Türk musikisinin gelişme safhaları her zaman iktisadi ve siyasi gelişme safhalarıyla paralellik göstermemiştir. En büyük bestekârlar ve eserler çöküşün ilerlediği, belki de sefaletin artmasıyla sefahatin de artmasından olsa gerek, XVIII ve XIX. asırlarda ortaya çıkmıştır. Lale Devri’nin yaşama coşkusunu şiirde Nedim, musikide Mustafa Çavuş temsil etmiştir. Onun, devrin ağdalı klasik eserler arasında açılmış bir parantez niteliğinde kalan hareketli, lirik, neşeli şarkıları bugün bile zevkle çalınıp söylenmektedir.[1]
Çini ve Seramik Sanatı
Osmanlı Çini Sanatının iki önemli merkezi vardır: İznik ve Kütahya. İznik, XVII. yüzyılda neredeyse tamamen çini üretimini kesmiş, İznik üretimine göre kalitesi daha düşük olan Kütahya, günümüze kadar süreklilik göstermiştir.
1725 tarihinde Damat İbrahim Paşa, bir Bizans Sarayı olan İstanbul Tekfur sarayında, bir çini atölyesi kurdurmuş ve burada saraya üretim yaptırmıştır. Ancak, bu eserler de İznik 16. yüzyıl eserlerinin kalitesinden oldukça uzaktır. Tekfur sarayı üretimi çinilerde lekeler bulanıklıklar görülür. Yeşilimsi şeffaf sır ve batı etkili Barok desenlemeler kullanılır. Gerek Kütahya gerekse Tekfur sarayı çinilerinde renkler soluk, sır kalitesi bulanık, kaba hamurlu örnekler görülür. Bu dönemin dikkat çekici eserleri desen olarak Kâbe ve Medine tasvirleri çok tercih edilen sadece Kütahya’ya özgü tasarımlardır.[2]
Kütahyalı Hafız Emin Usta çini sanatının en önemli ismidir. XVIII. yüzyıl yapılarında özellikle bina giriş ve pencere alınlıklarında Kütahya üretimi mavi rengin hâkim olduğu çini panolar dönem özelliğidir. [3]
18. Yüzyıl kullanım seramikleri açısından bir başka merkez Çanakkale ortaya çıkar. Aşırı süslü, hayvan figürlü, naif halk sanatı çerçevesinde gelişen kırmızı hamur üzerine akışkan şeffaf sırla kahve, küf yeşili, sarı gibi tonlarla yelkeni şişmiş kalyon hayvan betimlemeleri gibi kompozisyonlar karakteristik özellik olarak kendini gösterir.[4]
Minyatür Sanatı
Bu dönem minyatür eserlerde iki önemli sanatçı ön plana çıkmaktadır. Birincisi, gerçek ismi Abdülcelil Çelebi olan Levni’dir. Surnâme-i Vehbi isimli eserde Sultan III. Ahmed’in oğullarının sünnet törenini, geçit törenlerini resmetmiştir (1720). Ayrıca tek figür eserler de yapmıştır. Levni’nin diğer bir önemli eseri, Osmangazi’den Sultan III. Ahmed’e padişah portrelerinin yer aldığı Kebir Musavver Silsilenâme adlı eserdir.[5]
[6]
İkincisi, Abdullah Buhari’dir. Bu ressam da yine tek figürleri ve çiçek resimleriyle bilinmektedir.[7]
Dipnotlar
[1]XVIII. Yüzyıl Türk Edebiyatı, Anadolu Üniversitesi
[2] Anadolu Uygarlıkları, Anadolu Üniversitesi
[3] Anadolu Uygarlıkları, Anadolu Üniversitesi
[4] Anadolu Uygarlıkları, Anadolu Üniversitesi
[5] Anadolu Uygarlıkları, Anadolu Üniversitesi
[6]http://www.hatdergisi.com/HAT%20DERG%C4%B0S%C4%B0/minyatur_ustasi_levni.htm
[7] Anadolu Uygarlıkları, Anadolu Üniversitesi
Diğer Sanatlar