top of page

Balkan İsyanları

Sırbistan Olayları (1862)

Bükreş (1812), Akkerman (1826) ve Edirne (1829)Antlaşmalarıyla, Sırplara kısmi özerklik getiren bazı ayrıcalıklar verilmişti. Ancakbu durum, Sırplar’ın bağımsızlık yolundaki faaliyetlerini daha da arttırdı. [1]

 

1858 yılı sonuna gelindiğinde Sırp Meclisi, Sırbistan Prensliğine babadan oğula geçmek üzere Miloş Obrenoviç’i seçmişti. Miloş, 1860 Eylülü’nde yerini oğlu Mihailo Obrenoviç’e bırakmak istediğinde, Osmanlı hükümeti bunu kabul etmedi veiki taraf arasında gerginlik yaşanmaya başlandı. Söz konusu gerginlik, kısa süresonra toplumsal çatışmayı da beraberinde getirecektir. Nitekim 16 Haziran 1862’deBelgrat’ta bir Sırp’ın Osmanlı askeri tarafından öldürülmesi, ciddi olayların ateşleyicisi oldu. Islahat Fermanı’nın getirdiği gerginlikler de buna eklenince, şehirdekiMüslümanlarla Sırplar birbirlerine saldırmaya başladı. [2]

 

Gelişmeler üzerine -ParisAnlaşması gereğince- konuya müdahil olan büyük devletlerden İngiltere ve Avusturya Osmanlı Devleti’nin yanında yer alırken Rusya, Fransa ve Prusya ise Sırpları desteklediler. Neticede, taraflar arasında İstanbul’da çok sayıda toplantı yapıldı ve8 Eylül 1862’de bir protokol imzalandı. Buna göre, Osmanlı Devleti Belgrat’ın dörtkapısı ve ayrıca Sırbistan’daki pek çok kaleden askerlerini çekiyor, güvenliği içinsadece üç kalenin içinde asker bulundurabiliyordu. Böylece, Osmanlı Devleti’ninSırbistan’daki varlığı ve hakimiyeti, nominal (ismen) denilebilecek bir seviyeye indirilmiş oluyordu.[3]

 

Protokol gereğince, Osmanlı Devleti 1867’de buradaki tüm kalelerden çekilince, Sırplar -protokole aykırı olarak- tam bağımsızlık için yoğun birsilahlanmaya girişti. Sırp Meclisi 1869’da kabul ettiği bir anayasa ile Obrenoviç ailesini Sırbistan’ı yöneten hanedan olarak ilan ettiğinde, Osmanlı Devleti durumukabullenmekten başka bir şey yapamadı. [4]

 

Karadağ ve Hersek Olayları (1862)

Balkanlar’da karışıklıkların sürdüğü sıralarda, Karadağ Prensliği’nde de çatışmalar zuhur etmişti. Çok dağlık vekontrolü zor bir coğrafyada bulunan Karadağ’ın sert mizaçlı halkı da, tıpkı Sırplargibi Slav ve koyu Ortodoks idi. Bu yüzden de Rusların Panislavizm siyasetinden veSırpların bağımsızlığa doğru giden durumlarından doğrudan etkileniyorlardı. Karadağ Prensi Danilo’nun bağımsız tavırları sonucu 1852’de meydana gelen karışıklıklar, Karadağlıların yenilgisiyle sonuçlanmıştı. 1857’de de tek taraflı olarak bağımsızlığını ilan etti. Yapılan askeri harekat, sonuçta Avrupa devletlerinin müdahalesini getirmiş ve Aralık 1858’de, özerkliği öngören eski statüko kabul edilmişti. [5]

 

Hersek’tekiSlav kökenli Hıristiyanlar da Karadağlılar’la birlikte hareket ediyorlardı. 1860’ta Karadağlı çeteler, Hersek’teki Müslümanlarada saldırdılar. Karışıklıkların artarak devam etmesi üzerine, Ömer Lütfi Paşa bütünKaradağ’ı işgal etti. Çoğu zaman olduğu gibi, Avrupalı devletler vakit kaybetmeksizin araya girdiler. 1862’de imzalanan anlaşmaya göre, Hersekli isyancılara destek vermemesi karşılığında Karadağ’ın önceki sınırları ve muhtariyeti bir kez daha teyit edildi.[6]

 

Eflak ve Boğdan’ın Birleşmesi ve Romanya Birliği (1864)

Kırım Savaşı’nda Rusya, Eflak bölgesini işgal ettiyse de Paris Barış Antlaşması’ylaburayı boşaltmak zorunda kalmıştı. Aynı antlaşmayla Tuna Nehri’ninuluslararası bir statü kazanması, Eflak’ın tam anlamıyla Avrupa’ya açılmasını sağladı. Bu sırada, bölgeyi nüfuz alanı olarak gören Fransa’nın etkisiyle, Eflak’ta Latindili ve kültürü yayılmaya başlamış ve ortaya çıkan milli uyanış neticesinde bölge,Boğdan ile birleşme yollarını aramaya başlamıştı. Aynı durum Boğdan için de geçerliydi. Neticede, Fransa’nın da desteğiyle, Osmanlıların Memleketeyndedikleri Eflak ve Boğdan, 1858’de birleşmeye karar verdi. Bu ise, bağımsız Romanya’nın doğuşunun ilk adımı demekti. Osmanlı Devleti de, bu fiili durumu kabullenmek zorunda kaldı. 28 Haziran 1864’te Avrupa büyük devletleri ve Rusya ile imzalanan İstanbul Protokolü ile de, Osmanlı Devleti’nin hakimiyeti altındaki Eflak ve Boğdan Beyliği’nin tek bir prens, milli meclis ve senato tarafından yönetilmesi kabul edildi. [7]

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

[8]

Girit İsyanı ve Sonuçları (1866-1869)

Girit, 1829’da bağımsız olan Yunanistan’ın kışkırtmaları sonucu büyük bir isyanadoğru gitmekteydi. 1830-1840 yılları arasında, Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa’nın yönetimine verilen Girit’te sonraki dönemlerde de kanlı olaylar ve ayaklanmalar meydana geldi. Islahat Fermanı’yla birlikte başlayan sürece Yunanistan’ın sürekli teşvik ve tahrikleri de eklenince, Girit’te geniş ölçekli bir ayaklanma çıktı.İsyancılar, kendi kendilerine geçici bir hükümet de kurarak 2 Eylül1866’da Girit’in Yunanistan’a ilhak edildiğini ilan ettiler.[9]

 

Gittikçe genişleyen isyan, özellikle Fransa ve Rusya’nın Osmanlı Devleti’nin içişlerine müdahale etmesi için de uygun bir fırsat yaratmıştı. Bu ikidevlet, adanın Yunanistan’a terk edilmesini bu olmazsa adaya özerklik verilmesiniteklif etmişlerdi. Sonuçta, Padişah Abdülaziz, Sadrazam Ali Paşa’yı 2 Ekim 1867’deyeni düzenlemeler yapmak üzere Girit’e gönderdi. Akabinde, 4 Ocak 1868’de adadaki Hıristiyan halkın yararına bir nizamname neşredildi. Aynı zamanda genel afilan edilerek, isyancıların temsilcilerinden gelen istekler de kabul edilmişti. Bunagöre, başta vergilerin geçici olarak affedilmesi, Hıristiyanların bedel-i askeri vermemesi, meclislerin teşkil edilmek suretiyle yönetimin halkı da içine alacak şekildeyeniden düzenlenmesi gibi pek çok tedbir alındı.[10]

 

HazırlananGirit Nizamnamesi’ne göre, Girit Vilayeti sancaklara ve kazalarataksim ediliyor, bunların idarecileri ise nüfus çoğunluğuna göre Hıristiyan veyaMüslümanlardan seçiliyordu. Ayrıca, yönetimde görev almak üzere Müslüman veHıristiyan üyelerden oluşan vilayet, sancak ve kaza idare meclisleri ile umumimeclis teşkil ediliyordu.[11]

 

Ancak huzursuzluk bir türlü sona ermiyor ve Yunanistan silahlanarak isyancılara destek vermeye devam ediyordu. Bu sırada, Osmanlı hükümetinin Aralık 1868’de Yunanistan’a verdiği nota üzerine, Avrupalı devletler araya girerek, Ocak 1869’da Paris’te bir konferansın toplanmasını sağladı. Avrupalı devletler ayrıca Yunanistan’a şiddetli bir ihtarname göndermişlerdi. Durumun ciddiyetini anlayan Yunanistan, Osmanlı hükümetinin isteğini kabul etmiş ve böylece savaş da önlenmişti. [12]

 

Hersek Ayaklanması (1875-76)

Hersek isyanı, 1874 yılında kurak geçen hasat mevsiminden sonra, mültezimlerin ziraat ve hayvan vergilerini tahsil etmek istemesiyle başladı. Ayaklanma, birkaçküçük Hıristiyan köyünde başladı. Köylüler, vergi tahsildarlarına saldırınca da askeri tedbirler alındı. Olaylar, Avrupa kamuoyunda Hıristiyanların katledilmekte olduğuna şeklinde yayılmaya başladı. 1875’te patlak veren bu isyan, zamanla milletlerarası siyasi bir nitelik kazandığı gibi büyük devletlerin müdahalelerine de yol açtı. [13]

 

Bulgar Ayaklanması (1876)

Panislavizm propagandasının en çok etkisini gösterdiği yerlerden biri bugünküBulgaristan’a tekabül eden Tuna Vilayeti idi. Buradaki Ortodoks Hıristiyan tebaa,panislavist komiteler tarafından sık sık ayaklandırılmış, mahalli düzen bozulmuştu.Bu yüzden de, Midhat Paşa 1864 yılında buraya vali olarakatanmıştı. Midhat Paşa, Tuna Vilayeti adıyla yeni bir vilayet oluşturmuş; idari, mali ve sosyal alanlarda yaptığı başarılı reformlarla da kaybolan dirlik ve düzeni tekrar sağlamıştı. [14]

 

Ancak bir süre sonra Rum Ortodoks kilisesinden bağımsız olarak,1870’te müstakil Bulgar kilisesinin kurulmasına izin verilmesiyle Bulgarlar, bağımsızlık konusunda ilk adımlarını atmış oldular. Rusya’nın yoğun panislavist politikaları, Bulgarları imtiyazlı ve hatta sonu bağımsızlığa kadar gidecek olan özerk biryönetime ulaşma konusunda teşvik etmekteydi. Bulgarlar ayaklandılar. [15]

 

Ayaklanma,milis kuvvetlerinin de katılımıyla Haziran 1876’da tamamen bastırıldı. Fakat isyancılar tarafından yüzlerce köy yakılmış ve binlerce insan katledilmişti. Buna karşılık,ayaklanma bastırılırken isyancıların öldürülmesi, Rus propagandasının tesiriyle Avrupa kamuoyunda Hıristiyan katliamı olarak yansıtılmıştı.[16]

 

Selanik Olayı ve İstanbul’daki Gerginlik (1876)

1876 yılı Mayıs başlarında Selanik’te de asayişi bozacak hadiseler meydana gelmeye başladı. Bir Bulgar kızı,Müslümanlığa geçip bir Müslüman gençle evlenmek üzere Selanik’e geldi. Kız,tren istasyonuna varır varmaz Amerika konsolosu ve gerçekte Rus asıllı Perikli Lazari tarafından yüz elli kadar adam vasıtasıyla zorla kaçırıldı. Bunun üzerine Müslümanlar, hükümet konağı civarında bulunan camide toplanarak kaçırılan kızıngeri getirilmesini istediler. Çıkan kargaşa esnasında ise, araya giren Fransız konsolosu ve Alman konsolosu katledildi. Buna şiddetli tepki gösterenFransa, Almanya, Rusya, Avusturya ve İtalya, Selanik limanına savaş gemilerinigönderdiler. Konsolosları öldürenlerin yanında, gerekli tedbirleri almayan ValiMehmet Refet Paşa ile bazı asker ve subayların şiddetli bir şekilde cezalandırılmasını istediler. Gelişmeler üzerine, İngiltere de Çanakkale’nin Beşige Koyu’na bir filo göndermek suretiyle, diğer devletlerin müdahalesine karşı Osmanlı Devleti’nisavunacağı görüntüsünü verdi.[17]

 

Bu olaylar üzerine Osmanlı hükümeti de Selanik’e savaş gemisi ve asker gönderdi. Ayrıca, hadiseyi soruşturmak üzere Adliye Nezareti Müsteşarı Vahan Efendi’yi şehre yolladı. Yapılan tahkikat sonucunda vali görevden uzaklaştırıldığı gibi,olaylara karışanlara da idam ve diğer cezalar verildi.[18]

 

 

 

Dipnotlar

[1] Osmanlı Tarihi (1789-1876), Anadolu Üniversitesi

[2] Osmanlı Tarihi (1789-1876), Anadolu Üniversitesi

[3] Osmanlı Tarihi (1789-1876), Anadolu Üniversitesi

[4] Osmanlı Tarihi (1789-1876), Anadolu Üniversitesi

[5] Osmanlı Tarihi (1789-1876), Anadolu Üniversitesi

[6] Osmanlı Tarihi (1789-1876), Anadolu Üniversitesi

[7] Osmanlı Tarihi (1789-1876), Anadolu Üniversitesi

[8]http://tr.wikipedia.org/wiki/Dosya:Memleketeyn.png

[9] Osmanlı Tarihi (1789-1876), Anadolu Üniversitesi

[10] Osmanlı Tarihi (1789-1876), Anadolu Üniversitesi

[11] Osmanlı Tarihi (1789-1876), Anadolu Üniversitesi

[12] Osmanlı Tarihi (1789-1876), Anadolu Üniversitesi

[13] Osmanlı Tarihi (1789-1876), Anadolu Üniversitesi

[14] Osmanlı Tarihi (1789-1876), Anadolu Üniversitesi

[15] Osmanlı Tarihi (1789-1876), Anadolu Üniversitesi

[16] Osmanlı Tarihi (1789-1876), Anadolu Üniversitesi

[17] Osmanlı Tarihi (1789-1876), Anadolu Üniversitesi

[18] Osmanlı Tarihi (1789-1876), Anadolu Üniversitesi

I.Abdülaziz (1861-1876, 15 yıl) 

Osmanlılar

bottom of page