top of page

I. Dünya Savaşı’na Giden Yol

Bir taraftan Fransız ihtilalinin etkileri ile Avrupa’da milliyetçilik akımlarının imparatorlukları tehdit etmesi; diğer taraftan da Almanya’nın kısa zamanda Avrupa’nın en gelişmiş ekonomik ve askeri güç haline gelerek, 1871’de Fransa’yı yenmesi, Avrupa’da kurulu denge sistemini bozmuştu. Büyük devletlerin jeopolitik ve ekonomik alanlarda bitmek bilmeyen ihtirasları ve dünyayı paylaşım arzuları Avrupa’daki siyasi ilişkileri iyice gerginleştirmiş ve yeni bloklaşmaların kurulmasına neden olmuştu. Devletlerin milli çıkarlarına göre değişim göstermekle birlikte; genel olarak bir tarafta Almanya’nın, diğer tarafta da Fransa ve İngiltere’nin başını çektikleri ittifaklar oluşmaya başladı.[1]

 

Rusya’nın Balkanlarda Slavlar üzerindeki panslavist arayışları ve onlara egemen olma politikaları ardından Almanya ve Avusturya-Macaristan arasında, Rusya’ya karşı bir ittifak imzalandı. Zira Avusturya-Macaristan İmparatorluğunda önemli ölçüde Slav kökenliler yaşamakta idi ve Rusya’nın politikaları bu ülkeyi tehdit ediyordu. Bu yeni ittifaka bir süre sonra İtalya’nın katılımı ile Almanya, Avusturya-Macaristan ve İtalya üçlü ittifakına dönüştü (1882). Ancak İtalya bu ittifakı sürdürmekte tereddütlü idi. Muhtemel bir savaşta hangi blokta yer alacağına henüz karar vermemişti. Aynı şekilde stratejik önemlerine binaen kendilerine yapılan ittifak önerileri karşısında Balkan ülkeleri de kararsız idiler. [2]

 

Bu gelişmeyi değerlendiren Fransa ise, Almanya’ya karşı Rusya ile bir askeri ittifak imzaladı (1894). Ardından İngiltere 1904’te Fransa ile 1907’de de Rusya ile ikili anlaşmalar imzalayarak I.Dünya Savaşına giden yolda İtilaf Devletleri bloğunu oluşturdular. [3]

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

[4]

 

Osmanlı Devleti’nin Müttefik Arayışları

II. Meşrutiyet’in 1908’de ilanının ardından İttihat ve Terakki Partisi hükümetleri dünya ahvalini yeniden değerlendirmişlerdir. Başlangıçta tarafsızlık veya yalnızlık diye ifade edilebilecek bir politika takip etmişlerdi. Ancak kısa zamanda Bosna-Hersek’in Avusturya tarafından ilhakı, Bulgaristan’ın bağımsızlığını ilanı ve İtalya’nın Trablusgarb’ı işgal etmesi İttihatçıları yeni arayışlara itmiştir.[5]Osmanlı İmparatorluğu, askeri yenilgilerine 1912-13 yıllarında yaşanan Balkan Savaşı eklenmiş, Balkanlar'daki toprakların bütün bütün elden çıkmış olmasının ötesinde en iyi eğitimli ve en iyi teçhiz edilmiş ordular bu savaşta kaybedilmişti. Dahası büyük miktarda silah ve mühimmat da terk edilmişti.[6]

 

Henüz 33 yaşında iken Osmanlı ordusunun hem siyasi hem de askerî lideri haline gelen Enver Paşa, Osmanlı Devleti’nin Almanya ile müttefik olarak BirinciDünya Savaşı’na girmesinin bir numaralı sorumlusu olarak kabul edilir. Aslına bakılırsa, Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’na giden süreçte kendisine müttefik ararken çaldığı tek kapı Almanya değildi.[7]

 

Özellikle Trablusgarp ve Balkan Savaşlarında Almanya’dan ciddi bir yardım görmeyen ve Almanya’nın ilgisini aşırı iktisadi bulan İttihatçılar Rusya’ya karşı İngiltere ve Fransa ile ittifak etmenin zeminini hazırlamaya çalışmışlardır. Bütün tavizlere rağmen ümit edilen ittifaklar ortaya çıkmayacaktır.[8]

 

12 Haziran 1913 tarihînde Londra’daki Osmanlı Büyükelçisi Tevfik Paşa vasıtasıyla İngiliz Dışişleri Bakanı Grey nezdinde resmen yapılan ittifak teklifi, Osmanlı Devleti’nin Üçlü İtilaf’a girebilmesi için Rusya ve Fransa’nın düşüncelerinin alınması gerektiği, bu yakınlaşmanın ise Üçlü İttifak Devletlerince kendilerine bir meydan okuma şeklinde anlaşılabileceği gerekçesiyle reddedilmiştir. Ayrıca daha az tehlikeli bir yol olarak da bütün büyük devletlerin, Osmanlı Devleti’nin tarafsızlığının kabulünü sağlayacak bir biçimde bağımsızlığına ve bütünlüğüne saygı gösterecekleri bir anlaşma yapılması tavsiye edilmiştir. [9] Osmanlı İmparatorluğu'nun İngiltere ile ittifak girişimine olumlu yaklaşılmamasında, Jön Türk yönetiminin kısa sürede çökeceği yönündeki öngörü etkili olmuştur. [10]

 

1914 yılı Haziran ayında Cemal Paşa vasıtasıyla yapılan ittifak teklifi, Rusların olur demeleri şartına bağlanmıştır. Anlaşılan odur ki Osmanlının, Rusya’nın pençesinden kurtulamayacağı kanaatinde olan Fransa, her ne karşılığında olursa olsun yardım etmek istememiştir. Zira daha Trablusgarp Savaşı sırasında gayri resmî olarak Rusya’ya karşı ittifak teklifinde bulunulmuştu. [11]

 

1914 yılı Mayıs ayında Talat Paşa, Kırım’da Rus Çarını ziyaret ederek ittifak teklifinde bulunmuştur. Osmanlı Devleti’nce böyle bir teklifte bulunulması Rusların gururunu okşamışsa da İstanbul ve Boğazları ele geçirmek hususunda müttefiklerini razı etmiş olan Rusya, Alman askerî heyetlerinin Türkiye’de olmalarını bahane ederek ittifak teklifini geri çevrilmiştir. [12]

 

Birbiriyle savaşan rakiplerin artık, Türkiye’nin paylaşılması meselesini anlaşarak hep birlikte halletmek istedikleri anlaşılmaktadır. Zira Üçlü İtilaf, ta Güney Amerika hükûmetlerine varıncaya kadar her tarafta kendine müttefikler ararken Türkiye’yi ittifak dairesine sokmak için herhangi bir teşebbüste bile bulunmamıştı.[13]

 

İttifak teşebbüslerinden bir netice alınamayınca Enver Paşa, İngilizlerin Sultan Osman zırhlısını vermemek için bahaneler icat ettiklerini de göz önünde bulundurarak harekete geçmiştir. Boğazların ve dolayısıyla devletin geleceğinin tehlikeye düşeceği kanaatiyle Said Halim Paşa ve Dâhiliye Nazırı Talat Bey’i de ikna ederek Üçlü İttifak’a girmeye karar vermişler ve Berlin’de görev yapmış olan Enver Paşa’nın Almanya’ya müracaatını kararlaştırmışlardır.[14]

 

22 Temmuz 1914 tarihînde Enver Paşa’nın müracaatı da Almanya’nın İstanbul Büyükelçisi Hans Von Wangenheim tarafından reddedilmiştir. Böylece Osmanlı Devleti’nin diplomatik yalnızlığı kesinleşiyor, hiçbir büyük güç Osmanlı Devleti’ni müttefik olarak kabul etmiyordu.[15]

 

Almanya İle İttifak (1913)

Enver Paşa'nın, Almanya'nın Avrupa'nın en güçlü askeri gücüne sahip olduğu ve bir Avrupa Savaşı'nda kesin olarak kazanan taraf olacağına güçlü bir inanç beslediği, genellikle kabul edilmektedir. [16]

 

Sultan II. Abdülhamid'in Selanik sürgünü 3 yıl 6 ay 3 gün sürmüş, oradan İstanbul'daki Beylerbeyi Sarayı'na getirilmişti. İttihatçılar zaman zaman durumu kendisine bildirip, memleketin düştüğü beladan nasıl kurtulacağını sormuşlar, bir seferinde Sultan Abdülhamid şöyle cevap vermiştir: "Bu vaziyette artık benim verebileceğim hiçbir fikir yoktur. Tavsiye edebileceğim hiçbir tedbir kalmamıştır. Çünkü bu zavallı devlet, harb-i umumiye [Birinci Dünya Harbi] sürüklendiği gün yıkılmıştır. Sizi bana gönderenler, o çılgınlığı yapmadan evvel göndermeliydiler. Bütün dünya denizlerine hâkim olan devletlere karşı Almanya ve Avusturya gibi kara hudutları içinde mahpus yaşayan iki devletle beraber ateşe atılmak, tarihin kaydettiği en büyük ahmaklıktır!" [17]

 

BalkanSavaşı mağlubiyetinden sonra Osmanlı Devleti’nin artık hiçbir askerî gücü kalmadığı düşünen kimi Alman yetkililerin ilk başlarda Osmanlılarla ittifaka pek sıcakbakmadığı bilinmektedir. Almanlar bir süre sonra bu teklifi kabul etti. Osmanlı ordusunun İngilizlerle Rusları doğudaki cephelerde meşgul etmesinin Almanya’nın Avrupa’daki harekâtını rahatlatabileceği düşüncesi de bu tercihte etkili oldu.[18]

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

[19]

Alman Askerî Misyonu, Bâbıâli Baskınından sonra sadrazam ve harbiyenazırı olan Mahmud Şevket Paşa tarafından İstanbul’a davet edildi. İstanbul’a 14 Aralık’ta ulaşan ve42 subaydan oluşan Alman Askerî Heyeti’nin başında, Osmanlıların “Liman Paşa” olarak adlandıracağıLiman von Sanders  bulunuyordu. Kendisine geniş yetkiler verildi. Osmanlı hizmetindeki bütün Alman subaylarının doğrudan âmiri olduğu gibi,ülkenin her yerinde teftiş yapmaya yetkiliydi. Osmanlı askerî eğitim ve öğretim kurumlarının tamamı emrindeydi ve Osmanlı Yüksek Askerî Şûrası üyesi olarak subayların generalliğe terfilerinde söz sahibiydi.[20]

 

Liman von Sanders başkanlığındaki heyet, Sultan Abdülhamid döneminde gelen Birinci Alman Askerî Misyonundan farklı olarak sadece danışmanlık değil, Osmanlı birliklerine bizzat komutanlık da yaptı. Savaşın başında İstanbul’daki 1. Ordunun komutanlığına getirilen Liman Paşa, ÇanakkaleCephesi’nin açılması sonrasında Gelibolu merkezli 5. Ordu’nun komutanlığını üstlendi.[21]

 

Birinci Dünya Savaşı’nın son iki yılında Osmanlı Genelkurmay Başkanlığı makamına Alman General von Seeckt oturdu. Savaş boyunca Osmanlı Deniz Kuvvetleri komutanlığı da sırasıyla Amiral Souchon Paşa, Amiral von Reuber ve AmiralPaschwitz Paşa’nın uhdesindeydi. Dört senelik savaş boyunca Osmanlı ordusunda23’ü general ve 10’u amiral olmak üzere 130; donanmasında 60 ve toplamda da190 Alman subay komutanlık yaptı.Osmanlı subaylarının bir kısmı ordunun komuta kadrolarının Alman generallerle doldurulmasından rahatsızdı. Osmanlı subay ve erlerinin saygı ve sevgisini kazanan Alman komutan sayısı azdı.[22]

 

Osmanlı Devleti, 2 Ağustos 1914’te Almanya ile bir ittifak anlaşması imzaladı.[23] Anlaşmaya göre Almanya, Osmanlı toprakları tehdit edildiği takdirde gerekirse silahla savunma yükümlüğünü kabul ediyordu. Buna karşılık Osmanlı Devleti, Sırbistan ile Avusturya-Macaristan arasındaki çatışmada tarafsız kalacak; Osmanlı Devleti savaşa, Rusya’nın Avusturya-Macaristan aleyhine askerî müdahalesi üzerine Almanya’nın savaşa girmesi hâlinde katılacak ve İstanbul’daki Alman Askerî Islah Heyeti’nin ordunun sevk ve idaresinde fiili yetkisine izin verilecekti.[24]

 

Osmanlı Devletinin Savaşta Tarafsız Kalma Çabaları

Almanya’nın Rusya’ya savaş ilanından bir gün sonra imzalanan anlaşmanın ikinci maddesine göre, Osmanlı Devletinin artık müttefiki olan Almanya safında Rusya’ya karşı savaşa girmesi gerekiyordu. Osmanlı Devleti buna binaen ülkede seferberlik ilan etmekle beraber, dünyaya silahlı tarafsız kalacağını da açıkladı. Bu süreçte de Osmanlı Devleti yöneticileri, İngiltere, Fransa ve Rusya temsilcileri ile yaptıkları görüşmelerde, Osmanlı Devletinin bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü garanti altına alacak münferit anlaşmaların imzalanması halinde tarafsızlığın korunabileceğini belirterek, anlaşma çareleri aramışlardır. Ancak bu teşebbüsleri sonuç vermemiş, ilgili devletler Osmanlı Devletinin toprak bütünlüğünü ve bağımsızlığını garanti edecek hiçbir anlaşmaya yanaşmamışlardır. Bu durumda Osmanlı Devleti Almanya ile daha da yakınlaşmak durumunda kalmıştır.[25]

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

[26]

Savaşın sürdüğü Akdeniz’de İngiliz donanması önünden kaçan Goeben ve Breslav adlı iki Alman savaş gemisi 10 Ağustos’ta Çanakkale Boğazı’ndan geçme talebinde bulundu. Söz konusu gemiler için giriş izni Enver Paşa tarafından verildi.[27]Bundan ne padişahın ne bakanların ne de meclisin haberi vardı. Sadrazam Said Halim Paşa bile habersizdi. [28]

 

10 Ağustos 1914 gecesiydi... Bakanlar kurulu, Başbakan Said Halim Paşa'nın yalısında toplanmıştı. Harbiye Nazırı Enver Paşa oldukça geç geldi. İçeri girer girmez gülümseyerek: "Bir oğlumuz dünyaya geldi!" dedi. İki Alman gemisinin İngiliz donanması tarafından takip edildiğini, kurtulmak için boğazı geçtiklerini, buna kendisinin izin verdiğini söyledi.[29]

 

Osmanlı Devleti savaştan önce İngiltere’ye iki adet savaş gemisi sipariş etmişti. İngiltere, savaş çıkınca, parası peşin ödenen ve inşası tamamlanıp Sultan Osman ve Reşadiye diye isimlendirilen savaş gemilerini uluslararası hukuka aykırı olarak teslim etmedi. Osmanlı hükümeti de İngiltere’nin bu hukuksuz davranışına mukabil, Çanakkale’den giriş yapan bu iki savaş gemisini Almanya’dan satın aldığını açıkladı. Ardından gemilerin adları Yavuz Sultan Selim ve Midilli olarak değiştirildi, bordasına Türk bayrağı çekildi ve mürettebatına da Osmanlı üniforması giydirildi.15 Ağustos’ta Osmanlı donanmasının başına, Goeben (Yavuz) gemisi ile gelen Tümamiral Wilhelm Souchon getirildi. [30]

 

Osmanlı Devleti’nin Savaşa Girmesi

Bu arada Almanya’nın Avrupa Cephesinde Marne savaşını kaybetmesi Osmanlı Genel Kurmayını endişelendirdi. Osmanlı askerleri arasında eksiklerin tamamlanması için savaşa girmeden bir yıl daha beklenmesi gerektiğini savunanlar ortaya çıktı. Bunlar arasında Sofya ateşemiliteri olan Yarbay Mustafa Kemal de vardı.[31]

 

Almanlar bu endişeyi hissederek Osmanlı Devletini bir an önce savaşa zorlamak için 27 Ekim 1914’de Enver Paşa’nın da muvafakatini alarak Amiral Souchon komutasında Osmanlı donanmasını Karadeniz’e çıkarttılar. Osmanlı donanması 28-29 Ekim 1914 gecesi Rusların Sivastopol ve Odessa limanlarını topa tutmuş ve iki Rus gemisini de batırmıştır. Böylece Osmanlı Devleti, Almanya’nın yanında I. Dünya Harbine fiilen girmiş oldu.[32]

 

Savaş Öncesi Durum

Osmanlı gazetelerinin “harb-i umumi” dediği ve ABD’nin savaşa katılmasından sonra Cihan Harbi olarak isimlendirilen tarihin kaydettiği o zamana kadarki en büyük savaşın tarafları arasında hem nüfus hem de asker gücü bakımından büyük dengesizlik vardı. İtilaf devletlerinin toplam nüfusu, sömürgeleri dahil, 1 milyarı bulurken İttifak Devletlerinin toplam nüfusu ancak 170 milyon kadardır. Silahaltına alınan asker sayısı ise İtilaf Devletleri (Rusya 12 milyon, İngiltere 8 milyon 900 bin, Fransa 8 milyon 400 bin, İtalya 5 milyon 600 bin, ABD 4 milyon 750 bin, Japonya 800 bin, Sırbistan 800 bin, Romanya 750 bin, Belçika 300 bin, Yunanistan 250 bin, Portekiz 100 bin, Karadağ 50 bin) toplam 42 milyon 700 bin kişidir. İttifak Devletlerinin silahaltına aldığı asker sayısı ise (Almanya 11 milyon, Avusturya Macaristan 7 milyon 800 bin, Osmanlı Devleti 2 milyon 900 bin, Bulgaristan 1 milyon 200 bin) toplam 22 milyon 900 bin civarındadır.[33]

 

Dünya tarihinde ilk defa bu kadar çok devlet ve millet birbiri ile savaşa giriyordu ve toplam 65 milyon asker üç kıtanın karalarında, denizlerinde ve havada 4 yıl boyunca mücadele edeceklerdir.[34]

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

[35]

 

 

 

Dipnotlar

[1] Osmanlı Tarihi (1876-1918), Anadolu Üniversitesi

[2] Osmanlı Tarihi (1876-1918), Anadolu Üniversitesi

[3] Osmanlı Tarihi (1876-1918), Anadolu Üniversitesi

[4]http://img.eba.gov.tr/0d9/b81/98c/d2f/273/614/feb/937/8da/a9a/3d5/036/9ba/89e/068/0d9b898cd2f273614feb9378daa9a3d50369ba89e068.jpeg?name=1.Dünya Savaşı Haritası.jpeg

[5] Osmanlı Tarihi (1876-1918), Anadolu Üniversitesi

[6]http://tr.wikipedia.org/wiki/%C3%87anakkale_Sava%C5%9F%C4%B1

[7]http://tr.wikipedia.org/wiki/%C3%87anakkale_Sava%C5%9F%C4%B1

[8] Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi-I, Anadolu Üniversitesi

[9] Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi-I, Anadolu Üniversitesi

[10]http://tr.wikipedia.org/wiki/%C3%87anakkale_Sava%C5%9F%C4%B1

[11] Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi-I, Anadolu Üniversitesi

[12] Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi-I, Anadolu Üniversitesi

[13] Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi-I, Anadolu Üniversitesi

[14] Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi-I, Anadolu Üniversitesi

[15] Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi-I, Anadolu Üniversitesi

[16]http://tr.wikipedia.org/wiki/%C3%87anakkale_Sava%C5%9F%C4%B1

[17] Resimli Osmanlı Tarihi, Yavuz Bahadıroğlu

[18] Osmanlı Devletinde Yenileşme Hareketleri (1876-1918), Anadolu Üniversitesi

[19]http://ilhamikurtaran.blogcu.com/hatirlanmayan-bir-donem-osmanli-alman-ittifaki/11488003

[20] Osmanlı Devletinde Yenileşme Hareketleri (1876-1918), Anadolu Üniversitesi

[21] Osmanlı Devletinde Yenileşme Hareketleri (1876-1918), Anadolu Üniversitesi

[22] Osmanlı Devletinde Yenileşme Hareketleri (1876-1918), Anadolu Üniversitesi

[23] Osmanlı Devletinde Yenileşme Hareketleri (1876-1918), Anadolu Üniversitesi

[24] Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi-I, Anadolu Üniversitesi

[25] Osmanlı Tarihi (1876-1918), Anadolu Üniversitesi

[26]http://tr.wikipedia.org/wiki/Goeben_ve_Breslau'nun_takibi

[27] Osmanlı Tarihi (1876-1918), Anadolu Üniversitesi

[28] Resimli Osmanlı Tarihi, Yavuz Bahadıroğlu

[29] Resimli Osmanlı Tarihi, Yavuz Bahadıroğlu

[30] Osmanlı Tarihi (1876-1918), Anadolu Üniversitesi

[31] Osmanlı Tarihi (1876-1918), Anadolu Üniversitesi

[32] Osmanlı Tarihi (1876-1918), Anadolu Üniversitesi

[33] Osmanlı Tarihi (1876-1918), Anadolu Üniversitesi

[34] Osmanlı Tarihi (1876-1918), Anadolu Üniversitesi

[35]http://birdeburadandinleyin.blogspot.com/2013/05/galicya-ve-yemen-gercegi-vatan-ugruna.html

I.Dünya Savaşı

Osmanlılar

bottom of page