top of page

I.Abdülhamid (1774-1789, 15 yıl)

NecdetSak.jpg

Necdet Sakoğlu'nun Bu Mülkün Sultanları (Alfa: 2015) adlı kitabından kısaltılarak alınmıştır.  

Babası tahttan indirildiğinde (1730) beş yaşındaydı.

 

Topkapı Sarayında, Şehzadegan Dairesi de denen Kafes Kasrında gözetim altında ve kapalı büyüdü. Kuzeni I.Mahmud'un saltanatına (1730-1754) rastlayan şehzadelik eğitimi olasılıkla yüzeysel oldu.
 

5.5.jpg

Saraydaki tutukluluğu kendisinden önceki üç padişahın saltanatları boyunca 44 yıl sürdü. Ağabeyi III. Mustafa'nın ölüm döşeğindeyken “Abdülhamid'i bırakın! Selim'i iclâs edin. O, büyük bir padişah olacaktır,” diyerek kendi oğlunun tahta geçirilmesini vasiyet etmesine karşın “ekberiyet” kuralından ayrılmayan devlet erkânı, III. Mustafa'nın öldüğü gün (21 Ocak 1774) sarayda yapılan cülüs töreniyle Abdülhamid'i tahta oturttular.  

I. Abdülhamid, hassas, sevecen, yardımsever olmasına, kamu işleriyle ilgilenme isteğine karşılık, sorunları çözebilecek deneyime sahip değildi.  

Sudan bahanelerle sık sık sadrazam değiştirdi. Seçtiği sadrazamlar ise -Muhsinzade ve Halil Hamid dışında- dünya görüşü kıt, sorunları kavramaktan uzak kişilerdi. Bu on sadrazamın ilk yedisinin seçimlerinde “Hz. Peygamber’le adaş olmalarından” uğur beklendi. Bunların ortak özellikleri adlarının “Mehmed” (Muhammed) oluşuydu.

Bilgisiyle olmasa bile otoritesi ve deneyimiyle en güçlü devlet adamı ise Kaptanıderya Cezayirli Gazi Hasan Paşa'ydı. O da sadaret görevini kabul etmemekle birlikte, sadrazamdan daha yetkin bir kimlikle İstanbul'un güvenlik, su ve savunma sorunlarıyla ilgileniyordu.  
 

5.5.2.png

Halkın Sorunları ile İlgilenmesi

I. Abdülhamid, 49 yaşında tahta geçinceye değin gezmek ve görmek olanağından yoksun kaldığı İstanbul'u, on beş yıllık saltanatı boyunca karış karış dolaşmak tutkusuyla her semte değişik kıyafetlere girerek tebdil çıkardı. Yaşlı padişah, “şerif,” “seyyid,” “derviş,” “tacir,” tüccar” kisveleriyle çarşı pazar yerlerini dolaşır; çeşmeleri, sokakları, iskeleleri denetler, saraya dönünce gördüğü aksaklıklan, sadrazama ya da sadaret kaymakamına yazardı.

Şeyhülislamın, sadrazamın davetlerini kabul ederek konaklarına gider, yemek yer, hokkabaz, cambaz, tuluat izlerdi. Beykoz'da İshakağa Bahçesine Gümrükçü İsmail Ağa'nın davetine gidecek kadar alçak gönüllüydü.  

Aşırı dindar Abdülhamid, şeyhlere, hocalara çok güvendiğinden, şeyhülislamın salık vermesi üzerine, Bursa'daki Kadiri Dergâhı şeyhini İstanbul'a getirtmiş, keramet sahibidir diye Berat gecesi huzurunda vaaz verdirtmiş, nasihatını dinlemiş ve memleket için dua ettirmişti.    

1785'e doğru tütün içimi öylesine yaygındı ki, bir toplulukta on beş kişi varsa, ancak birkaçı tütün içmiyordu. Bir çubuk takımı beş kese akçeye kadar satılmaktaydı. Kadınlar da murassa ve telli paşmaklara aşırı ilgi göstermekteydiler. Bunu öğrenen padişah, halkı beyhude israftan yasaklamak için bir fermanla “Duhan (tütün) çubuğu imamelerini altun kakma ve envai cevahir taşları ile bezemeyi, bunların üçer beşer yüz kuruşa alunub satılmasını, kezalik nisvan taifesinin tahta pabuşlarına sim kabara ve sırma işletmelerini” yasakladı.

Abdülhamid’in, başkadını Ruhşah Hatice'ye yazdığı aşk mektupları yaşı ve hükümdar kişiliğiyle bağdaştırılamaz üslupta, samimi duygular yansıtır. Çocuklarına düşkün olduğu, aile yaşamına ilgi duyduğu, kadınları, kızları ve şehzadeleriyle yaz aylarını Karaağaç'ta, Beşiktaş Sahilsarayında geçirdiği bilinmektedir.

 

M.Armagan.png

Mustafa Armağan'ın Osmanlı'nın Mahrem Tarihi (Timaş: 2014) adlı kitabından kısaltılarak alınmıştır.  

Kişiliği

Kayıtlara göre, uzun boylu, uzun yüzlü, esmer tenli ve kuru vücutlu olan I. Abdülhamid’in konuşması, davranışları zarif ve nazikti.

Padişah dindardı; gezilerinde öğle ve ikindi namazlarını, semtin camisinde halkla kılıyor, bu suretle halkın teveccüh ve sevgisini kazanıyordu. Padişahın sık sık camilere gitmesi, namaz kılmasıdır ki halk nazarında azizler derecesine çıkmasına, hakkında birçok menkıbeler söylenmesine sebep olmuştur. Cevdet paşa da, tarihinde, bu hususiyeti üzerinde durmaktadır:

Beyazıd Han, nasıl ki herkesin gözünde ermiş sayılıp Sultan-ı Beyazıd-ı Veli diye ün salmış ise, Abdülhamid Han için de pek çok kimseler ermiş diye söz ederler ve böyle kerametlerine dair birçok hikâyeler o vakte yetişmiş ihtiyarların dilindedir. Aslında çok temiz yürekli bir padişah idi. Merhameti alışkanlığı idi.
(Ahmed Cevdet Paşa, Tarih-i Cevdet)

Osmanlılar

bottom of page