top of page

Mohaç Savaşına Kadar Askeri ve Siyasi Gelişmeler

Belgrad Seferi (1521)

Yavuz Sultan Selim Han devrinde Osmanlı Devleti doğu hudutlarını emniyete almıştı. Bu sebeple Sultan Süleyman Han, doğudan emin olarak ilk seferlerini Avrupa üzerine yaptı. Macar Kralının, Kutsal Roma Cermen İmparatoru Şarlken’e güvenerek, Osmanlı elçisine düşmanca davranması üzerine, Orta Avrupa’nın kilidi sayılan ve önceki devirlerde üç defa kuşatılıp alınamayan, Belgrat üzerine sefere çıktı.[1]

 

Kanunî Sultan Süleyman’ın Belgrad Seferi’ne karar vermesiyle hazırlıklara başlandığında Kutsal Roma-Germen İmparatoru Şarlken ile Fransa Kralı I. François savaşa girişmişlerdi.[2]

 

8 Temmuz 1521 Pazartesi günü Kanuni, "Ciğerdelen" ismiyle tarihlerimize geçmiş kaleyi fethetti. Bu kale, Kanuni'nin bizzat fethettiği ilk kaledir. Fetihten sonra yanındakilere şöyle demiştir: "Derhâl bir büyük kilise, camiye çevrilsin. Ardından da yeni bir cami yapılsın. Bu, ilk fethettiğimiz kaledir, mamur olmasını isteriz."[3]

 

Belgrad kuşatma altındaydı. Sadrazam Piri Mehmed Paşa'nın emrindeki ordunun topçuları, büyük toplarla kaleyi dövüyordu. Sultan Süleyman bu sırada geldi (1 Ağustos 1521, Perşembe). 8 Ağustos Perşembe günü üç koldan saldırıya kalkan Osmanlı ordusu, şehrin surlarını aştı. 29 Ağustos Perşembe günü düşman teslim oldu. Ertesi gün cuma günüydü. Padişah, büyük bir merasimle Belgrad'a girdi. Hemen Belgrad'ın en büyük kilisesi olan Aşağıkale Kilisesi'ni camiye çevirtti. Belgrad'da ilk cuma namazım orada kıldı. Adına hutbe okundu. Ramazan bayramını Belgrad'da geçiren padişah, 18 Eylül 1521'de İstanbul'a hareket etti.[4]

 

Bu suretle Osmanlılara Orta Avrupa yolu açılmış oluyordu. Fatih Sultan Mehmed’in alamadığı bu önemli kaleyi ele geçiren genç yaştaki padişah çok parlak bir zaferin sahibi olmuştu. Belgrad’ın Osmanlılar tarafından zaptı Avrupa’da korku çanlarının çalmasına sebep oldu. Fakat ne İmparator Şarlken ne de Macar Kralı buna karşı önlem alabilecekleri bir vaziyet içindeydiler. [5]

 

Fetih hakkında Kutsal Roma-Cermen İmparatorluğu'nun İstanbul elçisi; "Belgrad'ın ele geçirilmesi, Macaristan Krallığı'nın çöküşüne sebep olan olayların başlangıcıydı. II. Lajos'un ölümü, Budin'in ele geçirilişi ve Transilvanya'nın işgaliyle devam eden süreçte Macaristan İmparatorluğu yıkılmış ve diğer ülkeleri de benzer sonu yaşayacağına dair bir korku sarmıştı." şeklinde yorum yapmıştı.[6]

 

Rodos Seferi (1523)

Kanuni tahta geçtiğinde Karadeniz, Marmara ve Ege denizleri Türk gölüydü. Böyle olmasına rağmen, Akdeniz bütünüyle Osmanlı hâkimiyetinde değildi.[7]

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


Rodos Kalesi[8]

Rodos, Osmanlı topraklarına karşı bir nevi Hıristiyan ileri karakolu hükmündeydi. Burası da Fâtih Sultan Mehmed’in sonuç alamadığı bir yerdi. Akdeniz hâkimiyetinin tesis edilmesi için kilit bir öneme sahip olan Rodos, XIV. Yüzyılın başından beri St. Jean şövalyeleri tarafından üs olarak kullanılmaktaydı. Adada çok kuvvetli bir askerî istihkâm ve şövalyelere ait güçlü bir donanma bulunmaktaydı. Osmanlılar Fatih Sultan Mehmed ve özellikle II. Bayezid döneminden itibaren denizciliğin önemini kavrayıp buna uygun icraata girişmişler, Akdeniz’deki Türk korsanlarını destekleyip aynı zamanda onları devlet hizmetinde istihdam etmeye başlamışlardı. Bununla birlikte denizciliğin esaslı bir devlet siyaseti güdülerek ele alınması 1515’te Yavuz Sultan Selim’in Haliç’te büyük bir tersane inşa ettirmesiyledir.[9]

 

Donanma bu maksatla iyice hazırlandı, Asker, ada fethi için eğitildi. Ve donanma Rodos'a yelken açtı. Şövalyeler, canlarını dişlerine takmış, Rodos'u savunuyorlardı. Kuşatma uzadıkça uzuyor, padişah sabırsızlanıyordu.  Padişah 10 Aralık 1522 günü, Rodos başşövalyesine iki elçi gönderdi. Üç gün içinde teslim olmazlarsa, kalede taş üstünde taş bırakmayacağını söyledi. Şövalyelerden bazıları teslim taraflısıydı. Dayanamayacaklarım söylüyorlardı. Diğerleri padişahın intikam almak isteyeceğinden korkuyorlardı. "Bizim Müslümanlara yapaklarımızı padişah bize yaparsa hâlimiz ne olur! Teslim olmayalım" diyorlardı.Sonunda şövalyeler anlaştı. Başşövalye, iki elçi gönderdi. 20 Aralık günü Rodos Kalesi'ne bayrağımız çekildi. Başta reisleri olduğu hâlde namlı Saint-Jean şövalyeleri, Kanuni Süleyman'ın huzuruna çıktılar. Kanuni: "Hükümdar olan bazen kazanır, bazen kaybeder; vazifenizi yaptınız, topraklarınızı savundunuz; elem çekmeyin" dedi. Şövalyeler, vaktiyle yaptıklarını düşündüler. Buna rağmen Müslümanların halifesi onları teselli ediyordu.  Rodos Şövalyeleri, perşembe günü gemilerle adadan ayrıldılar. Ertesi gün Kanuni, cuma namazım kılmak için şehre girdi. (2 Ocak 1523 Cuma).[10]

 

Rodos adasındaki üç bin kadar Müslüman esir kurtarıldı. Korsanlar adayı terk edince, Kanuni Sultan Süleyman Han Ada’nın imarını emretti. Papalığın doğudaki son temsilcisi olan Saint-Jean Haçlı Devleti yıkılarak, Batı Anadolu korsanlığı bertaraf edildi. İstanbul-Suriye-Mısır deniz ticareti ve Hac yolu emniyete alındı. Osmanlı deniz gücünün durumu böyle mühim bir adanın kuşatılmasıyla etraflı bir şekilde anlaşılmış oldu. [11]

 

Şövalyeler Şarlken tarafından tarikata verilen Malta ve Trablus’a yerleştiler.[12]

 

İkinci Macaristan Seferi

Osmanlıların Belgrad’ı fethi sonrasında İtalya Savaşları’nın ikinci dönemi başlamış, İspanya Kralı Şarlken ile Fransa Kralı I. François karşı karşıya gelmişlerdi. Fransa Kralı, 1525’te kuzeyden İngilizlerle birlikte hareket eden Alman ordusu ile Pavia’da karşılaştığında yenilerek esir düşmüş ve Madrid’e götürülüp hapse atılmıştı. I.François’nın annesi oğlunu kurtarması hususunda yardım talebinde bulunduğu bir mektubu Sultan Süleyman’a gönderdi. Osmanlı sultanı bu mektuba Fransa kralını teskin edici sözlerden sonra kendisine yardım edeceğini bildiren bir cevapla karşılık verdi. [13]

Fransızlar Osmanlıların karadan ve denizden saldırıya geçmediği takdirde imparatorun Fransa’yı ele geçirerek daha da güçleneceğini ısrarla belirtmekteydiler. Avrupa siyasetinde bir denge unsuru haline gelen Osmanlılar bütün bu müsait durumdan istifade ettiler. Sultan Süleyman derhal bir sefer kararı verdi. Osmanlı kaynaklarında Fransa’ya yardım etme maksadıyla çıkıldığı belirtilen seferin hedefi Macaristan’dı. Bir ihtimal bundaki amaç Macaristan’ın bütünüyle ele geçirilerek Habsburglara karşı bir üs olarak kullanılması düşüncesiydi. [14]

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

[15]

İran Safevi devleti ile Macaristan, Osmanlı Devleti'ne karşı birleşmek üzereydi. Gerçi Şah İsmail ölmüştü, ama yerine geçen oğlu Tahmasb, tıpkı babası gibi, Osmanlılardan nefret ediyordu. Babasının yerine tahta geçince, bu değişikliği usul icabı Kanuni'ye bildirmesi lazımdı. Fakat bunu yapmadı... Kanuni buna çok kızdı. Bir mektup yazarak Şah İsmail'in oğlu Tahmasb'ı tehdit etti. Mektubunda "An-karîb diyâr-ı Şark'a teveccüh edeceğiz" (Kısa bir zamanda o taraflara geleceğiz) diyordu.Bununla birlikte üçüncü seferini Safevi üzerine değil, yine Macaristan üzerine yaptı.  23 Nisan 1526 Pazartesi günü tuğlar kalktı. Kanuni Sultan Süleyman, ordusuyla İstanbul'dan hareket etti.[16]

 

Varadin Kalesi 27 Temmuz 1526 günü fethedildi.Bir engel daha vardı: Drava Nehri geçit vermiyordu. Drava Nehri üstünde bir köprü inşasına karar verildi. 15 Ağustos'ta başlayan inşaat 19 Ağustos'ta bitti. Böylece köprü, beş gün gibi çok kısa bir sürede tamamlanmış oldu. Köprünün uzunluğu 193 metreydi. 21 Ağustos'ta (1526) ordu, bütün ağırlıklarıyla bu köprüden geçirilmeye başlandı. Osmanlı ordusu ancak üç günde köprüyü geçebildi. Sonra padişah, köprünün yıkılmasını emretti. Böylece dönüş yolu kesilmişti. Artık ordu sürekli ilerlemek zorundaydı.[17]

 

Bu sırada "Haçlı ordusunun Mohaç Meydanı'na yaklaştığı" haberi geldi. Ordumuz 28 Ağustos 1526 Salı günü Mohaç Meydanı'ndaydı. Asker mevcudumuz 100 bin civarında bulunuyordu; 300 de top vardı. Macar ordusundaki asker sayısı hemen hemen aynı olmakla birlikte, top sayısında bir eksiklik göze çarpar. Tarihlere göre, Macar ordusundaki top miktarı 80 civarındadır. Bu da Osmanlıların Avrupa ülkelerine karşı silah üstünlüğünü göstermektedir. Macar ordusunu, Lehistan, Çek, İtalyan, Alman, İspanya, Bohemya, Eflak, Boğdan, hatta Papalık askerleriyle desteklendiği için, tam bir "Haçlı ordusu" manzarasındadır.[18]

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

[19]

Mohaç Zaferi (1526)

29 Ağustos 1526 Çarşamba günü Mohaç Meydanı sürüsü gibi asker kaynıyordu. Sabah namazını büyük bir cemaatle kılan Osmanlı ordusu, dua ve tekbirler arasında saf tuttu. Plana göre, önce düşmanın hücumu beklenecekti. Düşman hücuma geçince merkezdeki kuvvet ağır ağır geri çekilecek, düşmanı topların önüne getirecekti. Bu sırada düşman ordusu sağdan ve soldan çevrilerek işi bitirilecekti. Yağmur yağıyordu. Ovada yer yer su birikintileri vardı. Savaş ancak ikindi vakti başladı. Öncü kuvvetler kapıştı. Osmanlı öncü kuvvetleri plan gereği yavaş yavaş çekildi. Düşman zafere yaklaştığı duygusuyla saldırılarını artırdı. Bütün gücüyle merkeze yüklendi. Hatta Kanuni'nin bulunduğu tepeye kadar yaklaşan birlikler oldu. Osmanlı topçusu tam bu sırada ateş emrini aldı. Toplar gürlemeye başlayınca, düşman neye uğradığını şaşırdı. Kaçanlardan bir kısmı Karasu bataklığında can verdi. Bir kısmı, düşmanın ardına geçen birliklerimiz tarafından kılıçtan geçirildi. Savaş sadece iki saat sürdü. Bu iki saat, "Macar Krallığı'nın tarihten silinmesi" için yetti.[20]

 

Ertesi gün meydanda 25 bin düşman cesedi sayıldı. Düşman ordusundan arta kalan kaçakların çoğu ise Karasu bataklığında can vermiş, Macar Kralı II. Layoş'la birlikte kaçmaya çalışan birçok Macar asilzadesi de aynı akıbete uğramaktan kurtulamamıştı. Artık Macaristan'ın çoğu Osmanlılarındı... Şanlı ordu, 11 Eylül 1526 Salı günü Budin'e giriyordu. Ardından Peşte'ye geçiyor, 28 Eylül Cuma günü Szegedin'i, 29 Eylül'de Baç Kalesi'ni ve daha nice kasabaları, şehirleri, kaleleri feth ede ede, nihayet 2 Kasım 1526 Cuma günü Edirne'ye, 13 Kasım Salı günü de İstanbul'a geliyor, İstanbul'da günlerce zafer şenlikleri yapılıyordu...[21]

 

 

Dipnotlar

[1]http://osmanlilar.gen.tr/1451-1574.asp

[2] Osmanlı Tarihi (1300-1566), Anadolu Üniversitesi

[3] Resimli Osmanlı Tarihi, Yavuz Bahadıroğlu

[4] Resimli Osmanlı Tarihi, Yavuz Bahadıroğlu

[5] Osmanlı Tarihi (1300-1566), Anadolu Üniversitesi

[6]http://tr.wikipedia.org/wiki/Kanuni_Sultan_S%C3%BCleyman

[7]http://osmanlilar.gen.tr/1451-1574.asp

[8]http://www.fussilet.com/index.php?topic=35650.0

[9] Osmanlı Tarihi (1300-1566), Anadolu Üniversitesi

[10] Resimli Osmanlı Tarihi, Yavuz Bahadıroğlu

[11]http://osmanlilar.gen.tr/1451-1574.asp

[12] Osmanlı Tarihi (1300-1566), Anadolu Üniversitesi

[13] Osmanlı Tarihi (1300-1566), Anadolu Üniversitesi

[14] Osmanlı Tarihi (1300-1566), Anadolu Üniversitesi

[15]http://www.osmanli700.gen.tr/album/tablo13.html

[16] Resimli Osmanlı Tarihi, Yavuz Bahadıroğlu

[17] Resimli Osmanlı Tarihi, Yavuz Bahadıroğlu

[18] Resimli Osmanlı Tarihi, Yavuz Bahadıroğlu

[19]http://www.tariheyolculuk.org/2012/04/osmanli-minyaturleri.html

[20] Resimli Osmanlı Tarihi, Yavuz Bahadıroğlu

[21] Resimli Osmanlı Tarihi, Yavuz Bahadıroğlu

Kanuni Sultan Süleyman(1520-1566) – 46 yıl 

Osmanlılar

bottom of page