top of page

İstanbul’un Fethi

Fetih Hazırlıkları

Mehmed’in Anadolu’da bulunmasını fırsat bilen Doğu Roma İmparatoru Konstantin ulakları vasıtasıyla Şehzade Orhan’ın ödeneğinin ikiye katlanmaması halinde Orhan’ın Osmanlı tahtında hak iddia etmesine izin vereceği tehdidinde bulundu. Mehmed sorunu çözeceğini söyleyerek elçileri gönderdi ancak Edirne'ye döndükten sonra Orhan için ayrılmış olan gelirlere el koydu ve Konstantinopolis’in ablukaya alınmasını emretti. [1]

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bilgisayarla hazırlamış, Bizans zamanında Konstantinopolis'e ait bir görünüm[2]

 

Zağanos Paşa, 1452 başlarında Anadoluhisarı’nı güçlendirdi. Aynı yılın Ağustos’unda tamamlanan Rumeli (Boğazkesen) Hisarı, Karadeniz’le Bizans’ın iaşe ve ikmal bağlantısını kesip şehre dışarıdan gelen askerî yardımları engelleyecekti. [3]

 

Bizans imparatoru, elçiler göndererek Sultan II. Mehmed'den hisarın yapılmamasını rica etti. Padişah şöyle cevap verdi: "Kendi topraklarımızın kullanılması bize aittir. Bunun için kimseden izin almaya niyetimiz yoktur. Bize engel olmak için elinizde hangi kuvvet vardır? Rumeli sahilleri bizimdir, dilediğimiz gibi kullanırız. Gidiniz efendinize şöyle deyiniz: Şimdiki Osmanlı padişahı, diğerlerine benzemez." [4]

 

Dört aydan az bir zamanda bitirilen Rumeli Hisarı ile İstanbul’un Karadeniz’den ikmâl yolu tam kontrola alınmış oldu. Ayrıca Karadeniz kıyılarına yayılan Venedik kolonilerinin de Venedik ile irtibatı kesilmiş oluyordu. İstanbul’un muhâsarasına kadar da her geçen gemi, yükü, kalkış ve varış iskeleleri gibi bilgileri ve geçiş vergisini altın olarak vermeye mecbur bırakılmış, vermeyen batırılmıştır. [5]

 

Sıra, topların dökülmesine gelmişti. Bu iş, Bizans'ın hizmetindeyken kaçıp Sultan Mehmed'e sığman "Urban" isimli bir Macar'a verilmişti. Ayrıca Muslihiddin Ağa ile Saruca Sekban da görevlendirildi. Urban iyi bir mühendisti. O güne kadar görülmemiş büyüklükte toplar dökmeye söz vermişti. [6]

 

II. Mehmed, Avrupa yakasında inşa edilen hisarın tamamlanmasından sonra Bizans İmparatoru Konstantin’den kenti teslim etmesini talep ederek savaş ilan etti. Osmanlı devlet idaresinde halen belirli bir ağırlığı olan veziriazam Çandarlı Halil Paşa, İstanbul’un hedeflenmesi dolayısıyla birleşik yeni bir haçlı kuvvetini Osmanlıların üzerine çekmenin akıllıca olmayacağına inanıyordu. Kuşatmanın başarısızlıkla neticelenmesi, ihtiyar ve tecrübeli vezirin 1440’lı yılların başında bizzat şahitlik ettiği gibi, Osmanlı saltanatının sarsılmasına yol açabilirdi. Çandarlı Halil Paşa, II. Mehmed’i fetih tasarısından vazgeçirmek için çeşitli ihtiyatlı fikirler ortaya attı; ama Edirne’de toplanan meşveret meclisinde, padişah tarafından desteklenen Zağanos ve Şehabeddin Paşa’nın ısrarlı tutumları galip geldi. [7]

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

[8]

Bizans İmparatoru telaştaydı. Sağa sola başvurup yardım almak için çırpınıyordu. Macaristan, imparatora, yardım edebileceğini söyledi. Fakat karşılığında Silivri ve Misivri'nin verilmesini şart koştu. Katalan kralı da yardım edecekti, ama Limni Adası kendisine verilmeliydi. İmparator her iki teklifi de kabul etti. Ayrıca Papadan da yardım talebinde bulundu. Eğer papa yardım ederse, imparatorluk, Katolik ve Ortodoks kiliselerinin birleşmelerini kabullenecekti. [9]

 

Papa, Polonya Kardinali İzidor'u kalabalık bir kafile papazla birlikte İstanbul'a gönderdi (Kasım, 1452). Ayasofya'da her iki mezhebe mensup olanlar ortak bir ayin düzenlediler. Fakat İstanbullu papazlardan bazıları buna karşıydı. İki mezhebin birleşmesini istemiyorlardı. Bunların başında da Grandük Notaras geliyordu. Bu adam, Bizans'ta imparatordan sonra gelen en yüksek rütbeli devlet adamıydı. Şöyle diyordu: "İstanbul'un içinde Katolik Latin serpuşu görmektense, Türk sarığı görmeyi tercih ederim!" [10]

 

Ortodoks kilisesinin Vatikan’a bağlanacağı haberleri, Rum ahalinin tepkisini çekti. Yine de, 30.000 kişiyi bulan kent halkı, kuşatma müddetince müdafaaya çeşitli yollarla yardım etmişti. Birleşme taahhüdü karşılığında Kardinal Isidore komutasındaki ufak bir Napoli okçu birliği, İstanbul’un müdafaasına katılmak üzere kente geldi. Bununla birlikte 1453 Ocak’ında 700 kişilik bir kıtanın başında İstanbul’a gelen İtalyan Giovanni Guistiniani, kuşatma boyunca çok daha etkili bir rol oynayacaktı. İstanbul surlarında Osmanlı kuşatma ordusunu bekleyenlerin sayısı, Latin askerî birliklerin katkısıyla 8000-9000 profesyonel savaşçıya ulaşmıştı. Herhalde kuşatmanın en ilginç hadiselerinden biri, Osmanoğulları ailesine mensup Orhan Çelebi’nin kendine bağlı ufak bir Türk birliğinin başında olduğu halde şehri savunanlar arasında yer almasıydı. Buna karşın II. Mehmed, en fazla yarısı muhariplerden oluşan 70-80.000 kişilik bir orduyla Edirne’den hareket etti. Ordunun kalan kısmını teşkil eden geri hizmet kıtaları, topların çekilmesi, ordugâh inşası, ordu pazarının tanzimi gibi muharebe dışı hizmetleri yerine getiriyorlardı. Bunlar arasında Sırp despotu tarafından yollanan 1500 kişilik madenci grubu (lağımcı), şehir duvarlarının temellerine inen tüneller kazma işinde önemli bir hizmet görmüşlerdi. [11]

 

Fetih (1453)

İstanbul kuşatması, 6 Nisan 1453 tarihinde Macar top üstadı Urban tarafından dökülen devasa toptan yapılan atışla başladı. Bu top, kuşatma esnasında yaptığı fiilî yıkımdan çok kent içinde sıkışan Rum ahalinin maneviyatını bozmada etkili bir araç olmuştu. II. Mehmed, 11 Nisan’da çeşitli kalibrelerde toplardan oluşturduğu bataryaları İstanbul surlarına yaklaştırarak etkili bir bombardımana başladı. Ertesi gün çoğunluğu Gelibolu ve Boğaz’ın gizli koylarında inşa edilmiş 145 teknelik Osmanlı donanması, Haliç’in ağzını koruyan zincire başarısız bir saldırı düzenledi. İlk toplu taarruz, 18 Nisan günü gerçekleşti. Osmanlılar, dört bir koldan surlara hücum ederken yürüyen kuleler de kullandılar.[12]

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

[13]

 

Genel taarruzun başarısızlıkla sonuçlanması, Osmanlı ordugâhındaki havayı olumsuz etkiledi. Üstelik 20 Nisan’da, üç Ceneviz ve bir Bizans gemisinin rüzgârın da yardımıyla Haliç önlerindeki Osmanlı ablukasını yarıp kent müdafilerine yardım ulaştırması, ordugâhta kuşatmanın kaldırılmasına taraftar olanların seslerini yükseltmelerine yol açtı. Bu zorlu günlerde padişahın yanında bulunan Akşemseddin’in kuşatmanın sürdürülmesinde önemli bir payı vardır. O dönemden kalma bugüne ulaşan tek belge olan mektubunda, II. Mehmed’i ikaz edip manevi bakımdan destekleyerek kuşatmanın devam etmesi gerektiğini yazıyordu. [14]

 

Surlarda çatlaklar, yıkıntılar olmuştu. Etraf kararıp gülle yağmuru kesilince, Bizanslılar yıkılan yerleri hemen tamir ediyorlardı. Yıkılan yerler hızla onarılıyor ve gündüz sapasağlam duvarlar yol kesiyordu. Bir başka çare bulunmalıydı. [15]

 

II. Mehmed, donanmanın karadan yürütülüp Haliç'e indirilebileceğni belirtti. Birçok vezir ve paşa bu duruma tepki gösterdi. Sultan görüşlere tepki göstererek: “Biz Peygamber müjdesini gerçekleştirmeye geldik. Biz Sultan Murad Han oğlu Mehmed Han'ız. Allah'ın izni ve yardımı ile imkânsızı mümkün yaparız. Davranın, amele bulun, usta bulun! Dolmabahçe'den Beyoğlu sırtlarına doğru geniş bir yol açın. Yol boyunca kızakları döşeyin. Cenevizliler'den yağ alıp kızakları yağlayın. Amma çok gizli tutun. Bizans bu durumu fark etmemeli.”dedi.[16]

 

Dolmabahçe'den Beyoğlu sırtlarına uzanan bir yol yapıldı. Kızaklar döşenip, yağlandı. Gemilerin altına konacak arabalar hazırlandı. Çok sayıda manda ve öküz sağlandı. Cenevizli casuslar ise yoğun çalışmayı görüyor, ama kestiremiyorlardı. Bu sırada Molla Gürani, yanında talebeleriyle geldi. Molla Gürani, fethin Sultan Mehmet'e gerçekleşeceğini belirterek: ”Hünkârım, fetih size nasip olacaktır. Sakın vazgeçmeyin. Müritlerimle geldim. Kefenlerimiz boynumuzdadır. Ölene kadar fetih yolunda yürümeye andımız var.” dedi. Bir gece içerisinde donanma Haliç'e indirildi. 22 Nisan'da donanma Haliç'ten ateşe başladı.[17]

 

Sütlüce'den Eyüp'e kadar olan bölge Osmanlı hâkimiyetine girmiş ve Bizans surları Haliç tarafından da top ateşine tutulmuştu. Böylece şehir iki ateş arasına alınmış, Bizans'ın fethine bir adım daha yaklaşılmıştı... Bu muhteşem başarı, askerlerin şevkini bir kat daha artırmıştı. Canla başla çalışıyorlardı. [18]

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

[19]

Osmanlı gemilerinin 22 Nisan sabahında Haliç’e indirilmesi, şehre yardıma gelen Ceneviz gemilerinin doğurduğu iyimser havayı dağıtarak Bizans halkını büyük bir umutsuzluğa sürükledi. 28 Nisan’da Venedikli amiral, Osmanlı teknelerini yakma niyetiyle giriştiği saldırıda başarısız olup gemisiyle Haliç sularına gömüldü. Bizans imparatoru Konstantin, Mayıs başında bazı Rum soyluların kenti terk etmesi yönündeki çağrılarına aldırış etmeyerek son ana değin İstanbul’u savunacağını duyurdu. II. Mehmed, 6 Mayıs’ta, Topkapı ve Edirnekapı arasında kalan surlara yaklaşık 30.000 kişinin katıldığı toplu taarruzlar gerçekleştirdi. Bu hücumu takip eden hafta boyunca Osmanlı topları kent surlarını amansız bir ateşe tuttular.[20]

 

26 Mayıs’ta Osmanlı karargâhına gelen bir Macar elçisi, kuşatmanın kaldırılmaması durumunda bir haçlı ordusunun yola çıkacağı tehdidinde bulundu. II. Mehmed, bu tehdidi ciddiye almamasına rağmen ertesi gün Osmanlı ordusunda birleşik bir haçlı kuvvetinin İstanbul’a yaklaştığı şayiası dilden dile dolaşmaya başlamıştı. İstanbul kuşatması, neredeyse elli gündür devam ediyordu ve Osmanlı birlikleri arasındaki huzursuzluk had safhadaydı. Zafer umudunu yitiren bazı kesimler, II. Mehmed’i devletin maddî ve insanî kaynaklarını boş yere heba etmekle suçluyorlardı. Macarların harekete geçtiği haberleri, ordunun maneviyatını iyice bozmuştu. [21]

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

[22]

Çandarlı Halil Paşa ve taraftarları, ordugâhta hâkim olan olumsuz havadan güç alarak yeni bir harp meclisi toplanmasını talep ettiler. Kuşatmanın sonlandırılmasını isteyenlerle son bir genel taarruzda ısrar edenler arasında ateşli tartışmalar yaşandı. En sonunda, bir kez daha II. Mehmed’in desteğini alan Zağanos Paşa, nihaî saldırının gününü tayin etmekle görevlendirildi. [23]

II. Mehmed, şehrin fethedildiğini görmek için en fazla çaba harcayan isimlerden biriydi. 29 Mayıs’ta yapılmasına karar verilen son hücum öncesinde dolaştığı kuşatma hattında karşılaştığı askerler ve komutanlarla konuşup onları yüreklendiren ve şevke getiren sözler söyledi. Öte taraftan, XI. Konstantin, şehir surlarını gezip müdafilerin moralini yüksek tutmaya çabalıyor; kentte birbiri ardına dinî merasimler tertip ediliyor; savunma yerlerini bırakıp kaçanları engellemek için sert tedbirler alınıyordu. [24]

 

Osmanlılar, gündoğumuyla birlikte üç dalga halinde hücum ettiler. İstanbul kuşatmasının simge isimlerinden Giovanni Guistiniani Longo’nun ağır yaralanması, kentin fethine giden yolu açtı. Topkapı surları ve burada bulunan yüksek kule, ağır topçu ateşi ve başarılı lağım faaliyetleri sonucu altına yerleştirilen barut fıçılarının ateşe verilmesiyle yıkıldı. Konstantin, refakatindeki askerlerle Yedikule civarında bir miktar azap tarafından sıkıştırılarak öldürüldü. Şehir halkına can ve mal güvenliği temin eden Fatih Sultan Mehmed, kentin mümkün olduğunca zarar görmeden Osmanlı hâkimiyetine geçmesine özen gösterdi. Çandarlı Halil Paşa, fethin ertesi günü veziriazamlıktan azledilerek yerine Zağanos Paşa getirildi. [25]

 

Fetihten Sonra

İstanbul artık Osmanlıların taht şehriydi... "Fatih" unvanını alan Osmanlı Padişahı Sultan II. Mehmed, 1 Haziran'a rastlayan ilk cuma namazını büyük bir cemaatle Ayasofya'da kıldı. Böylece İslam'ın fetih mührü ebediyete kadar İstanbul'un alnına vuruluyor ve bu şehir bir "İslam şehri" oluyordu. [26]

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

[27]

Dünyânın en büyük kilisesi ve bütün Avrupa’nın ayakta kalan en eski yapısı olan Ayasofya câmiye çevrildi. Fâtih bu mabedin kıyâmete kadar câmi kalmasını yazılı olarak vasiyet ve vakfeyledi. Bütün Ortodoks Hıristiyanların başı olan patrikliği ortadan kaldırmadı. İstanbul’a girdiği vakit ayaklarına kapanan İstanbul patriğini yerden kaldırmakla âlicenaplığını gösteren cihângîr, şu sözlerle patriği tesellî etti:

“Ayağa kalkınız. Ben Sultan Mehmed, hepinize söylüyorum ki: Şu andan itibâren artık ne hayâtınız ne de hürriyetiniz husûsunda korkmayınız!” [28]


Fatih Sultan Mehmed, şehri alan askerlerine üç günlük yağma izni vermiş olmasına rağmen yağma faaliyetlerini zabitler aracılığıyla ikinci günde durdurdu. İstanbul’u kuracağı imparatorluğun merkezi yapmak istiyordu. Bu sebeple, 1204’teki IV. Haçlı Seferi’nden sonra gerilemeye başlamış kente eski ihtişamını kazandırmayı arzuluyordu. Bu maksatla, fetihten sonra bir kısmının fidyelerini bizzat ödeyerek kent sakinlerini yerlerinde tutmayı denedi. Ayasofya gibi abidevî eserlerin zarar görmemesi için özel önlemler aldı. [29]

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

[30]

Bir imparatorluk merkezi oluşturmak için kentin kalabalık bir nüfusla iskân edilmesi gerekiyordu. II. Mehmed, bu amaçla İstanbul’a yerleşmek isteyenlere vergi muafiyeti tanınacağını duyurarak şehre göçü teşvik etti. Ne var ki, nüfusu fetihten önce 40.000’e kadar düşmüş olduğu söylenen kent, çok sayıda metruk ve harabe mahalleye sahip sokaklarında vebanın kol gezdiği bir yer haline gelmişti. Gönüllü göçlerin yeterli gelmeyeceğinin anlaşılması üzerine, Foça, Argos, Amasra, Trabzon, Mora, Taşoz ve Semendirek adaları, Midilli, Eğriboz ve Kefe’den Rumlar ve İtalyan Yahudileri İstanbul’a nakledildi. Konya, Aksaray, Larende ve Ereğli’den sürgün yoluyla kaldırılan Türkmen kitleleri şehre yerleştirildi. [31]

 

İstanbul’un ihyası için girişilen imar faaliyetleri, vakıf kurumlarınca malî açıdan desteklenen inşaatlarla el ele gidiyordu. İnsanları kente çekmek için yollar açılıp köprüler yapılıyor; daha kalabalık bir nüfusu şehirde tutabilmek adına su kemerleri yükseltiliyordu. Yapımına 1455 kışında başlanan Büyük Bedesten (Kapalıçarşı), İstanbul’u önemli bir ticaret merkezi haline getirme amacını taşıyordu. Fatih, Osmanlı ailesinin imparatorluğun şanına yaraşır bir idare merkezine kavuşması için Topkapı Sarayı’nın ilk inşâsını saltanatı döneminde başlatmıştı.[32]

 

II. Mehmed, yine de, hükümranlığı yıllarında İstanbul’un büyük bir dünya şehrine dönüştüğünü göremeyecekti. Bununla birlikte II. Bayezid devrinde, bir ticaret ve kültür merkezi olarak gelişen şehir, Kanunî Sultan Süleyman saltanatında dünyanın en büyük kentlerinden biri olacaktır. [33]

 

İstanbul’un fethi, batı kamuoyunda büyük bir infiale yol açtı. Papa V. Niccolo, Osmanlı karşıtı bir haçlı birliğinin kurulması için kolları sıvadı. II. Mehmed, haçlı ittifakını içten delebilmek amacıyla Venedik Cumhuriyeti’yle bir ticaret antlaşması imzaladı (18 Nisan 1454). Doğu Akdeniz’deki ticarî menfaatlerini düşünen Venedik hükümeti, Papa riyasetinde toplanan haçlı toplantılarına katılmaktan kaçındı. Bu örneği takip eden Ege’deki Ceneviz kolonileri, belirli bir miktar haraç ödemek şartıyla ticarî faaliyetlerine devam etme izni aldılar. II. Mehmed, batı ticaretinden elde edilen kazancın devlet hazinesi bakımından önemini takdir ediyordu.  [34]

 

 

 

Dipnotlar

[1] http://tr.wikipedia.org/wiki/II._Mehmed

[2] http://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0stanbul%27un_fethi

[3] Osmanlı Tarihi (1300-1566), Anadolu Üniversitesi

[4] Resimli Osmanlı Tarihi, Yavuz Bahadıroğlu

[5] http://osmanlilar.gen.tr    

[6] Resimli Osmanlı Tarihi, Yavuz Bahadıroğlu

[7] Osmanlı Tarihi (1300-1566), Anadolu Üniversitesi

[8] http://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0stanbul%27un_fethi

[9] Resimli Osmanlı Tarihi, Yavuz Bahadıroğlu

[10] Resimli Osmanlı Tarihi, Yavuz Bahadıroğlu

[11] Osmanlı Tarihi (1300-1566), Anadolu Üniversitesi

[12] Osmanlı Tarihi (1300-1566), Anadolu Üniversitesi

[13] http://muhtesemturkleriz.blogspot.com/2012/04/istanbulun-fatihi-faith-sultan-mehmet.html

[14] Osmanlı Tarihi (1300-1566), Anadolu Üniversitesi

[15] Resimli Osmanlı Tarihi, Yavuz Bahadıroğlu

[16] http://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0stanbul%27un_fethi

[17] http://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0stanbul%27un_fethi

[18] Resimli Osmanlı Tarihi, Yavuz Bahadıroğlu

[19] http://tr.wikipedia.org/wiki/II._Mehmed

[20] Osmanlı Tarihi (1300-1566), Anadolu Üniversitesi

[21] Osmanlı Tarihi (1300-1566), Anadolu Üniversitesi

[22] http://2.bp.blogspot.com/-d-mkHTsJbNE/T4ClPpAQLUI/AAAAAAAABmg/-FLJPAdKM9s/s1600/IMGP0958.jpg

[23] Osmanlı Tarihi (1300-1566), Anadolu Üniversitesi

[24] Osmanlı Tarihi (1300-1566), Anadolu Üniversitesi

[25] Osmanlı Tarihi (1300-1566), Anadolu Üniversitesi

[26] Resimli Osmanlı Tarihi, Yavuz Bahadıroğlu

[27] http://tr.wikipedia.org/wiki/II._Mehmed

[28] http://osmanlilar.gen.tr    

[29] Osmanlı Tarihi (1300-1566), Anadolu Üniversitesi

[30] http://ahmetsertcom.tr.gg/%26%23304%3Bsmail-Kemal-%C7ift%E7io%26%23287%3Blu.htm

[31] Osmanlı Tarihi (1300-1566), Anadolu Üniversitesi

[32] Osmanlı Tarihi (1300-1566), Anadolu Üniversitesi

[33] Osmanlı Tarihi (1300-1566), Anadolu Üniversitesi

[34] Osmanlı Tarihi (1300-1566), Anadolu Üniversitesi

Fatih Sultan Mehmed (1451-1481, 30 yıl)

Osmanlılar

bottom of page