top of page

Rusya'nın Kırım'ı İlhakı ve Gelişmeler

1783

Zinkeisen.jpg

Johann Wilhelm Zinkeisen'in Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu Tarihi (Yeditepe:2011) adlı kitabından kısaltılarak alınmıştır.

Fransa’nın Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu Lehine Müdahalesi

O tarihe kadar kendi savaşıyla yeterince meÅŸgul olan Fransa, Åžark Meselesi'ne pek eÄŸilememiÅŸti. Babıali'nin sıkıntısından ve talebinden haberdar edilir edilmez, "Åžark krizi" Versailles'te yapılan bir kabine toplantısında ilk kez derinden incelendi.  Babıali'nin birkaç yıl boyunca kendi kendini savunabilecek durumda olduÄŸunu ve yabancı yardıma ihtiyaç duymayacağım umut ediyorlardı; ama yine de kaysere yanıldığını göstermek için, silahlı kuvvetlerini hemen 180 bin kiÅŸiye çıkartmayı ve Brest Limanı'nda bekleyen donanmanın bir kısmını Tulon Limanı'na çekmeyi uygun gördüler.

​

Daha sonra her iki imparatorluk sarayından mümkün olduÄŸunca ölçülü bir nota aracılığıyla Babıali'ye karşı iddia ettikleri ÅŸikâyetlerin ne olduÄŸunu ve bunları Fransa'nın arabuluculuÄŸuyla çözmeye meyilli olup olmadıklarını sormaya karar verdiler. Babıali'ye de bu önemli adımı bildirmeyi ihmal etmediler. Ancak bu arada iki güçlü komÅŸu ile savaÅŸa girme zorunluluÄŸundan kaçınmalarını saÄŸlayacak tek ÅŸey olan bilgece bir uysallık göstermesini tavsiye ettiler.

​

Kayser, çok fazla açıklamalarda bulunmadan, sordukları soruya en iyi cevabın çariçenin Babali'ye sözlü olarak ilettiÄŸi talepler olduÄŸunu bildirdi. Temel olarak yalnızca son barış antlaÅŸmasıyla ilgili bazı henüz tam olarak halledilmemiÅŸ hususlar hakkında daha ayrıntılı bazı açıklamalarla alakalıydılar ve Babıali de bu hususları izahtan muhtemelen imtina etmeyecekti.

​

Çariçe ise Versailles kabinesinin sorularına cevap vermeyi bile uygun görmedi. Mart ayı baÅŸlarında kayserin arabuluculuÄŸuyla Fransa'nın meseleyi gerektiÄŸinde son raddeye kadar götürmeye kararlı olduÄŸunu öÄŸrendiÄŸinde ise çok ÅŸaşırdı.

​

Ä°ki imparatorluk sarayının hükmetme niyetlerinin, Ä°ngiltere'nin ve bilhassa Fransa'nın menfaatlerini olumsuz etkileyeceÄŸi için, barışın hızlandırılmasını talep ettiÄŸi bildirildi. Kaysere iki imparatorluk sarayına atfedilen bu gibi planların gerçekte var olmadığının umut edildiÄŸi fakat böyle planların var olması halinde kralın bunların gerçekleÅŸtirilmesine asla izin vermeyeceÄŸi ve Fransa'nın, hangi durumda olursa olsun, bunu engellemek için son kuruÅŸuna kadar elindeki bütün imkânlarım kullanacağı açıklanmıştı.

​

Kayser, durumu çariçeye bildirirken buna ayrıca artık kesin bir karar alma ve bilhassa yapılacak fetihlerin paylaşımı hakkında nihai bir mutabakata varma zamanının geldiÄŸini ekledi. Çariçe bunun üzerine öyle bir heyecana kapılmıştı ki, 10 gün boyunca istirahat etmek zorunda kaldı.

​

Fransa'nın kararlı tutumu, [Avusturya’nın] çariçenin olaÄŸanüstü planlarına duyduÄŸu heyecanı oldukça azaltmıştı. Kendisi için artık bunlar kibirli hayallerden baÅŸka bir ÅŸey deÄŸildiler.

​

Çariçe, en azından Kırım'ı ve Kuban'ı ele geçirme planlarını gerçekleÅŸtirmesini elindeki bütün imkanlarla kolaylaÅŸtıracağını düÅŸündüÄŸünü belirtti. Kayser buna da çariçenin cesaretini çok da arttırmayacak bir cevap verdi. 24 Nisan'da çariçeye gönderilen dört sayfalık bir notada, ileri sürdüÄŸü aşılmaz zorluklara raÄŸmen hala kendisine yardım etmesinin mümkün olmadığı bir savaÅŸa girmek için bir adım atmaya kararlı olduÄŸuna ÅŸaşırdığım söylüyordu. Bir kez daha Fransa ile aralarındaki ittifakı vurgulayarak, kesin olarak emin olduÄŸu üzere, Babıali'ye karşı Rusya'nın yardımına koÅŸtuÄŸu takdirde Versailles sarayının Prusya kralı ile birlikte kendisine saldıracaklarına dair anlaÅŸmaya vardığına bilhassa ağırlık verdi.

SerhatKuzucu.jpg

Serhat Kuzucu'nun Kırım Hanlığı ve Osmanlı-Rus SavaÅŸları (Selenge: 2013) kitabından kısaltılarak alınmıştır. 

1783 Ticari Konularda Yaşanan Sorunlar ve Ticaret Antlaşması

Küçük Kaynarca AntlaÅŸmasıyla birlikte Rusya Osmanlı Devleti’nin hâkimiyeti ve idaresindeki bütün denizlerde serbest dolaşım hakkı elde etmiÅŸti.  

​

Bu antlaÅŸmanın akabinde Rus ticaret gemileri yeni sistem içerisinde Karadeniz ve Akdeniz’e gelerek ticari faaliyetlere baÅŸladılar. Osmanlı Devleti zamanla Rus ticaret gemilerinin Karadeniz ve Akdeniz arasında yaptıkları ticarette antlaÅŸmayı ihlal edici hareketlerde bulunduklarını belirledi. Özellikle Rus tüccarları, Osmanlı ülkesinden kesinlikle ihracı yasak olan malları satın alıp, Kefe ve diÄŸer Kırım iskelelerine götürüyorlardı. Ä°hracı yasak olan buÄŸday ve arpa gibi gıda ürünlerinin Rus tüccarlar tarafından toplanması fiyat artışlarına sebep olacağı gibi, ileride ülkede yaÅŸanacak bir kıtlıkla halk isyanlarına dahi sebebiyet verebilirdi. Osmanlı Hükümeti, Rusya’ya gerekli diplomatik uyarıları yaptığı gibi kendi karasularında ve limanlarında ticaret yapan Rus gemilerini kontrol ederek, antlaÅŸma hükümlerini hiçe sayan tüccarların mallarına ve gemilerine el koymaya baÅŸladı.  

​

Aynalıkavak’ta varılan mutabakatla Osmanlı Devleti ile Rusya arasında yaÅŸanan ticari ihtilaflar tam olarak ortadan kaldırılamadı.

​

II. Katerina Aynalıkavak AntlaÅŸması sonrası iki devlet arasında ticari iliÅŸkilerde ortaya çıkan sorunları da bahane ederek, seksen bir maddeden oluÅŸan ve Rusya'ya büyük imtiyazlar saÄŸlayacak yeni bir antlaÅŸma metni hazırlayarak elçisi vasıtasıyla Osmanlı Devleti’ne iletti. Çaresiz bir ÅŸekilde hazırlanan metni inceleyen Osmanlı yönetimi bu metnin hepsini reddetmekten çekinerek, en azından bazı maddeler hakkında gerekli müzakerelerin yapılmasını istedi.  

​

1782 yılında baÅŸlayan görüÅŸmeler yaklaşık bir yıl kadar sürdü. Yapılan uzun müzakereler sonunda iki taraf anlaÅŸarak, 1783 yılının Haziran ayında ticaret antlaÅŸmasını imzaladılar. Ä°lgili antlaÅŸmanın tasdikname sureti de I.Abdülhamit tarafından imzalandıktan sonra 23 Temmuz 1783 tarihinde Rusya’ya gönderildi.

​

Bu antlaÅŸma Rusya’nın istediÄŸi gibi seksen bir maddeden oluÅŸmaktaydı. AntlaÅŸmanın ilk kırk yedi maddesi, 1740 yılında Osmanlı Devleti tarafından Fransa’ya tanınan kapitülasyonlarla aynı içerikteydi.  

​

II.Katerina, bu antlaÅŸma sayesinde Osmanlı Devleti’ne karşı yeni bir diplomatik zafer kazanarak, ticari açıdan çok ciddi imtiyazlar elde etmiÅŸti. Osmanlı Devleti ise bu zamana kadar kendi kontrolünde tuttuÄŸu Karadeniz ticaretini büyük ölçüde kaybetmiÅŸ oluyordu.

Zinkeisen.jpg

Johann Wilhelm Zinkeisen'in Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu Tarihi (Yeditepe:2011) adlı kitabından kısaltılarak alınmıştır.

Bab-ı Alî’nin Sonuçsuz Fedakârlıkları

Divan-ı Hümayûn gerçekten de yalnızca zamanla söz konusu üç husus hakkında onayını vermekle kalmayıp, Rusya ile bir ticaret antlaÅŸmasının akdedilmesine dair hala askıda olan uzun ve karışık müzakerelerde de büyük bir uysallık göstermiÅŸti. Babıali baÅŸka hiçbir devlete Ruslara burada tanıdığına benzer imtiyazlar tanımamıştı.

Anlaşıldığı kadarıyla Babıali'nin bu uysallığı gayet iyi hesaplanmıştı, zira bu ÅŸekilde Rusya'nın haksızlığını çok daha etkileyici bir biçimde gün ışığına çıkartmayı, savaÅŸ ve baÅŸka ÅŸiddet gösterileri için elindeki bütün gerekçeleri almayı umuyordu.

​

Ne yazık ki, uysallık ve kesin kararlılık arasındaki bu gelgitler için artık fazla geçti ve istenen etkiyi bırakmadı. Babıali'nin son müzakerelerde kanıtladığı zayıflık, çariçeye bir kez baÅŸladığı yolda devam etmesi için bir teÅŸvik daha oldu. Zira artık istediÄŸi her ÅŸeyi talep edebileceÄŸine, herkesin iradesi önünde boyun eÄŸeceÄŸine inanıyordu.

​

Rusya’nın Ä°lhak Öncesi Destek Arayışları

Avusturya’nın DesteÄŸi

Kayser II. Josef, Nisan ayında çariçeye, Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu'nu yok etme planında ısrar ettiÄŸi takdirde sonucu tahmin edilemeyen bir savaÅŸa karışacağım ileri sürerek her türlü yardımdan imtina etmiÅŸti. Çariçe bunun üzerine 4 Mayıs'ta Kırım'ı ve yan ülkeleri buna raÄŸmen ele geçirmeye kararlı olduÄŸunu ve bu yönde ilk adımları bile attığını bildirince, tam aksini söylemeye baÅŸladı.

​

9 Haziran'da cevabında, yalnızca çariçenin kararını onaylamakla kalmayıp, Babıali'nin bu planların yerine getirilmesine direnmesi halinde, daha önce verdiÄŸi taahhütlere sadık kalarak, çariçe ile birlikte bu devleti silah zoruyla geri adım atmaya zorlayacağım vadetti.

​

Hiç kimse kayserdeki bu deÄŸiÅŸikliÄŸe çariçenin bakanları kadar ÅŸaşırmadı. Hala, sahte bir oyun oynadığından ve kaysere hiçbir ÅŸekilde güvenemeyeceklerinden emindiler. 

​

Kayser, bu arada sanki Türk savaşında ciddiymiÅŸ gibi görünmeye baÅŸladı. Bizzat Galiçya'ya gelerek, burada hazırlıklarını Türkleri tamamen yok etmek istiyormuÅŸ gibi yürüttü.

​

Çok geçmeden çariçe ile iliÅŸkileri, diÄŸer devletleri kızdıracak ÅŸekilde daha da samimi bir hal aldı. Haziran ayı sonunda iki ülke arasında mevcut antlaÅŸmaları yenilemeyi uygun gördüklerinden yola çıkarak, aÅŸağıdaki hususlar vurgulanıyordu:

  1. Her iki saray, mevcut topraklarımı karşılıklı olarak garanti ediyorlardı ve daha fazla güvenlik içim, bir savunma antlaÅŸması akdetmiÅŸlerdi;

  2. Bu antlaşma, mevcut antlaşmaları olumsuz etkilemeyecekti ve mevcut antlaşmalar aynen devam edecekti;

  3. AntlaÅŸmanın esas amacı, Babıali'yi gerektiÄŸi ÅŸekilde kontrol altında tutmak ve bundan böyle komÅŸularının huzuru bozma imkanını elinden almaktı 

 
Ä°ngiltere’nin Dolaylı DesteÄŸi

Ä°ngiliz kabinesi, AÄŸustos ayında çariçenin onayı olmadan Åžark Meselesi'ne karışmak istemediÄŸini açıklamıştı. Ä°ngiliz kabinesi, Ä°ngiliz deniz subaylarının yeniden Rus donanmasında çalışmalarına izin vererek, el altından çariçeye destek veriyordu. Eylül ayı baÅŸlarında 36 Ä°ngiliz deniz subayı St. Petersburg'a geldi ve en kısa zamanda 100 kadar deniz subayı daha bekleniyordu.

​

Lakin bütün bunlardan dolayı o dönemlerde Ä°ngiltere'nin Åžark siyasetinin savaÅŸ yanlısı bir siyaset olduÄŸunu, hatta Fransa'ya karşı duyduÄŸu nefretten dolayı, imparatorluk saraylarına Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu'nu yok etme planlarında yardımcı olmaya yönelik olduÄŸunu düÅŸünmek yanıltıcı olacaktır. Ä°ngiltere aksine, tıpkı Fransa gibi, barışın muhafaza edilmesini istiyordu.

Zinkeisen.jpg

Johann Wilhelm Zinkeisen'in Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu Tarihi (Yeditepe:2011) adlı kitabından kısaltılarak alınmıştır.

Rusya’nın Kırım’ın Ä°lhakı

Kırım ve Kafkasya’da Durum

Kuban'da ve Kırım'da en itibarlı 300'ü aÅŸkın mirza, biatlarını sunmayı reddetmiÅŸ ve komÅŸu Türk bölgelerine kaçmıştı. En büyük direniÅŸ, Taman Adası'nda görülüyordu.

​

Bütün bunlara bir de Kafkaslarda hiçbir ÅŸeyin istendiÄŸi gibi gitmemesi eklendi. Buradaki durumlar ne kadar olumlu bir ÅŸekilde gösterilmeye çalışılsa da herkes, General Pavel Potemkin'in çok ağır maÄŸlubiyetler aldığını, veba ve açlıktan dolayı ağır sıkıntı içinde bulunan birlikleriyle çok kötü bir durumda olduÄŸunu biliyordu. Oradaki Tatarlar, Rusya'nın hakimiyetini hiçbir ÅŸekilde kabul etmek istemiyorlardı ve bağımsızlıklarını hala ellerinde silahları ile koruyorlardı.

​

Rus Ordusunun Durumu ve Hazırlıklar

Potemkin’in, Mart ayında ana karargah olan Kerson'a gitmesi ve burada aktif ordunun başına geçmesi kararlaÅŸtırıldı. Ordu, o dönemlerde ancak 100 bin kadar kiÅŸi silah altındaydı ki bu, çariçenin olaÄŸanüstü planlarına hiç de uygun olmayan bir silahlı kuvvetti; üstelik Rus ordusunun eksikliklerle dolu durumuna bakılırsa. Bu konudaki uzmanlar, o dönemlerde ülkenin her yerinde ancak 50 bin kadar piyade ve en fazla aynı sayıda, altındaki atla çok kötü durumdaki süvari birlikleri olduÄŸunu iddia ediyorlardı. Dolayısıyla Babıali'ye karşı savaÅŸmayı düÅŸünmemelilerdi.   

​

Bunlara bir de sefil mali durum ekleniyordu! Potemkin, Kerson'a doÄŸru yola çıktığında bütün kasalar boÅŸaltıldı, fakat yine de yanına vermek üzere yalnızca 1.200.000 ruble bulundu.  Ä°talya ve Ä°sviçre'den yeni krediler alma teÅŸebbüsü, her zamanki gibi baÅŸarısız oldu. Son çare olarak köylülerden vergi toplama ve kâğıt paranın deÄŸerinin ölçüsüzce düÅŸürülmesi yoluna gidildi.

​

Bu sayede en az 8 milyon ruble kazanmayı ve devlet gelirlerinin tamamını 40 milyon rubleye çıkartmayı umuyorlar, fakat aynı zamanda ağır bir direniÅŸin ve ciddi huzursuzlukların çıkması tehlikesi ile karşı karşıya kalıyorlardı.

​

Rusların Kırım’ı Kendi Topraklarına Katmak Ä°çin Harekete Geçmesi

Prens Potemkin, bu ÅŸartlar altında yola çıkmadan önce çariçe ile üzerinde mutabakata vardığı harekat planında öncelikle yalnızca Kırım'ın ve komÅŸu ülkelerin ele geçirilmesine yoÄŸunlaÅŸmaları gayet doÄŸaldı. Genel olarak Potemkin'in Kırım'ı ve Kuban'ı Taman Adası ile birlikte ele geçirmesine ve bunu baÅŸardıktan sonra, Babıali'ye durumu bildirmesine karar verilmiÅŸti. Beyanname, peÅŸinen hazırlanarak, çariçe tarafından 8 Nisan'da imzalanmış ve prense yola çıkarken teslim edilmiÅŸti, ancak ÅŸimdilik mümkün olduÄŸunca gizli tutuluyordu.

​

Bundan sonra atılacak adımlar, Babıali'nin bu hususu nasıl karşılayacağına baÄŸlı idi. Olayı sakin karşıladığı takdirde, ÅŸimdilik Babıali'ye karşı baÅŸka bir ÅŸey yapılmayacak ve barış muhafaza edilmeye çalışılacaktı; aksi takdirde, bu açık bir savaÅŸ ilanı sayılacaktı. Potemkin daha sonra hemen Özü'ye saldıracaktı.

​

Kırım ve Kuban yönündeki bu harekatlar aynı zamanda Kafkasya'daki teÅŸebbüslere baÄŸlanacaktı. Burada bir zamanlar I. Petro'nun Kafkaslara sahip olduÄŸu ileri sürülerek, Terek Nehri'nin ötesindeki topraklar ele geçirilecek, Gürcistan'ın çariçeye biat etmesi istenecek ve oradaki Tatar boyları, tehditkar bir beyanname ile Rusya'nın vasalları sıfatıyla tabi olmaya zorlanacaklardı. 

​

Kırım hanı nezdinde onaylı elçi olan Rus Sefiri, Aralık 1782'de geri çaÄŸrıldı ve yerine çok daha sert bir gözetici olan BaÄŸdan ile Eflak eski baÅŸkonsolosu getirildi. Hana karşı ayaklanan mirzalar için vadedilen affı çıkartmak yerine bunlar kalabalıklar halinde toplandılar, ağır cezalara çarptırıldılar, hatta kısmen idam edildiler.  Bu, tabii ki büyük bir öfkeye sebebiyet verdi ve yarımadada Rus birliklerimi takviye etmek içim iyi bir bahane oldu.

​

Tatar İsyanı ve İlhak (21 Temmuz)

Bu kadar gergin durumlar altında, isyanın Kırım'da deÄŸil, Mart ayımda oldukça güçlü bir Türk nüfusun bulunduÄŸu, ama Rusya tarafından hanın toprakları kabul edilen Taman adasında meydana geldi.

​

Rusya, yerlilerin zorla Rus topraklarına tehciri ve çoÄŸunlukla Volga kıyılarından buraya getirilen yeni insanlarla deÄŸiÅŸtirilmesi sistemini Taman'da da uygulamak istedi. DireniÅŸ gücünü kırmanın en iyi çaresi bu idi. Åžahin Giray da buna yardımcı olmak zorunda kaldı. Aniden bütün Taman sakinlerinin ÅŸehri terk ederek, yeni gelenlere yer açmasını istedi. Bu yüzden hemen genel bir ayaklanma meydana geldi ve bu esnada hanın temsilcisi öfkeli halkın saldırısına uÄŸrayarak alenen idam edildi.

​

Muhtemelen çoÄŸunlukla Ruslardan oluÅŸan güçlü bir birlik, bu cinayetin öcünü almak için hemen buraya gönderildi. Korkunç bir katliam sırasında 1000'i aÅŸkın Türk ve Tatar öldürüldü. Herkes büyük bir telaÅŸa kapıldı ve ÅŸehrin yalnızca diÄŸer sakinleri deÄŸil, Kuban Tatarlarının da büyük bir kısmı aileleri ve eÅŸyalarıyla Kazan bölgesine ve Abazaların yanına göç etti.

​

Taman katliamı, çariçe tarafından Kırım'ı ve komÅŸu ülkeleri ele geçirme kararını artık uygulamaya koymak için bir sebep ve bahane olarak kullanıldı. Artık yapılması gereken tek ÅŸey, Åžahin Giray'ı ele geçirmek ve bu teÅŸebbüsün baÅŸarısız olmayacağından emin olmaktı.

​

Çariçe, durumu güvence altına aldığını hissettikten ve bilhassa Åžahin Giray'ın tahttan feragat belgesini imzaladığı haberini aldıktan sonra, açıklamayı yaptı:

"…barıştan beri yalnızca halkının deÄŸerli kanına deÄŸil 12 milyondan fazla rubleye de mal olan huzursuzlukları çariçenin ancak Kırım'ı, Kuban'ı ve Taman'ı idaresi altına almak gibi kesin ve zorlu bir tedbire baÅŸvurarak sona erdirebileceÄŸine emin olmasını saÄŸlamıştı. Bu amaçla bu karan yerine getirmekle görevlendirilmiÅŸ olan Prens Potemkin'e gerekli emirler verilmiÅŸti.

​

Kırım’ın Son DireniÅŸi

Tabii ki yalnızca bununla Kırım'ın Rus hakimiyetine geçiÅŸi tamamlanmamıştı. Aksine, hemen Rusya lehine feragati kabul etmeyen güçlü bir grup oluÅŸmuÅŸtu. Bu feragatten yalnızca Babıali'nin himayesi altında hemen yeni bir han seçme hakkını çıkartıyorlardı.

​

Çariçenin beyannamesini ilan ettikten sonra, en önemli görev, Bahadır Giray'ı bulmak ve mümkünse yok etmekti. Buradaki daÄŸ savaÅŸlarında tecrübeli, Albay Falkenhahn, bu cüretkar harekatı yürütmeye talip oldu. Küçük ve seçkin bir birlik ve altı topla gece vakti Bahadır Giray'ın karargah kurduÄŸu daÄŸ geçitlerine girdi, "YaÅŸasın Çariçe Katerina!" naraları ile hiçbir ÅŸeyden habersiz Çerkeslere saldırdı ve hepsini çaresiz bir direniÅŸten sonra öldürdü. Bahadır Giray, küçük saray maiyeti ile esir düÅŸtü ve hemen kendisini layık olduÄŸu bütün onurlarla karşılayan Potemkin'in ana karargahına götürüldü.

​

Ertesi gün prens, daha yaÅŸlı mirzalardan bulabildiklerini etrafına topladı ve çariçeye öngörülen biat yeminini ettirdi. Bahadır Giray'dan, aynı zamanda Kuban ve Taman Adası'nın mirzalarından bir genelge ile artık dünyanın hiçbir devletinden destek alamayacakları için Rusya'nın hakimiyetine boyun eÄŸmelerini talep etmesi istendi. 

​

Kafkasya

Çariçenin taçlarını ve asalarını gönderdiÄŸi iki hükümdardan Gürcistan Prensi, Rus vasallığının ihtiÅŸamına kanacak kadar zayıftı. Ekim ayında, büyük bir gösteriÅŸ altında St. Petersburg Gazetesi tarafından yayınlanan resmi bir antlaÅŸma ile çariçenin hakimiyetini kabul etti ve ebediyen çariçenin himayesi altına girdi.

​

 Ä°mereti Prensi Solomon ise tacı ile asayı gururlu bir halde geri çevirmiÅŸti ve halkının başında özgürlük ve bağımsızlık mücadelesi için bundan böyle de kılıcının keskinliÄŸine güveniyordu.

​

Zinkeisen.jpg

Johann Wilhelm Zinkeisen'in Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu Tarihi (Yeditepe:2011) adlı kitabından kısaltılarak alınmıştır.

Avusturya’nın Baskıları

Babali, bu durumda her zamankinden daha haklı durumda idi. Yalnızca elinden gelen her ÅŸeyi, talep edilen üç hususu ve ticaret antlaÅŸmasını, kabul etmekle kalmamış, vaatlerini yerine getirmek için hazırlıklara da baÅŸlamıştı. Ticaret antlaÅŸması imzalanmadan ve onaylanmadan önce, Rus ticaret gemilerine mümkün olan bütün kolaylıklar saÄŸlanmıştı ve üçüncü hususa, yani BoÄŸdan'ın ve Eflak'ın durumlarına gelince, Babıali bunları 12 maddelik özel bir senet halinde ve her iki imparatorluk sarayının elçileri aracılığıyla bildirdikleri isteklere göre düzenlemiÅŸti.

​

Kayserin barışçıl ve ölçülü tutumuna da güvenebileceklerini düÅŸünüyorlardı. Babıali, Mayıs ayında kayserin dostane düÅŸünceler beslediÄŸine dair güvence almıştı. DiÄŸer açıklamalarının yanısıra, kayserin Babıali'ye karşı daima beslediÄŸi dostluÄŸu, dünyada hiçbir ÅŸeyin zayıflatamayacağını bildiriliyordu.

​

Oysa çok geçmeden, kayserin bu dostluk vaatlerinin çok da özverili olmadığı açığa çıktı. Zira Temmuz ayında elçisi aracılığıyla teslim edilen bir notada ÅŸu taleplerde bulunuyordu:

  1. Babıali, Avusturya gemilerine Berberilerin korsanlıklarına karşı tam güvence vermeyi taahhüt edecekti;

  2. Tuna Nehri üzerinde, Vidin'in öte tarafında güvenli bir liman verecekti ve

  3. Babıali ile Rusya arasındaki anlaşmazlıklarda arabuluculuk teklifini kabul edecekti.

 

Sonuncu husus, Rusya'nın üç talebi yerine getirildiÄŸinden, Rusya ve Babıali arasında artık herhangi bir anlaÅŸmazlık olmadığı için hemen gereksiz olduÄŸu gerekçesiyle reddedildi. Avusturya, gemilerini Karadeniz'e her zamanki gibi geçirilebilecekti, ama Vidin'in öte tarafında kendi limanına sahip olmasına izin verilemezdi ve Berberilere gelince, kaysere Rusya'ya vadedilen güvence tanınacaktı.

​

Osmanlı İmparatorluğunda Tepkiler

Divan-ı Hümayûn, yeniçeriler ve ulema arasında, bu meseleyi bir din kavgası haline getirmeye çalışan savaÅŸ yanlılarının yükselttikleri sesleri, durumu Rusya'ya hemen savaÅŸ ilan etmeye kadar götürmeye uygundu. Reisülküttab bile Rusların Kırım'a rahatça sahip olmalarına izin vermektense parça parça edilip ölmeyi yeÄŸleyeceklerini alenen açıklayarak onlara katılıyordu.

​

Temelde ise çıkartılan bu gürültü, samimi olmaktan ziyade yalnızca görünüÅŸte idi. Divan-ı Hümayûn'daki barış yanlıları, hatta ulema arasında daha ölçülü olanlar, taleplerini daha da ileri götürerek Besarabya [Bugünkü Moldova] üzerinde de hak iddia etmediÄŸi sürece, ki böyle bir durum asla kabul edilemezdi, Rusya ile yok edici bir savaÅŸa girmektense Kırım'a meÅŸru bir biçimde sahip olmasına rıza gösterilmesinin çok daha akıllı olacağını düÅŸünüyorlardı. Besarabya'da ise durum farklı idi. Kırım ve Kuban aslında hiçbir zaman Babıali'ye ait olmamıştı, dolayısıyla Tatarlar, vicdan azabı çekmeye gerek kalmadan, kendi kaderlerine terkedilebilirlerdi; üstelik ihtiyatsız ve huzursuz karakterleri de ezelden beri yarardan çok zarar getirmiÅŸti.

​

Besarabya'nın durumu ise tamamen farklı idi. Kırım'a ait kabul edildiÄŸine dair gelenek ve bundan hareketle ÅŸimdi Rusya'nın Besarabya'yı ele geçirmek için bunu bir nevi hukuki mülkiyet hakkı olarak kullanmaya çalışması, Babıali tarafından gerçekte asla gerekçe olarak kabul edilemezdi ve edilmeyecekti. Bu yüzden burada tek bir ÅŸehri bile terk etmemeliydi, zira bu, içeride bir ayaklanmayı kaçınılmaz hale getirirdi.  Böyle bir durumda savaşı bile yeÄŸlerlerdi ki, her zamankinden daha hazır olunduÄŸu için, böyle bir durumdan endiÅŸe etmek de gerekmiyordu. Rumeli'de ulufeleri sekiz aylığına ödenmiÅŸ 250 bin kiÅŸilik iyi yetiÅŸmiÅŸ birlikler duruyordu ve Babıali'ye hiçbir ÅŸeye mal olmayan 80 bin BoÅŸnak, Avusturya'nın karşısına dikilmeye hazırdı.

​

Yine de halk arasında heyecan hala artarak devam ediyordu. Hatta öyle ileri gidiliyordu ki, padiÅŸah at üzerinde Cuma namazına giderken ağır hakaretlerde bulunuluyordu.

"DüÅŸmanlara saldırma cesaretleri yoksa bu muazzam hazırlıklar ne için yapılıyordu? DüÅŸmanlar kim ve nerede idi?.."

​

Rusya’nın Tavrını DeÄŸiÅŸtirmesi ve Avusturya’yı Dizginleme Çabaları

Çariçe II. Katerina, Ä°ngiliz elçi ve Kont Vergennes'in açıklamaları sayesinde Fransa'nın ve Ä°ngiltere'nin desteÄŸinden emin olduktan sonra, tek sorun, sürekli savaÅŸta ısrar eden kayseri de ÅŸartların zorunlu olarak gerektirdiÄŸi barış planına ikna etmekti. Bu yüzden Ekim ayı sona ermeden, kaysere dolaysız olarak ÅŸu açıklamada bulundu:

"Babıali'nin Kırım ve Kuban yüzünden barışı bozmayacağını umduÄŸu için, mevcut ÅŸartlar altında kafirlerin Avrupa'dan kovulmasını daha sonraki bir zamana ertelemeyi uygun bulmuÅŸtu; dolayısıyla ÅŸimdilik Babıali ile akdettiÄŸi ticaret antlaÅŸmasıyla ve Kırım ile Kuban'ı ele geçirerek elde ettiÄŸi avantajlarla yetinecekti ve kayseri de aynı ÅŸekilde Babıali'nin kayser lehindeki tavizleri ile yetinmeye davet ediyordu."

​

Oysa bu tavizler yalnızca Avusturya'nın DoÄŸu Akdeniz ticareti için ölçülü, hatta henüz kesin olarak belirlenmemiÅŸ imtiyazlardan oluÅŸuyordu. Dolayısıyla kayserin en azından geniÅŸ kapsamlı hazırlıklarının masraflarını baÅŸka bir ÅŸekilde telafi etme hakkına sahip olup olmadığı ve bunları telafi etmek isteyip istemeyeceÄŸi sorusu kendiliÄŸinden ortaya çıkıyordu. Zira çariçe, sükûnet içinde birliklerini kış karargahına göndermek için hazırlıklar yaparken, kayser, hazırlıklarına hala geniÅŸ bir kapsamda devam ediyordu.

​

Bosna, BoÄŸdan ve Eflak'ı gözüne kestirmiÅŸ olması yetmezmiÅŸ gibi, gözünü Venedik'e ait Dalmaçya'ya ve bazı komÅŸu adalara dikmiÅŸti. Bu yerler Bir zamanlar Macaristan'a ait olduÄŸundan, bazı hak taleplerinde bulunabileceÄŸini düÅŸünüyordu.

​

Çariçe ile ittifak antlaÅŸmasında her iki tarafın muhtemel bir savaÅŸ halinde, yapılan fetihlerden aynı oranda pay alacakları kesin olarak belirtildiÄŸinden, kayserin kendisi için bir telafi talep etme hakkı inkâr edilemezdi. Kırım'ın ve Kuban'ın ele geçirilmesi, böyle bir fethe eÅŸdeÄŸer olduÄŸundan, bu telafi sorunu, St. Petersburg kabinesinde büyük bir sıkıntı yarattı.

​

Ä°ki yol vardı: Ya çariçe, kayserin topraklarını uygun bir ÅŸekilde geniÅŸletmesine izin verecek, ya da uygun bir telafi ile tatmin etmeye çalışacaktı. Birinci çözüm için, her zamanki gibi BaÄŸdan ve Eflak vardı. Oysa çariçe, Memleketeyn'de bugüne kadar Babıali'nin sahip olduÄŸu sözde hakimiyeti bile kaysere bırakmakta tereddüt ediyordu. Zira kayserin bu iki ülkede er veya geç, kendisinin ÅŸu anda Kırım'da yaptığını yapmayacağını kim garanti edebilirdi? Oysa Avusturya hanedanının gücünü bu yönde geniÅŸletmesi, menfaatlerine aykırı olacaktı. Dolayısıyla bu fikirden vazgeçildi ve bunun yerine parasal tazminat çözümü daha kesin bir biçimde ele alındı. ÖrneÄŸin kayserin belki Babali'nin Küçük Kaynarca AntlaÅŸması gereÄŸince savaÅŸ masrafları olarak daha ödemesi gereken 2,5 milyon rubleyi kendisine tahsis etmeleri halinde, bununla yetineceÄŸini söyleniyordu. Bu meblağın 9 milyon rubleye yükseltilmesinden bahsediliyordu; bunun yansını Rusya, diÄŸer yansını da Babıali ödeyecekti.

​

Yılın sonlarına doÄŸru gittikçe daha ağır bir hal alan mali sıkıntılar altında bu gibi vaatleri nasıl yerine getireceklerdi ve BabıaIi, hangi gerekçe ile tamamen haksız olan böyle bir fedakarlığa ikna edilebilirdi? Neticede, bu hususta henüz bir karar alınmamıştı ki, çariçenin kaysere yaptığı son açıklamalar, telafi sorununu daha da sıkıntılı bir hale getirdi. 

​

Kasım ayı ortalarında gelen cevabının, esas olarak kendi isteklerine uygun olması, çariçeyi bile ÅŸaşırttı. Kayser gerçi ittifak antlaÅŸmasına göre kendisine tanınan eÅŸit haklan hatırlatıyordu, ama akabinde ÅŸöyle bir açıklamada bulunuyordu:

"Çariçe, Kırım'ı ve Kuban'ı savaÅŸmadan elde edebilir ise ona karşı duyduÄŸu özel dostluktan dolayı ÅŸimdilik söz konusu antlaÅŸma hükmünün yerine getirilmesinden ve topraklarını geniÅŸletmekten vazgeçebilirdi. Yalnızca bunun yerine bir sonraki savaÅŸta tazmin edilme hakkını saklı tutuyordu ve Rusya'nın ölçülü davranışlarına o zaman gereken özeni göstermeyi taahhüt etmesini umuyordu."

​

SerhatKuzucu.jpg

Serhat Kuzucu'nun Kırım Hanlığı ve Osmanlı-Rus SavaÅŸları (Selenge: 2013) kitabından kısaltılarak alınmıştır. 

Rusya’nın Ültümatomu

Rusya, Kırım Hanlığı’nı iÅŸgal ederken Osmanlı tarafından daha sert bir tepki bekliyordu. Hatta bu iÅŸgalden dolayı Osmanlı Devleti’yle çıkabilecek muhtemel bir savaşın hazırlıklarına dahi baÅŸlayarak hududa askeri yığınak yapmaya baÅŸlamıştı.

​

II. Katerina Osmanlı Devleti’nin kendileriyle bir harbe girmeye cesaret edemeyeceÄŸini anlayınca, daha ileri giderek Ä°stanbul’daki elçisi Bulgakov kanalıyla Kırım, Kuban ve Taman’ın Rusya’ya ait olduÄŸunun Osmanlı yönetimi tarafından resmen tanınmasını ve buna dair bir senet verilmesini talep etti.  

​

II. Katerina, Kırım, Taman ve Kuban Bölgesinin Rusya’ya ait olduÄŸu konusunda ısrarcı bir politika izlemekte ve bunu Osmanlı tarafına resmen kabul ettirmek istemekteydi. Hatta bunun kabul edilmemesi durumunda müttefiki Avusturya ile birlikte Osmanlı Devleti’ne savaÅŸ açacağını açık bir ÅŸekilde bildirmekteydi. Osmanlı yönetimi içinde bulunduÄŸu askeri ve ekonomik vaziyeti göz önünde bulundurmanın yanı sıra Ä°ngiltere ve Fransa’nın muhtemel bir savaÅŸa engel olma çabalarına da riayet ederek bu senedi verme kararı aldı.

Zinkeisen.jpg

Johann Wilhelm Zinkeisen'in Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu Tarihi (Yeditepe:2011) adlı kitabından kısaltılarak alınmıştır.

Ä°stanbul'daki müzakereler de istenen sonucun elde edileceÄŸine ÅŸüphe bırakmayacak ÅŸekilde ilerlemiÅŸti. Her ÅŸeyden önce Divan-ı Hümayûn'un, o güne kadar Kırım meselesi haklarındaki sessizliÄŸini bozmak gerekiyordu. Çariçe bu amaçla Divan-ı Hümayün'a teslim edilmek üzere nota ÅŸeklinde bir nevi ültimatom gönderdi.  Bu nota esas olarak 8 Nisan tarihli beyannamenin deÄŸiÅŸtirilmiÅŸ bir hali idi ve ÅŸu açıklama ile bitiyordu:

"Çariçe gerçi fethettiÄŸi eyaletleri Rusya'ya geriye dönüÅŸü olmayacak ÅŸekilde ilhak edilmiÅŸ addediyordu, ama yine de barışı muhafaza etmek istiyordu. Bu yüzden fetihlerini belirli sınırlarla kısıtlamaya hazırdı. Kuban Nehri zaten doÄŸal bir sınır oluÅŸturuyordu ve daha fazla güvenlik için, asla eski Kırım hanlarının kanunen sahip oldukları hak taleplerinde bulunmadan, bu nehrin diÄŸer tarafındaki bütün Tatar boyları üzerindeki hakimiyetinden vazgeçiyordu."

​

O dönemlerde Divan-ı Hümayûn'daki savaÅŸ yanlısı grup, hala kesin üstünlüÄŸü elinde tutuyordu.

​

Kayser, kendisini karşılamak üzere 100 bin kiÅŸinin hazır beklediÄŸi ve bir kış seferinin, kendisine hiçbir fayda getirmeden, kolaylıkla 10 milyona mal olabilecekken, Bosna'ya saldırmaya nasıl cesaret edebilirdi! 

​

SavaÅŸ yanlısı grubun liderleri,  Kırım'ı Rusya'ya bıraktıkları takdirde, kayserin de aynısını isteyeceÄŸini ve reddettikleri takdirde, Rusya'nın yardımcı devlet olarak destek vermek zorunda kalacağı bir savaÅŸ baÅŸlatacağını ileri sürüyorlardı; Kırım'ı vermeyi reddettikleri takdirde, Rusya, silahlarına sarılacaktı ve bu durumda kayser,  müttefiki olarak Rusya'yı desteklemek zorunda kalacaktı;  her ikisi karşısında geri adım atıldığı takdirde, içeride padiÅŸahın tahtına mal olabilecek bir fırtına meydana gelecekti; yani, savaÅŸ ve her halükarda savaÅŸ.

​

Arabuluculuk GiriÅŸimleri

Bu ÅŸartlar altında arabulucu devletler için Divan-ı Hûmayun'u daha barışçıl görüÅŸlere ikna etmek oldukça zorlu bir görevdi.

​

Üstelik, sonunda hükümetlerinden ortaklaÅŸa ve uyum içinde hareket etme talimatını almalarına raÄŸmen, her biri kendi yolunu takip ediyordu.

​

Kırım'ı ve Kuban'ı kesinlikle devretmesini tavsiye ediliyordu ama yalnızca ÅŸimdilik yok edici bir savaÅŸtan kaçınmak ve gelecekte daha baÅŸarılı bir direniÅŸ için zaman kazanmak amacıyla bir araç olarak. Babıali'nin hazırladığı ve adeta Rusya'ya karşı resmen savaÅŸ anlamına gelecek karşı beyannamenin, hemen tebliÄŸ edilmemesi saÄŸlanabildi.

Ä°ngiliz Elçisi, kapudan paÅŸa üzerindeki nüfuzu sayesinde sonunda Babıali'nin teklifleri dinlemesini saÄŸladı. Bu amaçla Aynalıkavak kasrında bir konferansa davet edildi. Bu konferans, 29 Kasım'da yapıldı.

​

1782

MSAnderson.jpg

Prof. M.S.Anderson'un DoÄŸu Sorunu (Yapı Kredi:2001) adlı kitabından kısaltılarak alınmıştır.

Kırım’ı geri almak için Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu’nun güçlü bir müttefiÄŸe ihtiyacı vardı. Bu müttefik de kuÅŸaklardır dostu ve destekçisi olan Fransa olabilirdi. Ancak 1783 yılında Fransız hükümeti, Osmanlılar lehine savaÅŸa müdahale edecek durumda deÄŸildi. Sebebi kısmen, hâlâ Ä°ngiltere ile savaşıyor olmasıydı. Amerikan Bağımsızlık Savaşı’nın, 1782’nin son aylarında sona ermek üzere olduÄŸu belliydi, ancak Fransa, Ä°ngiltere ve Ä°spanya arasında barışı saÄŸlayan Versailles AntlaÅŸması 1783 Eylül’üne kadar imzalanamamıştı.

​

Fransa’nın harekete geçmesini önleyen daha temel bir sorun ise, Paris’te Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu’nun korunabilirliÄŸi veya korunmaya deÄŸer olup olmadığı konusundaki kuÅŸkuların artmış olmasıydı. Vergennes bizzat on üç yıl boyunca (1755-1768), Fransa’nın Ä°stanbul elçisi olarak görev yapmıştı ve imparatorluÄŸu etkin modern bir devlete dönüÅŸtürmenin ne kadar zor olacağını biliyordu. Osmanlı baÅŸkentindeki halefi, Saint Priest, 1770 kadar erken bir tarihte, Fransa’nın Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu'nun eninde sonunda parçalanacağını kabul etmesini ve kendi payı olarak Mısır’ı almasını önermiÅŸti. Bir kere öne sürülen bu görüÅŸ, Paris'te hiçbir zaman unutulmayacaktı.

 

Napoleon’un Mısır’ı iÅŸgalinin psikolojik temelleri 1789 devriminden çok önce atılmıştı. Dolayısıyla Fransa’nın 1783 yılından önce Bâbıâli’ye verdiÄŸi destek, Fransa’nın geleneksel Osmanlı yanlısı tavrının çaÄŸdışı ve gerçekçilikten uzak olduÄŸuna iliÅŸkin duygularla zayıflıyordu.

​

Yalnız kalmış ve güçsüz Osmanlı hükümeti de, kaçınılmaz olanı kabul etmek zorunda kalacaktı. 22 Aralık 1783’te Ä°stanbul’daki Avusturya elçisi, Osmanlı-Rus savaşı çıkarsa Avusturya'nın Rusya’yı aktif olarak destekleyeceÄŸini ortaya koyan bir deklarasyon sunacaktı. Bu örtülü tehdit baÅŸarılı olacaktı. Ä°ki büyük komÅŸu ülke ile savaÅŸ, Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu'nun mahvolması anlamına gelebilirdi

Zinkeisen.jpg

Johann Wilhelm Zinkeisen'in Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu Tarihi (Yeditepe:2011) adlı kitabından kısaltılarak alınmıştır.

Kırımın Ä°lhakının Osmanlılarca Kabulü

Meselenin karara baÄŸlanacağı son Divan-ı Hûmayun toplantıları oldukça hareketli geçti.

​

5 Ocak 1784'te her iki taraf henüz dengede idi. 7 Ocak'ta Rusya, Avusturya ve Fransa tercümanları ile yapılan hararetli son bir görüÅŸmede barış antlaÅŸmasının ÅŸekli üzerinde anlaÅŸmaya varıldı.

​

Babali'yi rencide etmemek için sonunda barış belgesinde Kırım'ın Rusya'ya devrinden hiçbir ÅŸekilde bahsedilmemesine, yalnızca Kırım'ın bağımsızlığı ile ilgili hükümlerin çıkartılarak, daha önceki antlaÅŸmaların yenilenmesi ile adeta sessizce kabul edilmesine karar verildi ki bu, yeniliÄŸi ve tuhaflığından dolayı dönemin siyasi dünyasında oldukça ÅŸaÅŸkınlık yaratmıştı.

​

Bunun üzerine 8 Ocak 1784'te Aynalıkavak Kasrı'nda yapılan toplantıda bu esaslara dayalı olarak hazırlanan antlaÅŸma (senet) imzalandı.

​

Yıllar süren ve Avrupa Åžarkı'nın kaderi için önemli sonuçlar doÄŸuran bu krizin son perdesi böyle kapandı. 

Ä°ki güçlü komÅŸu devletle yapılacak zorlu bir savaÅŸta maruz kalınabilecek tehlikeler karşısında, Osmanlı payitahtında barışın muhafaza edilmesi halk tarafından genel olarak sevinçle karşılandı.  

Osmanlılar

bottom of page