top of page
Enbiyayildirim.png

Hz. Peygamberin Konumu

Prof.Dr.Enbiya Yıldırım'ın Kur'an Bize Yeter Söylemi (Takdim: 2019) adlı kitabından kısaltılarak alınmıştır.

​

Bu baÅŸlık altında Kur’an’ın Allah Rasulünü nereye ve nasıl konumlandırdığı ele alınacaktır.

​

Allah’ın Hz. Peygamber’den TebliÄŸ Etmesini İstemesi

Bazı ayetlerde Allah Teala Hz. Peygamber’den inen vahiyleri tebliÄŸ etmesini istemektedir. ÖrneÄŸin:

 “Ey Rasul! Rabbinden sana indirileni tebliÄŸ et. EÄŸer bunu yapmazsan onun elçiliÄŸini yapmamış olursun. Allah seni insanlardan koruyacaktır. DoÄŸrusu Allah, kafirler topluluÄŸuna rehberlik etmez.”

 

“Rasule düÅŸen (vazife), ancak tebliÄŸdir. Allah açıkladığınızı da gizlediÄŸinizi de bilir.”

​

GörüldüÄŸü üzere rabbimiz Hz. Peygamber’den tebliÄŸ yapmasını, vahyi aktarmasını istemektedir. Bunun ötesinde (baÅŸka ayetlerde geçtiÄŸi üzere) insanları zorlama diye bir görevi yoktur.

​

Kur’an’ın Hz. Peygamber’den Kendisine Uymasını istemesi

Mushafta yer alan bazı ayetler Hz. Muhammed’den kendisine uymasını istemektedir ki o da uymuÅŸtur.

“Onlara ayetlerimiz açık açık okunduÄŸu zaman (öldükten sonra) bize kavuÅŸmayı beklemeyenler, ‘Ya bundan baÅŸka bir Kur’an getir veya bunu deÄŸiÅŸtir!’ dediler. De ki: Onu kendiliÄŸimden deÄŸiÅŸtirmem benim için olacak ÅŸey deÄŸildir. Ben, bana vahyolunandan baÅŸkasına uymam. Çünkü rabbime isyan edersem elbette büyük günün azabından korkarım.”

​

Bu ayette Hz. Peygamber’in Kur’an’a uyduÄŸu ve asla muhalefet etmediÄŸi sarahaten belirtilmektedir. 

​

Hz. Peygamber’in her yapıp ettiÄŸi Kur’an da yer almamakla birlikte kendisine açılmış bir alan bulunmaktadır ve bu alan İlahi kontrol altındadır.

“(Rasulüm!) Kur’an’ı (okumayı, tebliÄŸ etmeyi ve ona uymayı) sana farz kılan Allah, elbette seni (yine) dönülecek yere döndürecektir…”

​

“De ki: Ben peygamberlerin ilki deÄŸilim. Bana ve size ne yapılacağını da bilmem. Ben sadece bana vahyedilene uyarım. Ben sadece apaçık bir uyarıcıyım.”

​

Bu ayet de onun hayat çizgisinin Kur'an tarafından belirlendiÄŸini ve bu çizginin dışına çıkmadığını göstermektedir.

​

Hz. Peygamber’in Allah’ın Kontrolünde Olması

“Ey Peygamberler! Temiz olan ÅŸeylerden yiyin; güzel iÅŸler yapın. Ben sizin yaptıklarınızı hakkıyla bilmekteyim.”

​

Bu ayet Allah’ın, peygamberlerin yapıp ettiklerini kontrol ettiÄŸini bizlere bildirmektedir. Dolayısıyla onlar kendi baÅŸlarına bırakılmış deÄŸildir. Hiç kimse ÅŸunu diyemez: “Hz. Peygamber din adına birtakım yanlışlar yaptı fakat Allah peygamberi mahcup olmasın diyerek veya baÅŸka gerekçelerle bunlara müdahale etmedi.” Allah Teala’nın Kur’an’da Hz. Peygamberin bizim zelle dediÄŸimiz ve ibadet dünyası dışında kalan yanlışlarına yönelik yaptığı on bir uyarı, durumun hiç de öyle olmadığını göstermektedir.  Demek ki din alanında da yanlışları olsaydı bunlara hayli hayli müdahale ederdi. Dolayısıyla yaratıcının yanlış karşısında sessiz kalmayacağı ve bunlara göz yummayacağı açık olduÄŸuna göre, uygulamaları ve sözleri Allah tarafından onaylanmış olmaktadır.

 

Hz. Peygamberin din alanında yaptığı herhangi bir yanlış olsaydı Allah onu kitabıyla mutlaka uyarırdı. Demek ki uygun bulmuÅŸ ve onaylamıştır. Dolayısıyla Hz. Peygamber in uygulamaya koyduÄŸu bir husus ayetlerde geçmiyorsa bunun anlamı bu uygulamanın Allah’ın onayından geçtiÄŸidir.

​

Velhasıl, kutsiyet arz eden bir durumla karşı karşıyayız. Bu da bizi Allah Rasulüne müracaat etmeye yani ondan gelen hadislere bakmaya, sünnetine uymaya sevk etmektedir.

​

Dile getirdiÄŸimiz hususu teyit etmek amacıyla iki örnek sunmak istiyoruz:

 

Kıblenin Kabe’ye çevrilmesinden önce insanlar namazlarını Mescidi Aksa’ya dönerek kılıyorlardı. Hz. Peygamber bu ÅŸekilde on altı ay namaz kıldı. Ancak onun gönlünden geçen kıblenin Kabe’ye döndürülmesiydi. Sonrasında nazil olan ayet yüzlerin artık Kabe’ye çevrilmesini emretti. Bu durumda sormamız gereken soru ÅŸudur: Mescidi Aksa’ya doÄŸru namaz kılmayı emreden bir ayet yoktur ve Hz. Peygamber Kabe’ye doÄŸru namaz kılmak istemektedir. Bu durumda kimin direktifiyle on altı ay Mescidi Aksa’ya doÄŸru namaz kılmıştır? Elbette ki Allah’ın emriyle. Ayrıca ayette geçen, “Yüzünü göÄŸe çevirip durduÄŸunu görüyoruz. HoÅŸnut olacağın kıbleye seni elbette çevireceÄŸiz.” ifadesi Allah’ın Hz. Peygamber’in yaptığını gözetim altında tuttuÄŸunu ve zamanı gelince kıble yönünü deÄŸiÅŸtirme iznini vereceÄŸini belirtmektedir. Zaten ayetin devamında da bu izni vermektedir.

 

Müslümanlarla yaptıkları anlaÅŸmayı bozan Yahudi Benu Nadir kabilesi muhasara altına alındı. Onlar da kalelerine kapandılar. Bunun üzerine sahabiler, Hz. Peygamber’in onayıyla, kaledekileri çaresiz bırakmak ve teslim olmaya zorlamak amacıyla hurma aÄŸaçlarının bir kısmını kesip yaktılar. Durum zorlarına giden Benu Nadirliler, "Sen barış isteyen bir adamdın? Hurmaları kesip yakmak hiç buna uyuyor mu?” diyerek Hz. Peygamber’e seslendiler. Akabinde ÅŸu ayet nazil oldu:

“Hurma aÄŸaçlarından, herhangi birini kesmeniz veya olduÄŸu gibi bırakmanız hep Allah’ın iziniyledir ve onun yoldan çıkanları rezil etmesi içindir.” 

​

Rivayetlere güvenmeyenlerin yaklaşımını esas alarak burada zikrettiÄŸimiz sebebi nüzulü yok sayalım. Sadece ayete bakacak olduÄŸumuzda, bir aÄŸaç kesim iÅŸi olduÄŸundan bahsedilmekte ve bu onaylanmaktadır. Peki Kur’an’da aÄŸaçları kesin diye bir emir var mıdır? Yoktur. O zaman bunun anlamı Allah’ın Hz. Peygamber’in yaptığını onayladığıdır, sahiplendiÄŸidir.

​

Kur’an’ın Hz. Peygamberi Rehber Olarak Önümüze Koyması

“(Rasulüm!) Biz seni alemlere ancak rahmet olarak gönderdik.” (Enbiya, 107)

​

Bu ayet Hz. Peygamber’in misyonunu zaman ve mekân kayıtlandırmadan tüm zamanlara ve mekanlara teÅŸmil etmektedir: Son elçi vefat ettiÄŸine göre onun rahmet olma fonksiyonu tükenmiÅŸ deÄŸildir.  

“De ki: Ey insanlar! DoÄŸrusu ben, göklerin ve yerin hükümranı, ondan baÅŸka ilah bulunmayan, dirilten ve öldüren Allah’ın, hepiniz için gönderdiÄŸi peygamberiyim.” (A’raf, 158.)

​

GörüldüÄŸü üzere ayet son elçiyi, tüm zamanlarda peÅŸinden gidilecek rehber olarak önümüze koymaktadır.

“And olsun ki, Rasulullah sizin için, Allah’a ve ahiret gününe kavuÅŸmayı umanlar ve Allah’ı çok zikredenler için güzel bir örnektir.” (Ahzab, 21)

​

“Sen elbette yüce bir ahlak üzeresin.” ( Kalem, 4)

​

“Biz seni bütün insanlara ancak müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik fakat insanların çoÄŸu bunu bilmezler.” (Sebe. 28)

​

Son dört ayet Allah Rasulünü takip edilmesi gereken bir rehber ve önder olarak önümüze koymaktadır. Bunun ne anlama geldiÄŸi bellidir. Ona uymamız istenmektedir.

​

Ayetlerde Hz. Peygambere İtaatin Emredilmesi

Allah Teala pek çok ayette kendisiyle birlikte Hz. Muhammed’e itaat edilmesini emretmektedir.

“(Rasulüm!) De ki: EÄŸer Allah’ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah son derece bağışlayıcı ve esirgeyicidir.”

​

Bu ayete baktığımızda. Yüce Allah Müslüman olduÄŸunu söyleyen herkese Hz. Muhammed’e uymayı emretmekte, baÅŸka seçenek bırakmamaktadır. Bunun anlamı ise onun sadece postacılık yapma görevinin olmadığı, bilakis peÅŸinden gidilmesi gerektiÄŸidir. EÄŸer sadece Kur’an yetecek olsaydı, Allah sadece Kur’an’a uymayı emreder, Hz. Peygamber’le ilgili bir talepte bulunmazdı.

​

“Biz her peygamberi Allah’ın izniyle ancak kendisine itaat edilmesi için gönderdik…Hayır, rabbine and olsun ki aralarında çıkan anlaÅŸmazlık hususunda seni hakem kılıp sonra da verdiÄŸin hükümden içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın (onu) tam manasıyla kabullenmedikçe iman etmiÅŸ olmazlar.”

​

GörüldüÄŸü üzere bu ayetlerde Hz. Peygamber’in hakemliÄŸine boyun eÄŸilmesi istenmektedir. Halbuki insanlar ve kabileler arası pek çok ihtilafı halletmiÅŸ olan Hz. Peygamberin çözdüÄŸü meseleler ve nasıl halletmesi gerektiÄŸi Kur’an’da geçmemektedir. Ayrıca ayette, Hz. Peygamber’in hükmüne rıza göstermenin iman ÅŸartı olarak zikredilmiÅŸ olmasına dikkat etmemiz gerekmektedir. Dolayısıyla Hz. Peygamber ne karar vermiÅŸse ona teslim olmak icap etmektedir.

​

“Peygamber size her ne getirirse onu alın, sizi neden men ederse ondan da sakının.”

​

GörüldüÄŸü üzere Kur’an her halükârda Hz. Peygamber’e yüksek bir konum bahÅŸetmektedir.

“Allah ve rasulü, herhangi bir meselede hüküm bildirdikten sonra, artık inanmış bir erkek ve kadının, o iÅŸi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allah’a ve rasulüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düÅŸmüÅŸ olur.”

​

Burada Allah ve rasulüne itaat edilmesi emredilmek

“Aralarında hüküm vermesi için Allah’a ve rasulüne davet edildiklerinde, müminlerin sözü ancak ‘İşittik ve itaat ettik, demeleridir. İşte asıl bunlar kurtuluÅŸa erenlerdir.”

​

Bu ayetteki (aralarında hüküm vermesi için) ifadesi tekil olarak Hz. Peygamber’i iÅŸaret etmektedir. Çünkü insanların hakem olması için davet ettikleri kiÅŸi Hz. Peygamber idi. Zaten tartışmalı bir mesele önüne geldiÄŸinde kararı o vermekteydi. Ayrıca Hz. Peygamber’e gelen her bir meselenin Kur’an'da olmadığı bellidir. Bununla beraber onun vermiÅŸ olduÄŸu hüküm sanki Allah’ın verdiÄŸi hüküm gibi olmaktadır. Yani gerçekte hükmeden Allah’tır ve verilen hükümlerin büyük çoÄŸunluÄŸu kitapta yoktur. Bu durumda Allah adına hareket etme yetkisi almış bir peygamberi görmezlikten gelmek mümkün olabilir mi?

“De ki: EÄŸer babalarınız, oÄŸullarınız, kardeÅŸleriniz, eÅŸleriniz, hısım akrabanız, kazandığınız mallar, kesada uÄŸramasından korktuÄŸunuz ticaret, hoÅŸlandığınız meskenler size Allah’tan, rasulünden ve Allah yolunda cihad etmekten daha sevgili ise, artık Allah emrini getirinceye kadar bekleyin. Allah fasıklar topluluÄŸunu hidayete erdirmez.”

​

“De ki, Allah’a ve rasulüne itaat edin. EÄŸer yüz çevirirlerse, elbette Allah küfre girenleri sevmez.”

 

Bu ayette de Allah’a itaatle Kur’an’da geçenlere itaatin kastedildiÄŸi bellidir. Ancak Hz. Peygamber’in ayrıca zikredilmesi ve ona da itaatin emredilmesi, üzerinde düÅŸünmemiz gereken bir husustur.

​

AÅŸağıdaki ayetleri de aynı bakış açısıyla okumakta fayda vardır:

“Allah'a itaat edin, rasul’e de itaat edin ve (kötülüklerden) sakının. EÄŸer (itaatten) yüz çevirirseniz bilin ki rasulümüzün vazifesi apaçık duyurmak ve bildirmektir.”

​

“Ey inananlar! Hayat verecek ÅŸeylere sizi çağırdığı zaman, Allah ve rasulüne uyun. Ve bilin ki, Allah kiÅŸi ile onun kalbi arasına girer ve siz mutlaka onun huzurunda toplanacaksınız.”

​

“Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, Peygamber’e itaat edin. İşlerinizi boÅŸa çıkarmayın.”

​

Allah iyi müminlerin özelliklerini sayarken ÅŸöyle buyurmaktadır:

“Mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin velileridir; iyiyi emreder kötülükten alıkorlar; namaz kılarlar, zekat verirler, Allah’a ve rasulüne itaat ederler. İşte Allah bunlara rahmet edecektir. Allah ÅŸüphesiz güçlüdür, hakimdir.”

​

Allah’a ve peygamberine itaat Kur’an’daki emirlerdendir:

“Ey iman edenler! Allah’a ve rasulüne itaat edin, iÅŸittiÄŸiniz halde ondan yüz çevirmeyin.”

​

“Allah’a ve rasulüne itaat edin ki rahmete kavuÅŸturulasınız.”

​

"Kim Allah’a ve peygambere itaat ederse iÅŸte onlar, Allah’ın kendilerine nimet verdiÄŸi peygamberlerle, sıddıklarla, ÅŸehidlerle ve salihlerle birliktedir. İşte bunlar ne güzel arkadaÅŸtır!”

​

“Kim Rasulullah’a itaat ederse Allah’a itaat etmiÅŸ olur. Yüz çevirene gelince, seni onların başına bekçi göndermedik!”

​

Bu ayet hiçbir söze hacet bırakmamaktadır:

“Muhakkak ki sana biat edenler ancak Allah’a biat etmektedirler.”

​

Hz. Peygambere ittiba etmek bir anlamda Allah’a itaat etmek anlamındadır.

 “Allah ve rasulünü incitenlere Allah, dünyada ve ahirette lanet etmiÅŸ ve onlar için horlayıcı bir azap hazırlamıştır.”

​

Malum olduÄŸu üzere, bir insanın Allah’ı incitmesi söz konusu olamaz. Ancak Rasulullah’a yönelik taciz temsil ettiÄŸi yüce makamadır. Bu nedenle Allah, elçisiyle zatını beraber zikretmiÅŸtir. Bu derece yüceltilmiÅŸ bir insanı basite indirmek ve sıradanlaÅŸtırmak Hz. Peygamber’e reva görülemez. Ayrıca rabbin buyruÄŸuna da muvafık düÅŸmez.

​

Nisa suresi 12. ayette bazı miras meseleleri ele alındıktan sonra ÅŸöyle buyurulmaktadır:

“Bunlar, Allah’ın (koyduÄŸu) sınırlardır. Kim Allah’a ve peygamberine itaat ederse Allah onu, zemininden ırmaklar akan cennetlere koyacaktır; orada devamlı kalıcıdırlar; iÅŸte büyük kurtuluÅŸ budur. Kim Allah'a ve peygamberine karşı isyan eder ve sınırlarını aÅŸarsa Allah onu, devamlı kalacağı bir ateÅŸe sokar ve onun için alçaltıcı bir azap vardır.”

​

Burada Allah’ın koyduÄŸu hükümlere uymak Allah’a ve rasulüne uymak olarak tanımlanmaktadır.

​

Kur’an’ın Hz. Peygamber’e Saygı Gösterilmesini İstemesi

Ayetlerde insanların Allah Rasulüne saygılı olmaları; kendi aralarında birbirlerine seslendikleri gibi onu çağırmamaları, önüne geçmemeleri, seslerini sesinin üstüne yükseltmemeleri, odaların dışından bağırmamaları, ihtiram göstermeleri istenmektedir. Dolayısıyla Allah Hz. Peygamber’e bir konum belirlemektedir.  

​

İnsani iliÅŸkileri düzenleme açısından önemli prensipler ortaya koyan bu ayetler, esasında Hz. Peygamber’in biz Müslümanlar için nasıl konumlandığını da tarif etmiÅŸ olmaktadır. Malum olduÄŸu üzere saygı duymak, sadece bir insanın sözünü kesmemek, ona karşı ses yükseltmemek gibi hususlar deÄŸildir. Aynı zamanda hürmet gösterilen kimsenin dediklerine kulak vermektir. Zaten Kur’an’ın emrettiÄŸi de budur.

​

Sorulması gereken soru ÅŸudur: “Hz. Peygamberin etrafında olan insanların ona nasıl saygı gösterecekleri ve buyruklarına nasıl kulak verecekleri bellidir. Ancak o günümüzde hayatta olmadığı için bizim saygımız neye ve nasıl olacaktır? Bu ayetleri kendi hayatımızda nasıl pratize edeceÄŸiz?

 

Kur’an’ın Hz. Peygamber'e Yöneltilen Her Soruya Cevap Vermemesi

Kur’an, Hz. Peygambere yöneltilen bazı sualleri “Sana soruyorlar” diyerek aktarır ve bu soruların cevaplarını verir. Örnekler:

“Senden kadınlar hakkında fetva istiyorlar. De ki, onlara ait hükmü size Allah açıklıyor: Kitapta, kendileri için yazılmışı (mirası) vermeyip nikahlamak istediÄŸiniz yetim kadınlar, çaresiz çocuklar ve yetimlere karşı adil davranmanız hakkında size okunan ayetler (Allah’ın hükmünü apaçık ortaya koymaktadır). Hayırdan ne yaparsanız ÅŸüphesiz Allah onu bilmektedir.”

​

 “Sana, hilal ÅŸeklinde yeni doÄŸan ayları sorarlar. De ki: Onlar, insanlar ve özellikle hac için vakit ölçüleridir.”

​

 “Sana haram ayı, yani onda savaÅŸmayı soruyorlar. De ki: O ayda savaÅŸmak büyük bir günahtır.”

​

Bu ve benzeri toplam on üç yerde Hz. Peygamber’e sorulan soruya ayetlerin cevap verdiÄŸi görülmektedir. Ancak Hz. Peygamber’in yirmi üç yıllık nübüvvet süresince muhatap olduÄŸu soruların Kur’an da zikredilen on üç meseleyle sınırlı olmadığı aÅŸikardır. Hiç kimse Hz. Peygamber’e sorulan her soruya ayetle cevap verildiÄŸini iddia edemez. Çünkü böyle bir ÅŸey olacak olsa Kur’an’ın hacmi onlarca ciltlik bir kitaba dönüÅŸürdü. Demek ki sorulan diÄŸer soruları Hz. Peygamber cevaplamıştır. Hem de doÄŸru cevaplamıştır. DoÄŸru yanıtlamamış olsaydı, ikaz edildiÄŸi ayetlerde olduÄŸu gibi uyarılırdı.

​

Hz. Peygamber’in Haram Koyma Yetkisi

Pek çok insan haram ve helalin sadece Kur’an’da olduÄŸundan bahisle Hz. Peygamberin böyle bir yetkisi olmadığını iddia etmektedir. Buna göre haramlar ve helaller Kur’an’da belirlenmiÅŸtir ve Rasulullah zamanında var olan ve kitapta geçmeyen bir ÅŸey kesinlikle haram deÄŸildir. Çünkü haram olacak olsaydı her ÅŸeyi teferruatına varıncaya kadar açıklayan Kur’an bunları da açıklardı. Nitekim bu baÄŸlamda, “Hz. Peygamber zamanında vahyin iniÅŸi devam ediyordu, dolayısıyla her bir haramla ilgili ayet inmesi gerekirdi. Çünkü bazen o kadar teferruat bilgisi veriliyor ki, bunlara bakarak, bir ÅŸey haram idiyse onunla ilgili olarak da ayet inmesi gerekirdi.” denmektedir.

​

Buna ÅŸu cevabı vermek mümkündür: Allah’ın her bir meseleyle ilgili olarak ayet indirmesini beklemek kitabın hacmini ciltler dolusu bir noktaya taşırdı. Ayrıca Hz. Muhammed’in hareket alanını bütünüyle sınırlandırır, onu robot (!) konumuna indirgerdi. Çünkü her meselede vahiy gelecek olsaydı, Hz. Peygamber sorular karşısında vahiy gelmeden aÄŸzını bile açamazdı.

Şimdi şu ayetleri okuyalım:

“Yanlarındaki Tevrat ve İncil’de yazılı buldukları o elçiye, o ümmi peygambere uyanlar (var ya), iÅŸte o peygamber onlara iyiliÄŸi emreder, onları kötülükten meneder, onlara temiz ÅŸeyleri helal, pis ÅŸeyleri haram kılar. Ağırlıklarını ve üzerlerindeki zincirleri indirir. O peygambere inanıp ona saygı gösteren, ona yardım eden ve onunla birlikte gönderilen nur’a (Kur’an’a) uyanlar var ya, iÅŸte kurtuluÅŸa erenler onlardır. De ki: Ey insanlar! DoÄŸrusu ben, göklerin ve yerin hükümranı, ondan baÅŸka ilah bulunmayan, dirilten ve öldüren Allah’ın, hepiniz için gönderdiÄŸi peygamberiyim. Öyle ise Allah’a ve ümmi peygamber olan rasulüne ki o, Allah’a ve onun sözlerine inanıriman edin ve ona uyun ki doÄŸru yolu bulasınız.”

​

Bu ayetlerde doÄŸrudan Hz. Peygamberin helal ve haram kılma yetkisi olduÄŸundan bahsedilmekte ve ona ittiba edilmesi emredilmektedir. Yani Kur’an yanında Hz. Peygamber’e de uyulması istenmektedir.

​

Meselenin bir de yaÅŸadığımız dönem boyutu vardır. Åžöyle ki, günümüzde Kur’an’da geçmemesine raÄŸmen illetine bakmak suretiyle pek çok ÅŸey hususunda haram hükmü verilmektedir. ÖrneÄŸin, Kur’an sarhoÅŸ edici olarak ÅŸarabı yasaklamıştır. Oysa sonraki dönemlerde çok farklı uyuÅŸturucular ortaya çıkmıştır. Esrar, eroin, votka, bira gibi. Keza telefonla dolandırıcılık, uykusuz otobüs sürüp insanların ölmesine neden olmak, korsan yayıncılık, marka taklidi yaparak piyasaya ürün sürmek gibi iÅŸler de sonradan ortaya çıkan farklı alanlardaki haram iÅŸlerdir.  Demek oluyor ki, günümüz İslam alimlerinin kıyas yapmak suretiyle bazı ÅŸeylerin haram olduÄŸu sonucuna varmaları söz konusudur. Zaten yeryüzündeki fetva konseyleri baÅŸta olmak üzere çeÅŸitli İslami müesseseler yeni ortaya çıkan durumlarla ilgili olarak helaldir veya haramdır diye fetva vermektedirler. Bunu yapmaya da mecburdurlar.

​

bottom of page