top of page

Yezid'in Ölümünden Sonra İsyanın Seyri

Prof. Dr. Adem Apak'ın Ana Hatlarıyla İslam Tarihi-3 (Ensar:2016) 

kitabından kısaltılarak alınmıştır.

Muâviye b. Yezîd'in Halife Olması(661-683,684)

Emevi hanedanı Yezid'in ölümü üzerine 21 yaşındaki oğlu Muaviye'yi halifelik makamına getirdi. Ancak dedesi ve babasının büyük bedel ödeyerek elde ettikleri iktidara Muaviye b. Yezid'in hiç ilgisi yoktu. Nitekim biat aldıktan kısa süre sonra "Benim size halife olamayacağım, bu görevi üstlenmekte aciz olduğum muhakkaktır. Bunu bilmekle beraber size Ebu Bekir'in tavsiye ettiği gibi birini tavsiye edemiyorum. Ömer b. El-Hattab'ın yaptığı gibi aralarından birisini halife seçecek altı kişilik bir şura tayin etmek istedim. Ancak onları da bulamadım. Artık siz kendi işinizi daha iyi bilirsiniz, dilediğiniz birini kendinize halife olarak seçin " sözleriyle halifelik görevinden ayrıldığını açıkladı.

Şamlıların ısrarla yerine kardeşi Halid'i veya başka birisini tayin etmesi taleplerini de dikkate almadı. Onun böyle bir karar vermesinde göreve geldiği esnada hasta olmasının ve hayattan ümidini kesmesinin etkisi de vardı. Nitekim hilafetin devriyle ilgili olarak kendisiyle yapılan görüşmelerden sonra evine kapanan Muaviye kısa bir süre sonra da vefat etti. 

Prof. Dr. Adnan Demircan'ın Emeviler (Beyan: 2017) 

kitabından kısaltılarak alınmıştır.

Muâviye (683) kendisine biat edildiği sırada hastaydı ve İslâm dünyasının içinde bulunduğu krizi üstlenerek sağlıklı bir yönetim ortaya koyabilecek durumda değildi. Bu sebeple hilafete geldikten sonra mescitte halka bir konuşma yaparak görevden ayrıldı. Kendisine, yerine birini seçmesi önerisi yapıldıysa da o, bu öneriyi de kabul etmedi. 

Dede Muâviye’nin büyük mücadelelerle elde ettiği ve istikran sağlamak için ölünceye kadar çaba harcadığı iküdar, onun vefatından birkaç yıl sonra tekrar bir kriz konusu olmuştu. Muâviye b. Yezîd’in hilafeti bıraktığı günlerde Hicaz’da yeni bir halife biat alıyordu: Abdullah b. Zübeyr. Abdullah, o kadar teveccüh görmüştü ki Şam şehrinin valisi Dahhâk b. Kays el-Fihrî dahi ona tabi olmuştu. 

Muâviye, görevi bıraktıktan kısa bir süre sonra Dımaşk’ta öldü. (29 Şubat 684) 

Prof. Dr. Adem Apak'ın Ana Hatlarıyla İslam Tarihi-3 (Ensar: 2016)

kitabından kısaltılarak alınmıştır.  

Mervan'ın Halife Olması (623-684, 685)

II. Muaviye’nin ölümünün ardından hilafet makamı ailenin Ebu'l As kolundan gelen Mervan b. Hakem'e geçti. 

Hz. Osman, yeğeni Mervan'ı bürokrasinin en üst makamı olan devlet katipliği görevine getirmişti. 

Mervan, esasında II. Muaviye'nin ölümüyle birlikte Emevi yönetiminin sürdürülemeyeceğini düşünerek Mekke'de halifeliğini ilan etmiş bulunan Abdullah b. Zübeyr'e biat etmeye karar vermişti. Zira pek çok kişi gibi onun da Yezid'in oğlu Halid'in değil Müslüman toplumda, Emeviler içinde dahi birliği sağlayabileceğine inancı yoktu. Ancak gelişen şartlar ve özellikle de eski Irak valisi Ubeydullah b. Ziyad'ın teşviki ve Yemenlilerin desteğiyle hayatının son döneminde beklenmedik bir şekilde en güçlü halife adayı haline geldi. Yapılan görüşmeler sonucunda Emevi hanedanı içindeki güç dengeleri de gözetilerek Mervan'ın devlet başkanlığında karar kılındı. (22 Haziran 684) 

Merci Rahıt Savaşı ve Kabile Savaşlarının Başlaması

Suriye'de yaşayan Kaysilerin önderleri, Mervan b. Hakem'i tanımayıp Mekke'de kendisi adına biat alan Abdullah b. Zübeyr'i desteklediklerini ilan ettiler. Emevilerin iktidarlarını dayandırdıkları Arap toplumunun iki esas kanadını teşkil eden Adnani ve Kahtaniler birbirinden ayrılmış, bu zamana kadar yönetimi her şartta destekleyen gruplar rakip, hatta düşman haline gelmişlerdir.  

Bunun üzerine Mervan kendisini destekleyen Yemen asıllı kabilelerden müteşekkil bir ordu hazırlayarak Abdullah b. Zübeyr'i halife tanıdıklarını ilan eden Kaysiler üzerine yürüdü. Müslümanların kendi aralarında savaşmış olmaları sebebiyle İslam tarihi kaynaklarında İkinci Cemel olarak de adlandırılan, Merci Rahıt denilen mevkide gerçekleşen ve yaklaşık 20 gün devam eden şiddetli çarpışmalar sonunda Mervan’ın ordusu Kaysilere karşı mutlak bir galibiyet elde etti. Çarpışmalar esnasında Kayslıların pek çok lideri öldürüldü. 

Merci Rahıt savaşı, Şam bölgesindeki Arapların parçalanmalarının da miladı, Kelb ve Kays kabileleri arasında sonu gelmeyen kabile savaşlarının da ilk halkasını oluşturmuştur. Nitekim bu savaştan sonra Emeviler devleti boyunca ülke siyasetinde Kelbiler ve Kaysiler şeklinde bir bloklaşma ve siyasi rekabet kendini gösterecek, iki farklı Arap soyu kabilevi öncelikleri doğrultusunda ülkenin politik hayatını doğrudan etkileyen güç odakları haline geleceklerdir. Zamanla Şam sınırlarım aşıp ülkenin her tarafında etkin hale gelecek olan bu bloklaşma, sürekli olarak bir çatışma nedeni olmasıyla da Emevi devletinin zayıflamasının, ardından da yıkılışının en önemli amillerinden biri olacaktır.   

Abdullah b. Zübeyr İle Devam Eden Mücadele

Mervan Şam'da siyasi birliği tesis ettikten sonra hakimiyet alanını daha da genişletmek amacıyla Mısır'a sefer düzenlemeye karar verdi. Zira Irak'a nazaran Abdullah b. Zübeyr'in kuvvetleri burada daha yetersiz durumdaydı. Ayrıca Hicaz dan gönderilebilecek bir ordunun bölgeye Şamlılardan önce ulaşma imkânı da bulunmuyordu. Bu şartlarda Şam yönetiminin gönderdiği askerler, Abdullah b. Zübeyr'in Mısır'daki valisi komutasındaki birlikleri kısa sürede etkisiz hale getirerek bölgeye hakim oldular.  

Mısır'ı siyasi rakibine kaptıran Abdullah b. Zübeyr misilleme amacıyla kardeşi Mus'ab komutasındaki bir orduyu Şam topraklarına doğru harekete geçirdi. İki taraf Filistin bölgesinde karşı karşıya geldiler. Şamlılar bu sefer de Mus'ab'ın ordusunu mağlup etmeyi başardılar. 

Mervan bundan cesaret alarak bir orduyu Medine üzerine gönderdi. Ancak Basra'dan harekete geçen Abdullah b. Zübeyr birlikleri Rebeze'de Şamlıları ağır bir mağlubiyete uğrattılar. Şam askerlerinden çok azı geriye dönebildi. Son gelişme Emevi devletinin Irak-Hicaz hattında kontrolü sağlamasının ne kadar güç olacağının da bir işaretiydi. 

Mervan devlet başkanlığı döneminde Abdullah b. Zübeyr hareketi sebebiyle siyasi birliği tam anlamıyla sağlayamadı.

 

Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma'nın Emevîler Dönemi. (Beyan: 2010) kitabından kısaltılarak alınmıştır.

Abdullah b. Zübeyr'in Zorlamaları

Mekke’de Abdullah b. Zübeyr, Ehli Beyt’ten yirmi dört kişiyi zemzem odasına hapsederek onlara şu tehditte bulunuyordu:

"Kendisinden başka ilâh olmayan Allah’a yemin ederim ki ya bana biat edersiniz ya da sizleri ateşte yakarım!" 

Neyse ki, bunlardan Muhammed b. Ali’nin, Muhtar b. Ebi Ubeyd’e bir mektup yazarak imdat istemesi üzerine, Muhtar bir ordu göndererek zemzem odasının kapısını kırdırdı ve biate zorlanan Ehli Beyt’i kurtardı. 

Abdullah b. Zübeyr, Haşim oğullarıyla baş edemeyince, selameti onları Mekke’den sürmede buldu.  Bu arada, büyük muhaddis Abdullah b. Abbas’ı da Taif’e sürgün etti. 

İbn Kesîr’in rivayetine göre ise, Abdullah b. Zübeyr, Abdullah b. Abbas ve Muhammed b Hanefiyye’yi, kendisine biat etmeleri için çağırttı. Onlar ise, “sana biat etmiyoruz, muhalefet de etmiyoruz!” dediler. Bunun üzerine, Abdullah b. Abbas ve Muhammed b. Hanefiyye, Abdullah b. Zübeyr’in kendilerine kötülük yapacağından korktuklarından, Irak’a haber göndererek yardım istediler. Iraklılar onların bu çağrılarına icabet ederek 4000 kişilik bir ordu gönderdiler. Irak ordusunun geldiğini ve hayatının tehlikeye girdiğini gören Abdullah b. Zübeyr Kâbe’nin örtüsüne sığındı. Abdullah b. Abbas, Muhammed b. Hanefiyye ve diğerlerini kurtararak Taif’e götürdüler.

Abdullah b. Abbas Taif’e gitmeden önce, İbn Zübeyr’le aralarında çok sert tartışmalar olmuş, her iki taraf birbirlerini çok ağır bir şekilde suçlamışlardır ki, burada bu ayrıntılara girmiyoruz. 

Bunu takip eden senelerde, Abdullah İbn Zübeyr kendisi için tehlikeli bulduğu Irak ve Şam bölgelerine oğlu Mus’ab’ı gönderdi. Fakat Mus’ab öldürülünce, İbn Zübeyr’in ordularının da morali bozuldu ve günden güne onu destekleyenler azalmaya başladı. 

Prof. Dr. Adem Apak'ın Ana Hatlarıyla İslam Tarihi-3 (Ensar: 2016)

kitabından kısaltılarak alınmıştır.  

Kûfe’de Tevvabun Hareketi (685)

Emevi iktidarına karşı mücadele için Hz. Hüseyin'i ısrarla Kufe'ye davet edenler daha sonra onu yalnız bırakmışlar ve üstelik onun en yakınlarıyla birlikte Kerbela'da katledilmesine sebep olmuşlardır. Yaptıklarından dolayı pişmanlıklarını açıkça ifade etmeye başlamışlar, kendilerine tevbe edenler anlamında Tevvabun adını vermişlerdi. 

Tevvabun hadisesi ise Kerbela vak'asından sonra Hz. Ali evladının intikamını almak gayesiyle gerçekleştirilen bir siyasi hareket olarak kabul edilir. Ancak Tevvabun hadisesine iştirak edenlerde intikam duygusundan ziyade Hz. Hüseyin'e yardım etmemekten kaynaklanan suçluluk duygusunun ve bunu telafi etmek için kendilerini kurban etme düşüncelerinin ağır bastığını ifade etmek gerekir. Hareketin lider kadrosunu teşkil eden şahısların yaşlarının 60'ın üzerinde olduğu dikkate alınırsa, bu insanların Hz. Hüseyin adına ölümü arama gayreti içinde oldukları tespiti yanlış olmaz. 

Hz. Hüseyin'in şehadetinden sonra yaptıklarından pişmanlık duyan bir kısım Kufeliler, Kerbela'da öldürülenlerin intikamını almak için Irak'ta gizlice harekete geçtiler. Hz. Hüseyin'i terk etmekle yüklendikleri günahtan kurtuluşun ancak onu öldürenleri öldürmek veya bu uğurda ölmekten geçtiği görüşünü dillendirmeye başladılar. Onlar faaliyetleri sonucunda kendilerine önemli sayıda bir taraftar grubu topladılar. Hareketin lideri Hz. Ömer zamanında gerçekleşen fetih hareketlerinin ardından Kufe'ye yerleşmiş, ayrıca Cemel ve Sıffin savaşlarında Hz. Ali ordusunda yer almış sahabeden Huzaalı Süleyman b. Surad'dı. Şehirdeki Ali taraftarlarının öncülerinden kabul edilen bu şahıs, Kufe'ye gelmesi için Hz. Hüseyin'e davet mektubu yazanların da başındaydı. Ancak o da destek vadine rağmen Hz. Hüseyin'in Mekke'den Kufe'ye hareketinden sonra herhangi bir adım atmamış, Kerbela'daki hadiseden sonra yaptığından pişmanlık duyarak yönetime karşı muhalefet hareketinin başına geçmiştir. 

Tevvabun mensupları gerçekleştirdikleri gizli çalışmaların ardından Ekim 684’te Nuhayle'de toplanarak yönetime açıkça bayrak açtılar. Daha sonra Hz. Hüseyin'in kabrine giderek uzun süre ağladılar. Onu yardımsız bıraktıkları için pişmanlıklarını dile getirerek Allah'a tevbe ettiler. 

Gelişmelerden haberdar olan Kûfe valisi 12 bin kişilik bir orduyu isyancılar üzerine gönderdi. Valinin ordusu toplulukla karşı karşıya geldi. Ordu komutanı ilk önce muhataplarını itaate çağırdı. Onlardan müspet cevap alamayınca saldırı başlatıldı. Savaşın ikinci günü 8 bin asker, son günü ise 10 bin kişilik takviye birlik Husayn'ın ordusuna dahil oldu. Güç dengesi tamamen ortadan kalkınca üç gün devam eden savaş sonuçlandı. Liderleri başta olmak üzere pek çok Tevvabun mensubu öldürüldü. (Ocak 685) 

Neticede Hz. Hüseyin'in intikamını olmak adına gerçekleştirilen ilk önemli teşebbüs, Emevi yönetimi tarafından kanlı bir şekilde bastırılmış oldu. 

Saltanatın Süfyanilerden Mervanilere Geçmesi 

Şahsi anlamda elde ettiği kazanımlarla Emevi hanedanı içinde güçlenen Mervan, bundan cesaret alarak Cabiye mevkiinde gerçekleşen toplantıda veliahdlığını kabul etmek zorunda kaldığı Halid b. Yezid’i azletmeye karar verdi. Yerine oğulları Abdülmelik ile Abdülaziz'in getirildiğini ilan etti. 

Bu şekilde hanedanın kurucusu olan Süfyaniler, amcaoğulları Mervaniler tarafından devre dışı bırakılmış oldular. Bundan sonra Emeviler devletinde Mervaniler dönemi başladı. Mervan'ın ilk kez gerçekleştirdiği veliahd değişikliği uygulaması daha sonraki halifeler için de emsal teşkil etmiştir. 

bottom of page