Mora Göçleri
Rumlar, Mora’da 1821’de isyan ettiler. İsyan1824 yılına kadar gelişerek devam etti. Nihayet İbrahim Paşa, Mora’nın büyük birkısmında Türk hâkimiyetini tekrar tesis etti. Ancak Rusya, İngiltere ve Fransa 4 Nisan 1826 Petersburg Protokolü ve 6 Temmuz 1827 Londra Antlaşması’yla bağımsızYunanistan devletinin kurulmasına, Türklerle Rumların birbirlerinden ayrılmalarına karar verdiler. Buna göre, Türkler Yunanistan’dan çıkartılacak ve malları Yunanlılar tarafından satın alınacaktı.Osmanlı idaresi Yunanistan’ı 1830’da tanımak zorunda kaldı[16].
[17]
Bu sahanın nüfusu 1821 tarihi itibarıyla 938.765 kadardı. Genel nüfusun en az %10’u(63.000 ilâ 90.830) Müslümandı. Yunanistan’da 1821-1833 devresinde Türklerin birkısmı katledilirken, sağ kalmayı başaranlar ocaklarını terk etmek zorunda kaldılar.Bunun sonucunda Yunanistan’ın nüfusu 1838’de 752.077’ye düştü. Katliamdan kurtulmayı başarabilenler başta Anadolu sahilleri olmak üzere daha güven duydukları yerlere göç ettiler. Kuşadası ve İzmir’e gelen Mora ve Atinalı göçmenler öncelikle Rumların terkettiği meskenlere yerleştirildiler. Bir kısmının Karaferiye, Varna, Filibe, Pazarcık, Yenişehir ve Edirne havalisine beşer onar hanelikgruplar hâlinde yerleştirilmesi yoluna gidildi. Bazıları ise İstanbul’a gelmeyi tercih etmişlerdi[18].
Kafkas Göçleri
Kırım göçlerini 1864’te başlayan Kafkas göçleri izlemiştir. Çerkezler, bölgede yaşayan ve Türk olmayan en eski topluluklardan biriydi. Aşiretler halinde örgütlenmişlerdi. Çerkez adı verilen tüm Kafkasyalıların ayrıca Çeçen, Abaza, Gürcü adı altında daha küçük gruplara ayrıldıkları bilinmektedir[19].
18. yüzyıl sonu itibarıyla Kırım ve Kafkasya Müslüman toplulukların ezici çoğunluğu oluşturduğu bir coğrafyaydı. Kafkasların Ruslar için askerî ve ticarî bir önemi vardır. Bu nedenle Rus çarları bu geniş ve verimli sahayı Ruslaştırmayı ve ahalisini kendine bağlamayı ilke edinmişti. Rusya, 1552- 1783 yılları arasında Kazan’dan Kuban Nehri’ne kadar olan toprakları hâkimiyeti altına almıştı. Böylece Rusya kuzey Kafkasya’ya sokulmaya başlayınca Rus-Çerkez çatışması patlak verdi[20].
Rusların bu saldırılarına karşı Şeyh Şamil’in liderliğindeki bir avuç Müslüman mücahidi direndi. Şeyh Şamil’in 1859 yılında teslim olmasıyla Müslümanların Ruslara karşı yaptıkları savunma harekâtı kuvvetinden çok şey kaybetti. Bu tarihten sonra mücadele bir süre daha devam ettiyse de genel direniş 1863-1864 yıllarında sona erdi. Rusya, Çerkezleri vatanlarını terk etmeye zorladı. Bu tarihten itibaren Kafkasya’dan Anadolu’ya ve Rumeli’ye yönelik kitle göçleri başladı[21].
[22] [23]
Babıâli, “saltanat-ı seniyyenin tebaası yeterli olmakla birlikte, iltica emeliyle vatanlarını terk edenleri reddederek Rusya’nın eline bırakmayı hilâfetin şanına uygun bulmadığı için” göçmenlerin kabul edilmesini kararlaştırdı. Kafkasya’nın Karadeniz sahillerinde biriken göçmenler, bulabildikleri sandal, kayık, vapur ve benzeri vasıtalarla Trabzon’a geliyorlardı. Buradan Osmanlı Devleti’nin kendilerine tahsis ettiği deniz vasıtaları ile Varna, Köstence, Bergos ve Lom gibi Rumeli limanlarına taşındılar. Bu limanlarda birikenler ise Tuna nehir yolu ve karayolu vasıtalarıyla Rumeli’nin iç kesimlerine sevk edildiler. Bazı göçmen grupları ise karayolu ile Türk topraklarına giriş yaptı. Bunlar daha ziyade beraberlerinde sürülerini getirmek isteyenlerdi. Rusya bunların göç etmesini, sınırdaki eyaletlere yerleştirilmemeleri şartıyla kabul etti. Bu şekilde gelmesi tahmin edilen göçmenlerin Diyarbekir, Siirt, Harput, Sivas, Muş, Van, Hınıs ve Bayburt’a yerleştirilmesi uygun bulundu[24].
Çerkez göçüne katılmış olanların sayısıyla ilgili tahminler 700.000 ile 1 milyon arasında değişmektedir[25].
Rus işgali altında uzun yıllar boyunca gelişen olaylar sonunda 1867’de 4.600.000’i biraz aşan Kafkas nüfusu resmî rakamlara göre 1882’de 7 milyona, 1914’de ise 12 milyona yaklaştı. Kafkasya’da işgal öncesi Rus nüfusu yok iken 1914’de 3.700.000’i aşkın Rus varlığından söz edilir olmuştu. Yine, Ermenileri bir araya toplama siyaseti çok tutmuş ve bölgedeki Ermeni kolonilerinin toplam nüfusu 1.600.000’i biraz geçmişti. Ayrıca Alman, Yahudi, Bulgar ve Rum gibi kolonistlerin nüfusu 250 bine yaklaşmıştır. Rusların Hıristiyanlaştırma, sürgün ve katliam metotlarına rağmen Kafkasya’daki Müslüman nüfusu yedi milyon civarındaydı[26].
Muhacir komisyonunun emirlerine göre yerleştirilen göçmenler, eski yurtlarında olduğu gibi toplu olarak tek bir bölgeye iskân edilmemişlerdir. Aşiretler birbirinden ayrılmış ve ekonomik, siyasi ve askeri amaçlar göz önünde tutularak ayrı bölgelere yerleştirilmişlerdir. Kafkas göçmenlerinin oldukça küçük bir kısmının bugünkü Suriye, Lübnan ve Kuzey Irak’a yerleştirilmesine karşılık, büyük çoğunluğu Batı Anadolu’nun birçok yerine bazen kitleler halinde (Adapazarı, Hendek, Düzce, Biga, Gönen) fakat çoğu küçük gruplar şeklinde yerleştirilmişlerdir[27].
Dipnotlar
[1] Osmanlı İktisad Tarihi, Anadolu Üniversites
[2] Osmanlı İktisad Tarihi, Anadolu Üniversites
[3] Osmanlı İktisad Tarihi, Anadolu Üniversites
[4] Osmanlı İktisad Tarihi, Anadolu Üniversites
[5] Osmanlı İktisad Tarihi, Anadolu Üniversites
[6] Osmanlı’da İskân ve Göç, Anadolu Üniversitesi
[7] Osmanlı’dan Günümüze Etnik Yapılanma ve Göçler, Kemal Karpat
[8]http://tr.wikipedia.org/wiki/K%C4%B1r%C4%B1m_Hanl%C4%B1%C4%9F%C4%B1
[9] Osmanlı’dan Günümüze Etnik Yapılanma ve Göçler, Kemal Karpat
[10] Osmanlı’da İskân ve Göç, Anadolu Üniversitesi
[11] Osmanlı’dan Günümüze Etnik Yapılanma ve Göçler, Kemal Karpat
[12] Osmanlı’da İskân ve Göç, Anadolu Üniversitesi
[13] Osmanlı’da İskân ve Göç, Anadolu Üniversitesi
[14] Osmanlı’da İskân ve Göç, Anadolu Üniversitesi
[15] Osmanlı’dan Günümüze Etnik Yapılanma ve Göçler, Kemal Karpat
[16] Osmanlı’da İskân ve Göç, Anadolu Üniversitesi
[17]http://tr.wikipedia.org/wiki/Mora_Yar%C4%B1madas%C4%B1
[18] Osmanlı’da İskân ve Göç, Anadolu Üniversitesi
[19] Osmanlı’dan Günümüze Etnik Yapılanma ve Göçler, Kemal Karpat
[20] Osmanlı’da İskân ve Göç, Anadolu Üniversitesi
[21] Osmanlı’da İskân ve Göç, Anadolu Üniversitesi
[22]http://tr.wikipedia.org/wiki/%C3%87erkezya
[23]http://forum.divxplanet.com/index.php?showtopic=175640
[24] Osmanlı’da İskân ve Göç, Anadolu Üniversitesi
[25] Osmanlı’dan Günümüze Etnik Yapılanma ve Göçler, Kemal Karpat
[26] Osmanlı’da İskân ve Göç, Anadolu Üniversitesi
[27] Osmanlı’dan Günümüze Etnik Yapılanma ve Göçler, Kemal Karpat
Yaşanan kitle halindeki göçler, devletin göç olayına bakış açısını değiştirmiş, kapsamlı ve kalıcı tedbirler almasına neden olmuştur. Zira artık göçler Anadolu içlerine uzanacak kadar büyük boyutta ve yoğunlukta yaşanır olmuştur.1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşına kadar toplam bir milyondan az olmayan bir nüfus Rumeli ve Anadolu’ya girmiştir. [1]
İçe Doğru Göçlerin Başlaması
Osmanlı tebasından olarak ilk defa 1804’de ayaklanan Sırplar, bir kısım müslümanın yaşadıkları yerleri terk etmelerine neden olmuşlardır.Sırp ihtilalcilerin katliamlarından kurtulabilen bu insanlar, Bosna-Hersek’e ve Rumeli’ye göç etmişlerdir.[2]
1806-1812 Osmanlı-Rus savaşları göç hareketlerinin daha geniş bir coğrafi alana yayılmasına neden olmuştur. Yerlerinden ayrılmak durumunda kalanların sayısı 200.000’i bulmuştur.[3]
1826’da Ruslarla imzalanan Akkerman antlaşması ile Türklerin Sırbistan, Eflak ve Boğdan’dan ayrılmalarının kabul edilmesi ve 1828’de başlayan yeni bir Osmanlı-Rus savaşında Osmanlı toprakları Rumeli’de Edirne’ye kadar, doğuda da Erzurum’a kadar işgal altında kalması yeni bir göç dalgasını ortaya çıkarmıştır.[4]
Yunanistan’ın bağımsızlığıyla başlayan ve 1830’da Mora Yarımadası’ndan müslüman nüfusun ayrılmasıyla sonuçlanan göç hadisesinden Kırım Savaşı’na kadar büyük çapta bir nüfus hareketi yaşanmamıştır.[5]
Kırım Göçleri
Kırım, Küçük Kaynarca Antlaşması (1774) ile bağımsız bir devlet haline dönüştürüldü. Rusya, 1783 yılında Kırım’ı işgal ve ilhak etti. İlhakı müteakip, Rusların ilk icraatı Çarlık hâkimiyetini benimsemeyeceği düşünülen Kırım hanedanı, Ruslara karşı ön saflarda savaşmış olan beyler ve mirzalar ile sair askerî ve dinî önderleri ve yakınlarını Osmanlı ülkesine sürmek oldu. Kırımlı sivillerede tedrici bir şekilde göçürme politikası uyguladı. Türklerin boşaltacağı yerlereSlav unsur, yeterli olmazsa diğer Hıristiyan unsurların yerleştirilmeye başlandı[6]. Kırım’a getirilen Rus göçmenlerin sayısı arttıkça yerli Müslüman halkın elindeki topraklar alınmış ve bu Müslümanlar Osmanlı topraklarına göçe zorlanmıştır[7].
[8]
Sadece 1783-84 yıllarında yaklaşık 80.000 tatarın[Kırım Türkü], Baserabya ve Dobruca’ya ve ardından Anadolu’ya yerleştiği tahmin edilmektedir[9]. Bunu 1802-1803, 1812-1813 ve 1830’lu yıllardaki dalgalar takip etti. En büyükgöç dalgası ise 1853-1856 Kırım Harbi’ni müteakip on yıl içinde oldu.1860’da ve onu takip eden bir kaç yıl içinde en az 200 binkişi Kırım’ı terk etti. Göç edenler maddî ve manevî açılardan perişan oldukları gibi, geride kalanlar da vatanlarında nüfus itibarıyla azınlık durumuna düştüler. Sözkonusu göçleri 1874, 1890 ve 1902 göç dalgaları takip etti.Göçmenlerin birçoğu gemilerin batmasıyla göç yollarında helâk olmuşlardı.[10]
Çok sayıda tatar, Dobruca ve Bulgaristan’dan ayrılarak Anadolu’ya yerleşti. Bir bölümü doğrudan Anadolu’nun kırsal kesimlerine yerleşti; diğerleri ise İstanbul ve İzmir gibi büyük kentlere ya da İzmit, Bandırma, İnegöl ve Eskişehir gibi küçük kasabalara yerleştiler. Eskişehir ve Ankara arasındaki bölgede tatarların hala yaşamakta olduğu çok sayıda köy bulunmaktadır… Eskişehir’de ise Tatarlar nüfusun büyük yüzdesini oluşturmaktadır[11]. Rumeli’ye yerleştirilenler 1878’de kendilerini tekrar Hristiyan idaresi altında buldular. Bu ortamda buinsanların çoğu ikinci kez hicret etmek zorunda kaldı.[12]
Kırım’dan Osmanlı coğrafyasına yönelik göçler Birinci Dünya Savaşı’na kadarferdî boyutlarda devam etti. İhtilâli müteakip Bolşevik ve Beyaz Ruslar arasında sıkışan Kırım Türkleri de çareyi yine Türkiye’ye göç etmekte buldular. Kırım’da ise Tatar nüfusu oldukçaazaldı. Nitekim 1897 nüfus sayımına göre Kırım’da Müslüman nüfus 188 bin olupgenel nüfusun %35’ini oluşturuyordu.[13]
1774- 1922 arasında yaklaşık 1.800.000 Kırım Türk’ü Osmanlı coğrafyasına göç etmiştir.[14]
Kırım Müslümanlarına sürekli olarak zulüm uygulanması, 1944 yılında Tatar halkının ayaklanmasıyla sona erdi. Yaklaşık 300.000 kişi Sibirya’ya sürüldü ve yarıdan fazlası burada öldü[15].
İç Göçler