İran Savaşları (1623-1639)
İran Cephesinde Durum
Bağdat, Kanuni Sultan Süleyman tarafından 1534 yılının 28 Kasım'ında fethedilmişti. Yaklaşık 90 seneden beri Osmanlı idaresinde bulunuyordu. 1624 yılı başında Bağdat elimizden çıktı. Irak'ın büyük bölümünü kaybetmiştik. Bunun haberi İstanbul'a gelince halk sokaklara taştı. "Cennetmekân Kanuni Sultan Süleyman'ın hatırası Bağdat, İran'a nasıl peşkeş çekilir?" çığlıkları kubbeleri çınlattı. 8 Şubat 1625'te Diyarbakır Beylerbeyi Hafız Ahmed Paşa sadrazamlığa getirildi. Bağdat üzerine gönderildi. Bağdat 13 Kasım 1625'te kuşatıldı. Ne yazık ki, yeniçeri eski yeniçeri değildi... Artık canını dişine takıp, verilen her emri yapmaya koşmuyordu. Girişilen birkaç savaş kazanıldı, ama Bağdat alınamadı. Bu başarısızlığından dolayı Hafız Ahmed Paşa sadrazamlıktan uzaklaştırıldı, yerine Halil Paşa tayin edildi (1 Aralık 1626). Yeni sadrazam da bir varlık gösteremeyince yerine Hüsrev Paşa getirildi (6 Nisan 1628).[1]
[2]
Revan ve Tebriz Seferi (1635)
Padişah, Revan seferine çıkmak üzere 10 Mart 1635 günü İstanbul'dan hareket etti.İstanbul halkı, padişahı sevgiyle alkışlıyor, "Padişahım çok yaşa!" çığlıkları ortalığı çınlatıyordu. Ne zamandır padişahlar orduların başında savaşa gitmez olmuşlardı. Halk bunu görmeye hasretti. Ordu 26 Temmuz 1635 Perşembe günü Revan Kalesi önlerine gelip karargâh kurdu. İki gün sonra da kuşatma başladı. Sultan Murad sıradan bir asker gibiydi. En ön saflara gidiyor, kaleye nişan alıp top ateşliyordu. Bunu gören asker coşmuştu. Safevi askerleri teslim olmaktan başka çare bulamadılar (8 Ağustos 1635).[3]
Bundan sonra, Tebriz üzerine yürüdü. Safevilerin elinde bulunan Tebriz şehrini, Sultan IV Murad altıncı defa fethetti. [4]
Bağdat Seferi (1637)
Padişah olduğu günden beri Sultan IV Murad'ın niyeti Bağdat'ı almaktı. Vaktin geldiğine karar veren padişah, bütün hazırlıkları tamamlayıp 8 Mayıs 1638 günü sefere çıktı. 24 Aralık 1638 Cuma günü Bağdat'ı aldı. Fetihten sonra yaptığı ilk işlerden biri, Hanefi mezhebinin kurucusu İmam-ı Âzâm Ebû Hanife'nin kabrini ziyaret etmek oldu. Dua ve şükretti. Türbenin tamir edilmesini de emretti.[5]
Bağdat'ta kuşatma devam ederken tahrip edilen İmam Azam'ın türbesine yüzü olmadığını söyleyerek ziyarette bulunmamış, Bağdat'ı Şiilerden almadıkça da huzuruna çıkmaktan haya ettiğini söylemiştir. Fetihle beraber ilk burasını ziyaret etmesi Sünni İslam çevrelerinde onu bir kahramana dönüştürmüş ve Selahaddin Eyyubi ile kıyaslanmıştır. Bağdat'ın fethinin ardından IV. Murat, tarihe geçen o ünlü sözü söylemiştir: ”Bağdat'ı almaya çalışmak, Bağdat'ın kendinden daha mı güzeldi ne!”[6]
22 Ocak 1639'da Safevi elçisi Maksud Han'ı huzuruna kabul eden Sultan IV Murad, elçiye şunları söyledi: "Safevi Şahı Safi'ye söyle: Er ise meydana gelsin, olur olmaz topraklarımıza akın etmenin ne demek olduğunu gösterelim!" Fakat Safevi Hükümdarı I. Safi hiçbir yerde Sultan Murad'ın karşısına çıkmaya cesaret edemiyordu. Elçiler gönderip anlaşma yapılmasını istedi. Nihayet 17 Mayıs 1639'da Kasr-ı Şirin Antlaşması karşılıklı imzalanıp Osmanlı-İran sınırları tespit edildi. Ve Sultan IV Murad, 12 Haziran 1640 Pazar günü İstanbul'a döndü.[7]
[8]
Kasr-ı Şirin Antlaşması
Sadrazam Kemankeş Mustafa Paşa, büyük bir kuvvetle İran içlerine doğru harekete geçtiği sırada Şahın barış isteği ile gönderdiği elçiler geldi.Görüşmeler sonrasında, aşağı yukarı bugünkü Türk-İran sınırının tespit edildiği Kasr-ı Şirin Antlaşması imzalandı (17 Mayıs 1639). Bu antlaşmaya göre; Bağdat, Basra ve Şehr-i zur havalisinden mürekkep Irak-ı Arap Osmanlılarda, Erivan Safevilerde kaldı. Ayrıca Safevilerin gerek Irak, gerekse Kars, Ahıska ve Van taraflarına saldırmayacakları, Eshab-ı kiramı kötülemeyecekleri de antlaşma şartları içinde yer almıştı.[9]
Dipnotlar
[1] Resimli Osmanlı Tarihi, Yavuz Bahadıroğlu
[2]http://www.devletialiyyei.com/osmanli-devleti-sultanlari/sultan-iv-murad-han-1271.html
[3] Resimli Osmanlı Tarihi, Yavuz Bahadıroğlu
[4] Resimli Osmanlı Tarihi, Yavuz Bahadıroğlu
[5] Resimli Osmanlı Tarihi, Yavuz Bahadıroğlu
[6]http://tr.wikipedia.org/wiki/IV._Murad
[7] Resimli Osmanlı Tarihi, Yavuz Bahadıroğlu
IV. Murad (1623-1640, 17 yıl)