Evs, Hazrec, Ezd, Tenûh, Kinde, Kinâne gibi Arap kabilesi mensupları ile Horasan’dan gelen göçmenler ve yerli Berberîler iskân edilmiştir. [49]
Kayrevan’ın kurulması Müslümanlar için iyi sonuçlar vermiş ve bölgede kontrolün sağlanması yanında Berberîlerin İslâmiyet’i kabul etmelerine yardımcı olmuştur. [50]
Dip Notlar
[1] İslam’ın Serüveni-1. M.G.S. Hodgson. İz: 1995
[2] Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi-2. Komisyon. Çağrı:1989
[3] İslam’ın Serüveni-1. M.G.S. Hodgson. İz: 1995
[4] İslam’ın Serüveni-1. M.G.S. Hodgson. İz: 1995
[5] Ana Hatlarıyla İslam Tarihi-2. Adem Apak. Ensar: 2016
[6] Ana Hatlarıyla İslam Tarihi-2. Adem Apak. Ensar: 2016
[7] Ana Hatlarıyla İslam Tarihi-2. Adem Apak. Ensar: 2016
[8] Ana Hatlarıyla İslam Tarihi-2. Adem Apak. Ensar: 2016
[9] Ana Hatlarıyla İslam Tarihi-2. Adem Apak. Ensar: 2016
[10] İslam Ansiklopedisi. Türkiye Diyanet Vakfı
[11] Ana Hatlarıyla İslam Tarihi-2. Adem Apak. Ensar: 2016
[12] Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi-2. Komisyon. Çağrı:1989
[13] Ana Hatlarıyla İslam Tarihi-2. Adem Apak. Ensar: 2016
[14] Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi-2. Komisyon. Çağrı:1989
[15] Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi-2. Komisyon. Çağrı:1989
[16] Ana Hatlarıyla İslam Tarihi-2. Adem Apak. Ensar: 2016
[17] İslam Ansiklopedisi. Türkiye Diyanet Vakfı
[18] İslam Ansiklopedisi. Türkiye Diyanet Vakfı
[19] Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi-2. Komisyon. Çağrı:1989
[20] Ana Hatlarıyla İslam Tarihi-2. Adem Apak. Ensar: 2016
[21] İslam Ansiklopedisi. Türkiye Diyanet Vakfı
[22] İslam Ansiklopedisi. Türkiye Diyanet Vakfı
[23] Güç ve İktidar: Kûfe'de İktidar Mücadelesi. Mehmet Mahfil Söylemez. Düşün:2011
[24] Güç ve İktidar: Kûfe'de İktidar Mücadelesi. Mehmet Mahfil Söylemez. Düşün:2011
[25] Güç ve İktidar: Kûfe'de İktidar Mücadelesi. Mehmet Mahfil Söylemez. Düşün:2011
[26] Güç ve İktidar: Kûfe'de İktidar Mücadelesi. Mehmet Mahfil Söylemez. Düşün:2011
[27] İslam Ansiklopedisi. Türkiye Diyanet Vakfı
[28] İslam Ansiklopedisi. Türkiye Diyanet Vakfı
[29] İslam Ansiklopedisi. Türkiye Diyanet Vakfı
[30] İslam Ansiklopedisi. Türkiye Diyanet Vakfı
[31] İslam Ansiklopedisi. Türkiye Diyanet Vakfı
[32] İslam Ansiklopedisi. Türkiye Diyanet Vakfı
[33] Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi-2. Komisyon. Çağrı:1989
[34] Ana Hatlarıyla İslam Tarihi-2. Adem Apak. Ensar: 2016
[35] Ana Hatlarıyla İslam Tarihi-2. Adem Apak. Ensar: 2016
[36] İslam Ansiklopedisi. Türkiye Diyanet Vakfı
[37] İslam Ansiklopedisi. Türkiye Diyanet Vakfı
[38] İslam Ansiklopedisi. Türkiye Diyanet Vakfı
[39] İslam Ansiklopedisi. Türkiye Diyanet Vakfı
[40] İslam Ansiklopedisi. Türkiye Diyanet Vakfı
[41] İslam Ansiklopedisi. Türkiye Diyanet Vakfı
[42] İslam Ansiklopedisi. Türkiye Diyanet Vakfı
[43] İslam Ansiklopedisi. Türkiye Diyanet Vakfı
[44] İslam’ın Serüveni-1. M.G.S. Hodgson. İz: 1995
[45] Ana Hatlarıyla İslam Tarihi-2. Adem Apak. Ensar: 2016
[46] Ana Hatlarıyla İslam Tarihi-2. Adem Apak. Ensar: 2016
[47] Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi-2. Komisyon. Çağrı:1989
[48] İslam Ansiklopedisi. Türkiye Diyanet Vakfı
[49] İslam Ansiklopedisi. Türkiye Diyanet Vakfı
[50] İslam Ansiklopedisi. Türkiye Diyanet Vakfı