top of page

Ermeniler

Birinci Dünya Savaşı öncesi Osmanlı vatandaşı Ermenilerin toplam nüfusu kaynaklara göre 1.300.000 ile 1.500.000 arasında deÄŸiÅŸmekteydi. Genel savaÅŸta Rusya Anadolu’daki Ermenileri sürekli tahrik ederek amacına ulaÅŸmayı hedeflemiÅŸti. Buna baÄŸlı olarak Ermeni komitelerine Rus ilerlemesi karşısında Osmanlı birliklerinin geri çekilmesi halinde her yerde birden baÅŸkaldırmaları, Osmanlı ordusunu iki ateÅŸ arasında bırakmaları, resmi binaları bombalamaları, Rus ordusuna iltihak etmeleri, askeri birliklerden firar etmeleri ve çeteler kurmaları talimatı verildi. Bu talimata uyan Ermeniler seferberlik emrine riayet etmedikleri gibi mevcut Ermeni komitelerine hatta Rus ordusuna iltihak ettiler[22].

 

Kayseri ve Samsun’dan sevk edilen Ermeniler Malatya üzerinden, Erzurum ve havalisinden gönderilenler ise Diyarbekir-Cizre yolundan Musul’a sevk edilmiÅŸlerdir. Batı Anadolu’dan gönderilen kafileler ise Kütahya- Karahisar- Konya- Karaman- Tarsus üzerinden Zor’a sevk edilmiÅŸlerdir. 27 Mayıs 1915- 8 Åžubat 1916 tarihleri arasında Anadolu’nun muhtelif bölgelerinden iskân sahalarına yaklaşık 440 bin kiÅŸi sevk edildi. Bunlardan 380 bin kiÅŸi iskân yerlerine ulaÅŸtırıldı. Kayıp nüfus yaklaşık 50 bin civarındadır. Tehcire tabi tutulanların bir kısmı ise Rusya ve Amerika’ya firar etmiÅŸtir. Ekim 1915’e kadar Kafkasya’ya firar eden Ermenilerin sayısı yaklaşık 250 bin kadardı. Bu sayı savaÅŸ sonuna kadar 350- 500 bini buldu. 1918’de isteyenlerin geri dönmesini temin eden bir kararname hazırlanıp uygulamaya kondu. 1918 yılı itibarıyla geri dönenler dahil Osmanlı topraklarında bulunan Ermenilerin toplam nüfusu 644.900 kadardı. Ä°kinci bir ülkeye göç eden Ermenilerin toplam sayısı 648 bin, Ä°tilaf askeri üniformasıyla ölenlerin sayısı toplam 200 bin kadardı[23].

 

​

 

 

 

 

 

 

 

​

 

 

 

 

 

 

 

 

 

[24]

I. Dünya Savaşı esnasında DoÄŸu Anadolu’da yaÅŸayan ve sayıları 1.400.000 civarında olan Ermenileri tehcir siyaseti halen büyük tartışmalara konu olmaktadır. 1915 ilkbaharında DoÄŸu Anadolu’nun büyük kısmı Rus iÅŸgali altında olduÄŸu için burada tehcir söz konusu olmamıştır. Rus orduları 1917’de BolÅŸevik Devrimi nedeniyle kuzeye çekilince 1 milyon Ermeni, Rus ordusu ile kuzeye gitmiÅŸ ve bugünkü Ermenistan’ın nüfusunu oluÅŸturmuÅŸtur. 1897’deki Rus nüfus sayımına göre Erivan’da Ermeni kökenli nüfus, Müslüman nüfustan çok daha azdır. 20 yıl sonra Müslümanların sayısı yok denecek kadar azalmıştır[25].

 

Tehcir iÅŸlemi 1917 yılına kadar devam etmiÅŸ, bu tarihten sonra sevk olmamıştır. Osmanlı Devleti’nin güney bölgelerinde (Suriye ve Irak’ın kuzeyi) yaklaşık 500.000 Ermeni iskân edilmiÅŸtir. Sonuçta, yurt dışına gidenlerle beraber yaklaşık 700.000-800.000 kiÅŸi sevk iÅŸleminden etkilenmiÅŸtir.[26]

Tehcirde hayatını kaybeden Ermeniler için en önemli ölüm sebebi salgın hastalıklar olmuÅŸtur. Ayrıca, yola çıkan Ermeni kafilelerine yaÄŸma ve gasp amaçlı çete saldırıları da söz konusu olmuÅŸtur. Bazı aksaklıkların yaÅŸanması ve Ermenilerin can ve mal güvenliÄŸini saÄŸlamakla yükümlü bazı görevlilerin ihmal ve suiistimalde bulunmaları ve ferdî suçların yaÅŸanması neticesinde Hükümet 1915 sonbaharında SoruÅŸturma Heyetleri görevlendirmiÅŸ ve ardından Divan-ı Harpler oluÅŸturulmuÅŸtur. Burada yargılanan 1.667 kiÅŸiden bazıları idam cezası alırken, pek çok kiÅŸi de suçunun ağırlığına göre hapis, iÅŸten çıkarma vs. gibi cezalar almıştır. 1915-1916 yargılamaları olarak bilinen bu süreç, Osmanlı Hükümetinin vatandaÅŸlarının mal ve canlarını korumak ve sevkin sorunsuz gerçekleÅŸmesi hususundaki yaklaşım ve samimiyetini göstermektedir.[27]

 

SavaÅŸ öncesi Müslüman nüfusun en az dörtte biri muhacir olmuÅŸtur. Savaşın son günlerinde hazırlanan bir raporda Müslüman sığınmacı sayısı 868.962 olarak verilmiÅŸtir. Yine, yapılan bir deÄŸerlendirmede DoÄŸu Anadolu’dan baÅŸka bir yere giden Müslüman muhacirlerin yarıdan fazlasının öldüÄŸü tahmin edilmiÅŸtir. (McCarthy: 1998, 265-266.) Ayrıca, arÅŸiv belgelerine dayanılarak yapılan bir araÅŸtırmada 1914-1921 yılları arasında 7 yıllık süreçte Ermeni komitelerinin saldırıları neticesinde 518.105 Müslümanın öldüÄŸü vurgulanmıştır.[28]

​

​

Bu arada zengin Rumlar, çocuklarını yüksek eÄŸitim kurumlarına gönderiyorlardı. Bu genç adamlar doktor, tüccar ya da öÄŸret men olarak geri döndüklerinde baÅŸkalarına örnek oldular ve onları da harekete geçirdiler. Bunlar ateÅŸli bir özgürlük tutkusu ve özlemi içindeydiler ve yabancı idareye karşı köklü bir hoÅŸgörüsüzlükleri vardı. Bugünkü hareket elli yıl daha sürdüÄŸü takdirde son derece önemli ve menfaat çatışmasını içerecek bir siyasal sorun baÅŸ gösterecek ve çözüm bulunmasını gerektirecektir. Gerçekten de Anadolu'ya göç eden Rumların bu baÅŸarısı, yaklaşık 35 yıl sonra Atina'nın saldırıya geçmesi ve 1919-1922 yılları arasındaki kanlı Türk-Yunan Savaşı ile sonuçlandı[13].

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

​

 

 

 

[14]

Rum Göçü

I. Dünya Savaşı öncesinde Yunanlıların Makedonya ve Adalardaki Türkleri göçe zorlama giriÅŸimlerine Ä°ttihat Terakki de Osmanlı içindeki Rumları göçe zorlama politikasıyla karşılık verdi. Talat PaÅŸa’nın “Hıyaneti görülen unsurlardan memleketi temizleme meselesi” olarak zikrettiÄŸi Rum göçünü Halil MenteÅŸe anılarında ÅŸöyle anlatıyor: “Sıra Trakya’daki Rumlara gelmiÅŸti. Fakat bu ihtiyat isteyen bir iÅŸti. Zira yeni bir harbi doÄŸurabilirdi… Valiler ve diÄŸer memurin resme iÅŸe müdahale eder görünmeyecek. Cemiyet’in [Ä°ttihat ve Terakki] teÅŸkilatı iÅŸi idare edecek… yalnız Rumlar ürkütülecek, bu talimat dahilinde hareket baÅŸladı. Balkan Harbindeki hıyanetleri sebebiyle maneviyatları bozulmuÅŸ olan Rum halkı ayaklandı. 100.000’e yakın Rum kimsenin burnu kanamaksızın Yunanistan’a çekip gittiler. Bundan sonra aynı tarzda Ä°zmir civarında teÅŸebbüs ele alındı. Urla ve ÇeÅŸme’de hicret baÅŸladı. Bergama, Dikili ve Menemen Rumları da ayaklandı. Bu defa Venizelos protestoda bulundu. Babıâli bu iÅŸte hükümetin bir müdahalesi olmadığı, Balkan Harbi’nin tepkisi olarak halkın maneviyatının bozulduÄŸu ve kendi arzularıyla hicret etmekte olduklarını ileri sürdü… Ä°zmir civarından 200.000’e yakın Rum Yunanistan’a gitti”[15]. 

 

Yunanistan savaşı göze alamayınca ve Makedonya’da yaptığı mezalim, Rumluk siyaseti aleyhinde bir biçim alınca Osmanlı ile anlaÅŸma yoluna gitmek istemiÅŸtir. Sonuçta Yunan BaÅŸvekili Venizelos 1914 tarihli bir mektupla Aydın Vilayetindeki köylü Rum halkı ile Yunan Makedonyası Türklerinin mübadelesini kabul ettiÄŸini belirten bir mektup yazmıştır. I. Dünya savaşının çıkmasıyla mesele ortada kaldı[16].

 

Bu dönemde Yunanistan’a giden mülteci durumundaki Rumların sayısı 270.000’i bulmuÅŸtur. [17]

 

15 Mayıs 1919’dan itibaren Batı Anadolu’nun Yunanlılar tarafından iÅŸgali yeni bir mülteci sorununu gündeme getirdi. Yunan kuvvetleri iÅŸgal ettiÄŸi ÅŸehirlerde Türk güvenlik kuvvetlerinin ve sivil halkın elindeki silâhları toplayarak Türk toplumunu yerli gayrimüslimlere karşı savunmasız bir duruma düÅŸürüyordu. Toplanan silâhlar Yunan ordusundan temin edilenlerle birlikte Hıristiyanlara veriliyordu. Ardından subay, memur, imam gibi toplumun kanaat önderleri sudan sebeplerle hapsedilir, sürülür veya öldürüldü. Amaç, Türk toplumunu iÅŸgallere karşı örgütleme yeteneÄŸine teorik olarak sahip olduÄŸuna inanılan potansiyel lider adaylarını yok etmekti. Kırsal alandaki Yunan ilerleyiÅŸinde ise Rum ve Ermeni çeteleri Türk yerleÅŸim birimlerine baskın yapmak görevini üstlenmiÅŸlerdi. Yunan iÅŸgal sahasında yaklaşık 640 bin Müslüman ölmüÅŸ, kabaca 860 bin Türk savaşı canlı atlatabilmiÅŸti[18].

 

Ä°lk örgütlü Rum göçü 9 Eylül 1922’de Ä°zmir’in geri alınmasıyla baÅŸlamıştı. Bir Türk uçağının ÅŸehrin üzerinden uçarak attığı bildirilerde, Yunan askerleri ve Rumların en geç bir ay içinde ÅŸehri terk etmeleri istenmiÅŸti. 8 Ekime kadar olan bir aylık sürede 300.000 Rum göç etmiÅŸtir. Mudanya mütarekesinden sonra da Trakya ve Ä°stanbul’dan 60.000 Rum göç etmiÅŸtir. KurtuluÅŸ savaşı bitiminde, Batı Anadolu ve Marmara ÅŸehirlerinden ve sonra da Karadeniz ve DoÄŸu Trakya’dan, 1922 yılının sonuna kadar 1.000.000 civarında Rum’un ülkeyi terk etti. 1923 yazı ortalarına kadar Yunanistan’a ulaÅŸan mültecilerin sayısı 1.150.000 kiÅŸiye ulaÅŸmıştı[19]. 1912-1922 yılları arasında çoÄŸu Karadeniz Bölgesi’nden ya da Batı Anadolu’dan olmak üzere 300.000 kadar Rum açlık, hastalık ve cinayet sonunda ölüm telefatında uÄŸradı[20].

 

1926 Yunanistan Nüfus Sayımına göre, Anadolu’dan 626.954, DoÄŸu Karadeniz’den 182.169, Ä°stanbul’dan 38.458 ve DoÄŸu Trakya’dan 256.635 kiÅŸi olmak üzere toplam 1.104.216 kiÅŸi Yunanistan’a göç etmiÅŸtir. Ancak bunların ne kadarının I. Dünya Savaşı ve ne kadarının daha sonra göç ettiÄŸi tam manasıyla bilinmemektedir. Ancak Lozan AntlaÅŸması esnasında imzalan “Rum ve Türk Ahalinin Mübadelesi” protokolü dahilinde 186.189 Rum’un Yunanistan’a göç ettiÄŸi bilinmektedir. AnlaÅŸma öncesindekiler de dahil edildiÄŸinde Yunanistan, 1.200.000 civarında Rum muhaciri iskan ve iaÅŸe meselesiyle uÄŸraÅŸmıştır. 1912-1922 yılları arasında çoÄŸu Karadeniz Bölgesi’nden ya da Batı Anadolu’dan olmak üzere 300.000 Rum açlık, hastalık ve cinayetler sonunda öldü.[21]

​

Bu dönemde Ä°ngilizler ticaretin yaygın olarak serbestleÅŸtirilmesini savunuyor ve Rumlara, Akdeniz ve OrtadoÄŸu'da ticari hegemonyalarını kurmakta kendilerine yardımcı olacak en uygun topluluk olarak bakıyorlardı. Osmanlı devletinin 1838 yılında Ä°ngiltere'yle yaptığı ilk ticaret antlaÅŸması, pek çok ticaret sınırlandırmasını ortadan kaldırmıştı. Bunun ardından Ä°ngiltere’de üretilen mallar Osmanlı ülkesine adeta yaÄŸdı. Zanaatkârlar ve küçük dükkân sahiplerinden oluÅŸan Müslüman Osmanlı orta sınıfı birkaç yıl içerisinde ortadan kalktı. Esas iÅŸlevleri, makineyle üretildiÄŸi için daha ucuza çıkan Avrupa mallarını dağıtmak ve bu süreç içinde Avrupa'nın himayesi altında Avrupalıların temsilciliÄŸini yapmak olan yeni bir Rum ve Ermeni orta sınıfı iktidara yükseldi.  1856 Fermanı (Islahat Fermanı), Müslümanlar ve gayrimüslimler arasında güya eÅŸitlik saÄŸlamıştı. Oysa aslında Hıristiyanların ekonomik güç kazanmasına yaradı. 29 Nisan 1861 tarihinde Babıâli ve Ä°ngiltere arasında Kanlıca'da imzalanan ticari antlaÅŸma, Ä°ngilizlere geniÅŸ bir ticaret özgürlüÄŸü ve Osmanlı topraklarında daha fazla ayrıcalık saÄŸladı. Galata, Ä°stanbul'un hızla geliÅŸen, modern iÅŸ bölgesiydi. Burada çalışan Rum ve bir dereceye kadar da Ermeni ve Yahudi tüccarlar, büyük bir ekonomik güç kazanmışlardı. Ä°ngilizlerin Osmanlı devletinde ve Ä°stanbul'da saÄŸlam bir ekonomik üs kurma giriÅŸimlerinden istifade eden Rum tüccarlar, iÅŸ alanında ön saflarda bulunan Frenklerin yerini aldılar[7].

 

 

 

 

 

 

 

​

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

[8]

Anadolu'da Rumların 18. yüzyılın ortasından önceki nüfuslarının oldukça düÅŸük olduÄŸu görülüyor. 1830 yılında Ä°zmir nüfusunun 80 bin Türk ile 20 bin Rum’dan oluÅŸtuÄŸu tahmin ediliyordu; bununla birlikte, 1860 yılında Ä°zmir'de 75 bin Rum ve 41 bin Türk (Müslüman) vardı. Ege adalarındaki Hıristiyan nüfus, 1839 ve 1856 fermanlarının getirdiÄŸi olumlu koÅŸullar nedeniyle hızla artmaya baÅŸlamıştı. Ä°ÅŸ bulmakta güçlük çeken pek çok kiÅŸi Batı Anadolu'ya göç edip yerleÅŸti. Bir Ä°ngiliz konsolosluk temsilcisi 1880 yılında, bu göçmenlerin sayısının yirmi yıldan daha az bir süre içinde 200 bin kadar yüksek bir rakama ulaÅŸtığını tahmin ediyordu[9].

 

Ekonomik koÅŸullar, Rum göçmenlerin iÅŸini kolaylaÅŸtırmıştı. Zorunlu askerliÄŸe ya da diÄŸer ağır yükümlülüklere tabi deÄŸillerdi. Ekonomik güçlüklerin yoÄŸun baskısı altındaki Müslümanlar, aile fertlerinin sayısını düÅŸük tutarken, askeri yükümlülüklerden muaf olan ve gelirlerine oranla önemsiz bir vergi ödeyen Rumlar büyük aileler kurup geçindirebiliyorlardı. Bir Ä°ngiliz elçilik raporuna göre Rumlar, aÅŸağıda anlatıldığı ÅŸekilde, Batı Anadolu'nun her yerinde Türklerin yerini almıştı[10]:

"Bir Rum, Müslüman köyüne gelir ve yeni hayatına küçük bir tüccar olarak baÅŸlar. Zamanla o zenginleÅŸirken köylüler yoksullaşır; sonunda bu Rum’a dostları ve akrabaları da katılır. Köylüler gittikçe yoksullaşır ve üst üste gelen kötü hasatlar sonucunda topraklarından ayrılıp iç kesimlere gitmek zorunda kalırlar. Bu süreç zengin Müslümanlar için de az çok aynıdır... Neredeyse her kentte, birkaç yıl öncesine dek görece zengin olan, ama ÅŸimdi yoksulluk içinde yaÅŸayan Müslümanlar bulunmaktadır."

Ä°zmir yakınındaki kentlerde Müslümanların oranı büyük ölçüde düÅŸmüÅŸtü. ÖrneÄŸin 1887-1908 yılları arasındaki 19 yıllık sürede, ÇeÅŸme nüfusunun % 19,1 'ini oluÅŸturan Müslümanların oranı % 16'ya kadar düÅŸmüÅŸtü. Bu oran Urla'da % 20,6'dan % 12,4’e ve Seferihisar'da % 64,5'ten % 58,6'ya düÅŸtü. Bu durum kazaların çoÄŸu için de geçerliydi. Aynı 19 yıllık süre içinde ve aynı bölgede Türk nüfusu oranının da düÅŸtüÄŸü görülmektedir: Türklerin oranı, ÇeÅŸmede % 12den % 10,9'a; Urla’da % 34,9dan % 24,7'ye ve Seferihisar'da % 82,1'den % 74'e düÅŸmüÅŸtü[11].

 

Rum kolonicilerin akını yalnızca Ayvalık (kısa bir sürede 40 bin insanın yaÅŸadığı, hastanelerin ve okulların kurulduÄŸu, limanında 2 bin gemi barınan önemli bir Rum kültür ve sanayi merkezi haline gelmiÅŸti) gibi kıyı kentleriyle sınırlı kalmamıştı. Rumlar aynı zamanda Manisa, AkÅŸehir ve Aydın gibi iç kesimlerdeki kentlere ve onların yönetiminde geliÅŸen ekonomik refahtan yararlanan baÅŸka pek çok yere yerleÅŸtiler.  Ä°ç kesimlerden Küçük Asya'nın kuzey bölümündeki Trabzon ve Giresun gibi liman kentlerine gelen Rumlar da bu kentlerde serbest giriÅŸime ve dış ticarete dayanan küçük bir ekonomik devrim yaptılar[12].

​

Rumlar

Rumların YükseliÅŸi

Rumlar, patrikhane ile tarihsel baÄŸlarından dolayı Avrupa ve Asya'daki bütün Ortodoks Hıristiyanlığın temsilcisi ve sözcüsü durumuna gelmiÅŸlerdi. Ortodoks Patrikhanesi, Osmanlı gücünün koruması altında, Bizans'ın en parlak günlerinde bile yaÅŸamadığı bir iktidar ve ayrıcalık konumundan yararlanıyordu. Ä°slam dinine geçmek zorunda kalmadan yüksek Osmanlı bürokrasisinde önce tercümanlık, 1711 'den 1821 yılına kadar da Eflak ve BoÄŸdan yöneticiliÄŸi (fenerliler olarak biliniyordu) konumuna getirilen ilk etnik topluluk oldu. [1]

 

Rumlar, Mora’da 1821’de isyan ettiler. Avrupa kamuoyu asilere maddî ve manevî yardımda bulundu. Ä°syan 1824 yılına kadar geliÅŸerek devam etti. Nihayet Ä°brahim PaÅŸa, Mora’nın büyük bir kısmında Türk hâkimiyetini tekrar tesis etti. Ancak Rusya, Ä°ngiltere ve Fransa 4 Nisan 1826 Petersburg Protokolü ve 6 Temmuz 1827 Londra AntlaÅŸması’yla bağımsız Yunanistan devletinin kurulmasına, Türklerle Rumların birbirlerinden ayrılmalarına karar verdiler. Buna göre, Türkler Yunanistan’dan çıkartılacak ve malları Yunanlılar tarafından satın alınacaktı. Osmanlı idaresi Yunanistan’ı 1830’da tanımak zorunda kaldı[2].

 

1860-1870 yılları arasında Osmanlı devletindeki Rum nüfusu, Avrupa ve Asya'da yaklaşık birer milyon olarak tahmin edilmekteydi. Avrupa için verilen sayı kuÅŸkusuz biraz düÅŸüktü[3].

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Türkiye Avrupa’sındaki Rum Nüfusu, 1878

Osmanlı devletinde yaÅŸamakta olan Rum nüfus, kapsamlı ve doÄŸru olarak ilk kez 1881/82-1893 Osmanlı sayımında belirlendi. Ayrıca Rum nüfusun bütün Osmanlı topraklarına dağılmış olduÄŸunu ve en yoÄŸun olarak Yanya, Ege adaları, Edirne, Selanik, Manastır, Trabzon ve Ä°stanbul vilayetlerinde bulunduÄŸunu gösterdi. Toplam Rum nüfusu 2.332.191 idi. Daha sonra 1895 yılındaki nüfus için verilen resmi Osmanlı rakamları, Rum nüfusunun 2.377.343'e yükseldiÄŸini göstermekteydi. Sonuç olarak 1914 sayım rakamları, Yanya, Epir, Makedonya. Trakva ve adaların Sırbistan ve Yunanistan'a verilmesinden (1912-1913) ve Arnavutluk'un bağımsızlığını kazanmasından sonra Rumların sayısının hâlâ 1.729.657 olduÄŸunu ya da kabaca Osmanlı devletinin toplam nüfusunun % 9'unu oluÅŸturduÄŸunu göstermektedir. O dönemde Rum nüfusunun çoÄŸunluÄŸu (yani % 5'ten fazlası) Edirne, Aydın (Ä°zmir), Trabzon, Canik (Samsun), Karesi (Balıkesir) ve Ä°stanbul gibi en zengin ve ticaretin en yoÄŸun olduÄŸu vilayetlerde yoÄŸunlaÅŸmıştı[4].

 

Avrupa'daki kapitalist düzenle ilk olarak Rumlar bütünleÅŸti. Bu düzenden en baÅŸta yararlanan ve savunuculuÄŸunu yapanlar da yine onlar oldu[5]. Batı'nın kültürel köklerinin Antik Yunan uygarlığına dayandığını keÅŸfetmiÅŸ olan Ä°ngilizler ve Fransızlar, bağımsız bir Yunanistan'ın kendi sanayi mamullerinin DoÄŸuya dağıtımında ekonomik bir rol oynayabileceÄŸini düÅŸünüyorlardı. Dolayısıyla Batı'nın Antik Yunan’a duyduÄŸu büyük hayranlık salt tarihsel bir romantizmden deÄŸil, aynı zamanda saÄŸlam ekonomik deÄŸerlendirmelerden de kaynaklanıyordu. Bu tarihsel, ulusal ve ekonomik güçlerin bileÅŸkesinden yararlanan ve Osmanlı hiyerarÅŸisindeki ayrıcalıklı konumlarından destek alan Rumlar, hızla büyüyen bir orta sınıf oluÅŸturabildiler.[6]

Dağılma Döneminde Azınlıklar 

Yahudi Nüfus

1882-1893’teki Osmanlı sayım sonuçları, Ä°mparatorluktaki toplam Yahudi nüfusunu kabaca 184.000 kiÅŸiden oluÅŸtuÄŸunu göstermektedir. Bu Yahudi nüfusun 13.717’si Edirne’de, 37.237’si Selanik’te, 5.072’si Manastır’da, … toplam 61.409 Yahudi Balkanlar’da yaÅŸamaktaydı. Bununla birlikte Sırbistan, Bulgaristan, Dobruca ve Romanya’nın bu toplam rakama dahil edilmemiÅŸ olduÄŸunu göz önünde bulundurmak gerekir. Aslında bu sayı, imparatorluÄŸun en zengin ve nüfus yoÄŸunluÄŸu en yüksek bölgelerinden biri olan Tuna eyaletinin nüfusunu da içermiyordu. Tuna vilayetindeki… toplam Yahudi nüfusu 62.000’den düÅŸük olmamaktadır… Sonuçta, 1877 yılında Osmanlı idaresi altındaki Balkan vilayetlerinin Yahudi nüfusunun en azından 170.000 ile 180.000 olduÄŸu rahatlıkla söylenebilir. Bu nüfusun yarısı 1877-78 savaÅŸları sırasında yabancı iÅŸgali altında kalmış ve bunun sonucunda göçe yönelmiÅŸtir[29].

​

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

​

 

 

 

 

 

 

[30]

1906- 1907 Osmanlı Sayımı, Selanik’teki Yahudilerin sayısını 52.395 olarak tahmin etmektedir. Bu rakam, kentin 1914 Yahudi nüfusunun 76.000 olarak tahmin edildiÄŸi diÄŸer kaynaklarla da uyum içindedir. Ayrıca Yahudilerin 23.839’u Edirne’deydi… Dolayısıyla 1906-1907’de hala Osmanlı idaresi altındaki Balkan vilayetlerindeki Osmanlı Yahudilerinin toplam sayısının kabaca 100.000 olduÄŸu görülmektedir. Aynı dönemde, hızla geliÅŸmekte olan liman kenti Ä°zmir’i de kapsayan Aydın vilayetindeki Yahudi nüfusu, 22.153’ten 57.218’e fırlamış, 1914’te 35.041’e düÅŸmüÅŸtür. Ä°stanbul’daki Yahudi nüfusu, yaklaşık 1865’e dek 25.000 civarındadır; 1906-1907’de 57.860’a çıkmış, 1914’te 57.000 olacak ÅŸekilde düÅŸmüÅŸtür. 1906-1907 ve 1914 yılları arasındaki Yahudi nüfusundaki bu düÅŸüÅŸ Anadolu’dan Filistin de dahil olmak üzere baÅŸka yerlere göç etmiÅŸ olmalarına baÄŸlanabilir.[31]

 

 

 

 

 

Dipnotlar

[1] Osmanlı’da Ä°skân ve Göç, Anadolu Üniversitesi

[2] Osmanlı’da Ä°skân ve Göç, Anadolu Üniversitesi

[3] Kemal Karpat, Osmanlı Nüfusu

[4] Kemal Karpat, Osmanlı Nüfusu

[5] Kemal Karpat, Osmanlı Nüfusu

[6] Kemal Karpat, Osmanlı Nüfusu

[7] Kemal Karpat, Osmanlı Nüfusu

[8]http://www.bianet.org/bianet/azinliklar/141452-bir-zamanlar-izmir-de-rumlar

[9] Kemal Karpat, Osmanlı Nüfusu

[10] Kemal Karpat, Osmanlı Nüfusu

[11] Kemal Karpat, Osmanlı Nüfusu

[12] Kemal Karpat, Osmanlı Nüfusu

[13] Kemal Karpat, Osmanlı Nüfusu

[14]http://www.talhaturhal.com/patras-vakasi-ve-rumlarin-kadim-yemini.html

[15] Balkanların Makûs Talihi: Göç, H. Yıldırım AÄŸanoÄŸlu

[16] Balkanların Makûs Talihi: Göç, H. Yıldırım AÄŸanoÄŸlu

[17] Balkanların Makûs Talihi: Göç, H. Yıldırım AÄŸanoÄŸlu

[18] Osmanlı’da Ä°skân ve Göç, Anadolu Üniversitesi

[19] Balkanların Makûs Talihi: Göç, H. Yıldırım AÄŸanoÄŸlu

[20] Balkanların Makûs Talihi: Göç, H. Yıldırım AÄŸanoÄŸlu

[21] Balkanların Makûs Talihi: Göç, H. Yıldırım AÄŸanoÄŸlu

[22] Osmanlı’da Ä°skân ve Göç, Anadolu Üniversitesi

[23] Osmanlı’da Ä°skân ve Göç, Anadolu Üniversitesi

[24]http://www.sizinti.com.tr/konular/ayrinti/tehcir-kanunu-ve-kanunun-tatbiki-mart-2012.html

[25] Osmanlı’dan Günümüze Etnik Yapılanma ve Göçler, Kemal Karpat

[26] Osmanlı Tarihi (1876-1918), Anadolu Üniversitesi

[27] Osmanlı Tarihi (1876-1918), Anadolu Üniversitesi

[28] Osmanlı Tarihi (1876-1918), Anadolu Üniversitesi

[29] Osmanlı’dan Günümüze Etnik Yapılanma ve Göçler, Kemal Karpat

[30]http://www.ekrembugraekinci.com/makale.asp?id=399

[31] Osmanlı’dan Günümüze Etnik Yapılanma ve Göçler, Kemal Karpat

Osmanlılar

bottom of page