Arayan İnsan
İslam'a Giriş
Kurban
Bünyamin Erul'un Haccı Anlamak (Diyanet İşleri BaÅŸkanlığı: 2004) adlı kitabından kısaltılarak alınmıştır.
“Hayvanların kurban edilmesine gelince: Biz bunu sizin için Allah tarafından konulmuÅŸ sembollerden biri olarak takdir ettik, ki bunda sizin için yararlar vardır. Öyleyse artık (kurban edilmek için) sıraya dizildiklerinde onların üzerine Allah’ın ismini anın ve cansız olarak yere serildiklerinde onların etinden kendiniz de yiyin, kendi nasibiyle yetinip istemeyen kimseye de istemek durumunda kalan kimseye de yedirin. Biz iÅŸte bu amaçla onları sizin yararınıza sunuyoruz ki, ÅŸükredesiniz.
“Onların ne etleri Allah’a ulaşır ne de kanları; lâkin O’na ulaÅŸan yalnızca sizin takvanızdır. İşte bu amaçla onları sizin yararınıza sunuyoruz ki, size ulaÅŸma yolunu yordamını gösterdiÄŸi için O’nu yüceltin: ÅŸimdi, iyilik yapanları müjdele.’’ (Hac, 36-37)
​
Hac kurbanı, Harem Bölgesi sınırları içerisinde, bayramın birinci günü tan yerinin aÄŸarmaya baÅŸlamasından itibaren kesilir. Bir kimse hac kurbanını bizzat kendisi kesebileceÄŸi gibi vekâlet vererek bir baÅŸkasına da kestirebilir.
​
İhramda bir otu dahi koparmak yasak iken, Allah’a baÄŸlılığın, fedakarlığın bir göstergesi olarak bayramda canlı hayvanlar kurban edilmektedir.
​
Kurban, bir taraftan hac görevlerini yerine getirebilmenin ÅŸükrünü eda etmek için kesilmektedir. Nasıl Ramazan orucunu tamamlayınca Ramazan Bayramı yapılıyorsa, Hac ibadetleri tamamlanınca da Hac kurbanları (Hedy) kesiliyor ve Kurban Bayramı kutlanıyor. Sabır, savaÅŸ, ÅŸükür ve zafer. Arafat’ta bilgiye, MeÅŸ’ar’da bilince, Mina’da sevgiye ve Cemerât’ta zafere kavuÅŸan hacı, kurban hedyi (hediyyesi) ile takvaya, takva ile de Allah’a ulaÅŸmaktadır.
​
Allah için ve Allah’ın adıyla kesilen kurbanlar, zikir ve ÅŸükrün, tevazu ve teslimiyetin, dayanışma ve kardeÅŸliÄŸin bir göstergesidir. Özellikle hacıların kurban etlerinden hemen hiç yemeden, tamamının İslam Kalkınma Bankası aracılığıyla yoksul İslam ülkelerine gönderildiÄŸi günümüzde, hiç tanımadığı Müslüman kardeÅŸlerine karşı verdiÄŸi destek ve sosyal dayanışma haccın en hikmetli bir yönünü oluÅŸturmaktadır.
Kurban
Prof. Dr. M. Esad CoÅŸan’ın Hac ve Umre (Server İletiÅŸim: 2015) adlı kitabından kısaltılarak alınmıştır..
​

Sabah namazında Müzdelife vakfesini, duayı yaptıktan sona Mina’ya yollanacaksınız.
​
Ne yapacağız orada? Bayramın ilk günü, ilk gününün adı nedir?
​
Yevmü’n-nahr.
​
Nahr ne demek?
​
“Deveyi kurban etmek” demek.
​
Yevmü’n-nahr ne demek?
​
“Kurban günü” demek. Bayramın birinci gününün adı, her günün ayrı adı vardır.
​
İkinci günün adı nedir?
​
Yevmu’l-karr… Karr istikrar günü, yani Mina’ya gidip artık çadıra yerleÅŸiyor.
Kurban
Ali Åžeriati’nin Hac (Åžura: 1991) adlı kitabından kısaltılarak alınmıştır..
​

Son putu taÅŸladıktan sonra, hemen Kurban kes! Bu üç put, "teslis anıtı"dır. Üç "İblisi" aÅŸamanın simgesini unutma! "Niyet bu demek"! Daima niyet halinde ol, "kendini bil", bilinçli ol.
​
Ne ve niçin yaptığını bil. "Ameller"inin zahirinde boÄŸulma, anlamlardan gafil olma. Bunların "hepsi iÅŸaret"tir. Bir an dahi gözünü iÅŸaret edilen yerden ayırma.
​
Burada her şey "niyet'e bağlıdır. Hacc tamamen "niyet"tir.
​
DiÄŸer ameller, niyetsiz dahi baÅŸlı başına bir ÅŸey ifade ederler. Oruç tutarken niyetli olmasan da her halikarda orucun tesir ve eserlerini elde edersin. Cihad ederken niyetli olmasan da her halükarda bir askersin. Fakat Hacc'da eÄŸer "niyet" olmazsa, bir hiç olur.
​
Niyetsiz hacc, hiçbir faydası olmayan hareketler bütünüdür.
​
Çünkü bu menâsik, bütünüyle iÅŸarettir, niÅŸanedir, semboldür. "Secde"nin ne olduÄŸunu bilmeyen kiÅŸi, sadece alnını yere koymuÅŸ olur.
​
Bu menasikde ne yaptığını anlamayan kimse, Mekke'den sadece hediyelik eşya getirmiş demektir.
Valizi dolu, kendisi boÅŸ!
​
Ve ÅŸimdi Mina'dasın, İbrahim’sin, İsmail'ini Kurban yerine getirdin.
​
Senin İsmail'in kimdir?
​
Veya nedir?
​
Makamın mı? Onurun mu? Mevkiin mi? Statün mü? MesleÄŸin mi? Paran mı? Evin mi? Bağın mı? Otomobilin mi? Ailen mi? İlmin mi? Rütben mi? Sanat ve maharetin mi? Ruhaniyetin mi? AlimliÄŸin mi? Elbisen mi? Adın mı? Namın mı? Åžöhretin mi? Carim mı? Ruhun mu? GençliÄŸin mi? GüzelliÄŸin mi...?
​
Ben nereden bileyim? Bunu sen kendin bilirsin.
​
Her ne ve kim ise onu sen kendin Mana'ya getirmeli ve Kurban için seçmelisin.
​
Ben sadece onun alâmetlerini sana söyleyebilirim.
​
Seni iman yolunda zayıflatan, "gitmek"te olan seni "kalma"ya çağıran, seni "sorumluluk" yolunda ÅŸüpheye düÅŸüren, seni kendine baÄŸlayan ve alıkoyan, gönül baÄŸlılığı, mesaj, iÅŸitmene, hakikati, itiraf etmene izin vermeyen, seni firara çağıran, seni maslahatçı izah ve yorumlara sürükleyen ve aÅŸkı, seni kör eden herÅŸey... İbrahim'sin ve İsmail'i zaafın seni İblis'in oyuncağı haline getirebilir. Hayatında, ÅŸeref, saygınlık, iftihar ve faziletin doruklarında birtek ÅŸey vardır ki onu elde etmek için zirveden inebilir onu kaybetmemek için bütün İbrahimî kazanımlarını yitirebilirsin: O, İsmail'indir.
İsmail'inin, bir ÅŸahıs veya bir ÅŸey olması mümkündür; bir durum, bir konum, bir zaaf noktası, olması imkan dahilindedir!
​
İbrahim'in İsmail'i, İbrahim'in oğlu idi!
​
Bir oÄŸul düÅŸünün ki baba geliÅŸini yüz yıl beklemiÅŸ,
O ise babanın hiç beklemediÄŸi bir anda gelmiÅŸ olsun! İsmail, artık verimli bir nihai olmuÅŸtur. İbrahim'in ruhunun genci, İbrahim'in hayatının biricik semeresi, İbrahim'in bütün bir aÅŸkı, umudu ve zevk aşısı!
​
"İbrahim! kendi ellerinle bıçağı İsmail in boÄŸazına daya ve kes!
​
O mesajın ÅŸokuna geren babanın korkusunu kelimelerle vasıflayabilmek mümkün mü?
​
Vasıflayabilseydik veya olayı görseydik bile hissedemezdik; derdin ölçüsü, hayele sığmaz.
İbrahim, Allah'ın mütevazı kulu, beÅŸer tarihinin âsî insanı, koca bir ömründe ilk kez korkudan titremekte, çelik yapılı risalet kahramanı erimekte, tarihin o büyük putkıranı yıkılmakta, mesajı tasavvur ettikçe korkmakta; fakat, ferman Allah'ın buyruÄŸudur.
​
SavaÅŸ! en büyük savaÅŸ, kendi içinde savaÅŸ: Cihad-ı Ekber!
​
Tarihin en büyük savaÅŸ fatihi artık maÄŸlub, zayıf, korkak, periÅŸan ve biçare!
​
SavaÅŸ İbrahim'in içinde Allahla İsmail arasında savaÅŸ. Zor bir "seçim"!
​
Hangisini seçmek istersin İbrahim?
​
Toplum içinde bir asırlık İlahî risaletin; bir ömür Tevhid nübüvveti, halk önderliÄŸi, ÅŸirke karşı cihad, Tevhid binasını kurma, cehaleti yok etme, gururu mahvetme, zulmü ezme, bütün cephelerden zaferle çıkma ve bütün sorumluluklardan baÅŸarıyla çıkmanın sonunda kendi hevesini gütmeksizin, kendi nefsine uyarak yoldan bir adım dahi sapmaksızın, her insandan daha Rabbani olup Tevhid ümmetini inÅŸa ederek ve insan imametini ilerleterek, her yer ve zamanda iyi bir imtihan vererek koca bir ömür geçirdikten sonra... Evet bütün bunlara raÄŸmen sakın ha gururlanmayasın, oturtup dinlenmeyesin; kahraman olduÄŸunu, yenilmez ve kusursuz olduÄŸunu sanmayasın. Yüzyıllık cihad zaferleri seni aldatmasın. Sakın ola kendini masum görmeyesin. DüÅŸüÅŸ tehlikesinden kendini korunmuÅŸ bilmeyesin. Cinlerle ÅŸeytanların vesvesesinden uzak olduÄŸunu zannetmeyesin.
​
Ey İbrahim! Tarihin en görkemli muzaffer kahramanı! Ey kurÅŸun iÅŸlemez vücutlu! Ey çelik ruhlu! Ey Uli'1-azm Peygamberi! Sanma ki bir asırlık İlahî risaletin nihâyetinde sona varmışsın! İnsanla Allah arasında fasıla yoktur. "Allah insana ÅŸah damarından daha yakındır". Fakat insanın Allah'a giden yolunda ebediyet fasılası vardır, sonsuzluk vardır!
​
Sen ne sandın?
​
Candan sevdiÄŸin evladını, gönlünün meyvesini, ciÄŸer pareni, gözünün nurunu, ömrünün semeresini, bütün bir bağını, zevkini, varlık bahaneni, seni hayata baÄŸlayan bu dünyada tutan her ÅŸeyi, senin var olma, yaÅŸama ve kalmanın anlamını, oÄŸlunu, hayır, İsmail'ini kurbanlık koyun gibi kendin bizzat tut, yere yatır, kıpırdamaması için el ve ayağını, kendi el ve ayağının altına alarak bastır, saçlarını kavra, başını saÄŸlamca tut, yere bastır ve geriye doÄŸru bük ki ÅŸah damarı ortaya çıksın, bıçağın keskin aÄŸzını yiyince oynamasın, boyun derisi toplanmasın ve kurbana zahmet vermesin! Åžah damarını kes. TepinmediÄŸini hissedinceye kadar ayağının altında tut. Sonra kurbanlığının soÄŸuk bedeninden kalk ve öylece dur.
​
Uzun risâlet yolunun sonunda "yol ayrımı"na gelmiÅŸtir artık İbrahim!
İbrahim, Sahib-i azm Peygamberlerin babası, insanlık tarihinde putkıran ve ÅŸirk katili! Ömrünün son merhalesinde, insanî gücünün zirvesinde, İlahî izzet ve onurunun tepe noktasında, bir tek "evlat sevgisi" onu İblis uçurumunun kenarına sürüklemiÅŸtir!
​
Tevhidin en güçlü kahramanı, Allah'ın Peygamberlerinin babası, yüz yıl İbrahim olarak yaÅŸadıktan sonra, tepeden tırnaÄŸa İlahî alâmet, iftihar ve yakîn elde ettikten sonra, artık İblis'in periÅŸan oyuncağı!
​
İbrahim, mesuldür, evet, bunu artık iyice anlamış vaziyettedir. Fakat bu sorumluluk bir baban tasavvur edemeyeceÄŸi kadar acı ve çetindir.
​
Üstelik de İbrahim gibi yalnız, yaÅŸlı bir babanın tasavvur edemeyeceÄŸi kadar....!
​
Hem de İsmail gibi biricik oğlunu kesme konusunda! Keşke İsmail tarafından İbrahim boğazlansa, kurban edilseydi, ne kadar da kolay!
​
Ne kadar da zevk verici!
​
Fakat hayır, genç İsmail ölmeli ve yaÅŸlı İbrahim hayatla kalmalı, tek başına üzgün ve yüreÄŸi daÄŸlı...
İblis için iyi ÅŸeyler bile kötülük kaynağı olabilir, senin yolunun üzerine oturma fırsatı bulup seni kendine çağırabilir. Sorumluluktan uzaklaÅŸtırabilir, gönlündeki hak mesajın aydınlık ve açıklığını karartıp bozabilir. İblis, evlat sevgisini bile kötüye kullanabilir. "Åžüphesiz, mallarınız ve çocuklarınız birer fitnedir" (Enfal, 28) Nedir fitne? "Deneme/deney ocağı"! "Akîde yolunun ÅŸeddi"!
​
İsmail şimdi İbrahim'in tek aşkı, İblis karşısında tek zaaf noktası...
​
Artık İsmail'e sahip olduÄŸu için İbrahim'in yüreÄŸi hoplamaktadır. Mesaj, hak mesajdır.
Fakat onun yüreÄŸim "İsmail'e sahip olma" zevkinin yerini "onu kaybetme" derdi doldurmuÅŸtur. Gam, öfkeli bir sırtlan gibi İbrahim'in canına çöreklenmiÅŸ, onu içten içe kemirmektedir. Gam kokusu İblis'i mest etmekte, sevinçten uçurmaktadır. Keder, insanoÄŸlunu, İblis'in yaÄŸlı pençesi ve keskin diÅŸlerine lokma yapmaktadır.
​
İblis tekrar umutlandı, kederli İbrahim'in içine hırs ve tama' atmanın gayretine düÅŸürdü, İbrahim'in peÅŸine düÅŸerek "ÅŸuurunun bilinçsiz" derinliklerinde gizlice aktı ve ikinci kez söylediÄŸi ÅŸeyi tekrarladı.
​
İblis'in mantığı her zaman birdir, aynı şeyin tekrarıdır.
​
Fakat hayır yeter, yeter artık İbrahim! İbrahim kararını verdi, seçimini yaptı.
​
İbrahim'i kendisine kulluÄŸa çağıran son bağı! Önce olayı çocuÄŸa açmaya karar verdi. OÄŸlunu çağırdı, oÄŸlu geldi.
​
Baba, "kurbanlığım" tepeden tırnaÄŸa süzdü! İsmail, büyük kurban!
​
Åžimdi Mina'da kayalık bir köÅŸede, baba ve oÄŸul baÅŸbaÅŸa konuÅŸmakta!...
​
Saçı-sakalına ak düÅŸmüÅŸ, bir asırdan uzun bir ömrü acılarla geçirmiÅŸ bir baba ve nazik, yeni açmış bir çocuk!
​
Yarımadanın göÄŸü, ne desem, dünyanın göÄŸü, bu manzarayı görmeye dayanamaz. Tarihin iÅŸitip de kaydetmeye gücü yoktur. Yeryüzünde baba ile oÄŸul arasında böyle bir konuÅŸma asla hayal bile edilemez.
​
Böyle samimi ve böylesine müthiÅŸ bir konuÅŸma!
​
Baba, sanki hikayeyi anlatacak, ruhunun muzdarib ve acılı dalgalanmalarını oÄŸluna açacak gücü kendinde bulamıyor.
​
Hatta ben seni kendi ellerimle kesmeye memur edildim diyerek konuyu dile getirmeye kadir deÄŸildir. Nihayet kalbini Allah'a açar, diÅŸlerini sıkar ve ÅŸöyle der: "İsmail, ben rüyada seni kestiÄŸimi gördüm "!
​
Bu kelimeleri aÄŸzından öyle hızlı çıkarır ki konuÅŸması çabucak biter, kendisi bile duymaz, anlamaz. KonuÅŸmasını bitirdi. Ve öylece sesiz kaldı, İsmail'e bakmaktan ürkmüÅŸ korkulu bakışlar ve müthiÅŸ çehreyle!
​
İsmail meseleyi anladı, babasının acıklı yüzüne yüreÄŸi yandı ve onu teselli etti:
— "Baba! Hakk'ın emrini yerine getirmede tereddüt etme, teslim ol. Beni de bu iÅŸte teslim olmuÅŸ bulacak ve İnÅŸallah sabredenlerden olacağımı göreceksin."!
​
İbrahim bu sözler üzerine, hayret verici bir güç bulmuÅŸtu kendinde. Artık sadece hakperestlik gücüyle harekete geçen bir iradeye ve sadece mutlak özgürlüÄŸe sahipti. Kesin kararlıkla ayaÄŸa kalktı. Bu kalkış öyle eritici, öyle çevik bir kalkıştı ki İblis'i hemen umutsuzluÄŸa gark etti. Mutlak özgürlükten baÅŸka bir ÅŸey olmayan ve hakperestlik gücünün dışında baÅŸka hiçbir ÅŸeyin kımıldatamadığı bir iradeye sahip olan Tevhid delikanlısı İsmail de Hakka teslimiyette öyle yumuÅŸak, öyle ram olmuÅŸtu ki adeta "sessiz ve çok sabırlı bir kurban"!
​
Sonra Allah'ın verdiÄŸi güçle ayaÄŸa kalktı. Rahat, sessiz ve itaatkar duran genç kurbanını kurban yerine götürdü. TopraÄŸa yatırdı ve çabucak altına aldı. Yanağını taÅŸa koydu, başından tutarak saçından bir tutam kadarını avucunun içine aldı. Biraz geriye doÄŸru çekti. Åžah damarı dışarı çıktı. Kendini Allah'a havale etti. Bıçağı kurbanının boÄŸazına dayadı ve bastırdı, öfkeli bir bastırış, korkunç bir çabuklukla.
​
YaÅŸlı adamın bütün çabası henüz kendine gelmeden, göz açmadan, görmeden "Onun her ÅŸeyi"nin bir anında iÅŸin bitmesi ve kendisinin kurtulması içindi.
​
Fakat...
​
Ah! Bu bıçak!
​
Bu bıçak... kesmiyor! İncitiyor...
​
Bu ne acımasız bir iÅŸkence böyle! Bıçağı hışımla taÅŸa vuruyor!
​
Yaralı bir aslan gibi kükrer, dertle, ıstırapla, hışımla kendi üzerine kıvrılır adeta, korkar, babalığından dehÅŸete düÅŸer. ÅžimÅŸek gibi atılır, bıçağı kaptığıyla öylece itaatkar, ram ve sakin bir ÅŸekilde duran hiç kımıldamayan kurbanının üzerine ikinci kez hücuma geçer.
​
Bir de ne görsün: bir koyun!
​
Ve bir mesaj
"Ey İbrahim! Allah İsmail'in boÄŸazlanmasından vazgeçmiÅŸ; onun yerine kesmen için bu koyunu göndermiÅŸtir. Zira sen buyruÄŸu yerine getirdin"!
​
Allahü Ekber!
​
Demek Allah için insan kurban etmek yasak oluyordu. Oysa geçmiÅŸte bu, yaygın bir dinî gelenek ve ibadetti.
​
İbrahim'in milletinde, insan yerine koyun kurban etmek vardır!
​
Bundan daha manidar olanı; Allah'ın başından itibaren İsmail'in kesilip kurban edilmesini istememesiydi.
​
O istiyordu ki İbrahim, İsmail'in kurban edicisi olsun. Öyle de oldu; ne yürekli bir insan.
Artık İsmail'i katletmek boÅŸunadır, saçmadır!
​
Allah başından beri İsmail'in Allah'ın kurbanı olmasını istiyordu.
​
Öyle de oldu nitekim: ne kadar sabırlı bir insanmış. Artık İsmail'in öldürülmesi beyhudedir!
​
Burada söz konusu olan "Allah'ın ihtiyacı" deÄŸildir. Her yerde söz konusu olan "insanın ihtiyacı"dır.
Budur, hakîm, ÅŸefkatli, merhametli, insanı seven Allah'ın "hikmeti".
​
O, İbrahim'i İsmail'ini kurban etmek gibi yüce bir makama çıkarıyor, İsmail'i kurban etmeksizin!
İsmail'i de "Allah'ın büyük kurbanı" olmak gibi üstün-zirve bir dereceye yükseltiyor, ona hiçbir zarar vermeden!
​
Bu öykünün sonu nedir? Koyun kurban etmek.
​
Bu en büyük insanlık trajedisinde Allah'ın kendisi için istediÄŸi ÅŸey nedir?
​
Birkaç aç için koyun kesmek!
​
Ve ÅŸimdi sen, ey İbrahim gibi Mina'ya ulaÅŸmış insan! Kurbanlığını getirmiÅŸ olmalı, ta başından İsmail'ini Mina'da kurban etmek için seçmiÅŸ olmalısın.
​
Senin İsmail'in kimdir? Nedir?
​
Kimsenin bilmesine gerek yok. Sen kendin bilmelisin.
​
Senin gözünde, İbrahim'in gözünde İsmail'in sahip olduÄŸu yere sahip olan kimsenin veya ÅŸeyin ne olduÄŸunu ben bilmem tabiî ki!
​
SorumluluÄŸun gereÄŸini yerine getirmene, hakikat için çalışmana engel olan, özgürlüÄŸünü kısıtlayan, seni kendinle baÅŸbaÅŸa kalmaya, nefsinle, hevânla birlikte olmaya çağıran zevk bağı olan, tıpkı toplum zincirinin, senin saÄŸlam yerini baÄŸlaması gibi yürümene izin vermeyen, İsmail'ini koruman için İblis'le iÅŸbirliÄŸi yapan, hak mesaja karşı kulağını sağırlaÅŸtıran, anlayışını, aklını bozan, kalbini çirkinleÅŸtiren, seni iman fermanı karşısında isyana, ağır ve zor so rumluluk yükü altından kaçmaya yönelten.... seni koruyan ve kur banını koruyan her ÅŸey ve herkes!
​
Bunlar İsmail'in özellikleridir. Sen kendin onu, kendi yaÅŸamında bul ve al, Allah'a yöneldiÄŸin ÅŸu an Mina'da kurban et.
​
Koyunu, hemen ilk baÅŸtan seçme, bırak onu Allah seçsin ve İsmail'ini kesmek yerine sana takdir etsin, bağışlasın.
​
Böylelikledir ki Allah kestiÄŸin koyunu kurban olarak kabul eder.
​
İsmail yerine koyunu kesmek, "kurban kesmek" iken koyun olarak koyun kesmek, olsa olsa "kasap"lıktır!
