Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u almasıyla beraber Osmanlı Devletinin Beylik düzeyinden İmparatorluk kurumsallaşmasına girdiği kabul edilir. Her ne kadar II. Murat döneminde başkent Edirne’de bu düzenlemelerin ilk örnekleri görülse de, Konstantinopolis kentinin alınması, kentin Doğu Roma’nın başkenti olarak yüklendiği anlamlar ve simgelerin devam eden varlığı bu yeni döneme yön verecektir.[i]
Fatih Döneminde yeni sarayda oluşmaya başlayan atölyelerde sanatçıların kökenleri bakımından zengin bir çeşitlilik vardı. Tüm iktidar sahibi sultan ve kralların yaptığı gibi Fatih Sultan Mehmet de sanatçıları sarayında toplama girişiminde bulundu. Beylikler Döneminden farklı olarak Fatih Döneminde sarayda Nakkaşhanenin oluşmaya başladığını görüyoruz. [ii]
Fatih Sultan Mehmet, Yunan ve Latin kültürüne yakın olduğu kadar Osmanlı dünyasının içinde bulunduğu İran-Türk kültürünü de destekliyordu. Hatta İran kültürü ve İran kökenli yazarlar bu dönemde yeğlenmekteydi. Semerkant’tan astronomi ve matematik bilgini olan Ali Kuşcu’yu getirmişti. Kuşçu, Fatih Medresesinin programlarını düzenlemiş ve orada dersler vermişti. Semerkant, Herat, Tebriz, Delhi Timurlu soyundan gelenlerin merkezleriydi ve Osmanlı Sultanları buralardan bilim adamları ve sanatçıları kendi başkentlerine çekmeğe çalışıyorlardı. Fatih ve II. Beyazıt İranlı büyük şair ve mutasavvıf Molla Cami’yi İstanbul’a getirtmek için çok uğraşmışlardır. [iii]
II. Beyazıd zamanında İstanbul dışından İstanbul’a gelmeye devam eden sanatçılar ve zanaatçılar, Osmanlı sanatının biçimsel olarak zenginleşmesine katkıda bulunmuşlardır. Nakkaşlar, çiniciler, halıcılar vb. birçok kişi İstanbul’a gelmiştir. Bir yöneticinin sanatçıları ve kültür insanlarını yanına çekmesi önemli bir övünç kaynağıydı ve yapması gerekli işler arasındaydı. [iv]
Klasik Dönem Osmanlı Sanatı bir saray sanatıdır. Sarayın dolayısıyla padişah ve çevresinin himayesindeki sanatçıların çalışmalarıyla biçimlenmiştir. Osmanlı padişahları şair, bilgin, müzisyen ve diğer sanatçıları çevrelerinde toplayarak, saraya bağlı olarak aylıklı (ulufeli) çalıştırmışlardır. Sanatın koruyucuları, banileri, sanatsal taleplerde bulunan ve ısmarlayanların tümü saray ve saraya bağlı kişilerden oluşmaktadır. Başta Sultan olmak üzere, Sultan anneleri, eşleri, şehzadeler ve Sultan kızları bu grubu oluşturur. Sadrazamlar, vezirler, paşalar, imparatorluk kurumlarında çalışan kişiler (saraydaki görevliler, mimarlar vb. ulema) ikinci büyük grubu oluşturur. Serbest meslek sahiplerinin baniliklerini takip edebilmek ise oldukça güçtür. Vakıflar aracılığıyla tüm imparatorlukta mimari çalışmaları canlı tutan bu gruplardaki kişilerdir. [v]
Kendilerine bu sanatsal üretimi hazırlayan kişiler saraya bağlı kurumlarda çalışan mimarlar, nakkaşlar, halıcılar vb. Ehl-i Hiref örgütüne bağlı iş bilen sanatçılardır. II. Mehmed döneminde Ehl-i Hiref örgütüne doğru atılan ilk adımlar, II. Beyazıd tarafından kurulan saray atölyelerinin temelini oluşturmuştur. Ehl-i Hirefe bağlı sanatçıların sayısı imparatorluğun güçlenmesine paralel olarak artmıştır. Kanuni döneminde örgüte bağlı kırk bölüğün olduğu yine belgelerden anlaşılmaktadır. [vi]
Dipnotlar
[i] Kültür Tarihi, Anadolu Üniversitesi
[ii] Kültür Tarihi, Anadolu Üniversitesi
[iii] Kültür Tarihi, Anadolu Üniversitesi
[iv] Kültür Tarihi, Anadolu Üniversitesi
[v] Kültür Tarihi, Anadolu Üniversitesi
[vi] Kültür Tarihi, Anadolu Üniversitesi
Kalsik Osmanlı Külürünün Şekillenmesi