II. Murad'ın Tahttan Ayrılma
Padişahın Manisa'ya çekilme isteği
Askerî felaketler, II. Murad aleyhine güçlü bir muhalefet bloğunun oluşmasına sebep oldu. 1444, Osmanlı siyaset sahnesinde ayrışmanın bariz hatlarla görünür hale geldiği bir yıldı. Şehzade Mehmed, Murad’ın dördüncü oğlu olmasına karşın ağabeyi Amasya valisi Alâeddin Ali Çelebi’nin vefatından sonra Osmanlı tahtının tek varisi kalmıştı. Muhalefetteki fütuhatçı kesimin baskıları, II. Murad’ı çok bunalttı; çok sevdiği büyük oğlu Alâeddin’in vefatının verdiği üzüntünün de rolüyle geride kalan tek oğlu Mehmed lehine tahttan feragat etmeyi uygun gördü. II. Murad, nihayet Ağustos’ta kapıkulu mensupları ve paşalar önünde tüm yetkilerini oğluna bıraktığını ilan edip Bursa’ya inzivaya çekildi. [1]
[2]
II. Mehmed, ciddi bir iç bunalımla karşı karşıyaydı. II. Murad, devlet idaresini veziriazamı Halil Paşa’ya havale edip gitmişti; ama genç sultanın etrafında birleşen Rumeli beylerbeyi Şehabeddin Şahin Paşa, II. Mehmed’in lalası Nişancı İbrahim Paşa ve Zağanos Paşa, devlet idaresinde mutedil yöntemleri benimseyen sadrazamı bertaraf edip daha atılgan bir dış siyaset izleme taraftarıydılar. [3]
Osmanlı Devleti'nin 12-13 yaşlarında bir çocuğun idaresine terk edilmesi, düşmanların iştahını kabarttı. Papalık temsilcisi Kardinal hemen harekete geçti. Osmanlıları Avrupa'dan atmak için bir Haçlı ordusu vücuda getirme kararıyla, Lehistan ve Macaristan Kralına başvurdu. Macar Kralı, Osmanlılarla 10 yıl süreyle savaşmayacağı yolunda antlaşması bulunduğunu, hatta İncil'e el basıp yemin ettiğini söyleyince, "Bir Hristiyan, Müslümanlara verdiği sözden dönebilir; bu günah değil, sevaptır" cevabını aldı. Öte yandan Karaman Hükümdarı İbrahim Bey de Macar Kralına bir mektup yazdı. Haçlıların Rumeli'de harekete geçmeleri hâlinde, kendisinin de Anadolu'da harekete geçeceğini ve tecrübesiz Osmanlı Padişahı Sultan II. Mehmed'i kıstıracaklarını bildirdi. Bir yandan da 70 gemilik Papalık donanması Ege'ye girdi. [4]
Öte yandan Bizans İmparatoru boş durmuyor, Macar Kralına adamlarını gönderip kışkırtıyordu. Sonunda Macar Kralı, Osmanlılara verdiği sözden döndü. Antlaşmanın üstünden henüz 50 gün geçmişken, antlaşmayı bozup Osmanlı Devleti'ne savaş ilan etti. Yeni bir Haçlı birliği kurulmuştu. Bu birlikte Lehistan ve Macaristan'dan başka, Papalık askerleri, Eflak ve Sırplar da vardı. Ayrıca İtalya, Almanya ve Ulah milletlerinden de asker toplanmıştı. Macar milli kahramanı Hunyadi Yanoş başkomutanlığa getirilmişti. Alman ve İtalyan Haçlılarını Kardinal Cesarini idare ediyordu. Diğer milletlerin komutanları da kendi hükümdarları veya prensleri idi. Eylül ayı içinde harekete geçip Osmanlı hâkimiyetinde bulunan Bulgar topraklarına girdiler, yakıp yıkmaya başladılar. [5]
Tuna’yı aşan Macar-Eflâk kuvvetleri, Varna’ya doğru sokulurken II. Mehmed’in “şahinler” hizbini, yani atak bir gaza faaliyeti izlenmesini benimseyen kesimi temsil eden Zağanos ve Şehabeddin Paşalar, henüz hayli ufak bir yaşta olmasına rağmen padişahı haçlı ordusunun karşısına çıkmaya teşvik ediyorlardı. Bununla beraber Osmanlı yönetiminde ciddi bir ağırlığı olan Çandarlı Halil Paşa, başvurduğu politik manevralarla II. Murad’ı inzivaya çekildiği Bursa’dan ayrılıp Osmanlı ordusunun başına geçmeye ikna etti. [6]
II. Murad Edirne'ye geri çağrıldı. II. Murad ruh haletinin kırgınlığı yüzünden gelmek istemiyordu. Fakat oğlu II. Mehmet ağzından veya kendisi tarafından Çandarlı Halil Paşa'nın tavsiyesiyle bir mektup yazıp onu tahta davet etti: [7] Özetle şunu söylüyordu: "Padişah siz iseniz geliniz, ordularınıza kumanda ediniz; yok padişah biz isek, emrimize itaat edip ordularımızın başına geçiniz!" [8]
Sultan II. Murad, bu mektup üzerine derhâl harekete geçti. Osmanlı ordusunu peşine takıp, Haçlıları karşılamaya gitti. "Bize verilen sözü tutturmasını biliriz" diyordu. Osmanlı ordusunun askeri 40 bin civarında idi. Haçlılar ise 60-70 bin kadardı. Maksatları Edirne'yi almaktı. Başkent almakla hem Osmanlı'yı kalbinden vurmuş olacaklar, hem de Bizans'a rahat bir nefes aldıracaklardı.[9]
Varna Zaferi (1444)
Haçlı ordularıyla Osmanlı ordusu Varna'da karşı karşıya geldi. Ordular saf tutup savaş düzenini aldı. Ve ertesi gün (10 Kasım 1444) Varna Meydan Savaşı başladı. Sultan II. Murad, vaktiyle Macarlarla yaptığı 10 yıl süreli saldırmazlık antlaşmasını bir mızrağa taktı, havaya kaldırdı: “Aslanlarım!" diye seslendi askerlerine, 'Verdikleri sözü çiğneyenleri çiğneyecek miyiz?" Osmanlı ordusu bir ağızdan kükredi: "Çiğneyeceğiz!" Osmanlı ordusu hücuma kalktı. Öğleye doğru Hünyadi Yanoş komutasındaki Zırhlı haçlı birliği, ordumuzun sol kanadını bozdu. Bütün gayretlere rağmen sağ kanadımız da bozulmaya yüz tuttu. Bu durumdan faydalanmak isteyen Macar Kralı, ihtiyatta tuttuğu Ulahları alıp ordumuzun merkezine yüklendi. Tehlikeli duruma düşmüştük.[10]
Varna Savaşı[11]
Ortaçağlara özgü ağır zırhlı süvari hücumları, nispeten hafif teçhizatlı Osmanlı savaşçıları üzerinde etkili olmuştu. Osmanlılar, kalın Macar zırhlı askerlerinden oluşan engeli aşmakta zorlanıyorlardı [12]
Macar Kralı ülkesine büyük zaferle dönmek için ortadan zırhlı ağır süvarileri başında atıyla bir süvari hücumu hareketine başladı. Fakat süvari hücumü başlangıcında bir yeniçeri tarafından atından düşürüldü ve hemen kim olduğu bilinerek öldürüldü. Kesilen başı ve yemini bozduğu Edirne-Segedin Antlaşması metinin kopyası bir mızrağa asıldı. Bu kesik baş ve anlaşma metni mizrağa takılı olarak Osmanlı ve Haçlı ordusu önünde gezdirilip kutsal yeminini kıran hükümdarın sonucu olarak gösterilmeye başladı. Moral kazanan Osmanlı ordusu bir daha hamle yaptı ve Haçlı ordusu morali kırılmış olarak müthiş bir yenilgiye uğradı. Bu Hristiyan hezimetinde papalık danışmanı ve papa temsilcisi Kardinal Cesarini de öldürüldü. Haçlı ordusu çok büyük zayiat verip büyük yenilgiye uğradı. Macarların kahraman saydığı Hünyadi Yanoş ise çok kūçük bir birlik başında harp sahasından kaçmayı başardı. Böylece Avrupa'da Türkler aleyhine hazırlanıp hücuma geçmiş olan son Haçlı seferi, Haçlılar için bir felakatle sonuçlandı. [13]
Osmanlı ordusunun tüfekli askerlerin önemini anlayıp, kısmen de olsa Macarların tabur sistemini kopyalamalarının zaferde payı olduğu iddia edilmektedir. Bir süre sonra II. Kosova Muharebesi'nde Osmanlılar daha da çok tüfekli askeri savaşta kullandılar ve Osmanlı ordusunda ateşli silah, top kullanımı giderek yayıldı. [14]
Sultan II. Murad, akşam namazından sonra uzun uzun dua etti. Ardından Sadrazam Çandarlı Halil Paşa'yı çağırdı:"Bak paşa!" dedi, "Padişahımız hâlâ Sultan II. Mehmed Han Hazretleri'dir. Zafer de onundur. Biz sadece ordularına kumanda ettik. Böylece selamımızı söyle..." Çandarlı, Sultan Murad'ın bir kere daha tahtı oğluna bırakmasına razı değildi. Eteklerine sarıldı:"Hünkârım, ortalık karışıktır, ayrıca asker kullar seni başlarında görmek isterler. Bu bizim için de, bütün İslam âlemi için de iyi olur. Allah sizi başımızdan eksik etmesin!" "Yok paşa, yok, bize bundan sonra taht yaramaz." [15]
Dipnotlar
[1] Osmanlı Tarihi (1300-1566), Anadolu Üniversitesi
[2] http://www.devletialiyyei.com/savaslar/varna-savasi-408.html
[3] Osmanlı Tarihi (1300-1566), Anadolu Üniversitesi
[4] Resimli Osmanlı Tarihi, Yavuz Bahadıroğlu
[5] Resimli Osmanlı Tarihi, Yavuz Bahadıroğlu
[6] Osmanlı Tarihi (1300-1566), Anadolu Üniversitesi
[7] http://tr.wikipedia.org/wiki/II._Murad
[8] Resimli Osmanlı Tarihi, Yavuz Bahadıroğlu
[9] Resimli Osmanlı Tarihi, Yavuz Bahadıroğlu
[10] Resimli Osmanlı Tarihi, Yavuz Bahadıroğlu
[11] http://www.devletialiyyei.com/savaslar/varna-savasi-408.html
[12] Osmanlı Tarihi (1300-1566), Anadolu Üniversitesi
[13] http://tr.wikipedia.org/wiki/Varna_Muharebesi
[14] http://tr.wikipedia.org/wiki/Varna_Muharebesi
[15] Resimli Osmanlı Tarihi, Yavuz Bahadıroğlu
II. Murad (1421-1451, 30 yıl)