top of page

​

Yeni askeri sistemle yeniçeri aÄŸalığı (AÄŸa Kapısı) da kaldırılarak Seraskerlik makamı ihdas edildi.Daha sonra genelkurmay baÅŸkanlığının iÅŸlevini üstlenecek bu yeni kuruma, bugün Ä°stanbul Üniversitesi’nin bulunduÄŸu yer tahsis edildi. [18](Bugün Ä°stanbul Üniversitesi’nin kullandığı âbidevi Seraskerlik binası Sultan Abdülaziz döneminde inÅŸa ettirildi.[19])

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


Serasker Kapısı[20]

KurmaylıkeÄŸitimi vermek üzere bugünkü harp akademilerinin temelini oluÅŸturan Mekteb-iFünûn-ı Harbiye eÄŸitime baÅŸladı (1834-1835).[21]Ayrıca 1835 yılından itibaren hem Mekteb-i Harbiyye’den hem de Kara Mühendishanesi’nden seçilen öÄŸrenciler Paris, Londra, Viyana ve Berlin’deki benzeri kurumlara tahsile gönderilmeye baÅŸlandı.[22]

 

Osmanlı ordusuna komutan yetiÅŸtirecek Mekteb-i Harbiyye, yani Harp Okulu, 1835 yılının ortalarında geçici olarak Râmi Kışlası içindeki odalarda faaliyete geçti. Osmanlı Devleti’nde harp okullarının açılması gecikmiÅŸ gözükse de, ordunun ve donanmanın mühendis/istihkâm subayı ihtiyacını karşılayacak mühendishaneler 1826 tarihi itibariyle yaklaşık 50 yaşındaydı. Mühendishane-i Berrî (Kara Mühendis Mektebi)’de kara ordusuna ve Mühendishane-i Bahrî’de ise donanmaya gerekli olan mühendisler yetiÅŸtirilmekteydi.[23]

 

Yeni ordunun üniforma, bot ve diÄŸer teçhizatının karşılanması amacıyla feshane, debbaÄŸhane (deri imalathanesi) veiplikhane adlarıyla imalathaneler kuruldu. [24]

 

Osmanlı Devleti’nde yeterince Müslüman hekimin bulunmaması yüzünden, Asâkir-i Mansure’nin kurulmasının ardından Ä°stanbul’da açılan Tıbhane-i Âmire, daha sonra ikiye bölünerek içinden Cerrahhane-i Askerî’yi çıkardı. Daha sonra Avusturyalı Profesör K. A. Bernard’ın müdürlüÄŸü esnasında Mekteb-i Tıbbıyye-i Åžâhâne adını aldı. Askeri eÄŸitim ve öÄŸretim kurumları kaynak bulundukça Avrupa’dan getirtilen kitaplar ve araç gereçlerle donatıldı. [25]

 

II. Mahmud, Yeniçeri Ocağı’nı kaldırdıktan sonra ocağı hatırlatan her iÅŸareti silmeye gayret ettiÄŸi için Mehterhane ve mehter takımını da kaldırdı. 1831’de yeni ordu için bando takımı oluÅŸturulması ve bu birime eleman yetiÅŸtirmek üzere bir mektebin açılması kararlaÅŸtırıldı. Enderun ile Bâbüssaade aÄŸaları arasından müziÄŸe yeteneÄŸi olanlar seçilerek Ä°talya’dan getirtilen besteci Guiseppe Donizetti’nin maiyetine verildi. Avrupa’dan getirtilen yeni çalgı aletleriyle Dolmabahçe Sarayı’nın yerinde bulunan köÅŸklerden birinde 40-50 civarında bir öÄŸrenci grubuyla eÄŸitime baÅŸladı. Daha sonra kendisine paÅŸalık unvanı verilen Donizetti, II. Mahmud adına Mahmudiye Marşı’nı ve Sultan Abdülmecid devrinde de Mecidiye Marşını besteledi.[26]

 

Bektaşi Tekkelerinin Kapatılması

Son darbe ocakla ve onun sosyal tabanıyla irtibatı olduÄŸu ve muhalif fikirlerin geliÅŸmesine zemin hazırladığı düÅŸünülen BektaÅŸi tarikatına vuruldu.[27]

 

Ä°stanbul tekkelerindeki babalar ve muhibbleri tutuklanarak darphaneye hapsedilirler. Kıncı Baba, Ä°stanbulaÄŸasızade Ahmet Baba ve Salih Baba idam edilirler. DiÄŸerlerinin sürgün edilmesine karar verilir.[28]

 

Rumelihisarı’nda ÅŸehitlik tekkesinde Mahmut Baba Kayseri’ye, PaÅŸalimanı tekkesinde Ahmet Baba ve KazlıçeÅŸme tekkesinde Hüseyin baba Hadim’e, KaraaÄŸaç tekkesinde o tarihte aynı zamanda ‘Hacı BektaÅŸ Vekili’ olan Ä°brahim Baba, Sütlüce Tekkesinde Mustafa baba ve Eyüp’te KaryaÄŸdı tekkesinde Mustafa baba Birgi’ye, KaraaÄŸaç tekkesinde misafir olan Yusuf Baba Amasya’ya, yine misafirlerden Ayıntablı Mustafa Baba Güzelhisar’a, Kıncı’nın kardeÅŸi Mehmet baba Çamlıca tekkesinde Mehmet Baba ve Merdivenköy tekkesinde diÄŸer Mehmet Baba Tire’ye gönderilir. Sürgünlerin Hadim, Birgi ve Kayseri gibi ulemanın etkili olduÄŸu yerlere yapılmış olması, BektaÅŸilerin sıkı kontrol altında tutulmak istendiÄŸinin göstergesidir.Ä°stanbul’da kalan diÄŸer BektaÅŸilerin, takip siyasetinden daha az etkilenmemek adına, Sünni kılığına girerek takiye yaptığı anlaşılıyor. [29]

 

II. Mahmud, Rumeli’deki BektaÅŸi Tekkelerinin yıkımının ve BektaÅŸilerin durumlarının kontrolünü saÄŸlamak amacıyla Hacı Ali Bey ve ulemalardan Pirlepeli Ali AÄŸa’yı; Anadolu Teklerini yıkmak için de Cebecibaşı Ali AÄŸa ve müderrislerde ÇerkeÅŸi Mehmet Efendi’yi 1 AÄŸustos 1826 tarihinde memur tayin etmiÅŸtir. [30]

 

II. Mahmud, ‘ Bunu kendimize iÅŸ edinip bu din sapkını topluluÄŸu yok etmeye çalışacağız’ diyerek, idam edileceklerin hemen öldürülmelerini, bağışlanması istenilenlerin ise sürgün edilmelerini buyurur. Sanırız BektaÅŸilerin takip iÅŸinin gevÅŸek tutulmuÅŸ olmasından dolayıdır ki, padiÅŸah bu iÅŸin yakından izlenmesi ve BektaÅŸiliÄŸin tümüyle yok edilmesini sadrazamlık katından tekrar ister. Ancak II. Mahmud’un sadrazamlarından kimi BektaÅŸilerin araÅŸtırılmasını ve gereken cezanın verilmesini istediÄŸi fermanda “…Ben sana söyler iken rüzgârın ÅŸiddetli olmasından ve camların vurmasından iÅŸitmemiÅŸsin…” ifadelerinden üslubunun fazlasıyla sertleÅŸtiÄŸini söyleyebiliriz.[31]

 

BektaÅŸi tekkelerinin yıkılması faaliyetine önce Ä°stanbul’dan baÅŸlandığı anlaşılmaktadır. Ä°stanbul’da on dört BektaÅŸi tekkesinden dokuzu yıkılmıştır. Sadece Edirne’de on altı BektaÅŸi tekkesinin yıkıldığını, tekke topraklarına ise Anadolu’dan getirilen göçmenlerin yerleÅŸtirildiÄŸini belirtmektedir. Devletin her tarafında, özellikle de Rumeli’de yaygın olan BektaÅŸi tekkelerinin bir kısmı cami ve medreseye tahsis edilmiÅŸ, biyük bir kısmı da birer ehl-i sünnet türbedar atanmak suretiyle baÅŸta NakÅŸibendilik olmak üzere Kadirilik ve Sadilik gibi tarikatların kullanımına verilmiÅŸtir.[32]

 

 

 

Dipnotlar

[1] Osmanlı Devletinde YenileÅŸme Hareketleri  (1703-1876), Anadolu Üniversitesi

[2]http://osmanlilar.gen.tr/1699-1923.asp

[3] Osmanlı Devletinde YenileÅŸme Hareketleri  (1703-1876), Anadolu Üniversitesi

[4]http://ercaninal.blogspot.com.tr/2012/12/ordu-yu-humayun.html

[5] Osmanlı Devletinde YenileÅŸme Hareketleri  (1703-1876), Anadolu Üniversitesi

[6] Osmanlı Devletinde YenileÅŸme Hareketleri  (1703-1876), Anadolu Üniversitesi

[7] Osmanlı Devletinde YenileÅŸme Hareketleri  (1703-1876), Anadolu Üniversitesi

[8]http://osmanlilar.gen.tr/1699-1923.asp

[9] Osmanlı Devletinde YenileÅŸme Hareketleri  (1703-1876), Anadolu Üniversitesi

[10] Osmanlı Devletinde YenileÅŸme Hareketleri  (1703-1876), Anadolu Üniversitesi

[11] Osmanlı Devletinde YenileÅŸme Hareketleri  (1703-1876), Anadolu Üniversitesi

[12]http://www.turktotalwar.com/index.php?topic=11149.0

[13]http://www.turktotalwar.com/index.php?topic=11149.0

[14] Osmanlı Devletinde YenileÅŸme Hareketleri  (1703-1876), Anadolu Üniversitesi

[15] Osmanlı Devletinde YenileÅŸme Hareketleri  (1703-1876), Anadolu Üniversitesi

[16] Osmanlı Devletinde YenileÅŸme Hareketleri  (1703-1876), Anadolu Üniversitesi

[17] Osmanlı Tarihi (1789-1876), Anadolu Üniversitesi

[18] Osmanlı Tarihi (1789-1876), Anadolu Üniversitesi

[19] Osmanlı Devletinde YenileÅŸme Hareketleri  (1703-1876), Anadolu Üniversitesi

[20]http://karalahana.com/fotograflar/displayimage.php?pid=352&fullsize=1

[21] Osmanlı Tarihi (1789-1876), Anadolu Üniversitesi

[22] Osmanlı Devletinde YenileÅŸme Hareketleri  (1703-1876), Anadolu Üniversitesi

[23] Osmanlı Devletinde YenileÅŸme Hareketleri  (1703-1876), Anadolu Üniversitesi

[24] Osmanlı Tarihi (1789-1876), Anadolu Üniversitesi

[25] Osmanlı Devletinde YenileÅŸme Hareketleri  (1703-1876), Anadolu Üniversitesi

[26] Osmanlı Devletinde YenileÅŸme Hareketleri  (1703-1876), Anadolu Üniversitesi

[27] Osmanlı Devletinde YenileÅŸme Hareketleri  (1703-1876), Anadolu Üniversitesi

[28]http://www.cemvakfi.org.tr/murat-sahin/osmanli-devletinde-bektasi-tarikatinin-kapatilmasi-ve-sonrasi-gelismeler/

[29]http://www.cemvakfi.org.tr/murat-sahin/osmanli-devletinde-bektasi-tarikatinin-kapatilmasi-ve-sonrasi-gelismeler/

[30]http://www.cemvakfi.org.tr/murat-sahin/osmanli-devletinde-bektasi-tarikatinin-kapatilmasi-ve-sonrasi-gelismeler/

[31]http://www.cemvakfi.org.tr/murat-sahin/osmanli-devletinde-bektasi-tarikatinin-kapatilmasi-ve-sonrasi-gelismeler/

[32]http://www.cemvakfi.org.tr/murat-sahin/osmanli-devletinde-bektasi-tarikatinin-kapatilmasi-ve-sonrasi-gelismeler/

​

O dönemde Avrupa’nın baÅŸlıca kara gücü olduÄŸu için, Asâkir-i Mansure için de Fransız piyadesi örnek alındı. II. Mahmud dönemi askerî yenileÅŸmelerinin öncekilerden farkı, üniformadan askeri müziÄŸe kadar ordunun görünür sembollerinde Avrupa’yı örnek alması ve daha fazla yabancı uzmanı orduda istihdam etmesiydi. [11]

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

[12]

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

[13]

1826’dan 1837 Åžubatına kadar Asâkir-i Mansure’ye katılan asker sayısı 161.036 idi.Avrupa ordularında olduÄŸu gibi yeni Osmanlı merkez ordusu da toplumun sosyopolitik ve sosyo-ekonomik olarak en alt zümresinden gelen fakir ya da iÅŸsiz delikanlılara dayanmaktaydı. Çünkü askerlik, uzun hizmet süresi ve nisbeten düÅŸük ücretler sebebiyle pek cazip deÄŸildi. Askere yazılanların çoÄŸu, Rumeli ve Anadolu’nun Türkçe konuÅŸan Müslümanlarındandı. Batı, Orta, Güney ve KuzeydoÄŸu Anadolu, Batı Trakya ve bugünkü Bulgaristan’la Makedonya topraklarına denk düÅŸen sancak ve kazalar baÅŸlıca asker kaynaklarıydı.[14]

 

Asâkir-i Mansure’de Avrupa disiplin ve talim sistemlerinin uygulanması kararlaÅŸtırılmış; ancak, bu konularla ilgili yetiÅŸmiÅŸ personel sıkıntısı çekilmiÅŸti. Piyade taliminde Fransız çavuÅŸ Gaillard, nâm-ı diÄŸer HurÅŸid AÄŸa’nın yöntemi benimsenirken, süvari talim sistemi de kısa bir süre sonra bir Ä°talyan subay tarafından deÄŸiÅŸtirildi. Asâkir-i Mansure’nin ilk kadrolu Hristiyan ve Avrupalı talimcisi Ä°talyan süvari Calasso oldu. Calasso’dan Topkapı Sarayı’ndaki 280 içoÄŸlanına binicilik dersleri vermesi istendi. II. Mahmud, ona Rüstem AÄŸa ismini verdi. Calasso, Gülhane Bahçesi’nde yaptırdığı süvari talimleriyle yüzyıllardır devam eden Osmanlı biniÅŸ tarzı yerine Macar hafif süvarilerinin eÄŸitimini getirdi. Ayrıca, Osmanlı eyer ve üzengileri terkedilerek Macar eyerlerini andıran Tatar eyerleri kullanılmaya baÅŸlandı. Osmanlı süvarilerinin bu deÄŸiÅŸikliklere alışmaları biraz zor oldu. Bu deÄŸiÅŸikliklere onay veren ve yeni süvari talimlerine bizzat katılan II. Mahmud dahi bu yüzden birkaç kez attan düÅŸmüÅŸtü. O tarihlerde Ä°stanbul’da bulunan bazı Ä°ngiliz gözlemcilere göre, Osmanlı ordusunun güçlü tarafı olan süvari sınıfında yapılan bu deÄŸiÅŸiklik bir hataydı.[15]

 

Aslında askeriyede köklü bir deÄŸiÅŸikliÄŸe gitmek için ÅŸartlar pek uygun deÄŸildi. Bu sırada büyük devletlerin Yunanistan’ın bağımsızlığı için diplomatik baskıları yoÄŸunlaÅŸmış; Osmanlı Devleti’yle Rusya arasındaki diplomatik iliÅŸkiler kopma ve tekrar savaÅŸa girme noktasına gelmiÅŸti. Dönemin bazı yabancı gözlemcilerine göre II. Mahmud, bu sırada yeni bir ordu kurmaya çalışarak büyük bir risk almıştı. Yeni ordunun kurulmasından sadece iki sene sonra patlak veren 1828-29 Osmanlı-Rus Harbi bu tahminleri haklı çıkardı.[16]

 

Mansure Ordusu henüz teÅŸkilatlanmaaÅŸamasını tamamlayamadan iki önemli sınav verdi fakat her ikisinde de baÅŸarısızoldu. Bunlar; 1828-29 Osmanlı Rus Savaşı ve Mısır Valisi Kavalalı Mehmed Ali PaÅŸa’nın isyanı ve Anadolu’yu iÅŸgali sırasında yaÅŸanan savaÅŸlardır.[17]

Yeniçeri Ocağının Kaldırılması ve Askeri Yenilikler (1826)

Yeniçeri Ocağının Kapatılması

II. Mahmud ve onunla birlikte hareket eden devlet adamları Yunan Ä°syanı’nın bastırıldığı haberinin gelmesinin ardından toplantılara baÅŸladılar. SavaÅŸçı özellikleri iyice zayıflamış yeniçerilerle savaÅŸ zamanlarında iÅŸe alınan ücretli savaÅŸçılardan oluÅŸan Osmanlı ordusu bekleneni veremiyordu. Avrupa ordularıyla Mehmed Ali PaÅŸa’nın kurduÄŸu askeri birliklerde gözlenen disiplin ve düzen ile sürekli talime dayalı ateÅŸ ve manevra gücü, Osmanlı devlet adamlarının kendi ordularında da görmek istedikleri baÅŸlıca özelliklerdi. III. Selim’in 1792’de kurduÄŸu Nizam-ı Cedid ile 1807’de tahttan indirilmesinden sonra Alemdar Mustafa PaÅŸa’nın oluÅŸturduÄŸu Sekban-ı Cedid birliklerinde de bu ilkeler esas alınmış; ancak, her iki deneme de yeniçerilerin başını çektiÄŸi ayaklanmalarla ortadan kaldırılmıştı. [1]

 

Yeniçerilerin artan tecavüz ve zorbalıkları kamuoyunu da aleyhlerine çevirmiÅŸti.[2]PadiÅŸah, rical, ulema ve ocak komutanlarının yaptıkları gizli toplantılar neticesinde, Yeniçeri Ocağı içinde EÅŸkinci adı verilen talimli tüfekçi birliklerin kurulması kararlaÅŸtırıldı. Ocağın yeni bir ÅŸubesi görüntüsü verilse de, sürekli talime dayalı bir iÅŸ düzenine sahip bu birliklerin yeni bir askeri teÅŸkilatın habercisi olduÄŸu açıktı. PadiÅŸahla iÅŸbirliÄŸi yapmayan alt ve orta rütbeli yeniçeriler de bunun farkındaydı. Ancak, III. Selim’in durumuna düÅŸmek istemeyen II. Mahmud, Yeniçeri Ocağı ve ulema içinde önceden kendine yandaÅŸlar buldu. Sırp ve Yunan isyanlarının Ä°ngiltere ve Rusya gibi devletler tarafından da desteklendiÄŸine dikkat çeken ulema, düÅŸmanı yenebilmek için onun teknik ve taktiklerini kullanmanın dini bir zorunluluk olduÄŸu teziyle yeniçerileri ikna etmeye çalışmaktaydı. II. Mahmud, Yeniçerilerin Avrupai askeri talime “gâvur talimi” diye karşı çıkmasını engellemek için talimin yabancılardan deÄŸil, Mısır’dan alındığının üzerinde durulmasını ulemaya tenbihledi. [3]

​

 

 

 

 

 

 

 

​

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

[4]

Yeni birliklerin eÄŸitime baÅŸlamasından üç hafta sonra beklenen oldu. GidiÅŸatın kendi lehlerine olmadığını düÅŸünen yeniçeriler 14 Haziran 1826 akÅŸamı son kez ayaklandılar. O sırada ÅŸehir merkezinde olmayan II. Mahmud ve çevresi bu kez hazırlıklıydı. Ertesi gün yapılan acil toplantıdan ayaklanmanın bastırılarak ocağın kaldırılması kararı çıktı. Saray halkının yanısıra Tophane, Humbarahane ve Tersane gibi teknik sınıflar padiÅŸaha sadık kaldıkları gibi, ulema da, III. Selim’in tahttan indirilmesi ve Alemdar Mustafa PaÅŸa’nın katline yol açan iki isyandan farklı olarak padiÅŸahın yanında yer aldı. Halife-sultanın açtığı sancağın altında toplanan Müslüman halk Topkapı Sarayı’na gelip dağıtılan silâhlardan alarak padiÅŸahın birliklerine ve medrese talebeleri de baÅŸlarında hocaları olduÄŸu halde ittifaka katıldı. Muhtemelen bunlardan bir kısmı farklı yeniçeri gruplarının ÅŸehirde çatışıp durmasından bıkıp usananlar; bir kısmı da yeniçeri geçinenlerin uluorta kadınlara sarkıntılık etmelerinden ÅŸikâyetçi olanlardı. Ahalinin büyük çoÄŸunluÄŸu, esnaflık ya da amelelik yapan kimi yeniçerilerin bazı iÅŸ kollarında tekel kurmasından rahatsızdı. Aslında 16. yüzyıldan beri devletin verdiÄŸi maaÅŸ yetmediÄŸi gerekçesiyle baÅŸka iÅŸlerle meÅŸgul olduÄŸu bilinen yeniçeriler, 18. yüzyılın sonlarında iyice sivilleÅŸmiÅŸlerdi. Silâh taşıma hakları ve adli dokunulmazlıkları bulunduÄŸu için ticaret ve iÅŸçilik yaparken rakiplerinin önüne geçiyorlardı.[5]

 

Topkapı Sarayı ve Sultanahmed Camii’nden çıkarak birkaç koldan Süleymaniye’deki Yeniçeri Kışlası’na giden padiÅŸah yanlısı asker ve siviller, kısa süre içerisinde ayaklanmayı bastırdı. Yeniçeri Kışlası topa tutularak yüzlerce ocaklı öldürüldü.Canlı yakalananların bir kısmına idam veya hapis; bir kısmına ise memleketlerine ya da Tuna boyundaki kalelere sürgün cezaları verildi. 17 Haziran 1826’da Yeniçeri Ocağı’nın resmen kaldırıldığına dair ferman ve mahkeme ilâmı yayınlandı. Kararın gerekçesi, ocağın bir süredir düzenini kaybettiÄŸi, düÅŸmanın kullandığı teknik ve taktikleri öÄŸrenmeyi reddettiÄŸi ve Ä°slâm’ın düÅŸmanlarına karşı devleti savunmaktan âciz kaldığıydı.[6]

 

Oldukça hızlı geliÅŸen ve devrin resmi tarih yazıcıları tarafından Vak’a-ı Hayriyye, yani “Hayırlı Olay” olarak nitelendirilen bu tasfiye harekâtı yeniçerilerle sınırlı kalmadı. Yeniçeri Ocağı’nın sosyal tabanı ve o güne kadar çıkan yeniçeri isyanlarının destekçileri olduÄŸu düÅŸünülen taÅŸradan gelip ocak tekelindeki iÅŸ kollarında tutunmaya çalışan hammallar, manavlar, sebzeciler, kayıkçılar, beygirciler ve kahvehaneciler gibi alt sınıfların mensupları da Ä°stanbul’dan sürülmek istendi. Önceki ayaklanmalarda rol oynayan Arnavut kökenli fırıncı ve mezbahacılar da mallarına el konularak memleketlerine gönderilen gruplar arasındaydı. Yeniçerilerin sahip olduÄŸu ve onlarla birlikte ÅŸehrin alt kesimlerinin sosyalleÅŸtiÄŸi kahvehane ve berber dükkânları kapatıldı; Üsküdar’da Yeniçeri Ocağı mensuplarıyla taraftarlarının yaÅŸadıkları bekâr evleri yıktırıldı ve yeniçeriliÄŸi hatırlatan unvan ve sembollerin kullanımı yasaklandı. Ocak ortaları için manevi önemi büyük olan kazanlara el konuldu. Ellerinde bol miktarda yeniçeri esâmesibulunan ulemayı tedirgin etmemek için esâmelerini getirip orijinalliklerini kanıtlayanların hak kaybına uÄŸramayacağı ilân edildi. Ancak bu tasfiye harekâtında büyük rol oynayan AÄŸa Hüseyin PaÅŸa’nın esâmeyle gelenlere gösterdiÄŸi sert tavır yüzünden pek çoÄŸu para talebinden vazgeçti.[7]

 

Åžair Keçecizade Ä°zzet Molla ocağın ilgası münasebetiyle ÅŸu ÅŸiiri yazmıştır.[8]

Tecemmü eyleyüp Meydan-ı lahme,

Edüp küfran-ı nimet nice baÄŸi

Koyup kaldırmadan ikide birde,

Kazan devrildi söndürdü ocağı.

 

II. Mahmud Döneminde Düzenli Ordunun Kurulması

17 Haziran 1826’da Yeniçeri Ocağı’nın kaldırıldığı ve yerine Asâkir-i Mansure-i Muhammediyye adlı yeni bir ordunun kurulacağı resmen ilân edildi.BaÅŸlangıçta 12.000 mevcutlu profesyonel bir ordu olarak planlandı. Henüz zorunlu askerlik uygulamasına geçilmediÄŸi için yeni ordunun 12 senelik sözleÅŸmelerle iÅŸe alınacak 15-25 yaÅŸ arası maaÅŸlı askerlerden oluÅŸması öngörülmüÅŸtü. KiÅŸinin askerlikten ayrılıp sivil hayata dönebilmesi, ticaret veya ziraatle uÄŸraÅŸabilmesi ve emekliliÄŸe hak kazanabilmesi için bu sürenin dolması gerekmekteydi. Bekârlara yüzbaşı mülâzımı olana kadar evlenmek yasaktı.[9]

 

Asâkir-i Mansure-i Muhammediyye: Kelime manası olarak “Hz. Muhammed’in Muzaffer Askerleri” demektir. Ordunun adında “Hz. Muhammed’in askerleri” ibaresinin geçmesi ise, hem halkın askerliÄŸe olan meylini arttırmak hem de Avrupai tarzda talimin Ä°slâm’a aykırı olduÄŸu propagandasının önüne geçmek için tercih edilmiÅŸ olmalıdır. 1843 yılından itibaren bu ismin yerine düzenli ordu manasına gelen Asâkir-i Nizamiyye kullanılmıştır.[10]

​

II.Mahmud(1808-1839, 31 yıl) 

Osmanlılar

bottom of page