Mohaç Savaşından Sonra Batı Seferleri
Avusturya Seferive Viyana’nın Kuşatılması (1529)
Macaristan çok karışmıştı. Mohaç Zaferi'yle istiklalini kaybetmiş, son Macar Kralı Layoş, yerine kimseyi bırakmadan Mohaç Savaşı sırasında ölmüştü.Padişah, henüz bütünüyle fethedilmemiş Macaristan'da karışıklık istemiyordu. Macarlara bir kral lazımdı. Macar milliyetçileri, Zapolya'yı seçtiler. Kanuni de bu seçimi tanıdı. Ancak bazı Macar asilzadeleri bu seçimi tanımadılar. Alman İmparatoru Şarlken’in küçük kardeşi Arşidük Ferdinand'ı kral ilan ettiler.[1]
İki tarafın kuvvetleri savaştı. Kanuni'nin Macar Kralı olarak tanıdığı Jan Zapolya yenildi. Ferdinand'm kuvvetleri Budin'i işgal etti. Yenilen, ama mücadeleden vazgeçmeyen Zapolya, bu yandan kayınpederi Leh Kralından yardım isterken, bir yandan da İstanbul'a elçi gönderip Kanuni'ye durumu bildirdi. Korunmasını diledi. Bunun üzerine İstanbul'da bir antlaşma imzalandı. Antlaşmaya göre, Macaristan bütünüyle Osmanlı himayesine giriyordu (28 Şubat 1528).[2]
Kanuni Sultan Süleyman(1520-1566) – 46 yıl
[52]
Barbaros Hayreddin Paşa'nın vefat etmesiyle de yeni kaptan-ı derya Sokullu Mehmet Paşa oldu.[53]
Avusturya ile Mücadelenin Yeniden Başlaması (1551)
Ferdinand göndermesi gereken haracı geciktirmişti. Macaristan hâkimiyeti için önem arz eden Erdel’in emniyeti Osmanlılar açısından çok mühimdi. Almanların Erdel üzerindeki nüfuzlarını arttırmaları ileride Budin’in kaybına yol açabilecek gelişmelere sebep olabilirdi. 1551 Temmuz’unda hareket eden bir Osmanlı kuvveti Temeşvar’ı kuşattı. 1552’de Temeşvar alındı. Budin Beylerbeyi Hadım Ali Paşa ise Seçen, Dregely gibi önemli kaleleri ele geçirmiş, Palast ovasında Alman kuvvetlerini bozguna uğratmış, daha sonra Kara Ahmed Paşa ile birleşerek Solnuk’u zapt etmişti. Bu faaliyetler neticesinde Osmanlı sınırı Slovakya’yı içine alacak ölçüde genişletilmişti. Temeşvar Beylerbeyiliği’nin kurulmasıyla da Erdel gözetim altına alınmış oldu. Budin’e sadece 137 kilometre uzaklıktaki Eğri (Eger) ise ele geçirilemedi. Bu sırada düzenlenen Nahçıvan Seferi dolayısıyla sınır bölgelerindeki mücadele biraz yavaşladı. Macar meselesi artık iki taraf arasında Erdel ile geniş ölçüde sınırlanan bir döneme giriyordu. Osmanlıların 1 Haziran 1562’de Habsburglarla vardıkları sekiz yıllık antlaşma Ferdinand’ın Erdel’e yönelik iddialarına son veriyordu. Anlaşmada Osmanlılara yine yıllık 30.000 duka altın verme şartıvardı. [54]
Habsburglarla yoğun bir mücadele içinde geçen bu dönemde en uçta bir hareket üssü olmak üzere Budin Beylerbeyiliği kurulmuştu. Böylece Osmanlılar kalıcı olarak Batı’ya doğru genişlemelerinin son sınırına ulaştıklarını anlamışlardı. Budin’in çevresinin emniyete alınmasına çalışıldı. Erdel’de voyvodalık teşkilinin ardından da Eflak ve Boğdan dâhil bu üç beyliğin korunarak Habsburglarla bağlantılarının kesilmesi esas hedef oldu. Buraları koruma amacıyla kurulan Temeşvar Beylerbeyiliği Budin ile birlikte XVI. yüzyılın ikinci yarısında sınır boylarının emniyet ve gözetimi açısından çok mühim bir görevi yerine getirecektir. [55]
Dipnotlar
[1] Resimli Osmanlı Tarihi, Yavuz Bahadıroğlu
[2] Resimli Osmanlı Tarihi, Yavuz Bahadıroğlu
[3]http://www.devletialiyyei.com/onemli-olaylar/i-viyana-kusatmasi-725.html
[4] Resimli Osmanlı Tarihi, Yavuz Bahadıroğlu
[5] Osmanlı Tarihi (1300-1566), Anadolu Üniversitesi
[6] Osmanlı Tarihi (1300-1566), Anadolu Üniversitesi
[7] Osmanlı Tarihi (1300-1566), Anadolu Üniversitesi
[8]http://www.fussilet.com/index.php?topic=35650.0
[9]http://tr.wikipedia.org/wiki/Alman_Seferi
[10]http://tr.wikipedia.org/wiki/Alman_Seferi
[11] Osmanlı Tarihi (1300-1566), Anadolu Üniversitesi
[12]http://www.devletialiyyei.com/onemli-kisiler/i-tahmasp-807.html
[13]http://tr.wikipedia.org/wiki/Alman_Seferi
[14] Osmanlı Tarihi (1300-1566), Anadolu Üniversitesi
[15]http://tr.wikipedia.org/wiki/Alman_Seferi
[16]http://osmanlilar.gen.tr/1451-1574.asp
[17]http://osmanlilar.gen.tr/1451-1574.asp
[18] Osmanlı Tarihi (1300-1566), Anadolu Üniversitesi
[19] Osmanlı Tarihi (1300-1566), Anadolu Üniversitesi
[20]http://tr.wikipedia.org/wiki/Barbaros_Hayreddin_Pa%C5%9Fa
[21] Osmanlı Tarihi (1300-1566), Anadolu Üniversitesi
[22] Osmanlı Tarihi (1300-1566), Anadolu Üniversitesi
[23] Osmanlı Tarihi (1300-1566), Anadolu Üniversitesi
[24]http://tr.wikipedia.org/wiki/Kanuni_Sultan_S%C3%BCleyman
[25]http://osmanlilar.gen.tr/1451-1574.asp
[26]http://osmanlilar.gen.tr/1451-1574.asp
[27]http://tr.wikipedia.org/wiki/Kanuni_Sultan_S%C3%BCleyman
[28] Resimli Osmanlı Tarihi, Yavuz Bahadıroğlu
[29] Osmanlı Tarihi (1300-1566), Anadolu Üniversitesi
[30]http://www.fussilet.com/index.php?topic=35650.0
[31] Osmanlı Tarihi (1300-1566), Anadolu Üniversitesi
[32]http://osmanlilar.gen.tr/1451-1574.asp
[33] Osmanlı Tarihi (1300-1566), Anadolu Üniversitesi
[34] Osmanlı Tarihi (1300-1566), Anadolu Üniversitesi
[35]http://www.tariheyolculuk.org/2012/04/osmanli-minyaturleri.html
[36]http://osmanlilar.gen.tr/1451-1574.asp
[37]http://tr.wikipedia.org/wiki/Dosya:Budin_Eyalet,_Central_europe_1683.png
[38] Osmanlı Tarihi (1300-1566), Anadolu Üniversitesi
[39]http://osmanlilar.gen.tr/1451-1574.asp
[40] Osmanlı Tarihi (1300-1566), Anadolu Üniversitesi
[41] Osmanlı Tarihi (1300-1566), Anadolu Üniversitesi
[42]http://forum.istanbuloyun.com/viewtopic.php?f=124&t=49362
[43] Osmanlı Tarihi (1300-1566), Anadolu Üniversitesi
[44] Osmanlı Tarihi (1300-1566), Anadolu Üniversitesi
[45] Devlet-i Aliyye, Halil İnalcık
[46] Devlet-i Aliyye, Halil İnalcık
[47] Devlet-i Aliyye, Halil İnalcık
[48] Devlet-i Aliyye, Halil İnalcık
[49]http://www.akintarih.com/turktarihi/osmanli/kapitulasyon/kaputilasyon.htm
[50] Devlet-i Aliyye, Halil İnalcık
[51] Osmanlı Tarihi (1300-1566), Anadolu Üniversitesi
[52]http://www.sureyelken.com/denizcilik/barbaros-hayreddin-pasa/attachment/barbaros-hayrettin-pasa-16/
[53]http://tr.wikipedia.org/wiki/Kanuni_Sultan_S%C3%BCleyman
[54] Osmanlı Tarihi (1300-1566), Anadolu Üniversitesi
[55] Osmanlı Tarihi (1300-1566), Anadolu Üniversitesi
[49]
1544 baharında harekât yeniden başladı. Kapudan, İspanya kıyılarına saldırı için 22 gemilik bir donanma gönderdi; kendisi donanmanın büyük kısmı ile Sardunya ve Korsika adaları üzerine yürüdü.[50]
XVI. yüzyılın ilk yarısı bitmek üzereyken Akdeniz tarihinde önemli role sahip iki isim sahneden çekildi. Nice Seferi aynı zamanda Barbaros Hayreddin Paşa’nın son büyük seferi olmuştu. Osmanlı deniz gücünün timsali sayılan bu büyük kaptanıderya 1546 Temmuz’unda vefat etti. Bir diğer önemli şahsiyet I. François ise 1547 Mart’ında öldü. Fransız tahtına oğlu II. Henry geçti. İlk başlarda tereddüt ettiyse de o da babasının güttüğü siyaseti takip edip Osmanlılarla ittifak içine girmek zorunda kalacaktı. [51]
[30]
1539 Ağustos’unda Venedikliler de Osmanlılarla anlaşmak zorunda kaldı. Zaten bu savaş yılları Venedik’in ticaret dolayısıyla elde ettiği kazanca çok zarar vermişti. 1540’da yapılan anlaşmayla ticarî imtiyazlarını sürdürecek olan Venedik, Dalmaçya ile Ege’de Osmanlılar tarafından ele geçirilen yerlerin Osmanlı idaresinde olduğunu kabul ediyordu. Bu sırada Milano’yu barış yolu ile alamayacağını gören Fransa Kralı I. François’nın, tekrar işbirliğini sürdürme yolundaki müracaatı kabul edildi. Sultan Süleyman Fransa’nın hatırı için Venedik’e bu anlaşmayı bağışladığını ifade etmişti. [31]
Budin Seferi (1541)
Osmanlı Devletine tabi Macaristan Kralı ölünce, Kral Ferdinand fırsattan istifade Budin’e büyük bir Avusturya-Alman ordusu sevk etti. Macar Kraliçesi, Sultan Süleyman Han’dan yardım istedi. 20 Haziran 1541’de İstanbul’dan hareket eden padişahın yaklaşmakta olduğunu haber alan düşman, Tuna Nehrini geçmeye çalışırken, Osmanlı ordusunun mahirane hareketiyle 21/22 Ağustos gecesi imha edildi. Macaristan Osmanlı Devletine katılarak, 30 Ağustos 1541’de Budin Beylerbeyliği ve idare teşkilatı kuruldu. Kraliçe İsabelle’nin bir yaşındaki oğlu, Erdel Banlığına tayin edildi. Budin’in en büyük kilisesi camiye çevrilip, “Fethiye” adı verildi. Kanuni bu camide, Ebüssü’ud Efendinin imametinde 2 Eylül 1541’de ilk Cuma namazını kıldı. [32]
Beylerbeyilik teşkilatı gereği Budin, sancaklara ayrıldı. Böylece Macaristan’ın kalbi sayılan Tisza nehrine kadar Tuna’nın sağ ve sol kısımlarındaki Orta Macaristan bir Osmanlı sınır eyaleti haline geldi. Erdel’de ise yeni bir voyvodalık ortaya çıkmış oluyordu.[33]
Osmanlı ordusu 1541’de Macaristan’a doğru sefere çıktığında donanma da Adriyatik sahillerinin muhafazası göreviyle denize açılmıştı. Şarlken, Osmanlıların kara harekâtı esnasında bir donanmayla denizden harekete geçerek Cezayir’e saldırdı. Daha önce Tunus’u alan Şarlken, Cezayir’i de ele geçirirse Akdeniz’de üstünlüğü kendi lehine çevirebilecekti. Ekim 1541’de büyük İspanyol armadasının taşıdığı 70.000’e yakın asker Cezayir’i kuşattı. Fakat mevsim özellikle büyük bir donanmanın sevk ve idare edilebilmesini güçleştirecek bir özellikteydi. Nitekim Ekim’in sonlarında donanma Cezayir önlerinde demirli iken şiddetli yağmur gemilerdeki barutu kullanılamaz hale getirdi ve kuvvetli rüzgârın etkisiyle gemiler birer birer kıyıya vurmaya başladı. Kendilerini savunmaktan aciz hale gelen askerler kaleden çıkanlar tarafından etkisiz hale getirildi; pek çoğu da esir alındı. Şarlken kendi canını zor kurtarıp İspanya’ya dönebilmişti. Fakat yüzden fazla gemi ve binlerce askerin yanı sıra 300 civarında İspanyol aristokrat kaybedilmişti. Bu olaydan sonra Şarlken bir daha deniz seferine çıkmadı. [34]
[37]
Avusturya Seferleri (1543)
1542’de I. François ile Şarlken arasındaki savaş yeniden başlamış, Fransızlar geri çekilmek zorunda kalmışlardı. İngiltere ile anlaşan Şarlken, böylece Fransa’yı kıskaca almıştı. Zor durumda kalan I. François, Sultan Süleyman’dan tekrar yardım talebinde bulundu. Fransız elçi, uzun görüşmelerden sonra yardım sözü alabilmişti. Buna göre Osmanlı ve Fransız donanmalarının müşterek bir harekâtta bulunması kararlaştırılmıştı. Sultan Süleyman Fransa Kralı’na gönderdiği Şubat 1543 tarihli mektupta Fransız donanmasının da hazırlanmasını ve Barbaros ile işbirliği içinde hareket etmelerini, kralın da ordusuyla düşman üzerine yürüyerek bunca hazırlığın boşa gitmemesini bildirmişti. Ayrıca İspanya ile ilişkilere dikkat edilmesini ve Papa’nın arabuluculuk faaliyetleri sonucunda Şarlken ile barışa yanaşmamasını tembih etmişti. Zira Osmanlılar İspanya’nın anlaşma yapmak ve ahidnâme almak için giriştiği teşebbüslere yüz vermemişti.[38]
Estergon Seferi de denilen bu sefere, Osmanlı eyaleti haline gelen Budin’in emniyet ve teşkilatını pekiştirmek için çıkıldı. Padişahın emriyle Budin Kalesine İslam ahali iskân edilip, dini müesseselerin yapımına başlandı. 23 Nisan 1543’te İstanbul’dan hareket eden Kanuni yol boyunca alınması lüzumlu mevkileri fethettirerek 29 Temmuz 1543’te başpiskoposluk merkezi Estergon’u kuşattı. Estergon Kalesindeki Alman, İtalyan ve İspanyol muhafız askerleri teslim teklifini kabul etmeyince, devrin en büyük ve tesirli ateşli silahlarına sahip Osmanlı ordusu, 315 topla kaleyi döğmeye başladı. Estergon, Osmanlı kuşatmasına on iki gün mukavemet edebildi. 10 Ağustosta müdafilerin çekilip, gitmesine müsaade edildi. Şehrin en büyük kilisesi camiye çevrilerek Kanuni Sultan Süleyman Han, Cuma namazını burada kıldı. [39]
Osmanlıların bundan sonraki hedefi Ferdinand’ın idaresindeki kuzey-kuzeybatı kesimini ele geçirmekti. Elinde bulundurduğu Macar toprakları için kendisinden vergi istendi. Ayrıca Estergon, Tata, Vişegrad gibi şehirlerin iadesi şart koşuldu. [40]
Bu gelişmeler Avrupa’da bir tepkiye yol açtı. Protestan prensler de Türk tehdidini endişe verici olarak değerlendiriyorlardı. Mecliste imparator tarafından tanınan Protestan prensler Osmanlılara karşı yardım sözü vermişlerdi. İmparatorluk ordusu 20 Ağustos’ta Estergon, 7 Eylül’de Vişegrad’a ulaşmış, Tuna’yı aşarak 28 Eylül’de Budin karşısındaki Peşte önlerine gelmişti. Yardımcı Osmanlı kuvvetlerinin yetişmesiyle yedi günlük bir kuşatmanın ardından bozguna uğrayarak geri çekilmek zorunda kaldılar. Bu gelişmeler karşısında Sultan Süleyman 1543 Nisan’ında yeni bir Macaristan seferine çıktı.[41]
[42]
Daha önce talep edilen önemli kaleler ele geçirildi. Buradan ilerlenerek Tuna kenarında stratejik bir mevkide olan Estergon 10 Ağustos’ta teslim alındı. 15 Ağustos’ta Tata ve 3 Eylül’de İstolni Belgrad zapt edildi. Osmanlılar barış şartı olarak öne sürdükleri yerleri peşi sıra ele geçirerek Budin Beylerbeyiliği’nin etrafını genişletmiş oldular. Artık Ferdinand’ın idaresindeki Macar toprakları daha ciddi tazyik altında tutulabilirdi. [43]
Ferdinand’ın gönderdiği elçilik heyeti ile yapılan görüşmeler önce 1545 Kasım’ında ateşkesle neticelendi. 18 Haziran 1547’de ise Şarlken’ın da dâhil edildiği beş yıl süreyle geçerli olacak iki taraf arasındaki ilk anlaşmaya varıldı. Şarlken, Augsburg’ta 1 Ağustos 1547’de, Ferdinand ise 26 Ağustos’ta Prag’ta anlaşmayı tasdik ettiler. Habsburglar bu suretle Osmanlı baskısından kurtulmuşlardı. Osmanlılar ise Batı sınırlarından emin olarak yeni bir İran Seferi’ne girişebileceklerdi. Anlaşmanın şartlarına göre Ferdinand elinde kalan topraklar için 30.000 altın ödeyecekti. [44]
Barbaros’un Son Seferi
1543’te Süleyman, Macar Krllığı’nda Ferdinandın elinde kalan arazi şeridini feth etmek için tekrar Macaristan’a hareket etmişti; aynı zamanda 1.200.000 altın harcayarak meydana getirdiği yeni büyük donanmayı (110 kadırga) Kapudan-ı Derya Hayreddin idaresinde gönderdi.[45]
Kapudân-i Deryâ, Marsilya'da görkemli bir merasimle karşılandı. Onun şehre geleceğini duyan halk uzak yerlerden koşup gelmiş, bu efsane korsanı yakından görmek için sabırsızlanıyordu.[46]
François, kuzeyde Şarlken kuvvetlerine karşı savaşırken, Osmanlı donanmasının Fransız donanmasıyla birlikte gidip Nice şehrini zapt etmelerini istedi. Doria, onları 140 gemisi ile bekliyordu. Hayreddîn, harekâta devam için kışı Fransa'da geçirmenin zorunlu olduğunu sultana bildirdi. İstanbul ile Paris arasında elçiler gidip geldi, yapılan görüşmeler sonunda Osmanlı donanmasının Toulon liman şehrinde kışlamasına karar verildi. Kral, Osmanlı donanmasının erzak ihtiyacının ve tayfaya maaşların Fransa tarafından karşılanacağına söz vermişti. Kapudân-i Deryâ, Toulon limanına vardığı zaman hazırlıklar noksandı. Şehrin tüm halkı Osmanlıların yerleşmesi için boşaltılacaktı. İstanbul'dan kış koşulları altında erzak vs. gelmesi imkânsızdı. Sayısı 30.000'i bulan Osmanlı donanma efradının beslenme ve maaş sorunu Fransız makamları ile tatsız tartışmalara neden olacaktır.[47]
Nice şehri o zaman Şarlken'in himayesi altında idi. Osmanlı-Fransız birleşik donanması şehri bombardıman ateşine tuttu. Eylül ayında Doria donanma ile Nice kalesinin yardımına koştu ise de, Hayreddîn'in karşısında çekilmek zorunda kaldı. Osmanlı donanması harekât sahasından çekilmeden, Nice etrafındaki birçok kalenin itaatini sağlayarak Fransızlara teslim etmiştir. Harekâttan sonra donanma ile kışlamak üzere Toulon'a vardı (9 Ekim 1543). Şehir, boşaltılmış bulunuyordu.[48]
[20]
Sultan Süleyman’ın 1532 seferi sırasında Andrea Doria idaresindeki imparatorluk donanmasının Osmanlı hâkimiyetindeki Mora’yı vurması üzerine Akdeniz’de Cezayir Sultanı olarak şöhret kazanan Barbaros Hayreddin, acil olarak Osmanlı bahriyesinin başına geçmek üzere İstanbul’a davet edildi[21]
1534 Şubat’ında Cezayir-i Bahr-i Sefîd Beylerbeyi payesiyle kaptanıderya olarak tayin edilen Barbaros Hayreddin Paşa, Osmanlı donanmasını bir imparatorluk donanması hüviyetinde Akdeniz’e çıkardı. Donanmanın hedefi Tunus’taki iktidar mücadelesinde İspanya’nın etkisini kırmaktı. Barbaros 1534 Ağustos’unda burayı ele geçirerek bir deniz üssü haline getirdi. Tunus’un beklenmedik bir şekilde Osmanlı hâkimiyetine girişi Şarlken’ı oldukça endişelendirdi, bizzat kendisinin de bulunduğu ve Andrea Doria’nın idare ettiği 300 gemilik donanmasıyla gelerek Tunus Sultanı Mevlây Hasan’ın da yardımıyla 1535 Temmuz’unda Tunus’u geri aldı. Bunun üzerine Cezayir’e çekilmek zorunda kalan Barbaros, karşı atak olarak İspanya idaresindeki Mayorka adasına saldırdı ve buradan aldığı esir ve ganimetle 1535 Kasım’ında İstanbul’a döndü. [22]
Adriyatik (İtalya) Seferi (1537)
İran Seferi sonrasında Osmanlılar Fransa ile girişilecek ortak harekâtı ele aldılar. Buna göre Osmanlı kuvvetleri Arnavutluk’tan İtalya’ya çıkacak, Fransızlar da Lombardia’ya gireceklerdi. Kararlaştırılan ortak harekâtın ilk planı 1537-1538’de uygulamaya geçirildi. Osmanlılar, İtalya’nın istilasına bir hazırlık olarak Korfu Adası’na yönelik bir sefer düzenlediler. Fransız ve Osmanlı askerleri ilk defa ortak bir harekâtta bulunuyorlardı.[23]
Kanuni Sultan Süleyman, 17 Mayıs 1537'de İstanbul'dan ayrılarak "Sefer-i Pulya" denen Adriyatik seferine çıktı. Fransız-Osmanlı ittifakı gereğince Fransa'nın İtalya'ya kuzeyden, Osmanlı Donanması'nın ise güneyden saldırı yapılması kararlaştırıldı. Fakat,Fransa, İtalya'ya saldırmaktan vazgeçerek askerlerini Hollanda üzerine göndermişti.[24]
Osmanlı donanması İtalya sahillerini abluka altına aldı. Haçlıların büyük amirali ve Akdeniz kıyısındaki Müslüman ahali ile denizcileri taciz eden Andrea Doria bütün aramalara rağmen Osmanlı kaptan-ı deryası Barbaros Hayreddin Paşanın karşısına çıkamadı. 15 Eylülde İstanbul’a hareket eden padişah, kara ve deniz harekâtının devamını emretti. Kaptan-ı derya Barbaros Hayreddin Paşa, Venediklilere ait Şira, Patmos, Naksos adalarını fethetti. [25]
Boğdan Seferi (1538)
Osmanlı Devletinin düşmanlarıyla işbirliği yapan Boğdan Voyvodalığının bazı hareketleri üzerine sefere karar verildi. 15 Eylül 1538’ de Boğdan Voyvodalığının merkezi Suçava’ya girildi. Voyvoda kaçmak mecburiyetinde kaldı. Boğdan meselesini halleden Sultan Süleyman Han, büyük ganimetlerle 27 Kasım’da İstanbul’a döndü. [26]
[35]
Ferdinand, Budin’in bir Türk eyaleti olmasından ürkerek, telaşa kapıldı. Avrupa’da Türk-İslam tehlikesinden bahsederek, propagandaya başladı. Avusturya, Alman ve diğer Avrupa milletlerinden 100.000 mevcutlu büyük bir Hıristiyan ordusu topladı. Peşte Kalesini kuşatan müttefik Avrupa ordusuna karşı, Budin Beylerbeyi Yahya Paşazade Bali Bey, sekiz bin askerle müdafaada bulundu. 17 Kasım 1542’de Osmanlı ordusunun başında İstanbul’dan hareket eden Sultan Süleyman Han, henüz yoldayken, 24 Kasım’da düşmana karşı gece taarruzuyla Peşte Zaferi kazanıldı. Müttefik Avrupa orduları perişan bir halde kaçarken imha edildi. Zafer haberi padişaha ulaşınca Edirne’de kaldı. [36]
[12]
Alman ordusu gelmeyince, Osmanlılar da Avusturya'da ilerlemeye devam etti. Almanların Viyana'dan sonra en önemli şehir olarak gördüğü Graz, kuşatmaya alındı. Bu olay, Hristiyan camiasında şok etkisi yarattı. Avrupalılar, Osmanlıların daha fazla ilerleyip Avrupa'yı fethedeceğinden korkuyordu.[13]Oradan Hırvatistan’a girdi. Burada ve Slovenya’daki bazı şehir ve kasabalar ile Zagreb ele geçirildi. [14]
Avrupalı devletler büyük bir endişe içerisindeyken, Osmanlı ordusu Avusturya topraklarındaki seferine devam ediyordu. Ancak Anadolu'dan Osmanlı aleyhine isyan haberleri geliyordu. Anadolu'da ayaklanma çıkmış ve oldukça yayılmıştı. İsyan daha da yayılırsa çok tehlikeli bir boyut alabilirdi. Bundan endişe eden Kanuni Sultan Süleyman yönetimi, seferin sona erdirilip bu sorunun halledilmesini kararlaştırdı. Zaten Avrupalı devletler de barış yapılmasını sürekli teklif ediyorlardı. Haziran 1533'te Osmanlı Devleti ile Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu arasında İstanbul Antlaşması imzalandı. Bu antlaşma ile Osmanlılar fethettiği bütün bölgelere sahip oluyor, Almanlar Macaristan'dan tamamen vazgeçiyor, çok önemli kaleler Osmanlı idaresine giriyor, Almanlar Osmanlılara yılda 30.000 duka altın haraç ödemek zorunda kalıyor ve Alman imparatoru, Osmanlı imparatorundan aşağı sayılıyordu. Bu yenilgi, Alman halkını derinden üzdü. Ama yine de Alman İmparatorluğu, Viyana'nın kaybedilmemesinden dolayı mutlu sayılırdı.[15]
İstanbul Antlaşmasına göre: [16]
-
Kral Ferdinand, Sultan Süleyman Hanı baba ve metbu (kendisine tabi olunan, uyulan) bilecek ve ancak “kardeş” diye hitap ettiği veziriazamla eşit sayılacaktır.
-
Kral Ferdinand, Osmanlı ülkesine tecavüz etmeyecek ve Sultan da Avusturya ülkesiyle ahalisini kendi tebaası bilecektir.
-
Kral Ferdinand, Macaristan üzerindeki veraset iddialarından vazgeçecek; Macaristan’ın batısı ve kuzey batısındaki arazisinin hâkimi olacaktır.
-
Macar Kralı Yanoş ile Kral Ferdinand arasında, Osmanlıların uygun göreceği hudut geçerli olacaktır.
Avrupa’da, Fransa’dan başka Avusturya’nın da Osmanlı Sultanının himayesini kabul etmesiyle Şarlken’in “Avrupa İmparatorluğu” kurma projesi gerçekleşemedi. Türklerin takip ettiği cihanşümul dünya hâkimiyeti siyaseti gereğince, Kanuni Sultan Süleyman Han ve Osmanlı Devleti, Avrupa’da tek başına söz sahibi oldu. [17]
Barboros Hayreddin'in İstanbul'a Gelişi (1533)
XV. yüzyılın sonlarında gaza, cihad ve ganimet yolunda faaliyet gösteren deniz akıncıları sayılabilecek korsanlar, Akdeniz’de etkili oldular. [18] Osmanlıların denizlere yönelik siyasetinde yeni bir dönemin başlamasında Rodos’un alınması ve Barbaros Hayreddin’in Osmanlı hizmetine girmesi çok mühim bir rol oynamıştır. Hayreddin Hızır Reis, abisi ve aslında Avrupalıların “Kızıl sakal” anlamındaki “Barba rossa” lakabını ilk kullandıkları Oruç Reis ile birlikte Kuzey Afrika sahillerindeki korsanlık faaliyetleri dolayısıyla büyük ün kazanmış, devlet donanmalarının bile karşılaşmaya çekindikleri isimler olmuşlardı.[19]
Boğdan Seferi[27]
Barbaros'un Preveze Zaferi
Nihayet Andrea Dorya komutasında bulunan Haçlı donanması ile Barbaros'un emrindeki Osmanlı donanması Preveze önlerinde karşı karşıya geldi (26 Eylül 1538). Andrea Dorya'nın emrinde Alman, Venedik, Portekiz ve Papalık donanmalarından meydana gelen büyük bir Haçlı donanması vardı. Emrindeki gemi sayısı 302, top sayısı 2 bin 500, asker sayısı 60 bindi. Buna karşılık Barbaros Hayreddin Paşa'nın emrindeki Osmanlı donanması 122 parçadan ibaretti. Gemilerde 166 top, sekiz bin asker vardı. Yani düşman donanmasının üçte biri kadar gemi, 16'da biri kadar top, dokuzda biri kadar da askerimiz bulunuyordu.[28]
Osmanlı donanması 28 Eylül 1538’de tarihinin en büyük zaferini elde etti. Barbaros’un ustaca manevralarına karşılık veremeyen Andrea Doria çekilmek zorunda kalmıştı. Bu zafer sonucunda bütün Akdeniz’de Osmanlı üstünlüğü başlamıştı. [29]
[8]
Osmanlı Devleti, özellikle Kanuni Sultan Süleyman devrinde Avrupa'da çok ilerlemişti. Belgrad, Rodos ve Macaristan bölgeleri fethedilmişti. Viyana kuşatılmış ama kış sebebiyle geri çekilmişlerdi. Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu ve diğer birçok Avrupa devleti, Macaristan topraklarını geri almak istiyordu. Osmanlı topraklarında çıkan bazı isyanlar yayılmaya başladı. Osmanlı Devleti bu sorunlarla ilgilenirken, Alman askerleri de Osmanlı yönetimindeki Macar topraklarına saldırmaya başladı. Kanuni Sultan Süleyman, Divan-ı Humayun'un da desteğini alarak Alman toprakları üzerine sefer yapmak ve bu tehlikeyi bastırmak amacıyla savaş kararı aldı.[9]
Osmanlı Ordusu, yaklaşık 120,000 asker ve 400 toptan oluşuyordu. Belgrad'ı geçtiklerinde Kırım Hanının ordusu da orduya katıldı. Böylece Osmanlı ordusundaki asker sayısı 150 bine ulaştı. Karşısındaki ordu ise 300.000 asker ve 600 toptan oluştuğu tahmin ediliyor. Osmanlı ordusu çok kolay bir şekilde Alman idaresindeki Macar topraklarına girdi. Yakınlarında herhangi bir Alman ordusu bulunmuyordu ve Almanlar da Osmanlı ile savaşmayı hiç istemiyordu. Kanuni Sultan Süleyman ise kesin zaferin büyük bir meydan muharebesi ile mümkün olacağını düşünüyordu. İmparator Şarlken'ı meydan savaşına davet etti. Fakat Alman İmparatoru cevap vermedi. Bunun üzerine çok ağır sözlerle dolu mektuplar yolladı. Ama yine cevap alamadı.[10]Gerçekte kimse Ferdinand’ın Macar tacına yönelik planlarını desteklemek uğruna para ve asker kullanmak istemiyordu. Bu ordu daha çok savunma amacı ile toplanmıştı.[11]
20 Mayıs'ta Edirne'ye gelen ordu, 10 gün soma Edirne'den hareket etti. Filibe, Sofya, Belgrad yoluyla Mohaç Meydanı'na geldi. Burada, Macar Kralı Zapolya, kuvvetleriyle Osmanlı ordusuna katıldı. 3 Eylül 1529 Cuma günü, nazlı Budin, Osmanlı kuvvetleri tarafından kuşatıldı. 8 Eylül günü Budin, tekrar ordumuza teslim oldu. Budin, Macaristan'ın başkenti ilan edildi. [4]
Sultan Süleyman daha sonra Viyana’ya ilerledi. 27 Eylül’de şehri kuşatmaya başlayan Osmanlı ordusu için mevsim şartları alışıldık değildi. Üstelik gerekli malzemeler de getirilmemişti. Sultan Süleyman’ın düşüncesi ve yaptırdığı hazırlıklar Budin’e yürümek üzere toplanan Ferdinand idaresindeki orduyla karşılaşmaktı. Viyana’nın kuşatılmasının asıl amacı da bu orduyu savaşa çekmekti. Buna rağmen Ferdinand’ın kuvvetleri yerlerinden kımıldamadı. Osmanlı ordusunun daha fazla ilerlemesi ise riskli görüldü. Savaşın Budin’e daha yakın Viyana önlerinde yapılması düşünülmüştü. Bu şartlar altında Ekim ayının ortalarına kadar uzayan kuşatmaya mevsim ilerlediği için son verilerek Budin’e dönüldü. 1529 Seferi’nin esas hedefi Budin’in kurtarılması ve emniyetinin temini olmalıdır. [5]
Osmanlı ordusunun Viyana’ya kadar ilerlemesi Avrupa’da büyük bir heyecan ve korkuya sebep olmuştu. Diğer taraftan Osmanlıların imparatorluk üzerinde oluşturdukları baskı Protestan hareketine dolaylı da olsa yardımcı olmuştu. Protestanlar kendilerini tanıtmak ve Hıristiyan birliği içinde meşru bir zemine oturmak için mühim bir imkâna sahip olmuşlardı. Osmanlılar uzaktan da olsa Luther’in faaliyetlerini takip etmekteydiler. Osmanlı merkezine ulaşan bir raporda Alman sınırında ortaya çıkan Luther’in kendisinden bir din peyda ettiği ve İspanya’nın “batıl dinine” karşı gelerek onlarla savaştığı bildirilmekteydi. Bununla birlikte Hıristiyanlığın büyük bir tehlike altında bulunduğuna inanılmaktaydı. Hatta Protestan hareketinin lideri Luther önceleri Türkler hakkında olumlu düşünürken 1529 Viyana Seferi’nden sonra onları Hıristiyanlığın düşmanı olarak ilan etti. Bunun yanı sıra Şarlken karşısında zora düştüğü anlarda Osmanlılardan yardım talebinde bulunan Fransa bile bu yöndeki ilişkilerini inkâr ederek Hıristiyanlığın tehdit altında olduğu gerekçesiyle oluşturulan ittifaka katılmak zorunda kaldı. [6]
Alman Seferi (1532)
Ferdinand’ın 1531’de tekrar Budin’i kuşatması Osmanlılar açısından Zapolya’ya yardım için bir sefer düzenlenmesi gereğini doğurdu. Doğrudan Şarlken’ın hedeflendiği bu sefere Osmanlı tarihlerinde “Alaman Seferi” adı da verilmektedir.[7]