top of page

İran ile Savaşlar

Patrona Ayaklanması Osmanlıların, Nadir Şah’a karşılık vermesini geciktirmişti. İran Şahı bir taraftan anlaşmak üzere heyetler gönderirken, diğer taraftan büyük kuvvetlerle Revan üzerine yürüdü. Şah’ın elçi göndermekteki maksadının Osmanlı hükumetini yanıltmak ve oyalamak olduğu anlaşıldığından elçi ve maiyeti Mardin Kalesine hapsedildi. Osmanlı kuvvetleri, İran Seraskeri Ahmed Paşa ile Erzurum Valisi ve Revan Seraskeri Hekimoğlu Ali Paşa kumandası altında iki koldan harekete geçti. [1]

 

İran taraflarında bulunan Osmanlı ordusu fetihten fethe koşuyordu. Kermenşah'ı geri aldıktan sonra Hemedan'a yürüyen Irak Seraskeri Ahmed Paşa, Hemedan civarında Safevi Şahı II. Tahmasb'ın 40 bin kişilik kuvvetli ordusunu yenerek büyük bir zafer kazanmıştı (16 Eylül 1731). Tebriz fethine memur edilen Serasker Hekimoğlu Ali Paşa ise önce Urumiye'yi (11 Ekim 1731), ardından Tebriz'i almıştı (4 Aralık 1731).Safevi Şahı II. Tahmasb aman dileyerek barış istedi. 10 Ocak 1732 günü yapılan Osmanlı-Safevi anlaşmasında, yeni alınan Tebriz, Kermenşah ve Urumiye Safevilere bırakıldı. Buna karşılık Şirvan, Dağıstan ve Gürcistan Osmanlılara katıldı. Aras Nehri sınır olarak tespit edildi.[2]

 

Bu anlaşma ne halkın ne de padişahın hoşuna gitmişti. Asker kılıcıyla fethedilen yerlerin Safeviye terk edilmesi, İstanbul'da büyük bir rahatsızlık meydana getirmişti. Halk homurdanıyor, asker Sadrazam Topal Osman Paşa'yı tenkit ediyordu. Neredeyse karışıklık çıkacaktı... Padişah bunu anladı. Topal Osman Paşa'yı sadrazamlıktan uzaklaştırıp yerine parlak zaferler kazanan Hekimoğlu Ali Paşa'yı getirdi (12 Mart 1732).[3]

 

Osmanlı-Safevi anlaşması Osmanlı Devleti'nde sadrazam değişikliğine sebep olurken, İran'da hükümdar değişikliğine yol açtı. Nadir Ali Han, Safevi Şahı II. Tahmasb'ı devirip, Tahmasb'ın 40 günlük oğlu III. Abbas'ı tahta çıkardı. Elbette 40 günlük bir bebek devlet idare etmeyecekti. Dizginleri kendi ellerine almıştı... "Hükümdar vekili" olarak bütün yetkililer Nadir Ali Han'ındı. Osmanlı şehir ve kasabalarından bazılarını işgal ede ede Bağdat önlerine ulaştı.[4]

 

Padişah, eski sadrazam Topal Osman Paşa'nın emrine 80 bin kişilik bir kuvvet vererek Bağdat'ı kurtarmaya gönderdi (12 Ocak 1733). Bağdat önlerinde şiddetli bir savaş oldu. Boğuşma sekiz saat sürdü. Sonunda Nadir Han'ın kuvvetlerinden 30 bini öldü. Topları ve bütün ağırlıkları Osmanlıların eline geçti. Nadir Han yaralı olarak Hemedan'a kaçtı (19 Temmuz 1733).[5]

 

Nadir Han, Rusların da yardımıyla Irak’ta saldırı bekleyen Osmanlıları şaşırtarak Kafkasya’ya hücum etti. 1735’e kadar Şirvan, Dağıstan, Gürcistan ve Revan’ı aldı. Bu sırada ölen III. Abbas’ın yerine Nadir Han, şah olarak seçildi. Osmanlılar üzerindeki başarılarını yeterli gören Nadir Şah, Hindistan üzerine yürümek istediği için istekleri kabul etti. Her iki devletin de farklı cephelerde savaşa girmesi sebebiyle mücadele 1741’e kadar durdu.[6]

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


Nadir Şah[7]

18. yüzyıldaki Osmanlı-İran mücadelesinin en ilginç yönü askerî mücadeleler değil, mezhep tartışmalarıdır. Nadir Şah, İran’da hakimiyet kurduktan sonra, İran’ı Caferiliğe geçirmiştir. Caferilik, Şiiliğin Sünniliğe en yakın olan mezhebiydi. Nadir Şah, Osmanlılara karşı üstünlük sağladıktan sonra yapılan barış görüşmelerindetoprak taleplerinin yanı sıra, değişik bazı isteklerde de bulunmuştu:[8]

  • İran hacıları için bir emir-i hac tayin edilmesi

  • Caferiliğin beşinci mezhep olarak kabulü ve Kâbe’de mezheplerine bir rükün tahsisi

  • Osmanlıların İsfahan’da, İranlıların İstanbul’da bir şehbender bulundurması

 

İranlı elçiler, 1736 ortalarında bu isteklerle İstanbul’a geldiklerinde Osmanlı devlet adamları toplanarak mezheple ilgili talepleri tartıştılar. Daha sonra iki devlet heyetleri arasında sekiz toplantı yapıldı. İran hacılarına İran kökenli bir emir-i hac tayini ve şehbender bulundurulması maddelerinde anlaşılmıştı. Ancak Osmanlı uleması Caferiliğin beşinci mezhep olarak tanınmasını kabul etmemişti. Nadir Şah, 1741’de İstanbul’a bir elçilik heyeti gönderdiğinde, yine Caferiliğin beşinci mezhep olarak tanınmasını istedi. Ancak Osmanlılar, Nadir Şah’ın bu ikinci teklifini kabul etmediler.[9]

 

Nadir Şah, 1742’de İstanbul’a üç bin kişilik kalabalık bir elçilik heyeti gönderdi. Elçilik heyeti Caferî mezhebi hakkındaki taleplerini yineledi, ancak bu defa da Osmanlı idarecileri talepleri reddettiler. Nadir Şah, Bağdat’ın kendisine teslim edilmesini talep etti.  Irak’a girerek 1743’te Kerkük ve Erbil’i aldıktan sonra, Musul’u kuşattı. İran’a resmen savaş ilan edilmesine karar verildi ve savaş hazırlıklarına başlandı. Gelişmeleri haber alan Nadir Şah ise Musul Kalesi’ni kuşatmayı kaldırdı, ancak bu savaşa son verdiği manasına gelmiyordu. Zira 1744Temmuz’unda Kars Kalesi’ni kuşattı, ancak bütün çabalarına rağmen bu kaleyi de ele geçiremedi.[10]

 

1745’te ise Osmanlı tarafı harekete geçti ve Şark seraskeri tayin edilen Yeğen Mehmed Paşa komutasındaki Osmanlı ordusu Temmuz 1745’de Revan yakınlarına kadar ilerledi. Nadir Şah komutasındaki İran ordusu da burada ordugâh kurmuştu. 10 Ağustos 1745’te iki tarafın orduları karşılaştılar. On iki gün süren çatışmalardan tam bir netice alınamadı. Ancak hâkimiyet Osmanlı tarafında iken Serasker Yeğen Mehmed Paşa’nın hastalanarak ölmesi savaşın kaderini değiştirdi. Paşanın vefat ettiğini haber alan Osmanlı ordusundaki “levend” denen paralı askerler mücadeleyi bırakıp kaçmaya başladılar. Bunu fırsat bilen Nadir Şah da taarruz emri verdi ve Osmanlı ordusu üstün başladığı mücadeleden ağır kayıplar vererek ayrılmak zorunda kaldı. Zafer kazanmasına rağmen, İran’daki durumun karışması üzerine Nadir Şah, Osmanlı yönetimine bir heyet gönderip mezheplerinin tanınması talebinden vazgeçtiğini belirterek, barış istedi. Şah mektubunda, “Biz, Müslümanlar arasında dostluk ve düzenin devamını arzuladık ve Caferî mezhebinin beşinci mezhep olarak tanınmasını istedik fakat bu isteğimiz yüzünden bu kadar kan döküldü. Bu isteğimizde ısrar edersek daha fazla kan dökülecektir. Bu yüzden dindarlık yolundan yürüyerek bu teklifimden vazgeçtim” diyerek kendini meşru göstermeye çalıştı. Kazvin’de, 4 Eylül 1746’da bir antlaşmaya varıldı. Böylece aralıklarla 23 senedir devam eden İran harpleri sona erdi.[11]

 

 

 

Dipnotlar

[1]http://osmanlilar.gen.tr/1699-1923.asp(Erişim Tarihi 05.08.2013)

[2] Resimli Osmanlı Tarihi, Yavuz Bahadıroğlu

[3] Resimli Osmanlı Tarihi, Yavuz Bahadıroğlu

[4] Resimli Osmanlı Tarihi, Yavuz Bahadıroğlu

[5] Resimli Osmanlı Tarihi, Yavuz Bahadıroğlu

[6] Osmanlı Tarihi 1566-1789, Anadolu Üniversitesi

[7]http://tr.wikipedia.org/wiki/Nadir_%C5%9Eah

[8] Osmanlı Tarihi 1566-1789, Anadolu Üniversitesi

[9] Osmanlı Tarihi 1566-1789, Anadolu Üniversitesi

[10] Osmanlı Tarihi 1566-1789, Anadolu Üniversitesi

[11] Osmanlı Tarihi 1566-1789, Anadolu Üniversitesi

I.Mahmud (1730-1754, 24 yıl) 

Osmanlılar

bottom of page