top of page

Yıldırım Beyazıd Döneminin Sonu

Sultanın çağdaşları, Osmanlı ordusunu Ankara’da felakete sürükleyenin Bayezid’in aşırı atılgan ve pervasız tabiatı olduğunu söylüyorlardı. Sonuçta Osmanlı Devleti’nin sınırları 1389’daki haline geri döndü. Türkmen beylikleri yeniden kuruldu. I. Bayezid’in hayalini kurduğu merkeziyetçi yapı bir anda paramparça olurken şartların yeniden olgunlaşması için yarım asırlık bir zaman geçmesini beklemek gerekecekti. [1]

 

Vefatı (1403)- 43 yaşında

Esâret zilletini çekemeyen Yıldırım Bâyezîd Han yedi ay kadar sonra kederinden vefât etti (1403).

[2] Cenazesi Bursa'ya getirildi. Oğlu Süleyman Çelebi ona güzel bir türbe yaptırdı. [3]

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

[4]

 

Yıldırım Döneminde Bozulma Yönünde İlk Eleştiriler

Özellikle ilk Osmanlılar dönemini idealize eden Anonim Tevârih-i Âl-i Osman’da Yıldırım Bayezid devrine dair şu ifade dikkati çekmiştir:

“Tâ Vılk-oğlu kızı gelmeyince Sultan Bayezid sohbet ve işret neydügin bilmedi. Hiç şarâb içmezlerdi. Ve şarâb sohbeti olmaz idi. Osman ve Orhan ve Murad Han zamanında hamr içmezlerdi. Anlar dahi ulemadan utanıp ne dirlerse sözlerinden çıkmazlardı.” [5]

 

Daha sonra o zamanlarda âlimlerin mansıp elde etmek için çalışmadıkları, kadılık peşinde koşmak bir yana bu işin öbür dünyadaki sorumluluğunu düşünüp görev almaktan kaçtıkları, I. Bayezid devrinde ise kadılık için insanların kavga ettiği, hak edip etmemeye bakılmadığı üzerinde duruluyor ve Osmanlıların “saf” düzeninin bozulmasının başlangıcı Acemlerin ve Karamanlıların daha önce hesap defter bilmeyen Osmanlı beylerini aldatarak dünyayı hile ile doldurmalarına bağlanıyor. [6]

“Heman kim Osman beğlerine Acem ve Karamanlular musâhib oldı. Osman beğleri dahi dürlü dürlü günâhlara mürtekib oldılar. Kaçan kim Çenderlü Kara Halil ve Karamanî Türk Rüstem, bu ikisi ulular ve âlimler idi. Heman kim onlar Osman beğlerine geldiler. Dürlü dürlü hîle ile âlemi toldırdılar. Andan evvel hisab defter bilmezlerdi. Anlar te’lîf itdiler. Akça yığup hazîne itmek anlardan kaldı. Sonın hiç fikr itmediler. Koyup gideceğin anmadılar.” [7]

 

Aynı dönemde kadıların fesadı da ortaya çıkınca Yıldırım’ın onları toplayıp yaktırmak için emir dahi verdiği ama bir Arap musahibin delaletiyle affedildikleri de naklediliyor. [8]

Kapıkulu sistemi eleştiriliyor ve Çandarlı Halil Paşa oğlu Ali Paşa’nın vezirliği döneminde “fısk u fücûr”un arttığı, iç oğlanlarına mansıplar verildiği belirtiliyor;

Halbuki “andan ilerü [o devirden önce] kadîmler var idi. Kişi ıyâlleri idi. Cümle mansıb anlarun idi (...) İç oğlanına rağbet etmek Ali Paşa’dan kaldı.” [9]

 

Anonim’deki bu anlatı, İbn Haldun’un Mukaddime’sinde de rastladığımız belirli bir evrensel bakış açısını açıkça ortaya koyuyor. Saf ve temiz bir düzenin dış müdahale veya bid’atlerle bozulması... Şarap ve işret bilmeyen Osmanlı hükümdarının Sırp bir prenses yüzünden şarap içmeye başlaması, defter ve hesap bilmeyen Osmanlıların İran ve Karaman’dan gelen bürokratların teşvikiyle ülkeyi kayıt altına alması, nesebi belirli ailelere mensup timarlı askeri yerine iç oğlanların ön plana çıkması, hakiki bilgi sahipleri yerine para ve mal peşinde koşanların kadılık makamına gelmesi onlara göre bu yeni durumun sonuçlarıdır. Ahlâkî boyut bir yana burada eleştirilen aslında Osmanlı Beyliğinin devlete geçişi çerçevesinde yapılan düzenlemelerdir. Kayıt tutmayan, ülkenin vergi kaynaklarını saymayan, dirliklerin babadan oğula geçtiği basit beylik yapısı idealize edilirken, karmaşıklaşan ve yeni unsurlara yer veren “yeni düzen” kadimden bir sapma ve dolayısıyla bozulma olarak takdim edilmektedir. Âşıkpaşazade de Yıldırım Bayezid’ın mal biriktiren hükümdarlardan olduğunu, memlekette kıtlık olduğunu, biriktirdiği malı ise Timur’un yediğini belirtmekte, mal biriktirmek yerine hayır için sarf edilmesini salık vermektedir. [10]

 

Döneminin Değerlendirilmesi

Yıldırım’ın 13 yıl gibi kısa bir zamanda babasından devraldığı 500.000 kilometrekarelik ülkeyi 942.000 kilometrekareye ulaştırması onun büyük bir kumandan olduğunu göstermektedir. [11]

Bayezid, elindeki kuvvete ve zaferlerine güvenerek Murad devrindeki vasal beyliklerden kurulu imparatorluğu, merkezî bir idare altına koymaya ve gerçek merkeziyetçi bir imparatorluk haline getirmeye çalışıyordu. Yıldırım, hızlı ve şiddetle hareket etti. Balkanlar'da Macaristan'a meydan okudu, Gelibolu'da tahkimli bir deniz üssü meydana getirerek Çanakkale Boğazı'nda kontrol kurdu ve Ege Denizi'nde Venedik'e meydan okudu; İstanbul'u almak, böylece Anadolu ve Rumeli'yi birbirine bağlayacak Ebedi Şehiri, imparatorluğunun merkezi yapmak düşüncesinde idi. O, yalnız Avrupa Hıristiyan âlemini tehdit etmekle kalmadı, avnı zamanda Timur'a ve Memlûklere karşı çıktı. Halifeden resmen Sultanu'l- Rûm unvanını aldı ve tüm Anadolu üzerinde Selçukluların vârisi olmak istedi. [12]

Osmanlı Devleti’ni bir imparatorluk haline getirmeye çalışan ilk Osmanlı hükümdarı I. Bayezid olmuştur. Yıldırım Bayezid, bu amaçla saltanat yılları boyunca sayısız seferlere çıkıp devletinin sınırlarını genişletmeye çalıştı. Batı Anadolu Türkmen beyliklerini doğrudan Osmanlı idaresi altına almaya gayret etti. I. Bayezid’in gayesi, daha sıkı şekilde hayata geçirmeye çalıştığı kul sistemi aracılığıyla Osmanlı topraklarının tamamını tek merkezden yönetilebilir hale getirmekti. Ele geçirdiği topraklarda tahrir işlemi uygulattı; bu arazilerin vergi gelirlerini devlet hazinesine aktararak merkeziyetçi yapıyı kuvvetlendirmek istedi. [13]

 

İçerde gelişmiş mâliye yöntemleri ve merkezî bir hazine sayesinde, ülkenin her tarafında devlet kontrolünü kurmaya çalışan bir bürokrasi onun zamanında gelişti. Bu merkezî idare usullerine karşı uc geleneklerini korumak isteyen çevrelerin tepkisi, gazilere hitap eden anonim tarihlerde açıkça ifade edilmiştir. [14]

 

Eyâletlerde sultanın merkezî mutlak otoritesini kurmaya yardım eden kul (gulam) sistemi, Bayezid zamanında üstün bir hale geldi. Ordu-idare başındakiler saray içoğlanlarından seçildi, hatta eyâletlerde timarların çoğu, kul sisteminden yetişenlere verildi. Kapıkulu askeri 7.000'e çıkarıldı. Bu gelişmeler karşısında eski yerel aristokratik aileler ona cephe aldılar. Aşırı merkeziyetçiliğin doğurduğu tepki, Bayezid'in düşmesine sebep olan nedenlerin başındadır.[15]

 

Fakat kullar, merkezî imparatorluğun ihyasında büyük bir faktör olacaklardır. Timarlılar ve kapıkulu, şehzâdeler arasında taht için mücadele yıllarında (1402-1413), "fetret" döneminde yerlerinden emin olamazlardı. Onların kazanılmış eski hak ve mevkilerini, ancak merkezî ve istikrarlı bir idare garanti edebilirdi. Onlar, devletin birliği için 1413'te I.Mehmed'i ve sonra 1421'de Düzme Mustafa'ya karşı II. Murad'ı tuttular. Uçların bölücü eğilimlerine karşı sultanın merkezî ve mutlak otoritesini savundular. Özetle, imparatorluğun yeniden birliğe kavuşmasında en büyük rolü, kapıkulları ve merkezi bürokrasi oynadı. [16]

 

Memleketin her tarafında câmi, mescit, dârüşşifâ, medrese, imâret ve misâfirhâneler yaptırdı. Bunlardan en meşhuru Bursa’da yaptırdığı Ulu Câmidir. [17]

 

 

 

 

Kaynaklar

[1] Osmanlı Tarihi (1300-1566), Anadolu Üniversitesi

[2] http://osmanlilar.gen.tr/1389-1451.asp   (Erişim Tarihi 05.08.2013)

[3] Resimli Osmanlı Tarihi, Yavuz Bahadıroğlu

[4] http://tr.wikipedia.org/wiki/I._Bayezid

[5] Osmanlı Merkez ve Taşra Teşkilatı, Anadolu Üniversitesi

[6] Osmanlı Merkez ve Taşra Teşkilatı, Anadolu Üniversitesi

[7] Osmanlı Merkez ve Taşra Teşkilatı, Anadolu Üniversitesi

[8] Osmanlı Merkez ve Taşra Teşkilatı, Anadolu Üniversitesi

[9] Osmanlı Merkez ve Taşra Teşkilatı, Anadolu Üniversitesi

[10] Osmanlı Merkez ve Taşra Teşkilatı, Anadolu Üniversitesi

[11] http://osmanlilar.gen.tr/1389-1451.asp   (Erişim Tarihi 05.08.2013)

[12] Devlet-i Aliyye, Halil İnalcık

[13] Osmanlı Tarihi (1300-1566), Anadolu Üniversitesi

[14] Devlet-i Aliyye, Halil İnalcık

[15] Devlet-i Aliyye, Halil İnalcık

[16] Devlet-i Aliyye, Halil İnalcık

[17] http://osmanlilar.gen.tr/1389-1451.asp   (Erişim Tarihi 05.08.2013)

Yıldırım Beyazıd (1389-1403, 14 yıl)

Osmanlılar

bottom of page