15. yüzyılda Osmanlı Devleti'nin büyük askerî ve siyasî girişimlerini mümkün kılan şey, yeni siyasî nizam altında gelişen ticarî ve ekonomik hayat ve buna denk olarak artan devlet gelirleridir. [i]
Genelde Osmanlı Devleti, Levant sahasında Frenklerin (Avrupalıların) siyasî egemenliğine ve ekonomik bakımdan imtiyazlı durumlarına son vermeye çalışmıştır. Bu arada Fâtih, Bizans'ın çöküş devrinde Venedik ve Ceneviz'in temin ettikleri tam gümrük bağışıklığına son vermiş, onlardan gümrük almıştır. Bu gümrük Fâtih devrinde, bir tarihe kadar, yüzde iki gibi ufak bir oranda idi. Fâtih, bu oranı Müslümanlar ve harâcgüzârlar, yani İslâm devletine harâc ödeyen zımmîler için yüzde dört ve harbîler için, yani dâra'l- harb'e mensup olup ticâret izni verilmiş olan yabancılar için yüzde beş olarak tespit etti. Bu siyaset, o zamana kadar imtiyazlı bir durumda bulunan ve Levant pazarlarını sömüren Frenk tacirleri tarafından bir felâket gibi gürültü ile karşılanmıştır. [ii]
Osmanlı siyasî düzeni birbirinden uzak geniş bölgeleri güvenlik altında birbirine yaklaştırmış, buraların birbirini tamamlayan iktisadî birliğine yol açmıştır. Fatih devrinde süratle büyüyen İstanbul, daha Fatih'ten önce uluslararası ticâret merkezleri haline gelen ve gittikçe büyüyen Bursa, Edirne, Gelibolu bu ticarî canlanmanın tanıklarıdır. [iii]
Bölgelerarası ticârette Osmanlı tebaası olan Müslüman tüccâr, Rumlar, Ermeniler ve Yahudiler, İtalyanların yerini almıştır. Batı Anadolu'da kuvvetli bir pamuklu sanayii, Ankara ve Tosya'da sof sanayii, Bursa ve İstanbul'da ipekli sanayii (1502'de Bursa’da 1.000 kadar ipekli tezgâhı sayılmıştır), Avrupa ve Kuzey memleketlerine önemli miktarda ihracat yapabilmekte idi. İstanbul'da ve Selânik'te çuha sanayii, Edirne'de deri işleri ve ayakkabı sanayii, Yanbolu'da abakebe yapımı Balkanlar'da önemli sanayi kolları idi. [iv]
Ote yandan Bursa, 15. yüzyılda İran'dan Avrupa'ya ihraç edilen değerli Esterâbâd (Staravi) ipeğinin uluslararası antreposu haline gelmişti. Her yıl buraya devamlı 5-6 ipek kervanı gelirdi, her kervan ortalama 200 yük ipek getirmekte idi. Bursa doğudan Müslüman tüccâr kervanlarının eriştikleri en batıda bir merkez olarak, Arabistan ve Hind mallarının da bir antreposu haline gelmişti. Daha 1432'de Peralı Ceneviz tacirlerin Bursa'dan baharat satın aldıklarını tespit edilmiştir. Nihayet Fâtih devri sonlarında Hindistan'da Behmenîlerin meşhur veziri Mahmud Gâvân, Bursa'ya kendi ajanları ile muntazaman Hind malları göndermekte idi. Bu Hind ajanları, Bursa'dan Balkanlar'a geçmekte idiler. Bursa aynı zamanda kıymetli Avrupa yünlülerinin doğu memleketlerine sevk edildiği bir merkezdi. İpek tâcirleri dönüşlerinde İran'a Bursa'da aldıkları bu yünlüleri götürmekte idiler. Bursa'nın bu devirde nüfusu 50.000'den aşağı değildi. [v]
Baharat, boya ve Hind kumaşları gibi değerli maddeler, genellikle Şam-Adana-Konya üzerinden Anadolu'yu çapraz kesen eski ticâret yolu üzerinden kervanlarla gelirdi. İkinci bir yol, Mısır ve Suriye limanlarından Antalya'ya, oradan Bursa'ya gelen deniz yolu idi. Bu kısa ve ucuz yol, bilhassa ağır ticâret malları için kullanılırdı. Anadolu'dan Mısır'a külliyetli miktarda ağaç, tahta, demir Antalya ve Alâiye limanlarından sevk olunurdu. [vi]
1480'lerde bu ticâretle uğraşan Bursalı Türk tâciri Hayreddîn'in yarım milyon akça sermaye ile bir şirket kurmuş olduğunu biliyoruz. Selçuklu Anadolu'sunda olduğu gibi, 15. Yüzyılda Müslüman Türklerin sanayi ve ticârette birinci planda faaliyette olduklarını, büyük şehirlerde hükümet karşısında nüfuzlu bir sınıf teşkil ettiklerini görüyoruz. Gayrimüslim zımmîlerin, Ermeni, Rum ve Yahudilerin Osmanlı İmparatorluğu'nda ticârette egemen olmaları ancak 16. yüzyıldan sonra Batı-Avrupa ticâretinin gittikçe daha büyük bir önem kazanması ile mümkün olmuştur. [vii]
Dipnotlar
[i] Devlet-i Aliyye, Halil İnalcık
[ii] Devlet-i Aliyye, Halil İnalcık
[iii] Devlet-i Aliyye, Halil İnalcık
[iv] Devlet-i Aliyye, Halil İnalcık
[v] Devlet-i Aliyye, Halil İnalcık
[vi] Devlet-i Aliyye, Halil İnalcık
[vii] Devlet-i Aliyye, Halil İnalcık
15.yy Osmanlı Ekonomisi