top of page

Allah’ı İsimleri İle Tanımak

Kur’an, Allah’ı vasıflandıran isimlere, kendi tabiri ile “el- esmâü’l-hüsnâ” demekte ve bu tabir Kur'an’ın bütününde dört defa geçmektedir. [1]

​

Esmâ-i hüsnâ, Allah’a ait olduÄŸu belirtilen ve O’na mahsus olan bütün isimleri ifade eden bir tabirdir. Bu terkibin Kur’an’ın çeÅŸitli ayetlerinde ve hadislerde geçen bütün İlahî isimleri kapsadığı ve terim olarak da hadislerde 99 olduÄŸu belirtilen isimleri içerdiÄŸi kabul edilir. [2]

​

Esmâ-i hüsnâ’yı oluÅŸturan 99 isimden ilki olan ve "Lafza-i Celâl” olarak da anılan Allah lafzının, İslâm akaidinin odak noktasını oluÅŸturduÄŸu konusunda tam bir mutabakat vardır. Ayrıca Allah lafzının, "evreni yaratan ve yöneten yüce varlığın özel adını teÅŸkil ettiÄŸi, herhangi bir kökten türememiÅŸ bir kelime olduÄŸu, hiçbir sözlük manası taşımadığı, sözlükte bir anlamı olsa bile yüce yaratıcı ve gerçek ma’budun özel ismi haline gelince bu anlamını kaybettiÄŸi hususları genellikle kabul edilen noktalardır.” [3]

​

Allah lafzı, İslam düÅŸünce geleneÄŸinde, zıt anlamlı isimlerin kendisinde toplandığı isim (câmiu'l-ezdâd) olarak deÄŸerlendirilir. Zıt anlamlı isimler Allah isminde birleÅŸir ve birbirini tamamlarlar. Bu nedenle, âlemde bulunan varlıklar arasındaki benzerlik ve uyumun da farklılığın da kaynağı İlâhî isimlerdir. [4]

​

Esmâ-i Hüsnâ, insanın Allah’ı tanıması ve onunla baÄŸlantı kurması bakımından önemli iÅŸlevler üstlenir. Onunla iliÅŸkileri düzenlemek için bu isimleri bilmek gerekir. Bu nedenle Kur'an’ın pek çok âyetinde Allah’ın adının anılması istenir. [5]

​

Esmâ-i Hüsnâ’nın sayısı, yani bunların adedinin 99 olduÄŸu, Ebû Hureyre’den rivayet edilen Hz. Peygamber’in ÅŸu hadisine dayandırılır[6]:

"Allah’ın 99 ismi vardır. Kim onları ezberleyip benimserse Cennet’e girer...” 

​

Yıldırım’a göre, Allah’ın isimlerinin çokluÄŸu öncelikle O’nun fiillerinin çokluÄŸunu anlamayı kolaylaÅŸtırır, ulûhiyetin muhtevasına sınırsızlık verir ve onu, kısıtlayıcı ve dar anlayışlardan kurtarır. DiÄŸer yandan bu isimlerin çokluÄŸu, bizzat İlahî varlığın aÅŸkınlığından ileri gelir. Çünkü insan aklı, bu sonsuz kemâli kendi sınırlarına sığdıramaz. [7]

​

Yaratıcının anılabilir olması, İslâm düÅŸünce geleneÄŸi içinde nasla belirlenmiÅŸ bir ölçüdür. [8]

"De ki İster Allah deyin ister Rahman deyin. Hangisini deseniz olur. Çünkü en güzel isimler O'na mahsustur.” (el-İsrâ 17/110).  

​

Oldukça meÅŸhur olan bir hadise göre “Allah. Âdem’i kendi suretinde yaratmıştır”. Ancak hadiste geçen suretin fiziksel imgeler deÄŸil, Tanrı’nın isimleri/sıfatları olduÄŸu düÅŸünülmelidir. Bu sebeple İlâhî isim ve sıfatların insana yönelik anlam ve özelliklerinin büyük bir önemi olduÄŸu bilinmektedir.[9]

​

Muhyiddin İbn Arabî, Esmâ-i Hüsnâ'nın insanla münasebeti baÄŸlamında taalluk, tahakkuk ve tahalluk kavramlarını kullanır. Taalluk, insanın mukaddes zâta delaletleri açısından Allah'ın isimlerine muhtaç olmasıdır. Tahakkuk, Hakkı isimlerinde görmek ve Hakka ve insana nispetle isimlerini bilmektir. Tahalluk ise, insanlığa ve kulluÄŸa yaraşır tarzda isimlerle ahlaklanmak demektir. [9]

​

Bazı küçük farklılıklar dışarıda bırakılırsa, genelde benimsenen esmâ-i hüsnâ, kısa açıklamalarıyla birlikte alfabetik sıraya göre ÅŸöyledir: [10]

​

  1. Allah: Kâinatı yaratıp yöneten, bütün övgü ve ibadetlere layık, varlığı zorunlu olan Yüce Zât’ın özel ve en kapsamlı adı, lafza-i celâl.

  2. el-Adl: Mutlak adalet sahibi, hiçbir ÅŸeyde aşırılığa düÅŸmeyen.

  3. el-Afüvv: Ä°nsanların günahlarını kendilerinde sorumluluk kalmayacak ÅŸekilde affeden.

  4. el-Ahir: Varlığının sonu olmayan.

  5. el-Alîyy: Zât, mahiyet ve sıfatları açısından beÅŸerin idrak sınırlarını aÅŸan bir yücelik ve mükemmelliÄŸe sahip olan; izzet, ÅŸeıet ve hükümranlık bakımından en yüce.

  6. el-Alîm: Her ÅŸeyi hakkıyla bilen.

  7. el-Azîm: Emirlerine karşı gelmenin mümkün olmadığı, hiçbir zaman acze düÅŸürülemeyen, zâtı ile sıfatlarının mahiyeti anlaşılmayacak derecede ulu, kudreti ve ÅŸanı yüce.

  8. el-Aziz: EÅŸi, benzeri ve dengi bulunmayan; deÄŸerli, ÅŸerefli ve güçlü; hiçbir zaman yenilmeyen, daima galip olan.

  9. el-Bais: Ölümden sonra dirilten.

  10. el-Bakî: Varlığının sonu olmayan.

  11. el-Bedi: Herhangi bir modele baÄŸlı kalmadan bütün varlıkları yaratan.

  12. el-Bâsıd: Lütuf ve keremini esirgemeyen, rızkı bol bol veren, ruhları bedenlere yerleÅŸtirip yayan.

  13. el-Basîr: Görmeye konu teÅŸkil eden her ÅŸeyi hakkıyla gören.

  14. el-Batın: Zâtının görülmesi ve mahiyetinin bilinmesi açısından gizli.

  15. el-Bedi': Bütün varlıkları eÅŸi ve örneÄŸi olmadan sanatkârane bir ÅŸekilde yaratan.

  16. el-Berr: İyilik eden, vaadini yerine getiren.

  17. el-Cami: Bütün övgü ve erdemleri zâtında toplayan; evrendeki tüm varlıkları tam bir ahenk içinde toplayıp düzenleyen; bütün mahlûkatı hesaba çekmek üzere kıyamet gününde bir araya getiren.

  18. el-Cebbâr: Mutlak iradesini her durumda yürüten, düzeni bozulan her ÅŸeyi tanzim eden, her güçlüÄŸü kolaylaÅŸtıran.

  19. el-Celil: Azameti, ÅŸâm yüce ve ulu olan.

  20. ed-Dârr: Zarar verici olanlar da dahil olmak üzere her ÅŸeyi yaratan.

  21. el-Evvel: Varlığının başlangıcı olmayan.

  22. el-Fettâh: İyilik kapılarını açan, bütün anlaÅŸmazlıkların ni¬haî hakemi olarak mutlak adaleti gerçekleÅŸtiren; bütün kapalılıkları açan, bütün problemleri çözen, engelleri kaldıran, gerçeÄŸi görmek için kalp ve basiretleri örten perdeleri kaldıran.

  23. el-Gaffar: Daima affeden, tekrarlanan günahları bağışla¬yan.

  24. el-Gafûr: Bütün günahları bağışlayan.

  25. el-Gani: Her ÅŸey kendisine muhtaç olduÄŸu halde kendisi hiçbir ÅŸeye muhtaç olmayan.

  26. el-Habîr: Her |eyin içyüzünden haberdar olan.

  27. el-Hâdî: Yol gösteren, murada erdiren.

  28. el-Hâfıd: Alçaltan, zillete düÅŸüren.

  29. el-Hafîz: Koruyup gözeten, kendisinden hiçbir ÅŸey gizli kalmayan, kulların yaptığı her ÅŸeyi eksiksiz ve yanlışsız kaydedip hesaba çekmek üzere saklayan, kudretiyle her ÅŸeyi dengede tutan.

  30. el-Hakk: İnkârı mümkün olamayan, fiilen var olan, varlığı ve ulûhiyeti kesin ve gerçek olan, mutlaka kabul edilmesi gereken.

  31. el-Hakem: Hüküm verme yetkisini elinde tutan, son hükmü verecek olan.

  32. el-Hakîm: Bütün emir ve iÅŸleri yerli yerinde olan; her ÅŸeyi yaratıp düzenlerini saÄŸlayan, uyacakları yasaları belirleyen.

  33. el-Hâlik: Her ÅŸeyi takdirine uygun ÅŸekilde yaratan.

  34. el-Halîm: Acele ve kızgınlıkla davranmayan; ceza vermede acele etmeyen, teenni sahibi.

  35. el-Hamîd: Her bakımdan övgüye layık.

  36. el-Hasîb: Kullarını hesaba çeken ve onlara kâfi gelen, yeten.

  37. el-Hayy: Ebedi hayatla daima diri.

  38. el-Kâbıd: Rızkı belli bir ölçüde tutup veren; canlıların ru¬hunu alan.

  39. el-Kadir: Her ÅŸeye gücü yeten, tam kudret sahibi.

  40. el-Kahhâr: Yenilmeyen, yegâne galip.

  41. el-Kavi: Kudretli, gücü her ÅŸeye yeten.

  42. el-Kayyûm: Her varlığın kendisine baÄŸlı olduÄŸu, kâinatı yöneten en yüce varlık.

  43. el-Kebir: UluluÄŸu karşısında her büyüÄŸün küçüldüÄŸü mutlak büyük; zat ve sıfatlarının mahiyeti anlaşılamayacak kadar ulu.

  44. el-Kerîm: Hayrı çok ve bol, bağışı sonsuz olan; her türlü ÅŸeref ve fazileti zâtında toplayan.

  45. el-Kuddûs: Her türlü eksiklik ve noksanlıktan münezzeh, bütün kemal sıfatlarıyla muttasıf bulunan.

  46. el-Latif: Yaratılmışların ihtiyaçlarını en ince noktasına kadar bilip karşılayan.

  47. el-Mâcid: Åžanlı, ÅŸerefli.

  48. el-Mâlikü'l-Mülk: Mülkün sahibi.

  49. el-Mâni': Hikmeti gereÄŸi dilemediÄŸi ÅŸeylerin gerçekleÅŸmesine izin vermeyen, kötülüklere engel olan.

  50. el-Mecîd: Yüce, ÅŸanlı ve ÅŸerefli; lütuf ve keremi bol.

  51. el-Melîk: Görünen ve görünmeyen bütün âlemlerin sahibi ve yöneticisi.

  52. el-Metîn: Her ÅŸeye gücü yeten, kudretli, çok güçlü ve saÄŸlam.

  53. el-Muahhir: İstediğini geri koyan, arkaya bırakan.

  54. el-MuÄŸnî: Zenginlik verip tatmin eden, dilediÄŸi kulun her türlü ihtiyacını karşılayan.

  55. el-Muhsî: Her ÅŸeyi tek tek bütün ayrıntılarıyla bilen.

  56. el-Muhyi: Can veren, yaÅŸatan.

  57. el-Muîd: Ölümden sonra tekrar yaratan.

  58. el-Muîzz: Yücelten, izzet ve ÅŸeref veren.

  59. el-Mukaddim: Öne alan, dilediÄŸi ÅŸeyi veya kimseyi öne alan, önde bulunduran.

  60. el-Mukit: Canlıların hayatını gıdalandırma ve beslenme kanunları yoluyla sürdüren, onların hayat ve varlıklarım bu yolla koruyan.

  61. el-Muksit: Adaletle hükmeden

  62. el-Muktedir: Her ÅŸeye gücü yeten, kudretli.

  63. el-Musavvir: Her varlığa ayrı bir ÅŸekil ve özellik veren.

  64. el-Mübdi: Varlıkları birinci defa yaratan.

  65. el-Mücib: Dilek ve dualara karşılık veren.

  66. el-Müheymin: Evrenin bütün iÅŸlerini düzenleyen, gözeten ve yöneten; insanları murakabe eden.

  67. el-Mü'min: Güven veren, vaadine güvenilen.

  68. el-Mümît: Ölümü yaratan, ecelleri geldiÄŸinde canlıları öldüren.

  69. el-Müntakim: Suçluları layık ve müstahak oldukları ÅŸekilde cezalandıran.

  70. el-Müteâlî: İzzet, ÅŸeref ve hükümranlık bakımından en ytlce, aÅŸkın.

  71. el-Miilekebbir: Her ÅŸeyde ve her iÅŸte azamet ve yüceliÄŸini gösteren.

  72. el-Müzill: Alçaltan, zillete düÅŸüren.

  73. en-Nâfi: Fayda veren.

  74. en-Nûr: Nurlandıran, nur kaynağı.

  75. er-Râfi: Yücelten, izzet ve ÅŸeref bahÅŸeden.

  76. er-Rahîm: Esirgeyen, bağışlayan, engin merhamet sahibi, dünyada kendisine inanıp emirlerine uygun bir ÅŸekilde yaÅŸayanları ahirette ebedi nimetlerle mükâfatlandıracak olan.

  77. er-Rahman: Esirgeyen, bağışlayan, İlahî rahmet, lütuf ve koruyuculuÄŸu bütün mahlûkatı kapsayan.

  78. er-Rakîb: İnsanların bütün yaptıklarını zabt ve murakabe eden; her ÅŸeye muttali olan; yaratıklarından bir an bile gafil olmayan.

  79. er-Raûf: Åžefkatli, çok merhametli, pek müÅŸfik.

  80. er-ReÅŸid: Bütün iÅŸleri isabetli olan ve hedefine ulaÅŸan, kullarını doÄŸru yola irÅŸat edici.

  81. er-Rezzâk: Ruh ve bedenlerin gıdasını yaratıp veren.

  82. es-Sabûr: Çok sabırlı

  83. es-Samed: Arzu ve ihtiyaçları sebebiyle her varlığın kendisine yöneldiÄŸi, ancak kendisi hiçbir ÅŸeye muhtaç bulunmayan ulular ulusu.

  84. es-Selâm: Esenlik veren. 

  85. es-Semi: İşitilmeye konu olan her şeyi hakkıyla işiten.

  86. eÅŸ-Åžehîd: Her ÅŸeyi gözleyip bilen, kendisinden hiçbir ÅŸey saklı kalmayan.

  87. eÅŸ-Åžekûr: Az iyiliÄŸe çok mükâfat veren

  88. et-Tevvâb: Kullarım tövbeye teÅŸvik edip onların tövbele¬rini kabul eden.

  89. el-Vâcid: DilediÄŸini dilediÄŸi zaman bulabilen, hiçbir ÅŸeye muhtaç olmayan müstaÄŸni.

  90. el-Vâhid: Bölünüp parçalara ayrılmaması ve benzerinin bulunmaması anlamında tek.

  91. el-Vali: Kâinatın hâkimi ve yöneteni.

  92. el-Varis: Varlığının sonu olmayan, bakî.

  93. el-Vâsi: İlmi, ihsanı, maÄŸfiret ve merhameti her ÅŸeyi kuÅŸa¬tan.

  94. el-Vedûd: Çok seven ve çok sevilen.

  95. el-Vehhab: Her çeÅŸit nimeti hiçbir karşılık beklemeden bol bol bağışlayıp veren.

  96. el-Vekil: Kendisine güvenilip dayanılan.

  97. el-Velî: Yardımcı, koruyucu, sahip çıkan, seven ve dost, kendisinden yardım umulan gerçek sahip.

  98. ez-Zdhir: Varlığını ve birliÄŸini belgeleyen birçok delilin bulunması açısından aÅŸikâr.

  99. Zü'l-celâli ve’l-ikrâm: Azamet ve kerem sahibi.

 

Allah'ın en güzel isimleri ve sıfatları bunlarla sınırlı deÄŸildir.[9]

 

 

 

 

 

 

Dipnotlar

[1] Tanrıyı Tasavvur Etmek. Ali Ulvi MehmedoÄŸlu. Çamlıca: 2011

[2] Tanrıyı Tasavvur Etmek. Ali Ulvi MehmedoÄŸlu. Çamlıca: 2011

[3] Tanrıyı Tasavvur Etmek. Ali Ulvi MehmedoÄŸlu. Çamlıca: 2011

[4] Tanrıyı Tasavvur Etmek. Ali Ulvi MehmedoÄŸlu. Çamlıca: 2011

[5] Tanrıyı Tasavvur Etmek. Ali Ulvi MehmedoÄŸlu. Çamlıca: 2011

[6] Tanrıyı Tasavvur Etmek. Ali Ulvi MehmedoÄŸlu. Çamlıca: 2011

[7] Tanrıyı Tasavvur Etmek. Ali Ulvi MehmedoÄŸlu. Çamlıca: 2011

[8] Tanrıyı Tasavvur Etmek. Ali Ulvi MehmedoÄŸlu. Çamlıca: 2011

[9] Tanrıyı Tasavvur Etmek. Ali Ulvi MehmedoÄŸlu. Çamlıca: 2011

[10] Tanrıyı Tasavvur Etmek. Ali Ulvi MehmedoÄŸlu. Çamlıca: 2011

bottom of page