top of page

Hz. Ebubekir Döneminin Sosyolojisi

Prof. Dr. Muhammed Abid Cabiri'nin Arap-İslam Siyasi Aklı (Kitabevi:2001) adlı

kitabından kısaltılarak alınmıştır. Başlıklar bize ait.

Mekke’nin Fethinden Sonra

Hz. Peygamber (s.a.v.) zamanındaki davet devleti, federasyon niteliği taşıyordu. Mekke’nin fethinden sonra ister önderlerinin girişimiyle, ister Hz. Peygamberden (s.a.v.) gelen yazılı davetin kabulüyle, isterse yeni devletin nüfuz ve otoritesine boyun eğerek olsun, kabileler peş peşe İslam’a girmeye başlayınca bu iyice belirginleşmiştir. Her halükârda, İslam’a girme, davet devletine siyasi bağlılığı ilan anlamına gelir. Siyasi bağlılığı anlatabilecek biricik dikkate değer maddi şey zekât ödemekti.

Mekke’nin fethinden sonra Müslümanlığını ilan eden kabileler, başlarında seyyidleri ve yöneticileri olduğu halde, kendi içlerinde bağımsız kalmışlardır. Hz. Peygamber’in (s.a.v.) onlar nezdindeki temsilcilerinin görevi, zekât tahsil etmekten ve insanlara İslam’ı öğretmekten öteye geçmemiştir.

Halkı fetih yoluyla İslam’a giren beldelere Hz. Peygamber, görevlilerini tayin ederdi. Hicaz ve Necid beldelerinin durumu böyleydi. Öteki yörelere gelince, Müslüman olduklarını ve zekât ödemeyi kabul ettiklerini ya da barışı kabul edip cizye ödemeyi kabul ettiklerini açıkladıktan hemen sonra başkanlarını görevlerinde bırakmıştır. 

Dinden Dönmelerin Başlaması

Hacdan dönüşünden sonra Hz. Peygamber’in hastalık haberi kabileler arasında yayılır yayılmaz, hepsi de anlaşmışlar gibi, zekât tahsildarlarına karşı başkaldırı ve isyana başladılar.

Kureyş, bu kez İslam sancağını taşıyarak devleti yeniden kuracaktır. Şimdi Kureyş’in başında Umeyye Oğulları ile Sakif ve Mahzûm oğullarından müttefikleri vardır. Arapların İslam’a girmesi bu kez güç yoluyla, Kureyş ve amca oğulları Kays ve Mudar aracılığıyla gerçekleşmiştir.

Ridde Savaşlarının Anlamı

Ebu Bekir’in on bir sancak diktiği ridde savaşları, Arap yarımadasının yeniden fethi ve Medine devletinin yeniden kurulması anlamındaydı. İslam devleti bütün mürted kabilelere egemen olmayı yeniden başarmıştı. Dolayısıyla, hemen bütün Arap yarımadası yeniden bu devlete bağlanmıştı.

Fetihlerin Başlaması

Halid bin Velid, Yemame’yi yeniden Medine devletine boyun eğdirme görevini tamamlar tamamlamaz, Ebu Bekir’in şu mektubu geldi:

“Irak’a git, oraya gir. Faris halkı ve onların iktidarı altındaki milletlerle kaynaş.”

Bu sırada, Ebu Bekir’i tanıyan, Müsenna bin Harise eş-Şeybani, Medine’ye geldi. Ebu Bekir’den Faris halkıyla savaşma iznini şöyle istedi:

“Kavmime karşı beni komutan yap. Faris halkından beni sevenlerle savaşırım. Kendi tarafım için sana yeterli olurum.” 

 

Ebu Bekir, bunu kabul etti.

Komşuları Acel oğulları bunu görünce, Seyban oğullarıyla rekabete girdi. Reisleri, Ebu Bekir’e bir mektup yazdı, kendisinin ve kavminin Faris’in fethini üstlenmesini önerdi.

Sonuçta Ebu Bekir, doğu cephesindeki genel komutanlığa Halid bin Velid’i getirdi, rakiplerine onun komutası altında çalışmayı emretti.

“Ganimet” unsurunun, bu rekabetin arkasında yer aldığı gizli değildi. Bizzat Halid bin Velid de bu unsuru yakından biliyordu, bu durumu insanları Faris’e savaşa hazırlarken kullandı. Kabile toplulukları önünde şu konuşmayı yaptı:

“Yemekleri görmüyor musunuz ki toprak kadar bol. Yemin olsun ki, eğer Allah yolunda cihad ve Yüce Allah’a çağırmamız gerekmeseydi, savaşlar ancak geçinmek için yapıldığı takdirde dahi bu bolluk memleketine sahip olmak, açlık, zorluk ve katlanmakta olduğunuz bu ağır hali başkalarına yükletmek ve bu yurda sahip olmak için onlarla çarpışmak gerekir.”

Halid bin Velid ve Müsenna, Irak ve Faris’te fetih üstüne fetih yaparken, Ebu Bekir Mekke, Taif, Yemen ile Necid ve Hicaz’daki bütün Araplara mektup yazdı. Onların cihada katılmalarını istiyor, bu konuda ve Bizans ganimetleri konusunda onları teşvik ediyordu. Kimi gönüllü, kimi tamahkar herkes bu çağrıya koştu. Her taraftan Medine’ye geldi.

Ebu Bekir, Muaviye’nin kardeşi Yezid’i de bir askeri birliğin başına getirdi. Suriye’ye giden komutanların ilkiydi. Ebu Ubeyde bin Cerrah, Şurahbil bin Hasene ve Amr bin el-As’ı da askeri birliklerin başına getirdi. Hepsi Suriye’ye gittiler. Ordular daha sonra buradan Filistin, Mısır, Afrika ve Endülüs’e gidecekti.

Ebu Bekir, Müsenna bin Harise’yi Irak’ta tek başına bırakarak, Suriye’deki orduları Halid bin Velid’le destekledi. İranlılar, pek çok bozgundan sonra birliği sağlamaya çalıştılar. Müsenna bin Harise, Ebu Bekir’den yardım istedi. Yardım gecikince, Medine’ye bizzat geldi. Genel seferberliğin gerçekleştiğini gördü. Ebu Bekir’e, “savaşabilecek durumdaki pişmanlık göstermiş ridde ehlinden yardım istemesi için” izin vermesini önerdi. Bundan önce Ebu Bekir, fetih için sefere katılmaya yalnızca güvendiği, yani irtidat etmemiş kabileler için izin veriyordu.

Ebu Bekir, Müsenna henüz Medine’deyken öldü.

bottom of page