XIII. yüzyılda Anadolu’daki fikir ve sanat merkezi olan Konya, XIV. yüzyılda da bu özelliğini devam ettirir. Karaman Bey’in oğlu Mehmed Bey, 1277’de Konya’yı aldığı zaman Farsçaya karşı gösterilen ilgiyi doğru bulmamış; Selçuklu Devleti divanında alınan kararı okuyarak devlet işlerinde, sarayda, çarşı ve pazarda Türkçeden başka dil kullanılmamasını ilan etmiştir. [i]
XIV. yüzyılda yaşanan siyasî olaylara bağlı olarak Türk edebiyatında da önemli gelişmeler görülür. Bu dönemde, Anadolu beylerinin Türkçeye ve Türkçe eserlere değer vermelerinin yanında şairlerin tasavvufî inançları halka ulaştırabilmek için Türkçe yazmak zorunda kalmalarından dolayı manzum ve mensur çok sayıda Türkçe eser yazılmıştır. Arapça ve Farsça bilmeyen Türk beyleri de çevrelerinde toplayıp korudukları şair ve yazarları, Türkçe eserler vermeye, çeviriler yapmaya teşvik etmişlerdir. Bunun sonucunda çok okunan Kur’an surelerinin açıklamalı çevirileri yapılmış; peygamber kıssaları, velilerin menkıbeleri, nasihatnâmeler vb. konularda tanınmış Arapça ve Farsça eserler Türkçeye çevrilmiş, tıp, baytarlık, avcılık, kıymetli taşların özellikleri ve rüya tabirleri gibi çeşitli konulara ait günlük hayatta ihtiyaç duyulan eserlerin çevirileri yapılmış, telif eserler meydana getirilmiştir. [ii]
Şair ve yazarlar, beylerin de istekleri doğrultusunda sade bir dil kullanmışlardır. Bu dönemde yazılan eserlerde Arapça, Farsça kelime ve terkipler bulunsa da bunların Türkçeye göre oranı çok azdır. Türkçe, bu yüzyılda saray ve ordunun yanı sıra yüksek memurların da dili olmuş ve Anadolu’da edebiyat dili hâline gelmiştir. [iii]
XIV. yüzyılın ikinci yarısında Germiyan Beyi Süleyman Şah’ın şair ve yazarlara verdiği değer Kütahya’yı bir kültür merkezi haline getirmiştir. Ahmedî, Şeyhoğlu Mustafa, Ahmed-i Dâî (öl. 1421) gibi şairler, onun kurduğu meclislerin ortaya çıkardığı şair ve yazarlardır. Kadı Burhaneddin Ahmed ise hem bir hükümdar hem de divan sahibi bir şair olarak ilmi ve şiiri gönlünde hisseder ve Türk edebiyatında XVI. yüzyıla kadar gelen zamanda en büyük divanı yazar. [iv]
XIV. yüzyılda en fazla eser, Osmanoğulları sahasında yazılmıştır. Osmanlı sarayının edebî bir merkez haline gelmesi, Orhan Bey zamanında kurulan ilk Osmanlı medresesi ile başlar ve Yıldırım Bayezid devrinde oluşumunu tamamlar. Bundan dolayı da Yıldırım Bayezid devrinden itibaren Anadolu’da Türkçe yazılan edebî eserlerin sayısında birdenbire ortaya çıkan bir artış göze çarpar. [v]
Bu yüzyılda, telif ve tercüme din dışı eserlerde XIII. yüzyıla göre büyük bir gelişme görülse de, dinî-tasavvufî eserler daha fazladır. Bu eserlerin büyük bir kısmının Anadolu insanını âdeta yeniden yoğurup şekillendiren çalışmalar olduğu görülmektedir. Rumelinin fethi sırasında Türkler arasında hâkim olan din ve kahramanlık hisleri, dinî-tasavvufî eserlerin yazılmasına ve çoğalmasına zemin hazırlamıştır. [vi]
XIII. yüzyılda doğan ve yetişen ancak, asıl verimli zamanlarını XIV. yüzyılın başlarında geçiren Yunus Emre (d. 1240-1), Gülşehrî (d. 1240) ve Âşık Paşa (d. 1272) Türk edebiyatının büyük şairleridir. Türkçe eser vermeyi şuurlu bir şekilde isteyen ve bunu gerçekleştirmeye çalışan bu şâirler, Anadolu’da bir millî edebiyat çağının açılmasını sağlamışlardır. [vii]
Kaynaklar
[i] XIV.-XV. Yüzyıllar Türk Edebiyatı, Anadolu Üniversitesi
[ii] XIV.-XV. Yüzyıllar Türk Edebiyatı, Anadolu Üniversitesi
[iii] XIV.-XV. Yüzyıllar Türk Edebiyatı, Anadolu Üniversitesi
[iv] XIV.-XV. Yüzyıllar Türk Edebiyatı, Anadolu Üniversitesi
[v] XIV.-XV. Yüzyıllar Türk Edebiyatı, Anadolu Üniversitesi
[vi] XIV.-XV. Yüzyıllar Türk Edebiyatı, Anadolu Üniversitesi
[vii] XIV.-XV. Yüzyıllar Türk Edebiyatı, Anadolu Üniversitesi
14.yy Osmanlı Edebiyatı