İlk ve Orta Öğretim
Eğitim işleri şeyhülislâmlığın ve dolayısıyla ulemanın kontrolünde olduğu için problem çıkarmak istemeyen II. Mahmud ve Tanzimatçılar mümkün mertebe bu konulara ilişmemeye gayret ettiler.[1]Ancak, reformların başarısı onları uygulayacak insanların varlığına bağlı olduğu için Sultan Abdülmecid’in uyarısı üzerine 1845 yılında kurulan geçici komisyon, ilk, orta ve yüksek eğitim olmak üzere eğitim işlerini üç kategoride ele alıp bir reform programı hazırladı. Geçici komisyonun görevini tamamlamasından sonra eğitim işleriyle ilgilenmek üzere Meclis-i Maarif-i Umumiyye’nin kuruldu.[2]
[3]
Sıbyan mektepleri düzenlenerek yeni tarz okulların ilk kademesi olarak eğitim sistemindeki yerini aldı. Değişen ihtiyaçlara cevap vermek üzere medreselerin dışında yeni usulde eğitim veren bazı mektepler açıldı ve 1857’de kurulan Maarif Nezareti’ne bağlandı. Böylece, eğitim işleri yavaş yavaş şeyhülislâmlığın yönetiminden çıkarak seküler bir mahiyet kazanmaya başladı. [4]
Medreseler, Tanzimat döneminde ıslah edilmeyip oldukları gibi bırakıldı. Devletin tercihini yeni eğitim kurumlarından yana koyması neticesinde halk da çocuklarını medreselerden ziyade okullara kaydırdı. Çünkü okullardan mezun olanlar, devlet dairelerinde iş bulabilme şansına sahipti. Tanzimatçılar, medreselerle uğraşıp ulemayı karşılarına almak yerine, yeni okullara imkân tanıyarak medreseleri fonksiyonel olarak etkisizleştirme yolunu seçtiler.[5]
II. Mahmud, 1824’te bir emir yayımlayarak anne-babaları tarafından okul yerine bir ustanın yanına çırak olarak verilen ve bu yüzden temel bilgilerden yoksun kalan çocukların mekteplere gönderilmesini istedi. Böylece İstanbul’da ilköğretim zorunlu hale getirildiyse de, bu emir uygulanamadı. [6]
1848’de dört rüştiye açılarak yeni mekteplerin sayısı artmaya ve taşranın başlıca merkezlerinde rüştiyeler açılmaya başladı. Bunlar sıbyan mektebini tamamlayan erkek öğrencilerin eğitimleri için açılmış olup kızların sıbyan mektebinden sonra devam edecekleri rüştiyeler henüz yoktu.Bu ihtiyacı karşılamak üzere 6 Ocak 1859 tarihinde İstanbul Sultanahmet’te ilk kız rüştiyesi açıldı.[7]
1869’da neşredilen Maarif-i Umumiyye Nizamnamesi eğitim sistemini baştan sona yeniden düzenledi. Bu nizamnameyle, İstanbul’da ve vilâyetlerde kurulacak olan maarif sandıklarıyla eğitimin finansmanının sağlanması; sıbyan mekteplerinin ilköğretimi, rüştiyelerin ortaöğretimi, idadi ve sultanilerin liseyi ve Darülmuallimin, Darülmuallimat ve Darülfünun’un da yüksek eğitimi oluşturması; ayrıca, özel okulların açılması kararlaştırıldı. Aşamalı olarak hayata geçirilen bu düzenleme Osmanlı eğitim sisteminin temelini oluşturdu.[8]
Maarif Nizamnamesinden sonra rüştiye sayısı hızla arttı. Nitekim o tarihe kadar ülkede toplam 138 rüştiye açılmışken 1876 yılında bu sayı 287’ye çıktı. Rüştiyelerin üzerinde yer alan ve yükseköğretime öğrenci yetiştiren mektepleri idadi olarak tanımlayan nizamname, 1.000 haneli yerlerde bir idadi açılmasını öngörmekteydi. 1850’de İstanbul Cağaloğlu’nda açılan ve rüştiyelerin biraz üstünde olan ders programıyla eğitim faaliyetlerini sürdüren Darülmaarif 1873’te idadiye çevrilerek ilk idadi oluşturuldu. 1875’te İstanbul Fatih ve Beşiktaş’ta iki idadi daha açıldı. [9]
Yeni Tarz Eğitim Sistemi ve Açılan Okullar
Hekim ve cerrah ihtiyacını karşılamaya yönelik olarak 1827’de Tıphane-i Âmire açıldı. Öğrenci sayısı yıllara göre 80 ilâ 125 arasında değişen okulda eğitim dili Fransızca’ydı. 1868’de Tıbbiye bünyesinde Cemiyet-i Tıbbiyye-i Osmaniyye kuruldu. Bu cemiyetin yaptığı çalışmalar neticesinde sivillere yönelik sağlık hizmetleri veren hekimler yetiştirmek üzere Mekteb-i Tıbbiyye-i Mülkiyye adlı yeni bir tıp okulu açıldı. [10]
[11]
1839’da, II. Mahmud döneminde devlet memuru yetiştirmek amacıyla Sultanahmet Camii’nde Mekteb-i Maarif-i Adliyye ve Süleymaniye’de de Mekteb-i Ulûm-ı Edebiyye adıyla orta öğretim seviyesinde eğitim veren iki okul açıldı. Yeni düzenlemelere uygun bürokratları yetiştirmek ve özellikle de kaymakamlık ve müdürlük gibi görevlerde istihdam etmek amacıyla oluşturulan Mekteb-i Mülkiyye, 28 Ocak 1859 tarihinde eğitime başladı. 1867 yılında iki yıl olan eğitim süresi dört yıla çıkarıldı.[12]
II. Mahmud 1827’de eğitim görmek üzere Paris’e dört öğrenci gönderdi; daha sonra bu sayı giderek arttı. Paris’e gelen öğrencileri buradaki okullara hazırlamak ve dil eğitimi yapmak üzere 1857 yılında Paris’te Mekteb-i Osmani adıyla bir okul açıldı. Hocaları ağırlıklı olarak Fransız; idarecileri ise Türk’tü. Bu tarihte Paris’te bulunan öğrencilere ek olarak Harbiye, Tıbbiye ve Mühendishane’den öğrenciler seçilip gönderildi.[13]
1868’de farklı din ve mezheplerdeki tebaanın çocuklarının beraberce okuyacakları bir okul projesine yönelik olarak Mekteb-i Sultani açıldı. Mektep mezunlarının istediği memuriyete girebilmesi ve Hendesehane, Tıbbiye ve Bahriye gibi yüksek mekteplere devam edebilmesi kararlaştırıldı. Eğitim dili Fransızca, bazı dersler ise Türkçeydi. Ayrıca Latince, Grekçe ve Bulgarca da seçmeli ders olarak okutulmaktaydı. Mekteb-i Sultani’nin açılmasından sonra Mekteb-i Osmani’nin önemi azaldı. Çünkü Mekteb-i Sultani bu ihtiyacı karşılayacak bir müfredata sahipti ve devlete maliyeti daha düşüktü. 1874’te de faaliyetlerine tamamen son verildi. [14]
Sultan Abdülmecid döneminde, 1845’te oluşturulan Meclis-i Muvakkat’ın faaliyetleri sonucunda yaptığı önerilerden birisi de bir Darülfünun’un (üniversite) açılmasıydı.[15]1851’de, kurulması düşünülen Darülfünun’da okutulacak ders kitaplarını hazırlamak, diğer ülkelerin eğitim kurumlarıyla fikir alışverişinde bulunmak ve kitaplar tercüme etmek üzere Encümen-i Daniş kuruldu. Üyelerinin bir kısmı aynı zamanda Tanzimatçılar olan Encümen’e, Hammer, Bianchi ve Redhouse gibi Doğubilimciler de üyeydi.[16]
1869 Maarif-i Umumiyye Nizamnamesinde Darülfünun’a geniş yer ayrıldı. Felsefe ve Edebiyat, Hukuk, Doğal Bilimler ve Matematik olmak üzere üç bölümden oluşacak olan Darülfünun’un nazırlığına Tahsin Efendi atandı. Darülfünun binasında büyük bir kütüphane vardı. Fransa’dan getirtilen kitapları tercüme için bir Tercüme Cemiyeti kuruldu. Yapılan sınav neticesinde 450 öğrencinin kaydı yapıldı.1870 de törenle eğitime başladı.[17]
Gayrimüslim Cemaatlerlerin Okulları
Bizans bakiyesi olan ve fetihten sonra da varlığını sürdüren Fener Rum Okulu, Rumların en önemli eğitim kurumu idi. Rum ileri gelenleri çocuklarını burada okuturdu. III. Selim devrinde 1805’te kurulan Kuruçeşme Rum Okulu’nda, dil, edebiyat ve matematik bölümleri vardı; daha sonra bir tıp bölümü kuruldu. Eğitim dili Rumca olan okul, Rum isyanından sonra kapatıldı. [18]
1772 yılında Heybeliada’da bulunan Aya Triada Manastırı’nda (Tepe Manastırı) açılan okulun 1820 yılında yanması üzerine 1844’te Rum Patrikhanesi’ne bağlı olarak Heybeliada Papaz Okulu yeniden açıldı. Bu okulun amacı Ortodokslar arasında dini kurallar ve ibadet noktasında birlik oluşturmak ve Fener Rum Patrikhanesi’ne bağlı kiliselere din adamı yetiştirmekti. Heybeliada Ruhban Okulu, 1844’ten itibaren Helenlik düşüncesine hizmet eden bir anlayışı benimsedi. [19]
Ermeniler, Türk gelenek ve dilini en fazla benimseyen, çoğu Türkçe okuyup yazan ve konuşan bir topluluktu. Hatta bazıları Ermeni harfleriyle Türkçe eserler yazmış ve Osmanlı idari sisteminin pek çok alanında görev almışlardı. Ermeniler İstanbul’da 1641’de Galata, 1710’da Hisar ve Beyoğlu, 1715’te Üsküdar, 1741’de Kumkapı ve 1752’de Balat’ta okullar açmışlardı. 1710’da Bitlis’te Büyük Okul faaliyete geçmişti. Bu okullara 18. yüzyılın sonlarından itibaren yenileri eklendi. Ermeniler, Tanzimat devrinde hem devletin açtığı hem de kendi okullarında eğitim gördüler. Bir kısmı tahsil için Avrupa’ya gitti. 1841’de İstanbul’da Lusaviriç adında bir kız okulu açıldı. 1871 yılında İstanbul’da 18 erkek, 13 kız ve 17 karma olmak üzere 48 Ermeni okulu vardı. Anadolu’daki irili ufaklı okul sayısı ise 469’du.[20]
İstanbul’un fethinden sonra burada yaşayan az sayıdaki Museviye de bir takım imtiyazlar tanınmıştı. İspanya ve Portekiz’den sürülen ve Osmanlı Devleti tarafından kabul edilen Yahudiler, çocuklarını kendi açtıkları okullarda eğittiler. 1854’te yeni tarzda ilk Musevi Okulu açıldı. Fransızca, İbranice ve Türkçe dersleri okutulmaya başlayınca gâvur dili olarak gördükleri Fransızca öğrenimini günah saydılar. Hahamlar, 1859’da İstanbul’da açılan Şube-i Maarif adlı okulda Türkçenin müfredata girmesini kabul etti; ancak kâfir dili saydıkları Fransızcanın okutulmamasını, çocukların kâfir işi sıralar yerine kanepelerde oturmalarını, sınıfların sobayla değil, mangalla ısıtılmasını istediler. 1860’ta Paris’te kurulan ve amacı çeşitli ülkelere yayılmış olan Musevilerin modern usullerle eğitilmelerini sağlamak olan Alliance İsraeliti Universel adlı cemiyet, Bağdat, Şam, İzmir, Edirne ve Selânik ile İstanbul’da Hasköy, Balat, Galata başta olmak üzere değişik yerlerde yaklaşık 60 okul açtı. [21]
Yabancı Okullar
Tanzimat’a Kadar Açılan Yabancı Okullar
Osmanlı İmparatorluğu’nda yabancı okulların açılması Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethinden sonra Latin Katoliklere ve Rum Ortodokslara fermanlarla verdiği dinî imtiyazlar sayesinde başlamıştır. O dönemde eğitim, dinsel faaliyetlerden ayrı olarak düşünülmediği için ibadethanelerine din adamı yetiştirmek ve kendi çocuklarını okuma-yazma, din bilgisi öğretmek amacıyla kilise içlerinde ya da yakınlarında açtıkları okullarla başlatmışlardır. [22]
Yabancıların Osmanlı topraklarında okul açmalarını asıl kolaylaştıran etken ise 1535’te Kanuni Sultan Süleyman zamanında Fransa ile imzalanan dostluk anlaşmasıyla, Önce Fransa’ya daha sonra da birçok ülkeye verilen kapitülasyonlardır. İşte bu kapitülasyonların sağladığı serbestiye dayanarak İstanbul’da yaşayan Latin Katolikler, papadan kendi çocuklarına eğitim verilmesi için rahip istemişler, bunun üzerine gönderilen rahipler ilk kez 8 Kasım 1583’te İstanbul’a gelerek Saint Benoit Manastırı’na yerleşmişler ve 18 Kasım 1583’te manastır içinde ya da yakınlarında ilk yabancı okulu Osmanlı topraklarında açmışlardır. Osmanlı topraklarında açılan bu ilk yabancı okul daha önceden kilise içinde veya yakınlarında yalnız Hıristiyan çocuklara okuma-yazma ve din dersi verme amacıyla açılmış okullardan farklıdır. Çünkü bu okulda Latin çocuklarla birlikte 50 kadar Rum ve Yahudi çocuğa, okuma-yazma ve din dersi dışında Fransızca, matematik, eski Yunanca, Latince ve serbest sanatlar öğretilmeye başlanmıştır. Bu okul misyoner rahiplerin Osmanlı topraklarında çalışmalarının ilk ciddî ürünüdür. [23]
1583’te açılan Saint Benoit’ten sonra 1629’da Kapüsen rahipleri, günümüzde de varlığını sürdüren Saint Louis’i açmışlardır. Yabancı okullar sadece dinî amaçlar nedeniyle değil aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğu’yla Avrupa arasında gittikçe kurumsallaşan ilişkiler gereği Osmanlıca bilen bir kadro oluşturmak ve de Osmanlı topraklarında yaşayan Hristiyanları kendi din ve mezheplerinin mensubu yapmak için açılmışlardır. [24]
18. yüzyıla kadar açılan yabancı okullar Katolik Kilisesine bağlıdırlar ve 1839 yılına gelindiğinde bu okulların sayısı yaklaşık 40’a ulaşmıştır. Bu okullarda görev yapan ilk öğretmenler gidecekleri ülkenin halkını çok iyi tanıyan, iyi iletişim kurabilen misyoner rahiplerdir. Protestan okulları, ilk kez Amerikalılar tarafından Beyrut’ta 1824’te açılmıştır. Protestan okulların Osmanlı topraklarında açılmasına en çok karşı çıkanlar, Protestan olmayan Gayri-Müslimlerdir. Çünkü bu okulların kendi mezhep mensuplarının mezhebini değiştirmek üzere faaliyetlerde bulunacaklarını çok iyi farkındadırlar. [25]
Misyonerlik faaliyetlerini daha ziyade Ermeniler üzerinde yoğunlaştıran Amerika Birleşik Devletleri, ayrıca Ermenilerin yoğun yaşadığı yerlerde konsolosluklar ve 1834’ten itibaren İstanbul’da Ermenilere yönelik yeni okullar açtı. 1863’te kurulan Robert Koleji, Amerikan okullarının en seçkinlerinden biri olup ilk yıllardaki öğrencilerinin çoğu Ermeni ve Bulgar’dı. İtalyanlar da 1861 yılında İstanbul ve Hatay’da okullar açtı. Avusturya’nın da İstanbul’da erkek ve kız liseleriyle Ticaret Okulu vardı.[26]
Robert Koleji [27]
Almanlar 1871’den sonra bu yarışa girdi. Rusya’nın İstanbul ve Suriye’de; İran’ın ise İstanbul ve Bağdat’ta okulları vardı. Bu okulların modern eğitim teknik ve yöntemlerinin Osmanlı ülkesine girmesine katkıları oldu. Zamanla bu okullara giden Müslüman öğrencilerin sayısı arttı.[28]
Gayri-Müslimler 1856’da Islahat Fermanı’nın ile hızlı bir okullaşma sürecinin başlatmışlardır. Osmanlı Devleti’nin okul dahi götüremediği Doğu Anadolu’nun en ücra köşelerinde bile okullar açmışlardır. [29]
19. yüzyılda devletin uğradığı zaafların da etkisiyle, büyük devletlerin gayrimüslim Osmanlı unsurlar üzerinde etkili olma mücadelesi sürmekteydi. Bu mücadelenin önemli bir parçasını eğitim ve misyonerlik faaliyetleri oluşturduğu için Osmanlı coğrafyasında pek çok Fransız, İngiliz, Amerikan, Avusturya, Alman ve İtalyan okulu açıldı.[30]
Osmanlı Devleti’nde yabancı okulların açılmasıyla ilgili ilk düzenleme 1869 yılında Maarif-i Umumiye Nizamnamesi ile başlamıştır. Bu nizamname yabancı ve Gayri-Müslim okulları özel okul statüsü içine almış, okulların açılmalarım ruhsata bağladığı gibi denetime de açık hale getirmiştir. Nizamname, yabancı okullarla ilgili hukuki boşluklar hukukî bir zemine oturtmak istemişse de Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküş sürecine girmesi ve okulların açılışının konsolosluklarca üstlenilmesi bunu sağlayamamıştır. Yabancı okulların sayısı devletin çöküş sürecine girmesiyle birlikte pervasızca artmıştır. 1875 yılında çıkartılan Ferman-ı Adalet de yabancı okulların açılışım hukukî olarak iyice kolaylaştırmış ve yabancı okulların ait oldukları ülkelerin Osmanlı topraklarında birer sağlam kalesi haline getirmiştir. [31]
[32]
Dipnotlar
[1] Osmanlı Devletinde Yenileşme Hareketleri (1703-1876), Anadolu Üniversitesi
[2] Osmanlı Devletinde Yenileşme Hareketleri (1703-1876), Anadolu Üniversitesi
[3]http://www.hayhay.net/wp-content/uploads/2010/10/osmanli-egitim.jpg
[4] Osmanlı Devletinde Yenileşme Hareketleri (1703-1876), Anadolu Üniversitesi
[5] Osmanlı Devletinde Yenileşme Hareketleri (1703-1876), Anadolu Üniversitesi
[6] Osmanlı Devletinde Yenileşme Hareketleri (1703-1876), Anadolu Üniversitesi
[7] Osmanlı Devletinde Yenileşme Hareketleri (1703-1876), Anadolu Üniversitesi
[8] Osmanlı Devletinde Yenileşme Hareketleri (1703-1876), Anadolu Üniversitesi
[9] Osmanlı Devletinde Yenileşme Hareketleri (1703-1876), Anadolu Üniversitesi
[10] Osmanlı Devletinde Yenileşme Hareketleri (1703-1876), Anadolu Üniversitesi
[11]http://www.forumgercek.com/insan-sagligi-ve-hastaliklar/73041-14-mart-tip-bayrami-ve-tip-tarihi.html
[12] Osmanlı Devletinde Yenileşme Hareketleri (1703-1876), Anadolu Üniversitesi
[13] Osmanlı Devletinde Yenileşme Hareketleri (1703-1876), Anadolu Üniversitesi
[14] Osmanlı Devletinde Yenileşme Hareketleri (1703-1876), Anadolu Üniversitesi
[15] Osmanlı Devletinde Yenileşme Hareketleri (1703-1876), Anadolu Üniversitesi
[16] Osmanlı Devletinde Yenileşme Hareketleri (1703-1876), Anadolu Üniversitesi
[17] Osmanlı Devletinde Yenileşme Hareketleri (1703-1876), Anadolu Üniversitesi
[18] Osmanlı Devletinde Yenileşme Hareketleri (1703-1876), Anadolu Üniversitesi
[19] Osmanlı Devletinde Yenileşme Hareketleri (1703-1876), Anadolu Üniversitesi
[20] Osmanlı Devletinde Yenileşme Hareketleri (1703-1876), Anadolu Üniversitesi
[21] Osmanlı Devletinde Yenileşme Hareketleri (1703-1876), Anadolu Üniversitesi
[22]http://atam.gov.tr/cumhuriyet-doneminde-yabanci-okullar-1923-1938/
[23]http://atam.gov.tr/cumhuriyet-doneminde-yabanci-okullar-1923-1938/
[24]http://atam.gov.tr/cumhuriyet-doneminde-yabanci-okullar-1923-1938/
[25]http://atam.gov.tr/cumhuriyet-doneminde-yabanci-okullar-1923-1938/
[26] Osmanlı Devletinde Yenileşme Hareketleri (1703-1876), Anadolu Üniversitesi
[27]http://www.aksam.com.tr/yasam/kultursanat/robert--kolejin-150-yili/haber-205784
[28] Osmanlı Devletinde Yenileşme Hareketleri (1703-1876), Anadolu Üniversitesi
[29]http://atam.gov.tr/cumhuriyet-doneminde-yabanci-okullar-1923-1938/
[30] Osmanlı Devletinde Yenileşme Hareketleri (1703-1876), Anadolu Üniversitesi
[31]http://atam.gov.tr/cumhuriyet-doneminde-yabanci-okullar-1923-1938/
[32]http://atam.gov.tr/cumhuriyet-doneminde-yabanci-okullar-1923-1938/
Eğitim AlanındaGelişmeler