Arayan İnsan
İslam'a Giriş

Hermenötik
Prof.Dr.Mustafa Öztürk'ün Kur'an'ı Kendi Tarihinden Okumak (Ankara Okulu: 2011) adlı kitabından kısaltılarak alınmıştır.
​
HermeneutiÄŸin Kur’an'a tatbik edilemeyeceÄŸi fikrine temel teÅŸkil eden çekincelerden biri de Dilthey’in ‘eÅŸduyumsal yeniden yaÅŸama' formülüyle ilgilidir. Bazı Müslüman araÅŸtırmacılara göre Dilthey’in bu formülünü Kur'an'a tatbik etmek imkânsızdır. Zira, Kur'an söz konusu olduÄŸunda, ontolojik farklılıktan ötürü Allah ile insan (yorumcu) arasında hiçbir ÅŸekilde empati kurulamaz.
Hiç ÅŸüphesiz, Allah Teala ile insan arasında ontolojik özdeÅŸlik kurmak, dolayısıyla zat-ı ilahiye iliÅŸkin bir empatiden söz etmek muhaldir. Ancak ÅŸu da unutulmamalıdır ki Allah, sözünü beÅŸeri düzleme indirmek suretiyle bir anlamda tarihe girmiÅŸ ve tarihin içinden konuÅŸmuÅŸtur.
​
Tarihi vesikalarla sabit olan bütün bu örnekler, Allah’ın gönderdiÄŸi vahyin ruhuyla -Allah’ın zatıyla deÄŸil- empati kurmanın diÄŸer bir deyiÅŸle murad-ı ilahiyi kavramanın beÅŸeri bir imkân olduÄŸunu göstermektedir. Ancak, Kur’an'ın bugünkü muhataplarının vahyin tabii baÄŸlamını fiilen tecrübe etmeleri tarihsel açıdan imkânsız olduÄŸu için, murad-ı ilahinin ya da kasd-ı mütekellimin ne olduÄŸunu anlamak, ancak nüzul ortamını -mümkün mertebe-aslına uygun bir ÅŸekilde yeniden kurgulamakla mümkündür. İşte tam bu noktada, vahyin ilk muhataplarını çevreleyen sosyal ve kültürel koÅŸullar ile onlara yöneltilen hitabı içinde bulundukları koÅŸullar altında ne ÅŸekilde anlayıp yorumladıklarını kavramak gerekir. Bir bakıma vahyin ilk muhataplarıyla düÅŸünsel ve zihinsel bir empati kurmak anlamına gelen bu kavrayış, bugün için oldukça zor gözükmekle birlikte, imkânsız deÄŸildir.
​
Hermeneutik ve Kur'an baÄŸlamında dile getirilen çekincelerden biri de özetle ÅŸu ÅŸekilde formüle edilmiÅŸtir:
“Kur'an, otantikliÄŸini muhafaza eden bir metindir. Oysa Tevrat ve İncil gibi dini metinler tahrif edilmiÅŸtir. Dört ayrı İncil, dört ayrı metindir ve aralarında göz ardı edilemeyecek önemli farklılıklar vardır (...) HermeneutiÄŸi ‘makul ve kaçınılmaz” kılan dini/kültürel iklim budur. Yani ellerinde sahih dini referansları olmayan Hıristiyan dünyanın, kendi dini öÄŸretilerinin temellerini anlamak için giriÅŸtiÄŸi zorunlu çaba. Bir baÅŸka ifadeyle, lafzın ihmal edilip anlamın iç derinliklerine, temeline inme çabasının ortaya çıkarmış olduÄŸu bir zorunluluk...”
​
Dini metinlerin yorum kurallarıyla ilgili kırılma noktasının Batı geleneğinde Protestanlıkla başladığı doğrudur. Katolik kilisesinin geleneğe ve otoriteye bağımlı dogmatik anlama geleneğine karşı Protestanlık, yalnızca kutsal metnin -mecazi ve batıni anlamlarını kabul etme yerine- sadeliğini, şeffaflığını ve kendi kendine yeterliğini savunmuştur.
​
Kanaatimizce bu ihtiyaç, Kur'an için de söz konusudur. Zira daha önce de iÅŸaret edildiÄŸi üzere, Kur'an her ne kadar lafzen mahfuz olsa bile, lafızların ilk muhatapların zihinlerindeki anlam içerikleri bugün yeniden keÅŸfedilmeye muhtaçtır. Dolayısıyla, bu lafızların nüzul ortamında neye delalet ettiklerini belirlemek kesinlikle zorunlu bir keyfiyettir. Zira, Kur’an, hemen her ayetinde, nazil olduÄŸu tarihsel ortama atıfta bulunmaktadır.
​

Prof. Dr.Mehmet Paçacı'nın Kur'an ve Ben Ne Kadar Tarihseliz (Anakara Okulu: 2016) adlı kitabından kısaltılarak alınmıştır.
Yorumun İmkânı
Aslında Kur’an’ı anlayabilmemiz ve onu kendi tarihselliÄŸimize taşıyabilmemiz de Kur’an’da böylesi bir yapıyı varsaymamıza dayanmaktadır. Kur’an’ın bu özelliÄŸi, onun beÅŸer bir elçi vasıtasıyla, insana hitap eden bir kelam oluÅŸundan gelmektedir. BaÅŸka bir deyiÅŸle ilahı hitabın beÅŸerî sınırlar içinde gerçekleÅŸmesi bu varsayımımızın temel sebebi olmaktadır. İşte bu beÅŸerilik ve tarihsellik sebebiyledir ki İslam geleneÄŸinde, Hıristiyanlıktaki gibi tarihüstü bir dogmaya ve bu dogmayı koruma ihtiyacıyla ortaya çıkan ve kendisine insanüstü ve tarihüstü bir otorite atfedilen Kilise benzeri bir kuruma gerek duyulmamıştır. Fıkıh Usulü, daha özelde ictihad kurumu tamamıyla bu varsayım üzerine oturmaktadır denilebilir. Biz çok temel olarak ictihad sürecinde Kur’an’ın tikel hükümlerinin arkasındaki, daha tümel (illet, sebeb, hikmet) ve giderek en tümel ve evrensel ilkeleri (maslahat, makasıd, adalet) Kur’an’da tanımlandıkları ÅŸekilleriyle tespit eder, daha sonra bunları kendi tarihsel durumlarımıza uygularız. Fıkıh Usulü'nde kaynaklarımızın bize taşıdıkları tikel hükümlerin amaçlarını bulabilmek için en önemli yollardan birisi ise onların olgusal sebeplerini ortaya çıkarmaktır. Bu bakımdan sebeb-i nüzul ve sebeb-i vurud önemlidir. Ayın ÅŸekilde vahiy tarihi içinde hangi tikel hükmün (nasih), hangi hükmü (mensuh) kaldırdığım bilebilmek, yine hükümlerin indirildiÄŸi tarihsel ÅŸartlan bilebilmekle mümkündür. Bütün bu tarihî bilgiler esasen ayetlerde bildirilen tikel hükümlerin sebeplerini ve amaçlarını bilebilmek için gereklidirler.
​
Kur’an bize doÄŸruluÄŸu kesin, tarihsel ama nesnel bir hükümler bütünü sunmaktadır. Kur’an’ın bu ahlaki-dini hükümleri kendi tarihsellikleri içinde kesin olarak doÄŸru hükümlerdir. Bunun anlamı, Kur’an’ın kendisindeki doÄŸru tikel-tarihsel hükümler yoluyla, onda tanımlandığı ÅŸekliyle tümel ilkelere güvenilir bir ÅŸekilde ulaÅŸmamızı saÄŸlamasıdır. BaÅŸka bir deyiÅŸle Müslüman için Kur’an’daki tarihsel tikel hükümler ondaki bu evrensel ilkelerin doÄŸru tanımlarının kaynağıdır. Böylece biz en temel ilkeleri doÄŸru olarak öÄŸrenebileceÄŸimiz tartışmasız saÄŸlam bir kaynaÄŸa sahip olmaktayız.
​
Yorumcunun TarihselliÄŸi
Oysa beÅŸerî bilgi sınırlan içinde gerçekleÅŸen bu hüküm vermelerin kesin doÄŸruluÄŸunu belirleyecek bir ölçüt bulunmamaktadır. Kendi tarihsellikleri içinde doÄŸru hükümler verme ihtimalimiz bulunmaktadır, ancak bu hükmün doÄŸruluÄŸunu beÅŸeri ÅŸartlar içinde ispatlamamız mümkün deÄŸildir. Çünkü özneyi hüküm verme sürecinin dışına çıkarabilmemiz mümkün deÄŸildir ve ayrıca öznenin süreç içindeki amelini belirleyecek bir kural bulunmamaktadır.
​
İşte bu noktada, anlama sürecinin bu tarafındaki unsur, yani anlayan unsur (özne) ve onun tarihselliÄŸi kendini oldukça dikkat çekici bir ÅŸekilde öne çıkmaktadır. Öznenin içinde bulunduÄŸu tarihsel ÅŸartlar ve bu sartların belirleyiciliÄŸi içinde Kur’an’a yaklaÅŸması, onun tarihsel hükümlerini kavraması, onun evrensel ilkelerini anlaması ve onları kendi tarihsel durumlarına tatbik etmesi, herhalde bizzat anlama sürecinin tarihselliÄŸinin en önemli veçhesidir Problemin bu yanında anlayan özneler olarak biz, kendi tarihselliÄŸimizin sorunlarıyla baÅŸbaÅŸa kalmaktayız.