Ruslarla ve İngilizlerle Yakınlaşmasının Sona Ermesi
Üç yıl kadar süren Mısır işgali, 30 binden fazla Fransız asker kaybı, Osmanlı ileFransa’nın geleneksel dostluğunun bozulması dışında Napolyon’a hiçbir şey kazandırmamıştır. Aynışekilde, Ruslarla ittifak yapmak yani, Rusların boğazlardangeçerek Akdeniz’e inmelerine izin vermiş olmak da Osmanlı Devleti açısından zorbir durumdu. Buna ilaveten, yapılan ittifak, diğer müttefik olan İngilizlerin DoğuAkdeniz’de var olmasını sağlamak anlamına da geliyordu.[1]
Mısır seferinin sonuçları açısından en parlak neticeleri elde eden devlet İngiltere idi. Bu sefer neticesinde İngilizler, Napolyon’un doğu imparatorlukları üzerindeki baskısını kırmış oldular. Malta adasına yerleşerek, Cebel-i Tarık boğazından sonra stratejik öneme sahip Akdeniz’in orta batısında çok önemli bir üs kurabildiler. Akdeniz’de kendilerine rakip olan Fransız donanmasını yaktıkları için Avrupa’da da önemli bir avantaj kazandılar.[2]
Mısır seferinden kazançlı çıkan bir diğer devlet de Rusya idi. Esas kazancı ise,kendisini Akdeniz’de yani sıcak denizde olma emeline çok yakın hissetmesiydi.Boğazdan savaş sırasında iki yönlü geçiş izni kullanması da Osmanlı Devleti’ni himaye ve kontrolü altına alabileceğini düşünmesine neden olmuştur.[3]
İngiliz ve Rusların sömürgeci yaklaşımları Osmanlı Devleti’ni çok rahatsız ediyordu. Bu durum, Osmanlı Devleti açısındanFransızlara yakınlaşmayı zorunlu kılıyordu. Fransa’nın da Osmanlı Devleti ile işbirliği yapmaya ihtiyacı vardı: İngilizler Akdeniz’de elde ettikleri Malta adasını Fransızlara iadeedecekti. Ancak İngiltere, adanın Akdeniz’deki stratejik önemini dikkate alarakMalta’dan çekilmedi. Ruslar da Mora’daki Hristiyanları Osmanlı aleyhine kışkırtmaya başladı. [4]
Osmanlı payitahtı Mısır’ın tahliyesi sonrasıİngiltere ve Rusya’nın davranışlarındanson derece rahatsız olmaya başlamıştı. İngiltere, Doğu Akdeniz’de ve Mısır’da Napolyon’un veya bir başka Fransız’ın varlığına tahammül edemeyeceğinden bölgede doğrudan otorite kurmak istiyor ve Osmanlı Devleti’nin hükümranlığına saygı duymuyordu. Osmanlı Devleti’nin, Rusya’dan gelebilecek yakın tehlikeyekarşı kendisini koruma altında tutmak istediği Avrupalı bir dosta ihtiyacı vardı.Osmanlı Devleti, İngilizlerin ve Rusların emellerine karşı Fransa ile yeniden bir şekilde dostluk kurma ihtiyacı hissetti. Bunun için de Fransa elçisi olarak Seyyid Ali Efendiyi görevlendirdi.[5]
Osmanlı-Rus/İngiliz Savaşı (1806-1807)
Fransa ile Osmanlı Devleti arasındaki siyasi yakınlaşma ve bunun sonucunda bir ittifakın yapılması ihtimalinin belirmesi, İngiltere ve Rusya’yı endişelendirmeye başladı. Çünkü Avrupa’da giderek artan Napolyon tehlikesi, bu son gelişmelerle doğuya kaymış oluyordu. İngiltere kısa bir süre önce meydana gelen Osmanlı-Fransız ittifakına itirazını Osmanlı tarafına bir uyarı yaparak dile getirdi. Onlara göre, Fransa zayıf bir müttefik idi. Bunu şu şekilde özetliyorlardı: “Bonapart yakında İngiltere’ye mağlup olacak tarafınızı doğru seçin”. Bu tehdit ve uyarılardan sonra İngiliz ve Rus gemileri, İstanbul’u ve Boğazları tehdit etmeye başladı.[6]
Osmanlı Devletine tabi Eflak Beyi ile Boğdan beyi Rus yanlısı olduklarından azledilince, İngiltere ve Rusya’nın müdahalesiyle karşılaşıldı. Rusya, harp ilan etmeden, altmış bin mevcutlu Rus Ordusuyla, Eflak veBoğdan’ı işgale başladı. Vezir-i azam İbrahim Hilmi Paşa, sefer için Serdar-ı Ekrem tayin edildi. [7]
İngiltere’nin İstanbul’daki elçisi İngiliz hükümetinin kendisine gönderdiği emri, Osmanlı Devleti yetkililerine iletti. Buna göre; İngiltere’nin talepleri üç ana maddeden oluşuyordu: [8]
-
Rusya’nın işgal ettiği yerlerin Rusya’ya terk edilmesi;
-
Çanakkale Boğazı’nın tahkimatla birlikte İngiltere’ye teslim edilmesi;
-
Fransa ile bütün münasebetlerin kesilmesi.
Bu isteklerin Osmanlı açısından makul ve mantıklı bir yönü bulunmamaktaydı. Aslında bu makul olmayan talepler İngiltere’nin Osmanlı Devleti’ne savaş açmak için verdiği bir ültimatom niteliğindeydi. Beklendiği gibi oldu ve İngiliz elçisinin verdiği ültimatom reddedildi. Böylece Rusya’dan sonra İngiltere ile de savaş başlamış oldu.[9]
[10]
Savaş başlar başlamaz İngilizler gözlerini İstanbul’a dikmişti. Ancak III. Selim zamanında yapılan tahkimatlardan da çekinmekteydiler. Fakat bu tahkimatlara ilaveten çok masraf olacağı gerekçesi ile gerekli donanımın yapılmadığını anlamaları üzerine ilk fırsatta Boğaz’dan geçmeye karar verdiler. Tahkimatlardaki yetersizlik, Kaptan-ı deryanın acil tedbirler alamayışı ve o sıradaki Ramazan bayramı rehaveti bir araya gelince, Çanakkale Boğazı kolayca geçildi (17 Şubat 1807).[11]
İngilizlerin karşısında, dağınık vaziyetteki Osmanlı donanmasının yapabileceği hiçbir şey yoktu. Amiralin şartları bilindik şartlar idi: Ruslarla Üçlü ittifak üzere önceki antlaşmadaki sınırlarla barış yapılması, İstanbul’daki Fransız elçisinin İstanbul’u terk etmesi ve Osmanlı donanmasının emaneten İngiliz amiraline verilmesi. Bütün bunları kabul için de sadece 24 saatlik bir süre veriliyordu. [12]
İlk şaşkınlık atlatıldıktan, sadece 14 parçadan oluşan İngiliz filosunun hiçbir şey yapamayacağı ortaya çıkmıştı. Bu saldırı girişimi büyük bir blöftü. İstanbul halkının şehri koruma hususunda devlet erkânının ve askerlerin önüne geçtiği dahi söylenebilir. Bu durumu fark eden yönetim, İngilizlerin isteklerine karşı koyma noktasında bilendi ve İstanbul’un tahkimatına başladı. İngiliz donanma amiralinin tezine Osmanlı Devleti cesaretle karşı çıktı. İngiliz donanması tekrar Akdeniz’e geri gitmediği takdirde hiçbir şekilde müzakere yapılmayacağı hususundaki kesin kararlarını ortaya koydu. Bu kararlılık karşısında İngiltere için tek bir çıkış yolu kalıyordu: Koşulsuz bir şekilde de olsa İstanbul’dan güvenli bir çıkış yapmak.[13]
Bir müddet sonra, İngilizlerin Mısır’a saldırdığı haberi geldi. İngilizler Amiral Levis kumandasında bazı Memlûk beyleri ile işbirliği yaparak Reşid’i ve İskenderiye’yi işgal ettiler (17 Mart 1807). Reşid’in işgal edildiği günlerde III. Selim’in saltanattaki son günleriydi. [14]
Kavalalı Mehmet Ali Paşa, Kahire ve İskenderiye’de kölemenler konusunda başarılı mücadeleler yapmış ve kontrolü eline almıştı. Hemen bütün gücü ile önce Reşid’e yönelerek İngiliz kuşatmasını kaldırmak için mücadeleye başladı. Böylece Kavalalı Mehmet Ali Paşa, Mısır’daki ilk önemli zaferini kendisine kazandıracak bir başarıya imza attı. İngilizlerin beklemediği kadar güçlü ve disiplinli bir ordu ile saldıran Kavalalı’nın gönderdiği Mısır ordusu, 22 Nisan 1807’de İngilizlere büyük kayıplar verdirerek önemli bir zafer kazandı. Çok sayıda subay ve bir generalini kaybeden İngilizler İskenderiye’de bir ay daha dayandılar. Ancak sonunda, Kavalalı bizzat ordusunun başında olarak İngilizlere karşı son bir saldırıya geçti. İngilizler çaresiz kalınca 14 Eylül 1807 tarihinde Kavalalı ile bir anlaşma yaptılar. Bunun sonucunda mağlubiyetlerini kabul ederek önce Reşid’i, sonra da İskenderiye’yi boşaltarak Mısır’dan tamamen çekildiler.[15]
Dipnotlar
[1] Osmanlı Tarihi (1789-1876), Anadolu Üniversitesi
[2] Osmanlı Tarihi (1789-1876), Anadolu Üniversitesi
[3] Osmanlı Tarihi (1789-1876), Anadolu Üniversitesi
[4] Osmanlı Tarihi (1789-1876), Anadolu Üniversitesi
[5] Osmanlı Tarihi (1789-1876), Anadolu Üniversitesi
[6] Osmanlı Tarihi (1789-1876), Anadolu Üniversitesi
[7]http://osmanlilar.gen.tr/1699-1923.asp
[8] Osmanlı Tarihi (1789-1876), Anadolu Üniversitesi
[9] Osmanlı Tarihi (1789-1876), Anadolu Üniversitesi
[10]http://www.akademik.adu.edu.tr/bolum/fef/tarih/webfolders/galery/AABR004775.jpg
[11] Osmanlı Tarihi (1789-1876), Anadolu Üniversitesi
[12] Osmanlı Tarihi (1789-1876), Anadolu Üniversitesi
[13] Osmanlı Tarihi (1789-1876), Anadolu Üniversitesi
[14] Osmanlı Tarihi (1789-1876), Anadolu Üniversitesi
[15] Osmanlı Tarihi (1789-1876), Anadolu Üniversitesi
III. Selim(1789-1807, 18 yıl)